p Şİ YAM PELERİN NLİ ADAM “Piyes : /AİR — Beni boğazıma kadar altına mı boğmaya geldin? SİYAH PELERİNLİ ADAM — Tabiatta, benzeri olmıyan sefaletine merhem olmaya geldim! — İnanmam sana, kazanında yalan Alı fıkırdayan sihirbaz ! SİYAH PELERİNLİ ADAM — Her şeyi, her şeyi isteye isteye, her şeyden, her şeyden mahrum nasibini düzeltmeğe gel- dim! ŞAİR — Bırak yakamı, karanlığın bü- yücüsü! Hiç bir şey istemiyorum; hiçbir dileğim yok SİYAH PELERİNLİ ADAM — Senin mi hiçbir dileğin yok? Senmi hiçbir şey istemiyorsun? Madenini, ihtiras, merke- zine kadar pasa boğmuş... Sakın onları sileyim deme; kül gibi dökülür, idi Sen, yalnız istiyorsun, istiyorsun... İsteye isteye bu hale geldin; ya isteye isteye kurtulacak, yahut duvarda bir böcek leke- si gibi silinip gideceksin. İstiyorsun, hu- dutsuz istiyorsun; istemek Bulamamak yüzünde bulduğun zaman, bin istiyorsun. bulduğun şeyin sence ne kıymeti var? Sen bulunmayacak şeyi istiyorsun. Dünyaların görmediği kadını, lisanların bilmediği lar yine hiçbir şey değil... Sen bilmek isti- yorsun, felâket orada ki, bilmek istiyorsun. En uzak maddenin en silik atomundan, en çelimsiz insanın en belirsiz hareketine ka- dar, eşya ve hâdiseleri saran kanunu bil- mek istiyorsun. Başı önünde, tevekkül ve teselli içinde akan insan zincirinin herhangi bir halkası olmaya razı değilsin. Bu zincirin ilk ve son halkasını ele geçirmek, biribi- rine bitiştirmek İstiyorsun. Halbuki sıfır, bilmediği cümle adına terkip ettiğin şey- lerden, üç yaşındaki çocuklar bile mah- çup... Kirli yatak çarşafındaki sarımtırak lekeler şahit ki, yer yüzünün görmediği &« zaptedemeyen hayal, aşağı kattaki pörsük kokana vücudu önün- de müflistir ŞAİR — Sus, yerin dibine giresi Şeytan! Sus, Allahın lânetlisi, sus! SİYAH PELERİNLİ ADAM — Kadınsız, malın olsa. hor göreceğin şeyleri, malın olmadıkça imreneceksin. İstekleriyle ka- zançları arasında muvazene kurmuş İnsan- 6 17Per4 lara cüce diyorsun. Sen o ruhu ve karnı aç devsin ki, cücelerin erzakını kıskan- maya mahkümsun. Deha diye maden gibi istismar ettiğin bozuk muvazenenden baş- ka neyin var? Kadınsız, esersiz, parasız, şerefsiz sanatkârl.. ŞAİR — Taşlanmış İblis! Bu kadar mu- vazeneli insan arasından ne diye seçtin beni öyleyse? SİYAH PELERİNLİ ADAM —/( Yaklaşır, iki eliyle birşeyler yoğuruyormuş gibi yaparak) Çünkü bozuk muvazenen benim elime ge- ce, ondan en üstün nizam doğacak sirri ancak ben bilirim. Cemiyet kalıpları . Lâflarınızı bir damla sizi benimseyemez bal halinde, mekteplerdeki okuma kitap- larına alırlar da, şahsınızı, iğneli bir arı gibi havluyla pencereden dışarıya atmak isterler.” Sakat ruhlarınızın, benim tezgâ- hımda tamir gördükten sonra nasıl bir temel kuracağını ancak ben bilirim. İşte bunun için seçtim. Bana teslim ol ve her şeye bükmet