FİKRA Bizim olanlar İzmir telefonu da Nafıa tarafından satın alınmıştır. İstanbulda ekmeğini Amerikan unu ile yuğuran nesiller, her hangi bir medeni tesis üzerinde yabancı bir damga görmeğe alış- kın idiler. Böyle teşebbüsler için, sermaye Türk kesesinin daya- nüamıyaâcağı kadar ağır, sây ise Türk seviyesinin — erişemiyeceği kadar garblı olduğu telâkkisi ile terbiye olunurduk. - Bizler, olsa olsa, Uzak Şark veya Afrika yerlilerinin basit hizmetlerini yapa- bilirdik. Evvelâ, tılısım bozulmuştur. Yabancı sermayenin nice seneler bin sıkıntı ile başardığı demityollarını bir kaç senede yüzde yüz milii para, nihayet yözde yöz milli sây ile Bankalar, şirketler -kurduk. Sosra, şuur değişti: Umumi hizmetlere aid imtiyazları meydana getirdik. tasfiye etmeğe başladık. Yabancı sermaye ile el birliğini reddetmek de- ğil, (çünkü Belçika, Fransız sermayesine yahud İngiltere, Ameri- kan sermayesine nasıl muamele ederse biz de fakat bir memlekette ancak onun sahiblerine aid olmak yapıyoruz!) lâzım öyle gelen sây ve teşebbüsleri kendimize hasretmek davasındayız. Artık bir şehirde, hatta daha kolaylık görmek için Türkçeden gayri düle, yabancı sermaye telefonla karısına telefone etmeğe, ya- hud, meğe mı edebilir. miyiz? sermaye vapuru ile geç Yabancı sermaye, herkese açık ve âciz Osmanlı imparatorluğu ile istediği anlaşmaları yapmakta vaktile ne kadar haklı idi ise, biz de bu gün, ona karşı, usul, kanun ve teahhüdlerimizin mü- saade ettiği imkânları kullanmakta o kadar haklıyız. Garip bir hıreıılık! Lilde Valânsiyende çok garip bir hırsızlık yapılmıştır: Ernest Plato adlı bir adamın iki bacağı da takmadır. Bu V adamcağız bir gece umumi park- lardan birisinin iskemlelerinde uyumuş, kalmış, hırsızlar da adamcağızın paralarını ve iki takma bacağını alıp götür- Müştür. Adamcağız hem parasız, hem de bacaksız kaldığımndan zabıta vasıtasile Darülâcezeye gönde- rilmiştir. Takma bacakları bu- lununcıya kadar burada kala- caktır. Et yiyenlere vergi Vakıa, biz her yerde et yedi- ğimiz için bilvasıta oldukça yüklü bir vergi veriyoruz. Bu verginin temini - için Güzelyalı halkı Üçkuyulardan et alamaz oldular. Fakat - bizim mevzdu bahsedeceğimiz vergi böyle de- gildir. Birleşik Amerikanın Ala- bama eyaletinde Frederikstavn şehri belediye meclisi et yiyen- lere mahsus bir vergi koymuş- tur. Bu wergiyi koyan şehir meclisi azası hep ot yiyenlerden mürekkep imişl. Bir fakirin () cep harçlığı Amerikada henüz 13 yaşında bulunan bir çocuk vardır; adı Glorya Vandersilt olan bu kızın serveti 120,000,000 franktır. Bu kızın vasiliyi çok gürültülü bir dava neticesinde annesinden alınmış ve halası mistres Vitne- ye verilmiştir. Fakat mahkeme genç kıza seaede 7500 frank cep harçlığı verilmesine de ka- rar vermiştir. Küçük kız bu pa- ra ile annesini — istediği vakit ziyaret edebilecektir. Dansın an kaidesi! Aşkın, para kazanmanın, ba- yatta muvaflfak olmanın düstur ve kaideleri vardır; neden rak- sın, dansın dansın da düsturları olmasın? İşte Amerikanın maruf rakkasesi Elizabet Puelin dans kaidelerini de yazıyoruz: 1 — Rakâ: üselleri görmek için sinemaya çok gitmek lâ- zımdır. 2 - Ahenk elde etmek için çok müzik dinlemelidir. 3 - Yeni dans figürlerini ihmal etme., 4 - Oynarken ayaklara hiç bakmamak lâzundır. 5- Dar kundura ile raks güç olur. 6- Vü- Şüdü tabii v dik tatmak elzem- ldr. 7 - Hatta, dik durmak için raks tecrübelerinde başının üze- ginde bir kitab bulundur. 