NE GÜN ŞAHLANACAĞIZ?27 İR yanardağ feveranından daha korku verici bir gürleyişimiz ol- du. Kötülük dn mu? Durmak istidadını gösteriyor mu ? Sanırsanız hata edersiniz. Kötülükleri kahretmek kararı- mızı sert sözlerle ilân edişimiz kötüleri belki biraz düşündürmüştür, fakat kötü. r kervanını altınlı yolundan geriye çe- virememiştir. Zira bütün ala pi men çok yavaş yürümektey ütü tehditlerimize rağmen bir erine bir silindir heybeti alamamaktayız. Biz, lüzu- undan çok nazariyiz; halbuki suyistimal- ci, ihtikârcı, (şantaj) cı, son derece ameli adamdır. Bir ayak üstünde on perende tan bu cemiyet çekirgelerini biz, yetmiş- lik bir ziraat (profesör) ü gibi kovalamak- tayız. Burnumuzda gözlük, elimizde ör- gülü kepçe ve sırtımızda bütün bir bilgi kütüphanesi ile koşmağa çabalıyoruz. Dillerimizdeki tehdit de nihayet şöyle hü- lâsa edilebilir : “Çekirge, ben seni tutarım, amanl..,, Böyle gidersek, çekirge salgınına son vermek şöyle dursun, bu çekirgelerden bir tanesini bile tutabileceğimize benim r birkaçının bacaklarını kırar, kanatlarını yolar tutup kepçemizin içine atarsa o aşka... ül. men tetkiklerini yapacak, Meclise sevke- deceğiz. Belki birinci okunuşta bazı ek- siklikler görülecek, kabul edilmeyip en- cümene iade edilecek, belki muhtelit bir encümende tetkiki zarureti belirecek. Cek, cek, cek... Ve zaman geçecek. Öyle bir zaman ki, her saniyesi bize azap verici bin tecelli ile dolu olacak ve kanunumuzu remez olmuştur. Bu hal, bir gafletten pek geç ayılışımızın eseridir. Tıpkı kullanık mayan bir kılıcın paslanması gibi, uzun zaman kullanmayışımız yüzünden bizim “sıkı mücadele kuvvetlerimiz, de rehavet içine düşmüştür. M yanı biribirinden ayırt e Ci kamçiladığımız ferdi teşebbüs hırs- rıİse mesut neticeler vehmederek gaf- ri uykusuna daldığımız müddet içinde bütün adelelerini Mariya aletin bir sincap çevikliği almıştır. ferdi teşebbüsün ancak yüzde yollar seçmiş, öbür sincaplar balta gir. memiş ormanların dev ağaçlarında görün- Yazan F ik Nizamettin NAZİF meden canbazlık yapacak bol yapraklı dallar tedarik etmişlerdir. Bugünkü şart- ların bize teselli veren tek tarafı bütün hürriyetlere rağmen fena yola sapmamış olan vatandaşlarımızın hâlâ kahir çoklu- ğu teşkil etmeleridir. Fakat bu, mücade- lenin kolay olacağını tahmin ettiremez ; zira bu kahir çokluğun mücadele teşki- lâtsızlığına karşı, lekeli azlık, son derece üstün bir tarzda kendini teşkilâtlamış bulunmaktadır. Ve hiç kendimizi aldat- mağa kalkışmayalım ; bu sefer kara bor- sada da, rüşvette de, ihtikârdada, suyisti- mal tahriklerindede hep kendimizden olanlara rastlıyacağız. Peynir ihtikârını da, yağ ihtikârınıda, sabun, zeytinyağı, kahve, çay ihtikârınıda, bütün ihtikârla- rıda hep bizimkiler yapmaktadır. Lahâti bir ses, onlara sanki “yürü ya kulum!) demiştir ve onlarda alabildiğine, yakası- ya, kırasıya yürümektedirler. Bu vurgunun kârları bankalara yatırıl- madığı için varlık vergisinin tatbiki es- nasındaki tahminler bu kötü zümreyi zerre kadar müteessir etmemiştir. Bilâkis meşru çalışma yollarının yolcuları, vergi- kımı yutmuş olanlar bulunabileceğini dahi düşünmeliyiz. Ve bu işiaslâ 939 veya 940 tan başlıyarak halledebileceğimizi sanma- malıyız. Bugünkü kötü şebekenin ilk çe- kirdeği daha gerilerdedir. Bizim iyi niyet bayramları yaptığımız günlerde belirmiş bir kurdun dölleridir bu serseriler... .... Yukarıda çuvaldızı başkalarına batır- eski ata sözünü tekrarlıyarak hükümete ithaf edelim: “İğneyi kendi kadrona ba- tırmadan çuvaldızı ticaret kadrosuna ba- tırmal..,, Mirasa konmak, piyango ve zengin İz divaç gibi özürleri basamak gibi kullan- | mutlâka sızdırılmalıdır. Piyasayı saran »S3 Ne e 4 ihtikârın, suyistimal adlı kafasını çok defa üm kta ol- dınlatmaktadır. Ancak bunu yapan bir hükümetin, kötülüklere son verebilece- ğine inanılabilir. Albay Mustafa Kemal Çanakkalede, iki bırakır, tabancasına asılıp kumandasını tekrar eder : — Binbaşı! Askerleri geçir ! Ve... Askerler geçerler. ... İşte, kötülüklere süratle son vermenin biricik yolu... Ne gün şahlanacağız ??? Ressam gözile ameli peri larımız: Son vaparların taşıdığı lar, bezginler, bitkinler ve eli ire