v ee sürdüğünü görünce — Dörtköşe nedir? diye Dar- tünyan morakla sordu. — Ispanak demek istiyorum, fakat —sizin için yumurta da hazırlatırım amma bu da usule mugayirdir; çünkü yumurtadan piliç çıktığı için et sayılır. — Bu ziyafet pek karın do- yurmaz. Fakat zarar yok, si- zitle beraber bulunmak için kat: Tanınıtn. — Fedakârlığınıza — teşekkür ederim, bu yemek vücüudünüze yaramasa bile, emin olunuz ki, rubunuza sifa verecektir. — Demek ki, Ara: kiliseye girmeğe — kat'i karar verdiniz? Acaba iki ar kâdaşınız ne diyecek? M. dö Trevil ne söyliyecek? Emin olunuz ki size kaçak gözü ile bakacaklardır. — Ben kiliseye yeni girmi> yorum, tekrar giriyorum. Ben dünya için kilişeden kaçmıştım ve silâhşor olmak için ne kadar zorluk çektiğimi de bilirsiniz. — Kim, ben mi? Bu hususta birşey bildiğim yok. —*Medreseden nasıl kaçtı- Şim bilmiyor musanuz? —— Hiç bileiyoisin. — Öyleyse maceramı dinle- yiniz: Bundan başka İncil “Ha- linizi biribirinize itiraf ediniz, diyor. Ben de size anlatacağım Dartanyan. — O bülde, ben de sizi ön ceden affediyorum. Bilirsiniz —Z " «tme, dostum, — Söyleyiniz, sizi dinliyorum. — Dokuz yaşında iken med- resöye girmiştim ve yirmi ya- Şha girmeme üç günüm kak mıştış artık papaz oluyordum ve her şey hazırlanmıştı. Bir akşam, mutadım veçhile, çok hoşuma giden bir eve gt- miştim.... Genç adamdan kalp zayıflığından başka ne bekle- nebilir?.. Ben evin sahibi har * mıma “Azizlerin hayatı, kita- Bini okürken beni kıskanmakta olan bir zâbit hiç haber ver- medeh Oodamıza - girmişti. O akşam Judis şürlerini tercüme etmiş olduğumdan tam hanıma anlatmakta iken kadın beni takdir ederek omuzuma dayan- mış ve ben de ikinci defa ola- rak Okumağa başlamıştım. Kadının biraz serbestce olan bu hali o efendinin hislerini orada hiç ağmımı açmadı, fakat bett sokağa çı kınca peşimden gelerek: — Papaz efendi, canm sopa istiyor mu? dedi. Haydar Rüşdü ÖKTEM ÜUmuünt ve yam üşleri müdü. a: Bamdi Nüzhet ÇANÇAR İDAREHANESİ Temir İkinci Beyler sokağı C.Balk Fartisi binası içinde Telgeefi İzmir — ANADOLU Telelom 2776 . VPosta kutasu: d05 Abone şeraiti Yallığı 2400, «dü aylığı 800 kuruştar Yabanın — seemleketler İçin — senelik abone Gereti 27 liradır ADOLU MATBAASINDA —| BASILMIŞTIR — 107 — bir kahk ... Birşey diyemem, baâna sopa çekmeğe şimdiye kadar kimse cesaret edemedi, dedim. —Öyleyse beni dinle papaz; bu akşam size tesadüf etti © eve bir daha girecek olursan sopayı sana ben çekerim, — pâ- paz efendi, dedi. Ben doğrusu korkmuştum.... Benzim sararmış ve bacaklarım titremeğe başlamıştı; cevap ara> dum, fakat söyliyecek bir söz bulamadım; sanki dilim tutuk muştu, Zabit cevap bekliyordu ve uzua sürdüğünü görünce bir kahkaha salıverdi, topuklarının üzerinde döndü ve tekrar eve girdi. Medreseme gittim. Benim asil bir <ailo evlâdı, sıcak kanlı bir