diye seçtim. Hükmetmek; bu kelimeyi anlayor musun, hükmetmek... Kendine, bütün insanlara, her türlü mari- fete, elle tutulur ve tutulmaz her şeye hükmetmek... Eğer yüzüğün taşı gibi, ce- miyetin orta yerine oturmak ve pırıl pırıl ışıldamak istiyorsan, bana teslim ol! R — Ben, günübirlik varlıklar çer- çevesinde mahrum olmaktan büyük mali- kiyet tanımayorum. Onlara malik olmak kudretim arttıkça mahrumluğum derinle- şiyor. Mahrumluğum derinleştikçe, hiçi ve hepi buluyorum. Hepi, yani Allahı... Fakat arada sen varsın! Hedefime varabilmek için seni tüketmek lâzım. Sen, tükenmeğe yaklaştıkça çoğalıyorsun; yahut ben azı- gb “yazan: ? lıyorum. Öyle ki, en zayıf hale geldikten sonra çelmelerine dayanmak, kav gibi kup- kuru kesildikten sonra kıvılcımlarına gö- güs germek icap ediyor? Bunun bir adım ilerisi, kurtuluş... Bir adım sonra, bir daha düşmemek ve yanmamak var... Biliyorum, bunu biliyorum ama, o adımı atamıyorum. Atamıyorum da ne oluyor. Bak, söyliyeyim sana ne oluyor : İğneli fıçı içinde yaşayo- rum! Ruhumun, atom ato barsakları deşiliyor. Çektiğim ıstırabı Allah bilir. Onun için, vadettiğin şeylerin hepsine, herkesten, her zamankinden daha muhtacım ama, İstemiyorum; hiç birşey İstemiyorum. Yokluğun tamamı olacağıma, varlığın ya- rısı olmağa razıyım. Kararım tamam; ne kadar ıstırap varsa çekeceğim! Ve onu, onun banu elini uzatacığı ânı bekleye- ceğim SİYAH PELERİNLİ ADAM — Miskin şair, Handiyse kafan, bir kestane fişeği gibi patlayıverecekti. Keşke patlasaydı kafan ; keşke patlatsaydım kafanı... Mısrâ örgüsü gibi bir düzen zevki içinde, birdenbire yakalayıverdin onu... Kafiyelerin aptalı! Sana uydurduğum yalanı, şimdi bir türlü beyninden sökemiyorsun. Fakat gör bak, seni ondan nasıl ayıracağım | ŞAİR — İblis! O kim, o kim o, ismini söyle | SİYAH PELERİNLİ ADAM — Dur, mumu söndüreyim de söylerim ! (Keskin bir üfleyiş - Zifiri karanlık) ŞAİRİN SESİ — Allahım! Sen koru beni ! SİYAH PELERİNLİ ADAMIN SESİ — Bağır, bağır ! Duvarlar sesini iade etmeğe hazır... Gidiyorum ben artık! Yak mumu istersen! Yalnız şaşırma! (Küt diye yere düşen iskemle, patır patır yere devrilen kitapların sesi ) SİYAH PELERİNLİ ADAMIN SESİ — va şair, kibrit cebinde ! Eşyayı devir- me | Haydi hoşca kal ve beni hatırla ! (Keskin bir kibrit agi - Yırtılan karanlık - Yatakta bir kadın - bir â ŞAİR — Siz kimsiniz ? Nasıl, ne zaman uzandınız yatağıma ? KADIN — Gel, yanıma gel! ŞAİR — O mu gönderdi sizi yoksa ? KADIN — Onu, bunu ne yapacaksın ? Bana baksana | Üstümde incecik siyah bir tülden başka birşey yok. Gözlerin delmi- yor mu tülümü? (Bir lâhza süküt) Haydi saf delikanlı, yaklaş! Karşımda hızlı hızlı nefes alıp durma! Bak ellerime, nasıl?.. Ömründe gördün mü sen böyle bir çift el?.. ŞAİR — (Deli gibi) Onun elleri 111 (Devam ediyor)