30 Kğ vnamni KADİM TARİHE MÜSTENİD TEFRİKA — Süleyman Peygamberin Aşkı Çeviren: Âdam Hasib Adamoğlu Süleyman Peygamber genç kıza: “Ben henüz hiç bir kimseyi sevmiş değilim,, dedi Yazan: A. Kuprin Genç ve dilber kır kızı ken- disini bu bahçede — tamamile yalniz - sanıyordu. Bunun — için istediği gibi dolaşıyor, beğen- diği çiçekleri topluyor ve şarkı söylemekte devam ediyordu. Süleyman peygamber, hın bu saf ve serin havası, yeni doğan güneşin sıhhat ve neşe dağıtan altın yaldızlı nurları dolaşan bu kızı, gittikçe artan bir meclübiyetle seyrediyordu. Genç kız şimdi ahengini de- giştirmişti. Daha tannan bir sesle, daha oynak bir ahenkle: “Bağlarımız — çiçeklendi; kalblerimiz kanadlandı; tu- tan onları, çiçekli bağları- mıza bağlayın!,, Parçasını tamamlamağa - çalı- şıyorda. Ve sonunda — kalbinin içine akan belirsiz. bir elemle sesini en pest pürdelere indi- riyor ve: “Git sevgilim, ceyran ve ceylânların oldukları yerle- re kadar git, yüksek dağlı rın tepelerinde kaibimi bul- mağa git!,, Diyordu. Genç kız gene süstü ve dür varın çok yakınında, yerden bir şey almak için ©o kadar iğildi ki, yüzü hiç görünmez oldu. Bu anda Süleyman Pey- gamber kendisine mahsus tatlı vı wk müessir, manyatize edi- - Giııl kız.. Bir az kalk güzel yüzünü göster ve şarkıl rına devam et ki güzel sesi Bu sı Süleyman Peygamberin emri altında olan rüzgâr yeri ve cinleri harekete gelmiş gibi kuvvetli bir rüzgâr esti, genç kızın, zaten zaf ve ince olan elbisesini havalandırdı ve sonra bu ince tülleri tekrar güzel vücuduna sardı. Süleyman Peygamberde de şu bir an de- vam eden vaziyet ile, genç kı- zın vücut ııınııııııı, gaplak imiş gibi: ıürıınş oldu. Ani bir hayretle|olduğu yer- de, en ince ruhlu, hassas bir heykelttaşın elinden çıkmış bir heykel gibi kalan genç kı nüz on üç, on dört yaşında ve vücudu itibarile de tamamile inkişaf etmişti. Süleyman Peygamber sözüne devam ederek: — Güzel ve genç kız.. Senin sesindeki bu ilâhi ahenk neden? Yüzün niçin bu kadar güzel “e âı Dilimize çeviren: Şükrü Kaya 36 meğe başladım. Ben korkacağım (hal Ev ekmeğine benziyen el lerimi - sallıyarak kabadayı bir “ tavırla kabardım. Ayni zamanda yüzüme; fırtına tehlikeleri gös- teren —ufuklara — köprüsünden bakan bir kaptan çehresi gibi soğuk kanlı ve cesur bir ifade vererek uzaklara baktım. Kim bilir ne kadar kaba ve gülünç olmuştum, bereket versin kadın- lar böyle şeyleri bizim gözü: müzle göremiyorlar: Hayret ifade eden ve fakat yemin edebilirim ki saygı ve bürmeti de ihtıvaeden bir sesle: ve can alıcı?. Vücudun niçin bu kadar mevzun ve güzel?. Bakışların kalbimi şimdiden ya- ralı bir kuş gibi - çırpındırıyor. dedi. Kız hâlâ hareketsiz durüyor- du. Ancak iki mızrak boyu yükselmiş olan güneş, genç kı- zan profilini altın şualarile yal- dızlıyordu. Tuünç renkli kız, bu halile ve altın buzağı, gibi “al- tın kız. heykeli,, gibi görünü- yordu. Kendi elile topladığı çiçeklerden yaptığı gerdanlık güzel boynunu' süslüyordu. Ülk hâyret demleri geçtikten sonra, tunç renkl, altın heyke- lini andıran güzel kız, yavaş ve bir az titrek bir sesle: — Senin burada olduğunu bilmiyordum; sen nereden — gel- miş bir insansın? dedi. — Güzel kız, ne güzel ganni ediyorsun. Genç kiz. bü israrla medih