adam olduğu: mun belki farkına — varmışsınız: dır, azizim Dartanyan; bana edilen bu hakaret büyüktü ve her ne kadar dâaha dünyayı anlamış bir adam değil idiy. sem de bu bakaretin kalbimi kemirmekte olduğunu — hisset- miştim. Büyük papazlara papaz olmak için henüz — hazırlanma- dığımı anlatarak kendi isteğimle merasimi bir Sene içm geri bıraktırdım. Parisin en meşhur iskrim ho- casını aradım; köndisi ile gü de bir ders almak — için anlaş tım ve bir sene hergün ders aldım. Sonra, tahkir olanduğu- mun — yildönümü günü papaz elbisemi çıkarıp bir çiviye asa> TaK sıruma ŞOVaNYE vİbiSESİ Yır yindim ve doğru tamdığım- bir hanım — tarafından — verilmekte olan ve benim gibi zabitin de davetli bulunduğunu bildiğim baloya gittim. Balo, Lx Fors mâahallesi civarında Frans Bu.? gül sokağında idi. Umduğum gbi zabit oraday« dı....-Bir hanımın yüzüne bay- gin baygin bakarak aşk şarkısı okurken yanına gittim ve tam ikinci beytinin ortasında ken- disini susturdum: — Efendi, dedim, Payen s0- kağındaki mahut eve devam etmekliğim hâlâ hoşuauza git miyor mu? Şayet size itaat et- mezsem hâlâ kafamı bastonla parçasamak niyetinde misiniz? Zabit yüzüme hayretle bak- tıktan sonra dedi ki: — Benden ne istiyorsunuz? Sizi tanımyorum. — Ben, Azizlerin hayatını okuyan ve Judisi tercüme eden küçük papaz m, dedim. —AHIAH! Şimdi tanıdlım; pek ââ, benden ne istiyorsunuz? diye zabit benimle alay eder gibi cevap verdi. — Benimle bir gezinti yap- mak için vakit kaybetmemeniz: istiyorum. - 'seniz memnuniyetle. — Hayır, yarın sabah değil, rica ederim, hemen şimdi.. — Eğer mutlaka — öyle işti- yarın — sabah — Haydi, öyleysel Sonra kadınlara dönerek: — Hanımlar, üzülmeyiniz..., Şü efendiyi gebertecek kadar bir zaman bana izin veriniz; sonra gelip ikiaci beyti ta- mamlarım, dedi. Sokağa çıktık.... Kendisini, bir sene evel ayni Saatte beni | azarlamış bulunduğu, Payon so- v Yazan: Aleksandr Düma Zabit Dartanyandan cevap bekliyordu ve uzun aha salıverdi kağındaki ayni yere gölürdüm. Ay uşıklı, güzel bir geceydi. Hemen kılıçlarımızı çektik — ve ilk hamlede kendisini öldür düm... — Vay şeytan! Diye Dartanyan bağırdı. Ara- mis sözünde devam etti: — Şimdi, hanımlar şarkıcı- larının gelmediğini gördükleri ve büyük bir kılıç yarası alan cesedi Payen sokağında bulun- duğu için kendisini benim öl- dürdüğüm anlaşıldı ve bu hal dedikoduyu mucip olduğundan bir müddet papaz elbisesini giyinmemeğe mecbur oldum. Atos ile işte o sralarda ta- nişmiş ve Portos dahi bana fazla iskrim talimleri öğrettiği için bende silâhşor forması gi yinmek hevesi uyandırmış! Arras müuhasarasında — ölen teveccühü olması hasebile for ma giyiamekliğime izin verildi. Tekrar kilise duvarları içine girmek zamanımın geldiğini de anlarsınız. — Peki amma, bugün dün” den yahut yarından zıyade ni- gin coşkunsunuz? Bu