Harpçi terhiye sulhçu terbiye (Başlarafı 1 inci sahifede) galebeden ne fayda umulur?> diyen- ler çoğalıyor. Meselenin bu bir cephesi, Öteki ya. meç ise büsbütün dikkate değer bir mahiyettedir. Irkçılık, sömürgecilik, hayati saha v.s. gibi bir takım bandrol.| Jarı, kendi istilâ iştihalarının üzerine yapıştırarak, kesif insan kütlelerinin hırsı üzerinde politika #pekülâsyonu yapan milletler yeni bir silâh kullan- mağa başladı: Yetişmekte olan bütün | bir neslin gözünü dumanlamak ve genç enerjileri, şeflerin şahsi ihtiras. larına gönüllü uşak veya şuursuz fe- dal diye kullanmak modası, Sansör, fikir hürriyetine kelepçeleri takınca vicdanlarda da yüksek bir masuniyete fazla yer kalmaz. Ve gö- müller âdil duyguların berzahi içinde | bunalır. ! © Bu menfi ve medeniyet yıkıcı terbiye| i sistemi, bugün bazı milletlerde hayli | revaç bulmuştur ve bu terbiyeye vaç verenler, kullandıkları tehlikeli si. hin tarihi ve mukaddes (!) hâklar; » müdafaası, müreffeh ve zengin istik- © baller tehiyyesi için kullanılmakta olduğunu söylemektedirler. Ne hâzin tuhaflık! Evet siyasi komedya, bazen © One ağlanç bir içtima! trajedi oluyor! Kendi kendimize soruyoruz; vaziyet böyle olunca acaba sulhsever ve realist, İl milletin alacağı vaziyet ne olmalı? © < Türkiye böyle mukadder bir sualin €evabıni fili bir surette kısmen ver. miş sayılabilir, Fakat gerek kültür ve | muzda hezin bir talihs i Evet böyle. Gerek mili liğe uğradı. et, gerek hükü- met bu gayeye birçok ehemmiyet ver- diği, malüm olduğu üzere artaya muh- telif teşekküller ve kanunlar çıkarıldı. ğı halde biz beden terbiyesi ve cisim inkişafı mevzuunu henüz pek çarpık bir anlayışın cenderesinden tamamlle çi. karamadık. Gençlerimizin çoğunda ip- tidai ve müessif bir vehim var! Sani- yorlar ki, bir ferdin veya heyetin cis» men ve ruhen gürbüzleşip yükselmesi yalnız spor yapmak veya seyretmekle temin edilir. Maalesef hakikat hiç de böyle değildir. Yemesinde, içmesinde, | yatmasında, kalkmasında, uyumasın- da, okumasında ve herşeyde ileri me- deniyet telâkkileri ile ve aydın bir sağ- hk koruma itiyadları içinde yaşıyan adamlar İster top, İster fokstrot oyna- sın, mühim birşey yapmış sayılamaz- lar. Her meselede olduğu gibi beden terbiyesi sahasında da basit görürlü- ge artık yer kalmadı. Bilhassa biraz terbiyeden anlıyan ve göz boyamak. tan tiksinen insanlar için! Mekteplerimizin programları ma- lim, Biz çocuklarımızın medeni eyi- tim denilen teşekküllerini, en yüksek insanlık duygularından asia uzaklaş- tırmıyoruz. Etrafımızdaki xmilletlerin kitaplarında neler bulunduğu meçhu- Yümüz değildir. Fakat genç nesillere millet sevgisini ve nasyonalizm pren- sibini öğretirken, biz hiç bir komşuya, hiç bir insan kümesine karşı düşman» ık duygusu telkin etmedik, Asla ve kat'a! Bu bir davadır ki, beynelmilel alanda hayli defa ortaya sürdük ve gerek tatbikat sahasında fevkalâde i ehemmiyetle tedkik etmesi lâzım ge- İ len bir takım zeminler Yok değildir. © Bunları biraz mütalâa edelim; Medeni terbiyemizde tesbit etmemiz lâzım gelen bir temel prensibi şudur: © Sulh, harpten korkmiyanlara ve aemleket uğurunda hayatını feda ede Âleceklere nasip Olabilir nimetlerin "şında geliyor. Nasıl ki, ölümden çok rkana artık hayat mevud değil gi- görünmededir. Aynı ş€yi sulh a de söyliyebiliriz... Şu sebeple barı. “ai en kuvvetli pehliyanları, harbin “her türlü zorluğile çenkleşmeğe