8-Mev- Zun ve cazib vücud. salıntıları ihmal edilmemelidir. 9 Sabah- leyin vücud hareketlerile meş- gul olmak lâzımdır. 10 - Müm- kün olduğu kadar çok dans et melidir. En büyük şelâle! Arzın en büyük şelâlesini Ni- yagara sananlar — aldanıyorlar! En büyük şelâle Afrikadaki Vıktorya şelâlesidir. Niyagara şelâlesi. S0 metre yükseklikten dökülür, şelâlenin genişliği de sadecs 1241 metre- dir. Halbuki Viktorya - şelülesi 122 metre yükseklikten dökül- mektedir. Eni de 1686 metredr. Şu halde?. Niyagara şelâlesi de Almanya imparatoru veya İspanya kralı gibi tahtan indi- rildi demektir. Yalnız, zencilerden hoşlan- mıyan Amerikalılar, kendi şelâ- lelerinin bir Afrika şelâlesi yü- zünden — tahttan indirilmesini hazmedebilecekler midir? Bil- miyoruz. Denizden gelecek vasıtalardaki ecnebilere kolaylık Sahillerimize — gelen motör ve kayıklardaki ccnebi lerin kumanya — vesair — ihtiyaç- larını temin maksadile yolcular gibi üzerlerinde 25 liraya kadar Türk parası getirmelerinin uy- gun görüldüğü Gümrük ve İnhi- sarlar Vekâletinden — şehrimiz- deki alâkadarlara tamimen bil- dirilmiştir. vapur, Ka ANADOLU 30 Kânuautani Şehir dahili haberleri Zirat alacakla: rın tahsili —— ... .— Vilâyetler de yar- dım edecek Ziraat Bankasının tam - faali- yet gösterebilmesi için zirat ala- cakların kolaylıkla tahsili lâzım geldiği ve kanuni bir sebep ol: madıkça matlübatın vadelerinde tahsiline dikkat edilmesi banka umum müdürlüğünden şehrimiz- deki alâkadarlara bildirilmiştir. Kredi işleri devlet faaliyet ve mevzuu olarak ele alınmış — bu- Junduğandan tahsilâta vilâyet- lerce lâzım gelen müzaharet de gösterilecektir. Vilâyetimizde göçmen evleri Vilâyet iskân müdürü B. Dr. Ziya Fuad yarın Ankaraya gi- decek, İzmir iskân işleri hakkın-| da Sıhhat ve İçömai Muavenet Vekâ'etile temasta bulunacaktır. 936 yılında — İzmire gelen Bulgaristan ve Romaayalı göç- menler için vilâyet mizin muh- telif yerlerinde 700 göçmen evi inşa edilmektedir. İnşaat, İlk- baharda tamamlanacak ve göç- menlere tevz'ata geçilecetir. Ge- çen sene gelen göçmenlerin ev- lerinin inşasına da Şubat ayın- da başlanacaktır. Vilâyet iskân kadrosu, Sıhhat ve İçtimai Mu- avenet Vekâ'etinden — vilâyete gelmiştir. Kadro, geçen sene- kinin aynıdır. Yarın faydalı .- bir konferans var İstanbul Ün'versitesi Hukuk fakültesi medeni hukük doçenti ve memisketin güzide, kıymetli hukuk üstadlarından Bay Hıka Veldet İzmir barosunun daveti üzerine br konferans vermek için dün şehrimize gelmiş, baro erkânı tarafından karşılanmıştır. Misalirimiz doçent, yarın saat 16 da adliye binasında baroda *“Türk hukuku meden yesinegöre şahsiyet hakları, mevzulüu bir konlerani vereceklir. Ba faydal konferans, her kese açıktır. O:omatik telefon Hikümetçe satın alınan İzmir otomatik telefon şirketi tesisa- tını devir ve teslim almak üzere teşkil edilen komisyona riyaset edecek İstanbul telafon müdürü B. Nyazi bu akşam Ankaradan gelecek ve sah gününden itibar ren tedkiklerine başlıyacaktır. S Müze bekçisi nasıl öldü ee Kemer caddesinde âsarıatika müzesinde bekçilik yapan Bay Mustafanın, müze binasının alt kısmındaki su kuyusuna düşe- rek boğulduğunu yazmıştık. As- len Filorinalı olan Hayreddn oğlu B. Mastafa, 26 yaşında idi ve altı aydanberi müzede bekçi olarak çalışıyordu. Dört gün evel ortadan kaybolan bekçi, her tarafta aranmış, fakat bulur namamıştır. Nihayet müze mü- dürlüğü dairesi altında