kederli şeyleri hatırlamak için bugün ne oldunuz? — Bu yara, azizim Dartan- yan, bana Allah tarafından bir ihtar yerine geçti.. — Bu yara mı? Bak! O yara iyi olmak üzeredir. ve eminim ki bu andaki düşüncenizin se- bebi o yara değildir. HAramiz kızarmıştı. --0 — Ya ne zannediyorsunuz? — Sizin kalbinizde yara var, Arıamis, hem çok derin ve çok sazılı bir yara; bir kadın tara- findan açılmış bir yaral Aramisin arzısu hilâfına ola- rak gözü açılmıştı. Kederini zayıf bir ihtiyatla gizlemeğe çalışarak dedi ki: — Ah! Böyle şeylerden bah- setmeyiniz. Nasıl! Beni böyle şeyler düşünüyor ve sevda mı çekiyor sanıyorsun? Demek, si- zin fikrinizce benim beynim sulanmışti; kimin için? Bir işçi kız, bir sleme kız için mi aklımı dağıttım? Çok ayıp! — Alledersiniz, azizim Ara- mis, amma biraz yükseklere baktığınızı anlıyorum! — Sonu var — EEELEM LA LO T aDANA SO Borsa 11-3.938 üzüm — satışları €. Alıcı K SKS 36 M.J. Taranto 16 50 25 Paterson 13 75 24 Ş. Remzi 12 5S0 7 K. Ahsel $ K. Taner 4K. Ali Piyasa Hatleri 113.-938 çekirdeksiz üzüm No: Y1 50 12 00 12 5S0 10 13 50 ı 16 00 Zahire satışları Ç Ci K. S. 20 Nohut N116 Fasulya 7875 310 KentPalamut320 l 100 B. Pamuk K. $ 67 8 525 DA IB 85 babama karşı kralın büyük bir | Bademciliğimiz Kuru meyva ticaretimizde bar dem, şimdikinden çok daha mübim rol oynâması ve mem- leketi faydalandırması icabeden bir istihsal maddesidir. Bunun harici ticatet muvazenemizde lâyık olduğu mevkii alamama- sına sebep, reklâm edilmeyi- şidir. Badem ihracatı ile meşgul müesseselerin verdikleri malür mata göre, uzak pazarlar, ka- litesi, rengi bakımından diğer ahsil ülke bademlerinden üstün olan Türkiye bademini henüz tanımamaktadırlar. Meksika, Kanada, Brezilya, Arjantin, Hindistan gibi badem alıcısı memleketler Türkiye bâ- demini geçen seneye kadar tanımış değillerdir. Bu seneki badem rekoltemiz, elli senedir görülmemiş bir miktara vardığı halde, bu mem" leketlerin bademlerimizi — tanı- masından gelen bir kolüylıkla ve hem de 95 kuruş gibi yüksek bir. fiatle satılmıştır. Hususile Hin- distan bademlerizin €n iyi elr Cısı olmuştur. Hind.s'an bu vakte kadar badem ithalâtını Efzanistan ve Umtümistandan yepmakta idi. Bu iki memleket kuru meyva ticaretini inhisara alıp istediği fate satmak iste- dikleri için Hindistan gibi en mübim bir mahreca badem satma mıza fırsat vermiş oldu. Ele geçen fırsatı kaçırmamak ve Bombay piyasasıeda bademlerimizin al- dığı mevkii muhafaza ettirmek iktısadi prensib ve menfaati- miz icabıdır. Bunun için de yapılacak tek iş bademlerimi- zin nefasetine dikkattir. Bir badem ihracatçısı bana bu mevzu üzerinde dikkatlı çekmesi icab eden şu çirkin reketten bahsetti: > se- Müutavassıt celler, bu yıl bademin iyi fiatle ve kolaylıkla satıldığını görünce fazla kazanç hirsile, — kayası çekirdeklerini bademe