Beyatıd, çabuk -dedi-Yahya Paşayı Ankara h INADOLU — — R VUZ SELİM duduna sevkedin. Harp yoktu, fakat.. Şahın ordusu; bu yağma, yan- gın ve istilâda âdeta şahın şid- det emrine hiç ihtiyaç hissettir- miyecek bir haleti ruhiyede idi. Zülfikaroğullar — arazisinde taş üstünde taş bırakmak bile istenilmiyordu. Bir aralık Beyazıt; bu harekâ- tın çok ileri gittiğinin farkına vardı. Acaba şah İsmail, bu muzaf- feriyetten sonra Türkiye toprak- larında da bir hâdise çıkarmıya- cak mıydı? Maraş ve havalisine geçmek için çiğnediği Türk ara- zisini artık işgal edip oraları da tamamen — eline — geçirmiyecek miydi? Vezirleri de ayni endişeyi ih- — gas edince padişah derhal em- rini verdi: — Çabuk, Yahya paşayı An kara hududuna sevkedin! Yahya poşa otuz bin kişi ile — ve süratle Amkaraya doğru ha- reket ederken kendisine şu emir verilmişti: — Harb yok! Ancak ihtiyat- kâr hareket edeceksin. Şayed Şah İsmail bizim tokraklarımıza karşı bir istilâ emeli beslerse kendisini derhal Ankara hudu- dundan karşılıyarak harbe giri- şeceksin. O takdirde padişahı- mız da külli kuvvetle yetişir ve onu tenkil ve tedmir eder. Yani Yahya paşa; ihtiyati bir tedbir olmak üzere gönderili- yordu, Ayni günlerde ise, Trab- zon valisi şehzade Selim, âdeta büyükçe bir sefere hazırlanır gibi Aaskerini topluyor, tensik ediyor, fakat hiç bir kimseye tasavvurlarından malümat ver- miyordu. Ne yapacaktı, nereye gide- cekti, kime karşı harekete ge- çiyordu, acaba Gürcistana mı akacaktı?. Bütün bu suallere verilecek müsbet hiçbir. cevab yoktu. Şahzade, Yahya paşanın Ân karaya doğru hareketini duyun- ca Şah İsmaile müteveccih bir askeri hareketin başlangıcı zan- nile sevindi En iyi fırsatların yaklaştığı günlerdi. Çünkü Şah, , Türk topraklarını çiğneyip geç- geçmişti. Ayni zamanda Zülka- dir arazisindeki harekâh — artık çığırından çıkmıştı. Sıra bu sıra idi. Kuvvetli se- beblele yukarıdan Şahzadenin, soldan Yabya paşanın hücumu; bu yeni İran karlalını pek âlâ pırçılıyıbiliıdi.. D Haber, haber üstüne: — Şah, Harputu zaptetti, Har- put ateşler içinde.. — Şah, Diyarbekiri de zapt- eti, şehir ve eivarı kâmilen yı, Tabib Ve Haydar Rüşdü ÖKTEM Umumf neşriyat vo yazı işleri müdü- rü: Hamdi Nüzhet ÇANÇAR —- İDAREHANESİ İzmir İkinci Beyler sokağı C. Halk Partisi binası içinde Telgraf: İzmir — ANADOLU Telefon: 2776 « Posta kutusu: 405 Abone şeraiti Yıllığı 1400, altı aylığı 800, üş aylığı 600 kuruştur Yabancı memleketler için - senelik abone dereti 27 liradır — ANADOLU MATBAASINDA BASILMIŞTIR HÜ e Şah Nihayet Harpu- tu zaptetmişti Yazan: M. AYHAN kılıp yakılıyor.. Her gün İran şahının yeni bir zaferi, yeni bir fetbi işdti- liyordu. Fakat en son haber çok mühimdi: — Şah, bizzat Alaüddevlenin kumandasındaki askerlerle har- be girişti. * .. Bu harb, hakikaten çok kanlı ve dehşetli olmuştu. Zülkadriye hâkimi, artık kendi vücudü, kendi kılıcı ile son kozu oynu- yordu. Fakat zaferden zalere koşan İran ordusu, manevi kuv- vet itibarile — onun ordusuna faikti. Korkunç, kanlı bir savlet.. Harb günlerce sürdü. Nihayet, kızını vermiyen baba, bu uğurda döktüğü binlerce insan kanının üstünden kaçmağa başladı.. Şah, galip gelmişli. İsmail Salevi; kanlı kılıcile havada daireler çi- çerek kaçan düşmanı kovalıyor ve kırılan izzetinefsinin yavaş yavaş eski ıstarabı. kaybettiğini duyuyordu. Acaba kız neredeydi? Sağa, sola mülrezeler çıkıyor, hâkimin dilber kızını arıyor- lardı.. Fakat bu araştırmadan hiçbir net ce çıkmıyordu. Şah kızyor, haykırıyordu: — Mutlaka... Mutlaka isterim.. Kılına bile dokunmadan huzu- ruma getirilecek.. — Sonu var — İtalyan- Alman- Japon misakı ve gazeteler: Hedef Sovyet Rusya mı, Iİngiltere mid'r? Italya siyaseti, Hitler siyasetine daha fazla Paris, T (A.A.) — İtalyan- Alman-Japon misakı münasebe- tile Eko dö Paris gazetesinde Pertinaks diyor ki: “Bu sistem ihtimal Sovyet Rusyadan ziyade İngiliz impa- ratorluğunu istihdaf etmektedir, Bu misaka imzalarını koymuş olan üç devlet Moskova hükü- metine karşı cidale girişemezler. Buna mukabil bu üç devletin üçü de İngiltereye ve İngiltereye tâbi memleketlere darbe indir- meğe kadirdirler, Almanya hava filolarını Londra üzerine sevk- edebilir. İtalya Mısırı ve Japon- ya Hongkong ve Singapuru tehdid edebilir. Ayni şey Fran- sa bakkında da söylenebilir. Salâhiyettar bir. zatın dün dediği gibi, hakikatte ahval ve vukuatın ittifak ve tesadülünde bir fırsat gibi görünmektedir. Önümüzde yazılmış bir Alman- İtalyan muahedesi vardır. Ve hiç olmazsa bu muahede hak- kında malümatımız mevcuddur. 1936 senesinde İtalya bu kadar ağır bir surette inkıyada müte- mayil değildi. Fakat nihayet ikna edilmiştir.,, Epogue gazetesinde Kerillis diyor ki: *Bizim için medeniyetin bu büyük müdafilerinin samimiyet- Bugün: Tayyarede: Saray Konseri Marta Egert I Lıllııl;n Ateş taburu - Şovbot | Miîı! » Jürmal Şer | Elhamrada: | İki karılı koca - Nina Pe- ı | trevanın yalanı ! | — Karşıyaka Sümerde: | Marinella - Miki | Nöbetçi eczahaneler || | | | Bu gece Bu gece Kemeraltında Şifa, | Karantımada Eşref, Kemerde Ka- | mer, Alsancakta Ahmed Lütfi, || »a bağlanıyor lerine değilse de menfaat endi- şesinden âri olduklarına vücude getirilmiş olan koalisyon başka bir gaye takib etmektedir. Ve> ya edecektir., Populaire gazetesinde Leraux şöyle yazıyor: “İtalyan siyaseti Hitler siya- setine' gitgide daha ziyâde bağy- lanmaktadır. Almanya harbden evel -Avusturyaya yaptığı gibi parlak şansını vücude getirmek- tedir. Alman siyaseti bhızını al- mıştır. Ve Mussolini bu siyaseti adım adım takib etmek mecbu- riyetindedir.,, Humanite gazetesinden: “Dünya bundan böyle demok- ratik hürriyet memleketlerinde müdahalede bulunmaktan, harbe tahrik etmekten, fütuhat maksar dim ve Faşist tahakkümünü te- min için taarruzda bulunmaktan ibaret olan müşahhas bir siya- set karşısında bulunmaktadır.,, Saylav seçimi yapıldı Ankara, 7 (A.A.) — Cumhu- riyet Halk Partisi genel sereter- liğinden: Boş olan Beyazıt ve Kütahya ve Zonguldak saylavlıkları - için 7-11-937 pazır günü yapılan seçimde Cumhuriyet Hak Par- tisi namzetleri Sıhhiye Vekâleti Müsteşarı Hüsamettin — Kural, Başvekâlet hususi kalem müdürü Vedit Uzgören, eski Erzurum saylavı Tarih, Coğralya — öğret- menlerinden Necati Güner - itti- fakla lm şlerdir. Rumi - 1353 | Arabi - 1356 Ükteşrin 27 Ramazan 5$ Teşrinisani —Başı | inci sahifede — Suçlulardan M. Ali kaptanın müdafaaname serd ve keyfiyetin; gemi inşaatından anlıyan bir eh- livukuf tarafından - tekrar tetki- kini talep ederek, dıkkate şayan olan şu noktalara temas et- miştir: Hazırlık tahkikatında yapılan tetkikat üzerine verilen ehlivukuf raporunun üç numaralı cevabı şudur: “Geminin dahili teşkilâtında bir tadıl yapılmadıkça hamule miktarına bir tesir yapmaz.. Bu gemi son ehlivukuf tetki- katıada getirilen esas plândaki 1876 tarihini taşır inşaiye zama- nına aittir. Hamulesi 995 İngi- liz tonlâtosudur. Fakat geminin altında, başta 89,1 ve kıçta 86,39 ton ki, cemân 175,40 tonluk sik- leti taşıyan ve safra tankımı gös- termektedir. Gemi bize alındık- tan sonra tahsis olunduğu sefer- de ihtiyaç suyunu koymak üzere bü salra tankları su sahrancı haline ifrağ edilmiştir. Geminin iki numaralı amba- rından kömürlüğe muttasıl olan sâç bölme kesilerek tahta bir kapı ile iki numaralı ambara bir medhal yapıldıktan sonra 96 tonluk kömür istiab edecek bir mahal ambardan tahta perde ile bölünerek kömürlük haline ifrağ edilmiştir. Bundan başka gemi- nin kıç tarafında zabitan kama: raları, birinci kamara ve bunun üzerinde de yemek salonu ve kıç kepçesinde helâlar inşa edi- lerek geminin dahili teşkilâtında bir tadil yapılmıştır. Avukat B. Baha Nasuh, ge- mideki bu tadilâtı gösterdikten ve birinci, ikinci ehli vukufların tedkikatı üzerinde mütalcalarını “tebarüz ettirdikten sonra, sözle- rine şunları ilâve etmişti: — Ehli vukuf gemideki bu tadilâtı nazara almamıştır. Çün- kü, kendileri inşaiyeden b beh- redirler. Safra tanklarının su sahancı haline kalbedilmesi ve iki namaralı ambardan — ayrılan 96 tonluk kömürlük, geminin merkez —muvazenesine müessir olduğu gibi gemiye abnacak ha- müleye bulunacak mahal mese- lesi de ayrıca ehemmiyet kes- beder. Geminin safra tanklarının su sarnıcı haline getirildiğinden ve kıçta yapılan kamaralar, helâlar tadilâtıindan geminin mensub ol- duğu İstanbul ticaret müdürlü- günde plân şöyle dursun, ma- lümet dahi mevcut olmadığı ve iki numaralı ambardan kömür- lüğe ilhak - olunan mahallin de plânı mevcut olmadığı İstanbul Deniz ticaret müdürlüğünün tah- riratından anlaşılmakta ve idare vekilleri de bu tadilâtın vukuunu kabul etmekle beraber bir plâmı mevud olmadığını vukuf ehli hu- zurunda - söylemişlerdir. Demek ki; 995 tonluk bir geminin rub- undan ziyade bir miktarında merkezi muvazeneyi ihlâl edebi- lecek tadilâtı yapan idare, bu tadilâtını bir plânla tesbit etmek Tüzumunu hissetmemiş ve bu ta- dilâttan sonra yıllarca uzun se- ferler yapan ve hatta battığı Mersin hattında “battığı yıl için- de, yirmi gsefer yaptığı halde geminin esas plânında yapılan bu tadilâttân murakıp ve mesul memuriyet makamı olan İstanbul deniz Ticaret müdiriyeti dahi ademi malümat beyan etmiştir. Bu müdiriyetin muamelesine, geminin mensup olduğu idareye tetkikat yapan ehli vukufa ve nihayet hepsine birden gafletle- rinden dolayı teessüf etmemek ve' İnebl Faı | dası l bu teessüfü açıkça söylememek; herhangi bir vatandaşın ketme- debileceği bir his midir? Avukat Baha Naşuh bundan sonra gene erbabı vukuf rapor- larına temas etmiş ve gemiyi daha evel muayene - edenlerin lemiştir: —Mevcud vesikalardan erkâmı harbiyei umumiye riyasetinden getirilen askeri nakliyat heyeti muayene raporlarında geminin karine ve su hattından yukarı olan kısımlarının kâmilen pas içerisinde bulunduğu ve raspa yaptırılmasına imkân hasıl ob madığı yazılmıştır. Acaba raporda imzası bulu- nan deniz ticaret müdiriyeti fen heyetinin makine — mütehassısı Haydar ve inşaiye mütehassısı Hidayet Özçeliğin ayai - tarih'e İstanbul deniz ticaret müdiriye- tine verdikleri raporda, karine- nin bu halinden bahsetmiyorlar. Muayene mesahai sefain ta imat- namesinin 12 inci maddesine aykırı olarak geminin bu halde muayenesini yapmış oluyorlar. Ve askeri deniz nakliyat komis- yonunun erkânı harbiyeye ver- diği raporda levha zayiatının yüzde otuz, otuz beş yukarı bu- lunduğunu yazıp imzalamalarına rağmen kendi — müdiriyetlerine verdikleri raporda kat'iyyen bun- lardan bahsetmiyorlar, İşin içine bir de lâübalilik giriyor. Hidayet Özçeliğin ver- diği raporda yaptığı ilâve ve imzalar da şayandır. Muayene ve mesahai sefayin talimatnamesinin üçüncü mad- desine göre, fen şubesi müdü- rünün emir ve idaresi tahtında müştereken vazife ila edecek olan güverte, makine, inşaiye, kazan, motör ve elektrik mütehassısları 29 tarihl 22 tarihli raporu yerirken müş tereken harekâöt ve yarım ya- malak yaptıkları tetkikatı muta- zammın raporu müctemian imza ettikleri halde bunlardan Hida- yet Özçeliğin 26/10/935 tarihile bu raporun içine “gemide tes- bit edilen tamirat yapılmıştır, deyip imza etmesi mumaileybin vazifesindeki lâübalil ğinden baş- ka cür'etine de ayrıca bir. de- lildir. Kaldı ki, bu meşruhatın üstünde “kıç tarafa konmuş olan çark tekrar havuza alındığı — za- man tehdil edilecektir, kaydı mevcuddur. Gemide — tesbit edilen ba noksanlığın 26 tarihine kadar yapılmasına imkân — olmadığı zahirdir. Avukat şu noktalara da temas etmiştir: —Dosyada mevcud bulunan İs- tanbul Deniz Ticaret müdiri- yetinden getirilen tahkikat fez- Tekesinde şu kayıdları okuyoruz: *“Sorguya çekilenler üzerinde basıl eylediğimiz intiba ise ken- gilerini — kuşurlu göstermemek için tam bir tesanüd ve ağız birliği ile ve biribirlerine mü- sabaka edercesinc - vazifelerini yaptıklarını anlatmaktan ibaret bulunmaktadır.,, Gene dosyada mevcud İzmir cezaevi direktörlüğünün “gizli- dir,, kaydile 15/11/935 tarihin- de İzmir — müddeiumumiliğine yazdığı tahrirat ve melfufu Ege- palas oteli firmasına yazılı Arab hartli kâğıdları okuyoruz. Cezaevi