kömür- lük yanındaki su kuyusu hatıra gelmiş ve cesedi orada bulua- muştur. Kuyudaki suyun derin- liği dokuz metre idi. Tahkikata el koyan Müddei- umumi muavini B. Rüşdü Us- kent cesedi, doktora —muâyene ettirmiş ve cesedin üzerinde şiddete delâlet eden hiç bir iz görülmemiştir. Bekçi Mustafanın kömürlükten kömür alırken ayağı kayarak kuyuya düştüğü ve bo- gulduğu tahmin edilmektedir. IŞürayı devlete gide. jcek istdalar hakkında Şürayı devlet mülkiye daire- sine gönderilen ist dalara, eve rakı müsbite ve kararların bağ- lanması, şahitlerin usulen yemin ettirildiklerinin yazılması, müd- dei şahsi ve müştekilere behe- mehal men'i muhakeme karar- larının tebliği, maznuoların ifa- de ve müdafaaları alındıktan sonra gönderilmesi lâzımgelirken bunlara dıkkat edilmediği gö- rülmüştür. Vilâyete gelen bir tamimde, bu noksanlar tamam- lanmadan dava evrakının gör detilmemesi bildrilmişlir. Fransanın bize ver. diği kontenjan Fransa — hükümeti, “Türkiye memleketleri içn 938 senesine aid olmak üzere 800 kental şe- | kerleme, 120 kental reçel, 8000 Çift terlik kontenjanı ayırmıştır. Bu kontenjanlar, her üç aya şu süretle taksim edilmiştir: Şekerleme 200 kental, reçel 30 kental, terlik 2000 çift.. B. N. Uysal Vilâyet zraat müdürü B. Na- dir Uysalın dizinde görülen il- Kihaptan sonra sağ ayağının kangren olduğu ve nü- mune bastanesinde bu ayağın kesildiği haber alınmıştır. Çok temiz duygulu ve herkesce iyi tanınmış olan B. Nadirin sb- hi vaziyeti düzelmiştir. Palamut ihracatı kontrolu Pazartesiye bir top- lantı var Palamut ihracatçılarının, ihra- catın kontrolu hakkındakinizam namede bazı değişiklikler yapıl- ması için vilâyete ve diğer alâr kadar makamlara müracaat et- tiklerini * yazmıştık. Ticaret ve Sanayi odası, bu mesele ile alâ kadar olmuş, palamut ihracat- çılarını Pazartesi günü saat onda Oda salonuna davet etmiştir. Yapılacak toplantıda palamut- çuların teklifleri tetkik - edilcek ve bilâhare İktisad Vekâleti nez- dinde teşebbüste bulunulacaktır. Palamutçular, üzümde mevaddı ecnebiyeye yüzde bir buçuk nis- betinde müsaadede bulunulduğu halde palamutta bu miktarın yüzde yarım olarak tesbitini doğru bulmamakta ve bu nis- betin yüzde bir buçuğa ç karık masını istemektedirler. Düğünle-de |masraf fazlalığı hâölâ devamda! Düğünler için yapılan masraf- ların yıkıcı olduğa nazarı dik- kati celbetmektedir. Ulusal eko- nomi ve artırma kurumu genel sekreterliğinden buna dair vilâ- yete bir tamim gelmiştir. Bu ananeye karşı mücadelenin an- cak manevi sahaya inhisar et- tiği görülmektedir. Düğünlerin men'i israfat kanununun 1, 2, 3, 4, 5 veGucı maddelerinin, hal- kın bu sahadaki israfatını tama- men önleyecek mahiyette hü- Küğleri ihtiva — ettiğinden bu gibi yıkıcı ananelerin önüne geçilmesi rica edilmiştir. Amerika halıistiyor Amerikada mühim bir fir- ma, memleketimizden mühim m ktarda hah satım almak iste- diğini Türkofis müdürlüğüne bil- dirmişti. Bu müesseseye halı tüccarlarımızın tekl fte bulunma- ları temin olunacaktır. Bay Yaşar Özey Manisa mebusu Bay Yaşar Özey Ankaradan şehrimize gel miş ve müntehiplerile görüşmek üzere Manisaya gitmiştir. Sofralık üzüm Vilâyet Ziraat müdürlüğü, İstanbul ve Bursadan — sofralık üzüm aşısı kalemleri getirtmek- tedir. Bunlar, bağcılara parasız dağıtılacaktır. 