karıştırarak satmak yo- Tunu tuttular. Artık bü kayası çekirdekler nin yabancı pazar- larda ne türlü rol oynıyacağını tasavvur edebilirsiniz. Kayası — çekirdeğini badem diye satan bir ticaret hilesi içinde bulunduğumuza anlatan bu izahat üzerine ne gibi ted- birler alınacağımı alâkalı maka- mın tasavvurundan beklemeliyiz. Neojat Böpşürtlen ae — ——— — FH Sakarya takımı geliyor Pazar günü Ateş ile karşılaşacak Manisa şampiyonu Sakarya takımı, Pazar günü Ateşsporla bir maç yapmak üzere şehrimi- ze gelecektir. Müsabaka —saat 15 te Alsancak sahasında ya- pilacaktır. Sakarya takımı, Manisanın en kuvvetli takımlarından biri- dir, Bu itibarla Ateş ile yapa- cağı maç hiç şüphesiz heye- canlı ve zevkli olacaktır. Bu müsabakanın bir hususi- yeti de, haziranda başlıyacak Ege bölgesi kupa maçlarına bir hazırlık mahiyetinde olma- sıdır. Alsancak Istanbulda İstanbul, 11 (Hususi) — Al- sancak takımı dün Bandırma yolile geldi. Sporcular Taksim stadında bir ekzersiz yaptılar. Yarın (bugün) Fenerli nya: caklardır. MUEMERİSAET ah Mext İFEL . — . EREREDDİN TOEADAR —I K u P la r ı_ Kil,:!;'i Bay Nafiz Mustafa otel defterini sür'at ve sıhhatle doldurmuştu *“Bay Nafiz Mustafa kahveyi içtikten sonra anlatmağa baş- lar.. — Bak şimdi ne adamım.. — Bilirim zaten.. — Yok, - bilmezsin. beni şimdi.. — Acele etme; yoktur. ace- leciliğin lüzumu.. Yavaş yavaş.. — Pek âlü.. — Bir tarihte karar verdim gitmek için Avrupaya.. — Avrupaya mı?. — Beğenemedin mi bre ço- cük? —Estağfarullah elendim; ha- ni sen lisan bilmezsin saniyor- dum da.. — Ben mi bilmem lisan? Ih bre kabakcı.. Nasıl bilmem? Manca, yemek; delo, su; ipso- mi, ekmek; şilafen, uyumak; dölasel, tuz; dölasyet, tabak; tanadın mı şimdi kimmiş bu Nafiz?. — Aşk olsun - vallahi.. ne yaman şeymişsin be der?. — Nedir bugün günlerden? — Cumartesi.. — Yapayım mı sana bu cu- martesiyi salı?. İster misin ob sun çarşamba?, — Sakın ha. bozarsın. — Ne olur. bozulursa, mı bize bir zarar? — Olmaz olur mu Nalizci- ğim; — nizamı âlem bozulunca zelzele başlar, evler yıkılır, ki- remitler başımıza düşerek bizi öldürürler. *Bay Nafiz Mustafa ayağa kalkarak sorar, — Var mı burada kiremit?. — Telâş etme, burasının ta- vanı mukavvadandır, bir zarar vermez.. — Güzel.. Pindim buradan vapura.. Kimi görsem beğenir- sin?. Süle bre domuz; kimi? — Çok eskiden mi oldu bu seyahat?. — Vâr on sene. — Apladı anasını kesip kız kardeşini de ateşte yaktık- tan oara eniştesinin barsak- larını döken baba katili çinger ne Hurşidi.. — Ih beygir tepsin sinsele- ceğini.. Nerden tanarım ben büyle adamı? — Pek âlâ, bilemedim; söyle.. — Sülerim sana helbet.. Am- ma sen süle kimdir bu Hurşid? — Gazeteleri - okumadın mı yahu?. — Okudum.. — Görmedin mi bu havadisi? — Kaçmış gözümden.. Süle be yahu; çatlatma meraktan.. — Efendim; elindeki bıçağı