ka- “dir olanlar içindedir ve bunların da “gerek maddi Ve gerek manevi enerjile. Tini israf etmiyetek sinirlerini itidal ortasında tutabilenleridir ki, bu maç da en çok muvaffakıyet kazanmağa nümzettirler. İkinci bir nokta daha vardır. Kafalarımızı ve Tühlarımızı “eğ ve müsalemetçi etmek. Fakat #kenetlen, acizden dolayı değil; in- sanlığın asayişine kıyacak kadar cüret v bilenleri, hemen yere gerecek “Kuldrette olmaktan doğan bir kan se- liği ile ve vicdan emhiyeti ile... 3unun başlıca âmillerinden bir ta- âni söyliyeyim mi? ileri, sıhhi ve medeni manâda be- 1 terbiyesi?... 3unu söylerken hemen şunu itiraf 3eliyim; birçok bedeni faaliyetimi- arzetiiğim bakımdan tam verimli o- ak bir kıvamda görmemekteyiz. Bilâ. «l Cismani terbiye mefhumu yurdu. gerçek bir takdir ile karşılandık... An« cak evlâdlarımızın behemehal bilmesi lâzım gelen mühim vaziyetler hasıl oldu Onlar şimdiden sonra hatırla. rında tutmak mecburiyetindedirler ki, bazı topraklarda kafaları hp, kin ve ihtirasları biletilen nesiller yetiştiriliyor. Şu sebeple bizim genç- lerimiz için, hiç affedilemiyecek hata, bu hakikatten habersiz kalmak olur, Bunu kendileri bildikten sonra iz'an ve vicdanlarından duyacakları ilk s&- #i tahayyül etmemek kabil mi?... Bu sesi onlara «kuvvetli olmağa, sıhhatli ve dikkatli olmağa mecbursun; gerek cis. minin, gerek ruhunun hiç bir kudret unsurunu helâk etmemeğe baki» di- yor. Hülâsa edelim: Demek ki, sadık ol duğumuz demokrasi ve hürriyet pren- sipleri içinde sulhçü bir nesil yetiştire» ceğiz. Tabii ona bu mahiyette bir ter. biye vererek, Fakat bir noktayı asla ih- mal etmemekle mükellef bulunuyoruz; bu sulhçu nesil, tamamile harpçı bir kültür görerek yetişmiş olanların dahi karşısına pervasızca çıkacak kudrette olmak lâzımdır, Hem o kudrette d- mak, hemde karşısındakine daha yüksek bir insanlığın umdelerini anla- tabilecek enerjide bulunmak şartile! Ssulhçü terbiye budur. Ve tin bütün resmi, gayri resmi gençlik faaliyetlerinden bunu bekleriz. Fazıl Ahmed Aykaç Manisa (Akşam) — Vilâyetimiz kız enstitüsü İsmet İnönü kız enstitüsü büyük bir mermer plâka üzerine en iyi bir yerine koydurmuştur. Okulda kabartma yazılarla yazdırarak okulun sene sonu tedrisatın nihayet bulması- pa az kaldığı şu sıralarda hümmalı bir çalışma göze çarpmaktadır. Müdire bayan Hayriye Gizella ve mesai arkadaşları ve ev idare: öğretme ? gi bayan Selmanın ciddi ve verimli çalışmaları neticesinde yetişen kadınlarımız İstikbal için çok iyi bir tarzda hazırianmaktadırlar. © Gönderdiğim fotoğrafta kurs kısmına iştirak eden kadınlarımız bir ârada | aldırmıştır. Kaçan carih aranmakta- dersinde görünüyor. 1 SM Gla pon altında ezildi İfade veremiyecek bir halde Cerrahpaşa hastanesine kaldırıldı Dün, Çarşıkapıda, 67 yaşında ihti yar bir adam tramvay altında kak miş, başından ve vücudunun Mmuh- telif yerlerinden ağır surette yara- lanmıştır. Yaralı, on gündenberi İstanbulda misafireten bulunan Tekirdağlı Hü- seyin oğlu İzzettir, İzzet dün öteberi almak için Kapalıçarşıya gelmiş ve oradan çıkarak Çarşıkapı durağında tramvaya binmek istemiştir. İzzet, tramvay durağına aksi istika- metten giderken tramvayın geldi- ğini görmüş ve birdenbire karşi tara- fa geçip tramvaya binmek istemiştir. Fakat bu sırada tramvay zavallı ada- ma çarpmış ve İzzet yere düşerek tramvayın altında kalmıştır. Tramvay, Maçka - Beyazıt 183 nu- marâlı araba