13 Mayıs 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

13 Mayıs 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'Haliçteki köprüler İlk köprüler ne zaman ve nerede yapıldı Halicin muhtelif yerlerde genişliği ve derinliği, Fatihin yaptırdığı köprü, Saadabadda yapılan üç köprü Yüz sene evvel İstanbul limanı ve © xamanki köprü İstanbul ve Beyoğlu kıyılarını biri- birinden ayıran Halicin üstünde; on dört asırlık bir zamandanberi yapı lan köprüler başlıca dört mıntaks- dadır. Bu mntakalar; Kâğıdhane ve Karaağaç civarı, Eyüp - Ayvansaray taraflarile Unkapanı - Azapkapı ve "Eminönü - Karaköy arasıdır. Bu mmtakalarda Halin enleri muhteliftir: Dış limanda vasatlen 700 metredir. Karaköy köprüsünün başları doldurulmadan evvel kıyıdan kıyıya 500 metre kadar mesafe var- mış. Yemiş iskelesinde Halicin eni 280 metreye inmekle beraber Unka- pani - Azapkapı arasında gene 500 metreye kadar çıkar, Cibali ile Ka- sımpaşa arası 700 metredir, Fener de 400 metreye inen bu en Balatta 250, Ayvansaray - Piripaşada 340 metre, Halıcıoğlu - Defterdar arasında 450 metreye çıkar. Helicin en dar yeri Eytip - Sütlüce arası olup 220 metredir. Buradan sonra Haliç gene genişler; Yılan ada- larında en 400 metredir. Karaağaç önünde biraz darlaşıp Küâğidhanede 350 metreye çıkar, Kâğıdhane dere- sinin eni 30 ve Silâhdarağanınki de 40 metre kadardır. Başlıca yerlerde derinlikler de şun- lardır: Sirkeci önlerinden Cibali - Ka- sımpaşa hizasına kadar ortalarda va- seti derinlik 35 metredir. Fakat gene bu arada Unkapanı - Azapkapı hat tanın ortalarında derinlik 40 metre- yi bulur. En derin yer Kalafafyeri ön- lerinde olup 48 metredir. Cibali - Kasımpaşa hattından içe- Tilere doğru; derinlikler gittikçe aza- larak Fenerde 14 metreye, Balatta 5-6, Ayvansarayda 24, Defterdarda 1-25 metreye iner. Defterdardan itibaren normal de- tinlik 1-15 metredir, Fakat Tuğla Bizans müverrihlerine göre Haliç- te ük köprü İmparator Jüstinyen devrinde yani altıncı asırda yapıl mıştır. Rivayetler muhtelif olduğun- dah bu köprünün hakiki yeri belli değildir. Müverrihlerden bir kısmı bunun Ayvansarayda bügün yıkılmış ve ortadan kalkmış bulunan Yilopor- ta Odunkapıdan karşıki kıyıya yapıl- mış olduğunu ve adının da Ayos Ka- Mnikos köprüsü olduğunu söylüyor- lar, de en çok dört metredir, Bu köprünün on iki kemerli gire değiştirilmesi aşağı yukarı yir- Banları da Defterdara yakın bir 1873 te yaptığı birinci Jüstinyen der- rine ait İstanbul haritasında Jüstin- yen köprüsünün Eyüple Sütlüce arasında tedir, Evliya Çelebi Sütlüceyi anlatır. ken, Eyüple Sütlüce arasında er- velee bir köprü olduğundan şöyle bahseder: «Burada Eyüpsultana kayıklarla geçilir. Sığlık olduğundan büyük ge- miler geçemez. Zamanıküffarda bu mahalde zincir üzre bir büyük köp- rü varmış, Hâlâ &sar binası meşhud- dur,. Yukarıki rivayetlerle eski zaman- larda köprücülük ilerleme derecesi göz önüne getirilir ve Haliç zemini- nin de balçık ile örtülü olduğu, sağ- lam tabakanın da oldukça derinler- de olduğu düşünülürse bu köprüler- den Ayos Kalinikos köprüsünün ah- şab olarak Ayvansarayla - Piripaşa arasında kazıklar Üzerine yapılmış bulunduğuna hükmedilebilir. Bura- da Halicin eni 350 metre, derinliği kâr- mişer metrelik açıklıklar yapılması- nı icab ettiriyor. O vakitki tekniğin bu boyda kemerleri yapabilecek ka- dar ilerlemiş olduğu muhakkak ise de bu kemerleri taşıyabilecek ayak- larm ağırlığını balçık tabakasına ta- şınacak fenni tedbirleri alabilecek iktidarda olduğunu tasavvur etmek güç olduğundan bu kârgire değiştir- meyi İmkânsız görmekteyim. Deve köprüsüne gelince: Bünun evvelâ ahşab olarak Eyüple Sütlüce arasına yapılmış bulunması ve bilâ- hare on iki gözlü kârgir köprüye çev- rilmesi ihtimali daha