karşısındakinin karama saplamış. *Bây Nafizin karnı sancılanır, — Ölmüş mü o adam? — O saat. — Bre gitti gene bu memle- ket beşyüz sene geriye.. — Yahu, bu işle memleketin eeklik ü bell ÜÜÜ kükilkeeeğüİ . Beşiktaş Ankaraya gitti İstanbul, 11 (Hususi) — Be- şiktaş ile Ankara kulüpleri ara- sında çıkan ibtilâf halledilmiş ve Beşiktaş takımı bugün An- karaya hareket etmiştir. Yarın Aakarada Harbiye ile - oynıya- Güktır. göresin ben Dinle Sen bira- Nizamı âlemi var telâşla alâkası ne?. — Anlamazsın bre bu işleri. *Sol elile karnını bastırarak devam eder, Gitti gene bu mem leket beşyüz sene geriye. — Demek ki sen inkılâbın, cumhuriyetia bunca terakkiyatını görmek istemiyorsun öyle mi? — “Telâşla., kim - süyledi büyle bir söz?. Bak Karagöz; var birazcık asabilik sende,. İç bir sade kahvecik.. Parası ben- den.. Bak uğlum; süle bize iki kahvecik; kalsın bir hatıracık burada. — Martavala gelmem; - suali- me cCevap — ver.. Ne diyeyim be çocük; gö Türüm hcıtyu: iltiharlan.. ? .—— Hani beşyüz sene geri gitti diyordun ya.. — Asabiyetlikten anlama yan- lış.. Dedim ben ki o matil adam gitti beşyüz sene geriye.. — Peki; seyahate devam et. Kime rast geldiydin? — Bizim bay Kadriyes Ooo bre arslan; dodim, var mı yol- culuk? Var dedi. Sevindim; hay olaydım sevinemez. — Neden?. — Nerde ne kadar biçimsiz otel, gazino, lokanta varsa hep götürdü ben? oralara.. — Amma yaptın ha.. Benim bildiğim bay Kadri temiz, titiz, yaşamasını bilir, lüks yerlere gider bir zâttır. — Bil sen gene üyle. Sor bakalım ona hangi otele götür- dü beni Alamanyada.. — Kendisi burada yok ki — Anlatırım ben sana.. Bak göresin ne adamdır bu Nufz., — Anlat bakalım.. — Gittik bir otele; yok yer, gittik bir başkasına; yok yer, gittik bir sokak içinde başi bir otele.. Baktım kapıcı uyur, Koca bıyıklı bir adam, Dedim ona “kalk bre, Türkiyeden ge» briz, müttefikler,.. Sarhoşmuş herif.. Açtı gözlerini, bir baktı bana.. Tanadım. — Kimi?. — Kapıcıyı.. Yanılmam ben. Katildi bu adam.. Döndüm Kad- riye *“Bre Kadri; ne getirirsin beni bu yerlere, sordum. Diğik dir farkında işin; “ne var, der. “Ne olacak be kardeşim; bak gözlerine bu adamm; fena ba- kar,.. O hâlâ der ki *yok ca- nn aldırma, .. Nasıl aldırmam? Kesecek herif bizi.. Kapıcıya *biz Türk, müttefik,, derim; am lamaz. — Hani lisan biliyordun ya. — Gelmez o cenabet lisan ozaman aklıma.. — Herif uzattı bize birj defter; doldurdum şöy lece: Adı sanı Triyeste tarikile Nereden geldiği: Nafiz Mustala Tabüyeti 1285 Yaşı Bir hafta Kaç gün kalacağı: Türk San'atı İzmirden Şip - Şak doldurdum defteri; şaşlı kapıcı bile bana.. Göre- sin ne adamdır. bu Naliz.. sArkası var- —— Dr.Behçet Uz Çocuak hastalıklar: | mütehassısı Hastalarını 11,30 dan bire ka- dar Beyler sokağında Ahenk matbaası yanında kabul eder. Muayenehane telefonu 3990 Ev telefonu 2261