İdi. Vatman hakkında takibata başlanmıştır. Yaralı İzzet İfade veremiyecek bir halde Cerrah- paşa hastanesine kaldırılmıştır. Kız muallim mektebin- deki müsamere çi i Evvelki gün Çapada kiz muallim mektebinde talebe velilerine bir mü samere verildiğini yazmıştık, Müsa- mere çok muvaffakıyelli olmuş ve mektebin ingilizce muallimi Vecihe Karamehmd tarafından ingilizceden adapte edilen Fatma isimli konmedi oynanmıştır. e Yukarıda bu komedi- den iki sahne görülüyor, Dükkânında ölü bulundu Büyükadada manavlık eden Hasan, . | dün dükkânında ölü olarak bulunmuş, İşte bizim taraftar bulunduğumuz | memleke- | Belediye doktoru tarafından yapılan muayenesinde kalb sektesinden öl- düğü tesi edilerek gömülmesine izin verilmi. Et kıyarken parmaklarını makineye kaptırdı Pangaltıda kasap İbrahimin ya- runda çalışan on sekiz yaşlarında İs- mail, et kıyarken sağ eli parmakları. nı makineye Kaptırmış, bu şekilde ya ralandığından hastaneye kaldırılmış- tar. Sarhoşluğun sonu Üsküdarda Salacakta oturan Riza isminde biri, evinde sarhoşlukla c&- maa vurarak damarlarını kesmiş, polis tarafından Haydarpaşa hastanesine kaldırılmıştır. İki otobüs arasında kalarak kaburga kemikleri ezildi İbrahim isminde bir şoför muavini, Çatalca hattına işliyen bir otobüsün kol demirini çevirirken otobüs birden- bire hareket etmiş, İbrahim bu sıra- da Iki otobüs arasında kalarak ka burga kemikleri kırılmış, berayi te- davi Cerrahapaşa hastanesine yatı- rılmıştı, Yaralama Şehremininde oturan Talât ve Nu- bar isimlerinde iki arkadaş kavga et- mişler, Nubar, Talâtı yaralıyarak kaçmıştır. Polis yaralıyı tedavi altına dar, Yukarıda denizciler bayramında Vali, Izmirde denizciler bayramı Belediye reisi ve komutanlar, Atatürk beykeli önünde, aşağıda deniz yarışlarında Yole'ler İzmir, (Akşam) — 1 temmuz de- | nizciler bayramı, burada zengin bir programla samimi tezahürat içinde kutlanmıştır. Öğleden evvel vali, | komutan, belediye reisi, deniz ko- mutanı ve maliyeti ile dalre müdür. lerinin, bir deniz kıtasının ve kala- balık kalkın toplandığı Cümhuriyet meydanında Atatürk heykeline çe- lenkler konduktan sonra İstiklâl marşı ile merasime başlanmış, dev- deniz yolları işletmesi vapurlar servisi şefi B. Süleyman Daryal ta- rafından kabotaj kanununun ehem- | miyeti, kapitülâsyonların tarihçesi i ve Lozan muahedesile ilgası hakkın- SOH (Baş tarafı 3 üncü sahifede) ancak zaman gösterir: dayanacakla- rını haber verdiği, beğendiği eserler gerçekten devam edebilirse, o zaman o miinekkid kıymetli bir adamdır; yoksa onun değerini santeritön si He, sözlerini etrafıma kabul ettirebilmesi ile ölçmek, hiç de doğru değildir. Bau- delaire, zamanında, ne pek sevilen bir şairdi, ne de «autoritaire» bir münek- kid; halbuki XIX uncu asrın resimde, musikide ve edebiyatta en büyük mük| nekkidinin o olduğu, Sainte « Beuve'- den bile üstünlüğü ancak şimdi anla. şılıyor. Sarcey, Faguct ve emsali sautoritaires münekkidler ise, beğe- nip göklere çıkardıkları eserlerle be- raber göçüp gittiler. Çünkü onlar sez- giden mahrumdu, öteden beri mevcud veya kendi icad ettikleri kaidelere gö- re hükümler verirlerdi, bilgilerine esir olmuşlar, onu aşamamışlardı. Her sahada keşif, icaddan nadirdir; onun için bizde münekkid yetişeme- mesine şaşmıyalım: her memleketie ve her devirde azdır, TI. HERKESTEN AYRI. — İçlerinde büyük muharrirler de bulunan ban kimseler vardır, herkesin