Ben okuyorum; o dinliyor: şim insanlık, derin ve nsi bir dert çekiyor. Bu dert, Zina şerdirebileceği halde hiç birisile avunamıyor. tik top- .larmı ısırıyor, renkli balonla- “1 rmı iğneliyor; motörlü fillerini, pervaneli atlarını yerlerde sü- ründürüyor; ve bütün zengin- liklere arkasmı dönmüş, bir pen. cereden, bir türlü im a kü- “dar gelemi ti vw... dünya güzeli şehzadelerin has- 'talığı gibi bir şey.. Başında bin doktor ve üfürükçü, bin hokka- - baz ve faler çare arıyadursun; o, günden güne fenalaşmakta... * e Denizaşırı Obir memlekette (Amerika) bir takım kardeşleri, ği bileği taşlarından Orada, uzun boylu, cam gözlü, dört köşe omuzlu; az konuşan, konuştuğu zaman da kurbağa i gibi sesler çıkaran bir*insan ör neği peyda oldu. Suratı yoğurt- tan daha çizgisiz olan bu tipin di ne izaman ağladığı, ne zaman wi güldüğü, ne zaman heyecanlan- dığı belli değil. Yalnız bir pas- . pasın üstünde, yumruklarına a deriden bohcalar sarmış iki çıp- a lâk insan boğuşurken; milyon- sa luk kalabalıklar karşısında, bir i takım kısa pantolonlu çocuklar ai bir yuvarla; ağı kovalar. ken; iki lâstik tekerlekli araba 80 İN meyille bir dönemeci kıvrilırken, zi nâra. lar boşanıyor Ufak bir di aşka ait her kahırdan kurtulmuş iğ - ağaları gibi, içinin bütün . hirlerini sinirleri beraber sök. - türmüş olan bu insan örneği, te. selliyi cematlaşmakta aramanın © korkunç misali... * Beri tarafta, şarka doğru bit- “mez ormanlar ve sonsuz (step) emleketinde başka kardeş- 'ıztırabınm yerini : O gündenberi kâinatı dört köşe DÜNYAMIZ Necip Fazıl KISAKÜREK gören bir madde telâkkişi, hâ- diselerin ebedi düğümünü arıyan bir ruh kavrayışıma; sefil bir mantığı, mantığın üs- tündeki varlık omurakabesine; Eskimolara bile vâdeden insani- La dolardır, millet we sokak afişçiliği saf halig ei âdi o vuzuh, ulvi muğdile düşmandır, KağiMi lelim, Adriyatika kıyıların- . kur Gelelim, dan esmeğe başlayıp Baltık sa. hillerinde kasırgalaşan ahu tecrübeye!.. Faşizma ve N ma!., azZİZ- İşe bir hülâ- gö lere kkü ik düşen, öz terakkileri içinde bo- ulan (Greko - Lâtin) medeni- yetinin kendi nefsine karşı bir Yi Bir aksülâmel, ken di kanunlarma' ve mukaddesle- rine laii bir isyân ve e Garp gemeğiiş son yemişi müsbet bilgiler, onu bir ha mutlak bir imtiyaz ve küm edasile yeni bir mirasa kon- mak istedi. meydanı, hiç il insani sa iştiha ve ihtiras psikolöcyasile şişmiş, ilim ve sistem sahibi bir canavarlık ifadesi kapladı. Ne- tice * YAŞA Bu mermer sütunların - Dudaklarda saadet şarkı! yelkenleri: Yırtık Hiç bir misal ve tecrübe in- sanlığı kandıramıyor. O, yetsizi ve dalâleti hemen Bali yor. Menfiyi, çürüğü, günübir- liği sezmek işten “bile değil. Fa. kat müsbeti, sağlamı, devamir yı BUZ davalarm davası... o kadar tapımdığı müs- het ilimler ona tesellisini ver- or? Ölülerin li şişeler. ki fısıltıyı Tahranda kâşifleri var. Bütün bunlar içi- nin yıkıntısma niye ilâç değil?. Ruhunun bütün nizamı çöktü. Bestekârm kulağına eski vec- din sesleri sena sar'alı ka- dım çığlıkları ve Afrikalı vahşi tepinmeleri geliyor. Ressamm gözüne, eski âhenkli yüzler ye- ” rine, yedi başlı zebaniler ve ke- mi hastalıkları klinikasından görü. uzaktan bim karı ağzı gibi yıkık dökük... Üs- tünde oturduğumuz devri âletlerile yontulmuş, işsiz. lik, ümitsizlik ve bedbinlik te- neşirleri, İnsanlık bunalıyor!! İşte bütün dava; insanlık bu- nalıyor!!!. Belki de bunalmaktan kurtul- mak için ayaklandırdığı kıya- mete rağmen insanlık bunalı. MAK ibâdetinde sular, Artık besbelli tabiatin ma Ve kanatlanan düny. larının tadı, u ine dlmayr sir adı, / aların mahşerinde, yerinde Hâlâ başlamadı bleliğin yolculuk, Kemal HARUN © © (19 e e i J , Zamanın en ince çizgisine do- kunan filozof ormanlarda gezi- yor; bunalma biges anlı; yük a bahsediyor. Artık anlıyoruz: Allah dünya- "mızdan çekilmiştir. Dünyanm sahibi dünyadan tilmedi; dünyanm m kendilerini onun nurundan > Allah dünyamızdan peki Bu Aria, Allah, ham softa- nm idrâk kadrosundaki varlık değil. Bu Allah, Allah, basit ve * tabiinin üstünde bir âlem sezen * bir (fevkalâde) telâkkisi!.. Bu Allah, Allah, kaz meslerine sığmıyan üstün Mk istikbale 9 mâverâya iştiy: Niçin yıllarca vok ateşe, öküze ve ağaca taptık?. Ne diye bu âdi maddelere ruhumuzun esrar gömleklerini giydirdik ? ep bu dört köşe şe dışm- daki ruhu, hep bu "kğ günün ilerisindeki ânı, hep bu geçiciliğin tündeki durağı ifadelendirmek için... * Dünya ilk defa olarak Allah- sızdır. Artık ne bir (harikulâ- de) telâkkisi, ne bir sonsuzluk duygusu, ne Bir e idrâki, ne bir yarın iştiyakı! ını büyük imanlardan a- lan müsbet bilgilerimiz; lokomo. m tifi bozulmuş vagonlar gibi ilk hızile yürüyor ve hep inişlerden istifade ediyor, Yokwi göründü. Vagonlardan kiye geliyor: Nasıl tırmanaca; dünyamızdan a ii mehi bir insandan ce: tin çekilişi, bir çehreden pe? nin uçuşu, bir bahçeden baha- rm gidişi gibi, kaba madde ü. zerinde takibi mümkün bir iş değil... Ve işte bunalıyoruz, bunalı- bu... Rahatsı iyor, Bobini dolduramıyo- ai hal, her vasfı ihmal edilen siyetini ihtar edişinden “doğu. ; * Perişan ruhumuzu düzene s0- kacak iman!, Davamız şeninle!.. ” Anlıyoruz ki bügünkü kıya- metten doğacak büyük insani i- deolocya, ilk olarak Allahı yer 4 davet etmeyi pe die Galeri hep ea mh. lı, dudaklarını kıpı — Allahm sen la m et! y ml ey ği ğe EN El