3 GÜNDENBERİ TAYYARE SİNEMASININ Muhteşem salonunu dolduran muhterem müdavimlerimizin takdirle seyrettikleri HUGUETTE DUFLOS ile JEAN PIERRE AUMONUN temsil etttikleri ÇALIKUŞU İçtimal - hissi - Büyük Filmle JOAN CRAVFORD ve CLARK GABLE tarafından temsil edilen Gönül Yolu Filmlerinden mürekkep muazzam programı görecek ve takdir edeceksiniz. Ayrıcı: PARAMOUNT JOURNAL EANSLAR: e 'Yalaız bugüo: Gönül Yolu - 1—4,10—7,35 Çalıkuşu - 2,40—5,35—9 da Diğer günler - 2,40 da... Çalıkuşu “le başlar Si Fikirler : Röportaj edebiyatı Bu günün karii; ince'bir has- sasiyetin, tam kavrayışlı bir ka- fanın derin bir idrak edişinin, ağır bir eda altında ortaya ko- yacağı yazılar üstünde gözlerini fazla durduramıyor. Bu yarıla- mın, ancak zorlu bir okuma emeği ile kaldırılan örtüsü al- tındaki düygu, fikir, bilgi usa resine ulaşabilmek için muhtaç olduğumuz tahammül kudretini, acul ve sinirli olâa bu günün alelâde kariü artık gösteremiyor. O, günlük hayatının cehennemi seyri içinde bulacağı kısa sü- künet anlarında veya iş gününün sonundaki yorgun dakikalarında kafasını fazla meşgul — etmiyen, gönlünün üzüntülerine daha faz- la bir melâl katmıyan habif, serin yazılar istiyor. Osun bil. mek, öğrenmek ve duymak me- rakımı tatmin edecek — satırların çok ciddi bir simadaki hiç gük- miyen hatların ağırlığı ile önü- ne gelmesine Tfazla tabammül edemiyor. Bu ruhi haletle karşısına ge- len karie matbuat ne takdim edeceğini şaşırmış bir balde iken ortaya röportaj denen bir yazı tarzı att. Ve bunun da bir edebiyatı meydana - geldi. Bu gün artık hangi dekor içine de bulünürsa bulunsun — karil meşgul edecek cazib bir şeklin altında ona bir çok şeyler söy- lememek matbuat için güç bir şey değildir. Usta bir röportaj muharriri karimi hiç sıkmadan en karışık meselelerin halledil. diği ilim müesseselerine; çalış- masının sırcı esrarlı bir. mahi- yette gözüken lâboratuvarlara, korkunç hâdiselere sahne olan iklimlere, büyük siyasi hâdisee lerin çalkanı muhitlere — ve memleketlere götürebi- liyor. Bunu yapabilmesi — içia muharririn artık masadan ayrıl- ması ve ellerine kalem kâğıdla beraber seyahat çantasını ve boynuna da fotoğraf makinesini asması icab ediyor. Bu günün en çok okunan ve sevilen yazıcısı kütüphanelerin loş karanlığında göz nuru dö- ken bir sdam, gazete idareha. nelerinin koltuklarında oturup bâdiselerin münakaşasını yapan bir kimse ve nihayet sükün ve rahatının beslediği — muhayyile ve düşünce makanizması ile ya- zı yazan şahıs değildir. O; üze- rindeki seyahat elbisesinin toze ların? bile fırçalamağa vakit bulamıyan bir gezici, hâdiselerin kahramanları ile yanyana yaşıe yan bir müdekkik ve bir şehir hududları içinde bile çalışsa rahatı istihkar eden bir eda ile mütemadiyen dolaşan cev- val bir müşahittir. Onun röpor- taj adı ile ortaya çıkardığı yar zılar matbuat piyasasımn en revaçta olan matardır. Çünkü geniş manasile her diyarda ve müuhitte ayrı bir çehre gösteren hayatın bu muhtelif karakter- lerini çizen ve onun bütün me- selelerine aid malümatı da bu arada bize farkına varmadan veren bir kudrettir. Bazıları röportaj edebiyatın kolay ve ucuz yazı ticareti şek- tede Aanlamaktadır. Röpartaj mubarriri kendisi hiç bir fikri cehid göstermeden sadece mü- şahedesini, başkalarının fikir we düşüncelerini zeptediyor: - denis yor. Ba - telâkki yanlıştır. Bu gün töportaj yapan yazıcı gör- düğünün özücü — kavramaktan âciz İse, konuştuğu, müşahode ettiği hususların hâkim fikir war surunu seçmeğe müktedir. de- ğgüse muvaffak olamaz. —Mült — Sonu 8 inci sahifede —