okuduğu kitaplardan kaçarlar, eski ve yeni eser- ler arasında az tanınmışları, az çok zorlukla elde edilenleri tercih eder. ler. Biri: «Herkesin sevdiği bir kitabı okurken, sanki binlerce İnsân omuzu. mun üzerinden bakıyormuş gibi rahat. sız olurum!» diyor. Doğrusu onlara hak vermem; hattâ kendilerinde bir neviğ çekingenlik, nefislerine itimad- sızlık bulunduğunu zannediyorum: kitabı, herkes beğendiği için beğen. mekten, yahut herkes beğendiği için beğenmemekten, bir haksızlık etmek- ten korkuyorlar, Rağbet gören kitap- ları okuyup da yine kendilerine göre hüküm verebilenleri daha çok seve- rim. Ötekiler bana, kendi elbiseleri- nin kumaşından kimsenin alama- masını isliyenler (Ogibi garip gö- zükür. Kendisine mahsus bir hâli, şahsiyeti, üslübu bulunduğuna emin olan adam taklid etmekten de, taklid edilmekten de çekinmez; berkesin giydiğini giyip, berkesin okuduğunu |; da bir nutuk irad edilmiştir. Müte- akiben deniz kıtası erleri denizciler marşını söylemiş ve bir geçit resmi yapmışlardır. “Toplantı milli ve parti bayraklari- le iştirak etmiş olan İzmir denis amelesi de geçit resmine iştirak ete mişlerdir. Öğleden sonra Karşıyakada denia müsabakaları yapılmış, yole, şarpi, kürek, sürat, ördek kapma, yağlı di- rek müsabakalarında derece alanla- ra hediyeler verilmiştir. Geceleyin de Karşıyakada Osman zade deniz banyolarının geniş terasında bir (açık hava denizciler balosu) veris miştir, - BET «kur ve bütün bu benzeyişlerine, uy- malarına rağmen, herkesten ayrılır, Şahsiyet denilen şey de asıl bu değil midir? Zaten herkesin okuduğu kitaplar- dan kaçmak, bilhassa romantik mu- harrirlerde, ruh bâletleri romantik olan insanlarda görülen bir haslettir. Büyük klâssikler böyle bir şeyi akılla rından bile geçirmezler. N Fakat itiraf edeyim ki, herkesin okuduğu kitaplardan kaçmamakla beraber gene eski veya yeni eserler arasında az okunanlardan birkaçını, kendi hassasiyetleri için lüzumlu, 22- ruri bir gıda diye seçmiş olan İnsan- lardan hoşlanırım. Bilirler ki © eser. ler, hiçbir zaman, herkes tarafından beğenilmiyecektir; zaten o kadar rağ. bet görmeğe de lâyık değildir, daima ikinci, üçüncü derecede kalacaklar. dır, O eserler, sahiplerinin bütün in- sanlara değil, asırlar içinde öncak birkaç kişiye yazmış oldukları mek- tuplardır. Onlari sevenler, kendileri. nin ö birkaç kişiden olduklarını anla. mışlardır, onları kendilerine saklar. lar, onlardan nadiren bahsederler... Romantik bir ruh hâleti dedim; fakat ne kadar uğraşırsak uğraşalım, kendimizi biraz (olsun romantik. liğe düşmekten kurtarabilir miyix? Kurtarabilmemiz de temenni ©€dile. cek bir şey midir? Romantikliğin in. san ruhuma ilâve ettiği ohâletlerden tamamile kaçınmak arzusu, beşeriye- tin iki, üç asırlık tarihini inkâra, hir. çok hâdiselere olmamış gibi bakmağa kalkışmak değil midir? Klâssiklere hay« ranlığımızı ikide bir ilân ediyoruz; fa- kat unutmiyalım ki, meselâ XV nd asır Fransız klâssiklerinden biri, Ra © cine veya Moliöre, bügün diriliverse ler, bizi hayli sıkarlar; onları, roman. ükliğin getirdiği hislerden, arrular- dan mahrum oldukları için kendimk ze temamile yabancı buluruz. Bunun içindir ki, herkesten ayrılmak arzusu. nun büsbütün aleyhinde olmak ta pek doğru değildir: Modern insanda © arzu vardır ve onu hiç duymuyan adam, tamamile modern olamaz. Za- manımızı, bütün zaruretleri ile kabul etmeliyiz, Nurullah Ataç ML mİ