karşısında utandı, yanaklarında hafif bir allık dalgalandı, iri ve siyah gözlerini yerde - elinden düşmüş olan- çiçenklere indirdi. Süleyman Peygamber sözle- rine devam etti: — Teganni ettiğin şarkı, an- cak bir aşk mezmurudur. Bu te- mezmur, senin kalbini zaptetmiş bir aşkın, bir sevgilinin hasret ve ateşini söylüyor. Senin tarar fından sevilmek - bahtiyarlığına malik olan delikanlı,' güzel mi- dir, sana lâyık olacak kadar gü- zel midir? Her halde güzeldir, değil mi güzel kız? Seleyman Peygamberin sözleri üzerine genç ku yerek olduğu muhakkak - bir kahkaha salıverdi. Bu kahkaha kadar tatlı, tannan ve ahenkli bir kahkahayı binlerce kadına sahip Süleyman Peygamber bile başka bir yerde başka bir ağız- dan duymamıştı. Genç kız kendini topladıktan sonra: — Sevgilim yoktur. Söyledik- lerim, malüm bir şarkıdır. He- nüz hiç bir kimseyi sevmiş de- gilim! Dedi. Biran için ikisi de sustular, dudaklarında hafif bir tebessüm olduğu halde birbirlerine bak- tılar. Ve sükütu bozan Süley- man Peygamber: — Bu sözüne inanamıyaca- gım. Çünkü... Çok, çok güzelk- sin! Dedi, — Devam edecek — Kazaya uğrayan Fransız kabinesi vapur Tayfave yolcularının pasaport vizeleri Batan veya kı oturan ya- ve yök dan vize harcı alınıp alın- mayacağında tereddüde dü: düğü görülmüştür. Buna dair alâkadarlara gelen bir tamimde bu gbi vapur yolcularından Türkiyeye gelmek — maksadile yolculuk edenlerden p: saport mması lâzımgeldiği, di- aramağa İüzum ildirilmiş'ir. Kazaya maruz kalan — vapur, bir ecnebi | manından diğer bir ecnebi limanına gitmek üzere idise, yolcu ve tayfalarının mem- leketimize gelmek maksadi mev- cud olamiyacağından bunlardan vize aranmasına da mahal gö- rTülememektedir. Bu gibi kazazedelerin memle- ketimizden çıkışları srasnda, memleketten ilk posta ile ayrıl- mış ve kazanın tevlid ett ği zae- ruret, müddet nden fazla ikamet etmemiş olanlardan çıkış — vize- sinin de aranmaması kanunun Yazan: Hanri Bera — İsabet dedi. Kocamı yalnız görmekle kalmadım hatta onunla konuştum da, sizi — öldürmeğe gelmiş. — Amma yaptın ha! — Evet. — Beni öldürmek hal Efen- dim ben şimdiye kadar hiç bir kimseden korkmadım, korksam bile her halde beni korkutacak olan çalıkuşuna benziyen o herif nevi oynamak Meydanda dans Arkamdan hevesi verdi. etmeğe başladım. — —— Faaliyet raporunu tasdik etti Paris, 29 (Radyo) — Fran- sız kabinesi, bu gün toplanmış ve ye et raporunu ted- Tııılaım-_ım. eylemiştir. * Rapor, derhal parlâmentoya sevkedilmiş ve aid olduğu er cümene havale edilerek tedki- kine başlanmıştır. Feci bir kaza O:omobi sürat şam. piyoru parçalandı Berlin, 29 (Radyo) — Dünya otomobil sürat şampiyonu M. Rozemar, dü) Frankfurtta ya- pi'an kurslar canasında olomo: bilini fazla sü.müş ve bir köp- rüye çarptırmıştır. M. Rozemar, otomobilile beraber parçalan- mış ve derhal ö müştür. — —.. ruh ve maksacua uyg görü'. mektledir. Fakat kaza do ıyımk memlekitim ze çıktıktân sonra kazanın tevlid ettiği zarureti aşıcak şek.lde ikametini uzatan- lar hakkında umumi hükümer tatbk ed lecektir. yüz çılk. gözün ha retlerle bana baktıklarını hissed yordum. — Rica ederim böyle yap- mayın dedi. — Yaparım zahir! Çok mem- nuünüum. Hay Allah razi olsun geç bile kalmış. Hayatımı ar- kamdaki seyahat