21 Nisan 1944 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10

21 Nisan 1944 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A EE ER Fi “e Doğ * PEYGAMBER SÖZLERİ Allah, gayretliyi sever. *”* Allah diyor ki, biribirine hiyanet etmedikleri müd- detçe ben iki ortağın üçüncüsüyüm, hiyanet ettikleri zaman ben aradan çıkarım. ” *“..* Bir takım manâsız lâfızlar, kargacık burgacık yazılar vesaire ile kendisine fayda ve uğur arayan, şirke düşer. *.* Sabır, sademenin başında, yâni musibetin evvelinde gereken şeydir. .”** Kendi kendilerine milletin başına geçmek, hâkim ve kadı olmak isteğinde bulunanları kullanmayız! Ben, iyi ahlâkı tamamlamak için gönderildim. ** Bir adamın evine girmek için izin alınması, göz yasağındandır. vu. Bende şaka ederim; lâkin şaka ettiğim sırada mut- lika YA söylerim. * Ben halkin kalbi üzerinde bir delik açmıya ve için- dekileri anlamak için onların karınlarını yarmağa memur değilim. “.. Size, iki zayıfın hakkını haramlaştırıyorum; biri öksüz, öbürü kadın... »“.. Bir musibet yüzünden saçlarını yolanlar, yüksek sesle ağlayıp yüzlerine vuranlar, üstlerini başlarını yır- tanlar, benden değillerdir. »“”* Çoğunun sarhoşluk verdiği şeyden sizi nehyederim | ... Sonunda özür dileyeceğin bütün kaviller ve fiiller- den çekin! *.. Aman, yalandan kaçınız; zira yalan imandan kaçar. *.. Ey ümmetim ve bağlılarım, Allahtan korkunuz; size Al- lah üzerine yemin ederim ki, bir mümin bir mümine zulme- Allah kıy tte ondan intikamını alacaktır. *** Yemeğin bereketi, başlamadan evvel ve bitirdikten sonra ellerini yıkamaktadır. »”.. Rahat zamanında Allahı tanırsan, o da seni darlığında düşünür. *. Cennet, annelerin ayağı altındadır. .... İktisat eden muhtaç olmaz. HAZRETİ MUHAMMET — (Binbir Hâdis) ten'— M. K. 10 e, KUR, İLA EL Öleceğim diye hayıfl ünkü ölümd birşeyin olduğuna kuvvetle ümidim var. Kendilerini gerçekten felsefeye vermiş olanların, yalnız ölmek ve ölmüş olmak için çalıştıklarını halk bilmez görünür. Bu doğru ise, bütün hayatı boyunca yalnız ölüm emelini besledikten sonra, ölüm gelince, uzun zamandanberi o kadar aranılan şeye karşı isyan edilmesi şüphesiz çok saçma olur. lüm adını verdiğimiz şey, bir yandan tenin ruhtan ayrılarak kendi kendine kalması, öbür yandanda ruhun tenden ayrılarak kendi kendine var olmağa devam et- mesidir. sonra Haz adı verilen şeyleri, meselâ yiyip içmenin verdiği hazları aramak, sence bir filozofa yaraşır mı a bedene ait olan bütün öteki hazlar?.. Sence, böyle bir adamın gözünde onların bir değeri varmıdır? Ya ilmin kazanılmasına gelince, ten, bu araştırmada kendisinden yardım istenilince bir engel midir, değil mi- dir ? Bir misal ile ne demek istediğimi anlatayım: Görme ve işitme duyuları insanlara geniş bir bilgi veriyor mu, yoksa şairlerin haklı olarak hiçbir şeyi görmediğimizi durmadan tekrarlamaları mı doğru O halde ruh, ne zaman hakikate varıyor? Çünkü bedenle beraber birşeyi incelemeğe giriştiği zaman be- denin kendisini aldattığını açıkça görüyoruz. Ruh, kendisini ne işitme, ne görme hassesi, ne acı, ne haz, hiçbir şey bulandırmadığı zaman daha iyi dü- şünür; böylece kendi içine çekilerek teni uzaklaştırır ve onunla her türlü ilişikliği elden geldiği kadar keserek gerçeği kavramağa çalışır. Filozofun ruhuda, tene hiç değer vermiyor, ondan kaçıyor ve kendisi ile başbaşa kalmağa çalışıyor. O halde, bu neticeyi en büyük hususiyeti içinde gerçek- leştirecek kimse, herşeyi incelemek için mümkün olduğu kâdar yalnız düşüncesini kullanan ve düşünürken görme hassesine veya başka duyularından herhangi birine yer vermiyen kimse değil de kimdir? Bu kimse, elden gel- diği kadar, kulaklarından, gözlerinden, - bir kelime ile ruhu bulandırmaktan başka birşeye yaramıyan ve ruhla olan her ilişikte, onun gerçek ilim kazanmasına engel olan bütün tenden ayrılacak hemen her şeyin özünü araş- tırmıya koyulacaktır. Gerçek filozofların şöyle düşünmeleri ve aralarında şu sözleri söylemeleri gerek: Evet, belki ölüm bizi he- defe dosdoğru götüren yoldur, çünkü araştırmalarımızda ten akıl ile beraber oldukça, ruhumuz böyle kötü bir şeye bulaşmış bulundukça istediğimizin hedefi olan şeyi, yâni hakikati hiçbir zaman elde edemiyeceğiz. Gerçekten tenimiz kendisini beslemeğe mecbur olduğumuz için, binlerce güçlüklere sebep olur. Bundan başka ansızın çıkıp gelen hastalıklar hakikatin peşinden koşmamıza engeldir. Bu kadarlada kalmaz; ten bizi her neviden istekler, tutkular, korkular, kuruntularla, bin türlü saç- malıklarla doldurur; öyleki, haklı olarak denildiği gibi, bir an olsun onunla gerçekten düşünmek mümkün olmaz. Kavgalar, geçimsizlikler, çabalamalar, yalnız tenden ve onun isteklerindendir. EFLÂTUN — (Fedon) dan — Suut Kemal Yetkin nuğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: