Eski günlerde z Eyüp oyuncakları Eyübün üç şeyi meşhurdu: Kebabı, kaymağı, oyuncağı... Üç şeyi de boldu: Ziyaretgâhları, cenazeleri, dilencileri... Çarşı boyunda, sağ kolda, mis gibi kokuları ortalığı bürüyen kebapçılar; sötleri akan lüleleri lengerlere istif stmiş kaymakçılar; karşı kolda da maostıralarını donatmış oyuncakçılar... Hepsi de ardarda, yanyana, say Sa- yabildiğin kadar dükkân... Oyuncak- lar Nuh Nebilin, aynı şeyler ve hep bir örnek: Davul, tef, darbuka, araba, beşik, salıncak, havan, tereyağ yayığı, to paç, kocakarı zırıltısı, şakşak, düdük, kavsak düdük, hacıyatmaz... Zinhar suret ve canlı mahlük nevin- den olanı yok. Zira günahı kebairden. Yapan canını da vermi Davul ekseriya Halebin kil kulula- rından bozma, kokusu gitmemiş, ka- nış kadar kuturda; tef hâkeza teneke gilli; darbuka semai kahvelerindeki- Jerin hayli ufarağı, az seslisi ve çocuk harci olanıydı. Bunların kalın, pür- tük pürtük derilerindeki sarı san teaffünün derecesini hiç sormayın. Araba tahtadan, dört köşe, mecidi- ye büyüklüğünde tekerlekli; beşik kâ- rikadim tarzda, aşı boyasından ve patalombadan çiçekli; salıncak bsy- ram yerlerindekinin eşi, havan bildi- Biniz tahta havanların küçüğüydü. Topaç iki çeşitti: Alaturkası üstu- vane biçiminde, yukarısı çentiklice ve altı mahrut., parmaklar kıvrılarak fk devri verildikten sonra kalınca si- emden kırbaçla şark şark vurulur, fır fır döndürülür. Alafrangası armudi. Pencere 1sto- runun yuvarlak kaytanı sarılır, fria- Gverilince fırıl fırıl döner. avucunun içine alanlar mı istersin? Ayrı ayrı beş parmağın ucunda gezdirenler mi? Nişanlıyarak atıp yerde dönenlere ka- İz vuranlar ve onları kabullenenler mi? Düdük çoban kavallarının ufağı, &z ve gelişi güzel deliklisiydi, Düt düt öter, o kadar. Kocakarı zırıllısına gelince seyir yerlerinde, caddelerde dolaşan seyyar oyuncakçılar avam basarlardı: — Vay babam vay, kaynanam mi- sını hey mubarek?.. Hanımnineler, acuzeler nemrud; şemsiyelerini, 30- palarını kaldıra kaldıra: —'Tez günde, tez saatte çenen tu- tulsun da ağzmı açamaz ol; köprü Üstünde dilen inşallah! diye çemkir. medeler... Kursak düdüğün sğrile perde yeri kamış, ortası gallbardava boyanmış kursaktı. Tükrükle ıslanınca onun kokusu da burun direğini kırardı, Ayak satıcıları bununla fiyakalı fiyakalı taksime, iki telliye girişince, çocukların hepsi peşinde... Altmış paracığı bulunan varsa he- men uzatanlar. Keramet sanki heri- fn elindeki düdükteymiş, alınca böy- Je çalabilirlermiş gibi, bilhassa o kü. feki dişli ağzın salyalarile vıcık vıcık olmuşu isteyenler... Halbuki o hin oğlu hin kaçın ku- rası? Çığırtma üflemede mahir... Bu bir, bağlama iki, ikisinden birine merak omuzdaşlarda şarttı. Çığırtma dedim de hatırıma geldi. O zamanlar bunun aliyülâlâsını kı ranta, ağma bir Rum çalar, Beyoğ- Yunun arka sokaklarını tin tin dola- şarak: (Felek bana neler etti), (Na- lei cangâh), (Nane suyu, nane şeker), gibi türküleri gayet ustacasına ve f- raklı firaklı, yanık yanık tuttururdu. Daha eskilerden bu nemeyi üfle- yişte en meşhurun biri de bir vaktin sayılı bıçkınlarından ve semai kahve- lerinin namlı semalcilerinden Hase- kili Şevki imiş ki dünyadan elini, ete- ğini çektikten sonra sakalı koyuverip Berki baba ismini slmış; Davudpaşa rüştiyesine omubassır mı, bevap mı ne olmuş. Hacıyatmaza gelelim: Alt, yeşiM kaymak kâğıdlamna sarılmış küçük bir mantar; altında kurşun, Üstünde renk renk horoz tüyleri. İstediğin gibi at, yatmaz oğlu tay- maz. Gerici oyuncakçılar sokak içle. rinde, mahalle aralarında yine çocuk. ye Seyyar oyuncakçı | İ verirlerdi — Hâcıbabam yatar mı be?.. Kom- şunun kızına sevda çekiyor, sabaha kadar uyku tutmuyor moruğu! Yine etrafına üşüşen üşüşüne; on- luğu verip alan alana; çoğu da beş parasız, ağzı açık bakadursun. Küğıd karagözleri satarlar köşeba- şı aktara İ. Yapanların en namlı- ları de Beyazıtta, Maliyenin karşısın- daki salaş sıra dük! kişi, Deve derisinden olanları Kâtip Sa- Yih, şair Ömer gibi hayalilere ve me- raklılara saarlardı, Asıl işleri hattat elinden çıkma larm etrafına ki- tabeler, vald biciler çekmek; eskilerini tamir veya başka bir kâğı- da İstinsah; (Pı ), (Bertivisat) gi- bi oyun lâvhaları resmetmek Kâğıd karagözler on par paraya; deve der r iki ş, Üç kuruş. Şirinin kasrı, Ferhadin de verdiği dağ, kanlıkavak ağacı gibi alayışlıları Jâakal yedi buçuğa, iki çeyreğe, O siralar Üsküdarda asri bir oyum- cakçı türemişti. Çarşı boyunda, ec74- haneye bitişik dükkânda, Kontrplâk- lardan biraz kalınca tahtadan yaptır ği oyuncaklar yaman şeylerdi. Meselâ karagözle hacivat bir değirmeninin çıkrığına yapışmı yel arnavud kaldırımlarına fırlatı fırlatı. | | rasına asmıştı | hiç yolum | ağınmd i dan tutt Rüzgârla döndü mü sanki sakallılar çeviriyormuş gibi, kanburlarını çıka. Ta çıkara boyuna eğrilip doğrulme- dalar, Bir başkasında yine pervane. Ko. İunu Gırtlak nine ile Arap bacı tut. | muş. Yukarıya musluklu bir gaz te- nekesi konacak, Su gır şir akmağa | başlayınca aşağıdalar harekette, Daha başkasında takım açmış tu- Tumba. Karagöz atin üstünde ve reis; hacivad yanında yardağı. Sandığın altında Arnâvud, Arap, Acem, Tuzsuz | Bekir; borucu Rezakizade Tarçın bey; fenerci de fenerini burnuna asmiş altı karış Beberuhi. Kim bilir ne kulp bularak Yıldıza | Jurnal dayamazlar mı? Adamcağım | palas pandıras Beşiktaş karakoluna | sürükleyip sigaya çektikten sonra bir temiz zılgıtı vermezler mi? Biçare bu kabili oyuncaklarının hep- | sini hemen ortadan yok edip yine Eyüpkârilerde karar kılmış, yalnız | nevicad olarak, hulüs çakmaklık da arada, o sene alayı vâlA ile İstanbula gelen (Mesudiye) firkateyni hümayu- nunun, (Hamidiye), ve (Mecidiye) kruvazörlerinin (Ettuğrul) oyatının tahtadan tıpatıp modellerini most. Geçen yıl bir vesile dol, be gitmiştik. Kaç senedi düşmemişti, kald: Her tarafta a lar. Kevapçilı oyuncakçı ruz bir d ikkâne nın duvarında bir kaç tane davul, tef ve havan, Came- kânında selüloidden toplar, bebek o taraflara Parmağım gramofon- Cenazeler, dilenciler kalmamış. “Pür- bel şerifte güvercinler bile azalmış. pinekle- alnız bir ta ny dökülm çıkmış, laklakı bile kalmamış, ayak üstünde melâl mahzun bakmada, esi gözü- kagası Tek etrula İskelenin yolunu tutarken kahve" önlerindeki delikanlılar birbirlerile ense çekişerek, güreşten, idmandan, Haliç klübünden bahsediyor, kimi de o akşam Fenerde verilecek balo. urup ıslıkla tango çalıyordu. Serm uhtar Alus maaş Paris radyosunda türkçe ne Paris radyosunda türkçe neşriyat Yukarıda Paris büyük elçimiz Behiç Esgin, solunda kontes Rohozinska, sağında Fransiz radyo neşriyatı umum müdürü ve memurları, aşağıda Franaz Dahiliye Nazırı B. Albert Sarrunt ve lara rasladılar mı hemen eğri büğrü | Paris büyük elçimiz nutuklarını söylüyorlar. 10 Kününüeveel 1939 Haftalık piyasa Ihtikâr etrafındaki münakaşalar, Ihracat maddelerinin vaziyeti Bu haftanın piyasa vaziyetini izah ederken, en evvel, ihtikâr mevzula- rndan bahselmek lâzım... İhtikâr mevzuu Son günlerde ortaya çıkmış | bir mesele değildir. İhtikâr normal samanlarda da vakıt vakıt vaki olur. du. Hayat pahalılığı, muayyen mad- delerin flatlerindeki yükselme hadi- seleri, bütün bunlar ihtikâr mevzuile alâkadar değil miydi? Fakat harbin başlaması Üzerine esasen mevcut olan Mtikâr büsbütün inkişaf etmiştir. | Çünkü yüksek kârlar temin etmek isteyen zümreler, beynelmilel vaziye- ti fırsat ittihaz ederek, fiatlere zam yapmaktadırlar, Son günlerde flatlerin artmasın- daki sebeblerden biri de, elinde para- &ı olan küçük tasarruf eshabının mal almasından ileri gelmektedir. Bütün 1ş yerlerinde, iş adamlarının konuş- tukları mesele budur. — Paran var mı? Eğer varsa bir iş yapalım. Teneke satın alalım. Teneke ticareti bir misaldir. Elinde parası olan kimseler tenekeye para yatırarak büyük kârlar temin edece- gine Kanidirler, Fakat bu kâr plânını altüst eden bir hadise olamaz mı? Hükümet teneke ihtikârına karşı bir çare bulmak , dışardan teneke it- hal ederse vaziyet ne olacak? Pek tabii olarak o zaman teneke spe- külâsyonu yapanlar ziyan edecekler. dir Bu ziyân hadisesi tenekede olduğu gibi, kumaşta ve her türlü eşyada da vaki olabilir, Çünkü ihtikârla müca- | dele etmek için, yegâne çare (opiya- saya mal çıkarmaktır Nitekim ihti- kârla meşgul olacak olan kanun lâyi- hasında da böyle bir hüküm vardır. Bu lâyiha yakında B. M. Meclisinde müzakere edilerek, kanuniyet okesb. ederse pek tabii olarak, bu hüküm de tatbik edilecektir. O zaman kâr ümi- dile parasını muayyen maddelere ya- kimseler büyük bir ziyana gire- ik tasarruf eshabinin böyle bir ziyana girmesi, nihayet mllli iktisad gayelerimize uygun olmıyan bir hare- ket ölür, Böyle bir zamanda milli ser- mayeyi korumak, onu faydalı saha- larda kullanmak fikirleri ileriye sü- rülürken, milli sermayenin spekü- Jâsyon ticareti sahasına akın etmesi. ne mâni olmalıyız. Bilhassa Iktisad haftasında böyle bir hadisenin cere- yan etmesi de pek kötü bir tesadüf. tür. İthalât maddelerinin vaziyeti Piyasada bir taraftan ithalât mal- larının #latleri yükselirken, diğer ta- raftan da dışardan bol miktarda mal gelmektedir, Halbuki bazı saf kimse. ler, dışardan mal gelmiyeceğini he- sap ederek, mütemadiyen fiatlerin artacağını zannediyorlar, Bu, yanlış bir görüştür, Son günlerin ithalât va- xiyetine bakılırsa, dışardan bol mal geldiğine kani olabiliriz. Bilhassa İtatyadan manifatura ithalâtı art- maktadır. Geçen hafla da yazdığımız gibi, asıl mesele demir, madeni eşya, kalay gibi maddeleri kolaylıkla İthal et. mekti, bu hafla içinde Ticaret Vekili Nazıni Topcuoğlunun gazetelere yer. diği beyanata göre, bu mesele halle- dilmiştir. Yakında piyasanın ihtiya- cı olan demir, kalay, teneke, madeni eşyanın İngiltereden geleceğine şüp- he yoktur, Bu vaziyet karşısında pi- yasanın daha geniş bir nefes alaca- ona emin olabiliriz. İhracat maddelerimizin vaziyeti İhracat maddelerimizin vaziyetini 'omumi olarak aşağıda izah ediyoruz; Bon günlerde ihracat maddelerimizin arasında en ziyade satılan madde tü- tümdür. Ege mıntakasında tütün sa- taşları hararetli bir surette devam etmektedir. En büyük alıcı, Amerika- dır. İngilterenin piyasadan külüyetli miktarda tütün alacağından bâhse- dilmekledir. İsveç, Norveç, Finlândiya, Hollan- daya tütün ihracatı azalmıştır. Bu- nun en büyük sebebi, torpll tehlikesi karşısında bu memleketlere güçlükle sevkiyat yapılmasıdır. Kuru meyva ihracatı devam elmek- tedir, Kuru üzüm, incir en ziyade İn- giltere ve Amerikaya satılmaktadır. Bu yüzden Amerika ile olan ticareti- miz inkişaf etmektedir. Esasen son Amerikan anlaşmasına göre, Ameri- kaya ihraç edilen mallar için dolar başına 32 kuruş prim verilmektedir. Tinâret Vekâletinin kontrolü altında teşekkül eden Takas limited şirketi- nin verdiği bu primler, Türkiye - Amerika ticaretinin 'inkişafına sebe biyet verecektir. Kuru meyvalarımızdan fındığa ge- ince, en ziyade Fransaya sevkiyat ya» Pılmaktadır, Bulgaristanin Türkiye den Almanya hesabına fındık slaca- ğından bâhsedilmektedir. Fakat bu havadisin ne dereceye kadar doğru Olduğunu tevsik etmek mümkün olamamıştır. Zaman zaman Bulgaris- tan ve İtalyanın Türkiyeden mal ata- rak Almanyaya sattığını idda eden- ler vardır. Halbuki İtalyanın şimdiye kadar Türkiyeden fındık aldığı vaki değildir. Piyasada bu gibi havadisle- rin zuhur etmesi, bu memleketlerle olan normal ticaret fatlerine sarar verebilir, Bu itibarla bu iddiülara inanmamak lâzımdır. Hüseyin Avni Finlândiya sahil- lerinin ablokası (Baştarafı beşinci sahifede) bunu şimdiden: tahmin etmek müş- küldür. Zira Sovyet istilâsının nerede duracağı henüz malüm değildir. Bugün hakikat olan bir cihet vârsa © da Rusların Baltıkta 1914 vaziyeti- ni bir en evvel elde etmek için ##ti- calleridir. Maamafih Rusların Bek tağı bir kanal ile Şimal Okyanusuna birleştirmeğe mecbur kaldıklarına ba- kılırsa Almanyanın zaruri müsaade ktırlığını fırsat ittihaz ederek ve İs- veçin zengin demir madenlerine te- sahüp bahanesile İskandinavya va- rımadasının şimalini çiyniyerek At las Okyanusuna çıkmak İştiyecekle- rine ihtimal vrilebilir, Hulâsa; Finlândiyanın Ruslar ta- rafından ablokası başta İsveç olmak Üzere Baltık devletlerinin kâffesin! iktisaden sarsmıştır. Almanya ve İn- gilterenin bitaraf gemilere karşı tat- bik etmekte oldukları siki kontrole Hâveten Rusyanın Baltıkta başladığı bu abloka bir asrı mütecaviz bir zn- mandanberi harp âfeti görmiyen İs- kandinav devletlerini oşaşırtmıstır. Kim tahmin ederdi ki dünyanın en hür ve müreffeh İskandinav mlet- leri harp tehlikesile tehdid edilsin. Artık Avrupanın şimalinde de huzur ve şükün ihlâl edilmiştir. Finlândiya ablokası Sovyet donanmasının kifa- yetini ölçmek bakımından da me rakla takip edilmektedir. — A. B. Eğlenceli bir gece 16 birinci kânun 980 cumartesi akşemi 'Taksimde âbide karşısında Kristal gazine- sunda C. H. partisi Taksim ocağı şerefine İstanbulun en meşhur alaturka, alafranga artistlerinin iştirakile çok eğlenceli bir müe samere tertip edilmiştir. Saat 1530 da başlıyacak olan alaturkaya Befiye, Nezihe Oybar İstanbul Darüttalim müslki ince saz heyeti ve bu heyelle bera- ber Nezihe ve Cevdet, Sadi ve Beler #ülon- larının artistleri iştirak edecekler ve Krise tal, Sadi, Beler salonlarının *nce saz heyete leri bir küme sasi halinde en nadide per. çaları çalacaklardır. Alafrsngaya Macar kadın orlcstrasi, Pa“ ramund Viyana baletleri, Turan barın çok enteresan numaralarile meşhur artist! Bta- Mela, Maksimbar baletleri ve diğer bur nu maraları iştirak edeceklerdir. Bulgaristanda terhis Sofya 13 — Vaziyetin karışıklığı dolayısile çağırılan ve bir buçuk #y- danberi kışlalarda hizmet gören #- nıflar bu ay sonunda terhis edilecek lerdir. Diğer çağırılan acemi sınıflar da, hâlen kışlalarda muntazaman talim görüyorlar. Ayın on yedisinde bütün memlekette sadakat yemini edecek- lerdir. Sofyada yemin merasimi Har- biye okulunda yapılacaktır.