direktörü şunu ya- zıyor: *Dünkü gün yüksek katınız- dan izin alarak İnebola vapuru kaptanı Mehmet Alile görüşmeğe ceza evimize gelen Denizyolları direktörü Zekeriya ile diğer ar- kadaşı beraber olduğu halde direktörlüğümüz odasında görüş- tükten sonra not ve Zekeriyanın, kaptana verdiği Arap harflerile yazılı iki kâğıdın yazıları okan- mak ve sonra kendisine verib mek üzere tarafımdan alınmıştır, yazıyı okudum. Yazının kaptanâ hâdise hakkında öğretici bir yazı olduğunu anladım. Görük- mek ve ona göre gereği yapık mak Üüzere sunuldu, yazılıdır. Bu mektup şayanı dikkattir. Hulâşa; hazızlık tahkikatında yapılan tetkikat neticesinde ve- rilen rapor, noksan malümaltâ istinad ettiğinden ve esnayi mu- hakemede yaptırlan tetkikat ne- ticesinde alınan rapor da yukarıd& | yazdığımız sebeplerden mahke- »meye kanaat verecek bir kıyınet arzetmez. Gemi inşaiye işinden anlıyan mütehassısların da bulus nacağı bir heyet marifetile tet- kkatın yaptırılmasını dileriz. Avukat bulâsa olarak sözünü burada bitirdi. Ve keyfiyetin tek- râar ve — mütehhassıslarca tetki- kini istedi. Mahkeme reisi Bay Süreyya, mahkeme bilfarz tekrar tetkikata karar verdiği takdirde, ücretin verilip verilemiyeceğini sordu: Mehmed Ali kaptan — ayağa kalktı: — Ücret ka'madı.. Dedi. Suçlunuün — vekilleri amme na- mıina - tetkikatın yapılmasını — iş- tedi. Muavim Bay Hulüsi, — amme namına tetkikata iştirak edemis yeceğini söyledi. Mahkeme bu işin tetkiki için duruşmayı 13 Kânunuevel Pa- zârtesi gününe talik etti. * .. Müddeiumumi, İşletme Şefi B. ü bu madde muc bince — cezalandırılmasını istimiştir: Ş 240 1nci madde — Kantitü — yazılı hallerden başka her ne süretle olursa olsun - vazifesini suiistimal eden memur derece- sine göre üç #ydan üç seneye kadar hapsolunur. Cezayı tahfif edecek sebeblerinm vücudü halin- de bir aydan az olmamak üzere hapis ve otuz liradan yüz liraya kada ağır cezayi nakdi ile cezar landırılır. Ve her halde müebbe» den veya muvakkaten memurk yetinden mahrum edilir. Müddeiumumi, kaptan Mehmet Alinin de şu madde mucibince cezalandır!masını istemiştir: 383 üncü madde — Bir kimse tedbirsizlik veya dikkatsizlik veyâi san'at ve meslekte tecrübesizlik veya nizam ve kaidelere riayet- sizlik neticesi olarak bir yangıns veya infilâka veya batmağa ve - deniz kazasına veya umumi bir tehlikeyi mutazammın tabribata ve musibetlere sebebiyet verirse otuz. aya kadar hapse ve yüz Kraya kadar ağır cezayi nakdiye mahküm olur. Eğer bu fiilden bir şahsın hayatınca tehlike hasıl olursa altı aydan beş seneye kadaf hapse ve elli liradan yüz elli liraya kadar cezayi nakdiye vt bundan ölüm vukua gelirse be$ | seneden fazla olmamak üzer€ ağır hapse ve yüz liradan bef” yüz liraya kadar ağır nakdiye mahküm olur. . Dr. Şaht İstifa etmiyor.. Berlin, 8 (Radyo) — Almany' 4 Maliye Nazırı Dr. Şaht, istifâ edeceği hakkındaki haberler ü2€” rine demiştir ki: j — Ben, vazifemde h.lmlı_’ | devam ediyorum. Takip ettiğilh yol, Hitlerin yoludur. verecek — takatim