Ayyaşlık Faciamız Dimağın «şuur hassası», ancak, DAN vergidir. Şuurun, körü bile ” Halbuki içki, man yalnız şuura düş- isiiğd dimağın, rahat, sükün is- tediği anlar da olur. Bilhassa kafasile çalışanlar, uyudukları zamanlar bile, dimağlarının işlemelerinden | ıstırap duyarlar. İçki, dimağı uyuşturur, ra- hata kavuşturur. Amma, bunu, mazeret diye kabül edemeyiz! Çünkü, memleketimizde içki içmek, daima bir kabahat maze- reti olarak ileri sürülmektedir. Üç arkadaş, bir bahçeye gidiyor, kafaları çekiyor. Aralarında konuşur- larken bıçağa, tabancaya sarılıyorlar. Hâkim huzurunda : — İçmiştim! Kendimi bilmiyor- dum! N Diyor, cinayetten sıyrılmak isti- Hayır! Bu, bir mazeret değildir ! Karınızla, çocuklarınızla bir az hava almak istiyor, gezmeğe çıkıyor- sunuz. Gittiğiniz seyir yerinde, dört yanınızı sarhoşların kuşattığını görü- yorsunuz. Neş'eniz kaçıyor, gittiğini- ze, gideceğinize pişman oluyorsunuz. Yazın, vapur güverteleri, tiren ge- çitleri sarhoş MEP ld rakı ko- kusundan geçilmi Kahvelerde, balta sokaklarda cep- lerinden rakı şişelerini çıkarıp ağız- larına diken bekrileri, hemen hergün görüyoruz. Baloda, dans ederken rakı şişesi arka cebinden düşen nicelerini gör- düm. Temiz aileler, sarhoş korkusun- dan, hava almak için Boğaziçine, Adalara, Suadiyeye gidemiyorlar. Va- purlarda, tirenlerde nâralar, gramo- fonlar, patlatılan şişeler İçki içilse bile böyle içilmez !I! Köylü, rakı içmiyordu. Şehirli, köylüyü rakıyada alıştırdı. Şimdi, eline biraz para göçen köylü, rakı içiyor, keyf oluyor, nâra atıyor, si- lâha sarılıyor. Bunun sebebi, nedir? Sebebi şudur ki, maksatsız, imansız, mefküresiz yaşıyoruz 11! Yaşama hede- fimizi Me diğimiz için, baştan kara Z Gramofon, radyo, evlerimizin dur- gunluğunu sanki biraz giderdi. Fakat bu gideriş, topaldır. Çalışan insan- ların gözleri, kulakları doymak ister. Gramofon, radyo, ne. kadar doyurur ? Yeşilay», içki ile «mücadele ediyor. «Veremle mücadele cemiyeti nin «mücadelesi» gibi... İçki düşman- lığı, neşriyat ile, propaganda ile, konferansla, lâfla olmaz. İçki iptilâsını önlemek için, daha çok başka şeyler lâzımdır. İçkiye, ağır vergi koymak dâ bunun önüne geçemez. Yaşama yorgunluğundan bunalan insanlara, hakiki bir dinlenme sahası açılmalıdır. Bu saha, nasıl açılır ?. Asıl mesele, burada... Şehirli, bugün içiyor, yarın da içecek. Köylü, Heder ii yarın da içecek. Neden içm İçkinin haram blok ayi korkan köylü bilmiyor mu? Ney nah yapıyor ? Demekki, onu vünela girmekten koruyamıyoruz. İnhisarlar. idaresi, vergilerin art- masına rağmen, memlekete içki ye- tiştiremiyor. Bu inhimak neden? Demek ki uzvi olmaktan ziyade ruhi bir dalâletin tesiri altındayız ! Konyağa, hafifmiş diye, yarı ya- rıya saf alkol karıştırıyorlar. Şaraba da öyle... Bunun manâsı şu: içenler, kör- kütük sarhoş olmak istiyor. Sarhoş olmak, uyuşmak, duymamak, görme- mek, düşünmemek... Ruhi ve içtimai bir dava karşı- sındayız !.. Yazımın başında söylediğim gibi kafasile çalışanların, dimağlarını uyuş- turmak istemeleri belki bir mazerettir. Fakat, elile, kolile, sirtile çalışanların kafalarını uyuşturmak istemeleri ne- den? Onlar, neden bu ihtiyacı duyu- yor? Bununda manâsı; içkinin, halkın ruhuna ve uzviyetine sinen bir zehir büyüsüne ermiş olması... eferber olmalıyız! Profesörleri- miz, doktorlarımız, idare adamlarımız yazıcılarımız, hepimiz seferber olma- lıyız; ve (tifüs), kolera, çiçek, verem, Mahmut YESARİ sıtma salgını gibi bu salgının da önü- ne geçmek için, el birliğile çalışma- lıyız. İçkiyi ortadan kaldıramıyorsak, içki içmenin sebeplerini, âmillerini or- tadan etmeliyiz. Bilhassa bu mevzu üzerinde düşünmeliyiz ! Gözönündeki nesil tükeniyor, ge- lecek nesillerden hiç hayır kalmıyacak. Bu, Yeşilayın, Kızılayın, beyaz- ayın, sarıayın, morayın, menekşeayın yapacağı iş değil! El birliği, ruh birliği lâzım. Vebanın, tifüsün, kole- ranın, çiçeğin, veremin, sıtmanın; (se- rom)lar, (dezenfeksiyon)lar, haplar, ki- ninlerle önünü alabiliyoruz. İçki sal- gınının seromu, ilâcı yok. Onun ilâcı ahlâk ve mefküre... İçki, haramdır. Haram, yalnız müslümanlıkta yok, her dinde ve fikir sisteminde vardır. Haramdan sakın- mayı bilelim, öğrenelim ve öğretelim ! yok Adesenin gözile ameli davaları- MIZ; Ât yarışlarının bizde gördüğü alâka, ne at sevgisi, ne muaşeret vesilesi, ne kılık teşhiri, ne birşey; sadede va emek- liye kadar, Gü kumar, kumar.