to:bası ile iki çanta arasında geçirdiğimin se- bebi korkumdan — olmadığını nihayet size isbat edebilceğim- den hiçte müteessir değlim. Geleb İir, gelsin bakalım. Gelirse göreceği de vardır. Diye bağırdım.. Havaya yum- ruk sallamaya ve tekme atmaya başladım. Tinton — sakallı bir ihtiyar ağzından p posunu çıkar- mış hayretlerle bana bakıyordu. Arkadaşım gülmeden katılarak: — Nafile bekleme gelmiye- cek gitti. Dedi. — Gitti mi? — Bu sabah Parise gidecek, birinci sınıf yolcularını götüren yedi buçuk trenile gitti kendi* ANADOLU Katil kız, intikam almağa celmiş Çünkü Patronu, arkada- şını ihmal etmiş Katil kız Sabık patronunu iki ustura darbesile öldüren Jan Loro minde, henüz yirmi yaşında bu- lunan bir genç kızın Pariste muhakemesi başlamıştır. Bu cinayet ne için yapıldı? Hakikaten, bir arkadaşının in- tikamını almak bu vahşiyane cinayet irtikâb edilebilir mi? Buna teşebbüs, bir delilik de- gil midir? Şu halde bu kız, anormal bir tp midir? Bu ci- hetlerden — sarfınazar — hâdise şuduür: Madmazel Jan Lorö, büyük bir mobilya müessesesinin mü- dürü M. Vuarenin bir müddet yamında çalışmış vebir müddet sonra hizmetini terketmiştir. Jan 20 Mayısta bazı mobik yalar mübayaa edeceğini — söy- liyerek evelce terkettiği mües seseye girmiş ve direktörle gö- Tüşmek istemiş, direktör bu zi- yareti kabul etmemiştir. Jan, bunun üzerine müessese- den çıkmış ve bir ustura satın alarak dönmüştür. Ba sırada, bir - müşterisini teşyi etmekte bulunan müdürün üzerine atıl- mış, çok seri bir hareketle müdürün boynundaki damarları kesm ş ve zavallı adam hemen orada ölmüştür. Genç ve katil kızı tevkife ge- len - zabı vazilesi çok biyük bir güçlükle yapmış- tır. Bu yirmi yaşındaki kız, mü- dürü —öldürdükten sonra da, önüne rasgelen herişeyi kırmış, geçirmiştir. Tutlulduktan sonra memuru, cinayeti sini istasyona kadar bazzat ben götürdüm. Dedi, sonra ayni yaramaz ço- cuk sesile sakin sakin ilâve etti: — Sizin benim âşıkım ve dostum olduğunuzu söyledim. Nefesim tutulmuştu. Maamafih cevab verecek kadar nefes bu- labildim. — Gitmesine bu söz mü se- beb oldu? Dedim. — Hayır, bu sözü Tşittiği vakit hindi gibi kabardı ve: — Gideyim o tulumun bağır saklarını - dökeyim! Dedi ve kapıya doğru koştu kolundan yakaladım ve burnuna karşı gölerek: — Böyle olmaya sen çoktan müstahak oldundu âmma. Oj madı. Ağız dolusu külür G“ıtıu © arkadaşın kıbar, Namuslu ve i bir delikanl mış. kesmek iste- dim dinlememi işaret et E'MLEKETM Salihlide elektrık derdi bir türlü halledilemiyor Her hafta sürek avları tertib ediliyor Ortamekteb hazırlıkları ilerledi Süreğe devam eden Salihli, (Hususi) — Salihlinin en büyük derdi, elektriktir. Kan- granlaşmış bir balde bulunan bu dert, her nedense belediye tarafından da bir türlü halledi- lememektedir. Şimdiye kadar belediyeye ya- pılan teklifler, ya müsait gorüle- mediğinden veya şehrin menfa- atine uygun bulunmadığından dâima reddedilmiştr. Şimdi mevcud tesisat, — ihti- tiyaca cevab verememektedir. En büyük lâmbalar idara kan- dili gibi, yalnız kızarmakta, bur na mukabil de kilovatı 22,5 ku- ruştan verilmektedir. 31 bin lira büdcesi Salihli belediyes'bin, bu derdi halletmeğe kudreti - olmadığ ni iddia her halde pek garip olur. Yüksek makamların bu işe alâka göstermeleri büyük arzusudur. Sürek avı Halkavi Avcılar kolu bü hal- ta Sarta büyük bir av tertip et- miştir. Kırk avcının iştrak et tiği bu avda dokuz domuz, iki tilki ve bir çakal Bu hafta da Eşme veya Kulaya bir av tertip edilecektir. Müsamere Gösterit kolu, bulunan halkın en vurulmuştur. s'nema bina- sında Sosyal Y rdım kolu men- —— -— — — —— ne çin işlediği ne: — Arkadaşım Matmazel Ma: tild Marlotun intikamın: - almak istedim. Patron bu kıza çok 1s- tırab çektirmiş, metres yaptığı halde sonradan ihmal etmiştir. Cevab m vermiştir. — Böyle söyledim ve nibayet hakikat te budur. — Hayır! Dedim. — Nasıl hayır? — Hayı:! Çünkü pek âlâ bili- yorsunuz ki ben sizi seviyorum, onün korktuğu şeyin — başıi gelmesi ise tamamile - sizin el- nizde.... —Biliyorum. Fakat sizin iyi, kibar ve dürüst bir dost oldu- gunuzu söylemek hoşunuza git- miyor mu? — Gider amma asıl beni gücendiren şey bu ayak tuzağı herifin gelib benimle - âlay et- mesidir. Benim sizin canınızı eğlendirmek için arasıra kapa- ğgını açtığınız. bir derd kumku- iaösi olmam yetmiyormuş gibi bir de o, alaylarınıza iştirak için sureti mahsusa da Paristen kalk- sın buraya kadar gelsin. Hayr. İşte buna tahammül edemem. | Helk 6 #damin balavrası... avcılardan bir grub faatine bir müsamere vermiştir. Bu münasebetle Halkevi baş- kanı bir söylev vermiş, genç- likle Halkevinin çalışmasını an- latmıştır. 400 kişilik sinema bi. nasi dolmuş, bir çok kişi de geri dönmüştür. *“Oguzlar, adında olan piyes, halk üzerinde derin tesirler rakmış ve piyeste vazife alanlar muvaffak olmuşlardır. Konferans Halkevinin tertip ettiği kon- feranslar devam — etmektedir. İkinci konferans doktor - Büy Natık Nureş tarafından diş hıf- zıssıhhası hakkında verilmiştir. Ortamektep lıı:ırlıiı Ortamektep binasi in; - bazırlık faaliyeti hararetle devam etmektedir. Yaktırılan kireç söne dürülmeğe başlanmış ve 2000 araba kadar taş hazırlanmıştır. Vekâletten istenen plân gelir gelmez temel kazılacaktır. Hükümet kanağı Sal hside yapılacak hükümet konağı arsası - tesbit edilmek üzere vilâyetten gelen - mühen- disle Aaraştırmalar yapılmıştır. Göü'en dört arsa içinde en fazla matluba muvafık Cumhu- riyet meydanı yanındaki arsa ile ortamektep binası yanın daki arsadır.. Örtamektep bi- nas: yap lacık arsanın yanındaki arsa, giyet geniş ve demiryolu- nun kırşısında, kazanın en gü- zel ve havadar yerindedir. Hırsıztık: Karantinada Misırli caddesin. de Halid kizi Nigârın üç ' ta» vuğunu çalan Mustafa oğlu Ali, suç üstü tutulmuştur. — Ecl Şimdi onun ve sizin parolalarınızı bir tarafa bırakalım, Durunuz da ben size nasıl oldu onu anlatayım. Dedi. Dnle miyorsunaz elen- dim! Söze başlamadan — evel benimle bir az dışarıya çıkma- nızı TiCA edeceğim, sinirliyim, hiddetliyim rica ederim biraz yürüyelim bava alalım. Kabul edersiniz değil mi efendim? Te- şekkür ederim.. Ne — diyordum evet meselenin nasıl' geçtiğini anlatıyordu. Durun — size onun bizzat kendi sözlerini naklede- yim. , AĞ ainl Sizi memnun - etmek 'için adarı kâli işe.. Diye başladı. ve devam ett: — Size haber vereyim ki kas — cam sizi uçarı bir zanpara 2aı nedyor. Kocamı bliyorsunuz ya o, öyledir. İnsanların içyü- bu zünü bilmez. O ayardaki br — Sonu yvar -