kuvvetlidir. Burası Halicin en dar ve sığ yeridir. Buraya belki onar metre açıklığında on iki gözlü kârgir bir köprü yapıla” bilmiştir. Bu köprünün «Âsar bina- 8» nın Evliya Çelebi zamanında mev- cud olması bu köprünün vaktile ya- pıldığını teyid etmektedir. Yalnız Er- ya Çelebi bu köprünün «Zincir üz- re» yapıldığını söylemektedir, Bun- dan kârgir köprünün çökerek battı- ğı anlaşılmaktadır. Kalan bazı ayak- ları arasına ya zincir gererek şimdi de bazı geri memleketlerde yapıldığı gibi bir yaya geçidi yapılmış veya- hurda zincirlerle denize demirli bir dubalı köprü yapılmıştır. «Zincir üzre tabirinden şimdiki mânasile bir asma köprünün o vakitler yapılabileceğini istidlâl etmek ise doğru olamaz. Fatihin köprüsü İstanbulun muhasarasında Fatihin yaptırdığı köprü tombaz köprüler cinsinden muvakkat bir köprüdür. Bu köprünün nereye kurulduğu ve tamamile kurulup kurulmadığı hak- kında Bizans vakanövisi ve müverrib- leri tamamile müttefik değildirler, Bazıları bu köprünün Piripaşadan Ayvansaraya, bazıları da Kumbaranş ile Defterdar arasına kurulduğunu yazarlar. Köprünün boyunun iki bin kadem olduğunu bile rivayet ederler, Köprünün genişliği kimisine göre yanyana beş adam geçecek kadardır. Kimisine göre de daha geniştir. Müverrihlerin aşağı yukarı ittifak ettikleri noktalar şunlardır: Köprü binden fazla fıçı veya tah- ta sandık üstüne kirişler uzatılıp üs“ tü döşeme tahtasile döşenmek sure- tile yapılmıştır, Köprünün yanımda dubalar, dubaların üstünde de bom- bartalar ve bunlardan başka da gene köprünün yânında üzerlerine top konmuş kadirgalar varmış... Gerek bombartalar ve gerekse top- lar Halicin bu cihetinde bulunan ve esasen alçak ve çürük olanı kalelerini döğüyormuş. Fakat bu köprünün üs tünden geçilip istifade ediidiğine dair Bizans müverrihleri hiç bir şey söy- lemiyorlar. Bu rivayetlerden ve mütenakız ma- lümattan şöyle bir islinlaç yapılabi- ir: Fatihin Haliçte kurduğu köprü- nün yeri kale duvarlarına yakın ol- sa, Bizanslılar daha yapılırken bunu tahrib edebilirlerdi. Bu sebepten do- layı köprünün her halde Ayvansa- raydan birkaç metre içerlerde kurul muş olması mecburidir. Müverrihlerden bazılarınn Kum- barane ile Defterdar arasından bah- selmelerine göre, köprünün buralar» da kurulup gemilerimiz için kolayca yanaşılabilen bir cephane iskelesi ve askerlerimiz için de bir geçid vazife- sini görmüş olması daha akla yakın- dır. Köprünün şekline gelince: Yanya- na konmuş fıçıları biribirine kara çi- vili kirişlerle birleştirip halatlarla bağlamak ve üstüne de yanyana ko- laylıkla beş kişi geçebilecek ve hattâ bazılarına nazaran üstünden top da geçirilebilecek; en aşağı üç yüz met re boyunda ve beş altı metre eninde, bugünkü vasıtalarla hattâ sulh za- manında bile tutturmak ve bunu dal- galara karşı muhafaza bugün bile mümkün değildir. Müverrihlerin kadirgalardan bah- selmelerine göre; bu köprü olsa olsa Türkler tarafından Dolmabahçeden Halice aşırılmış bulunan yetmiş beş geminin küçüklerinden otuz kırk ka- Halice geçirilen gemilerimizin, Sir- keci ve Galata önlerinde zincir arka- sına sığınan büyük Bizans gemileri- ne hücum edemediklerine nazaran bu gemilerimizin, ancak baz: küçük tanrruz ve şaşırimalar yapabilmek ve esas olarak da İstanbul kaleleri (Devamı 12 nci sabifemizde) Yüksekmühendis G. Alnar MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABLÂLI Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur. Tefrika No. 31 İstanbulda çıkan asılsız şayialar - Akim kalan bir manevra Jandarma gabitlerile cemiyete alın- masına gayret edilmesi merkezlere ta- mim olundu, diğer noktalar zaten mer- kezi umumice de nazarı dikkate alın- mıştı. İstanbulda Hareket ordusu kuman- danlığı tarafından zabitlerden cemi- yetlere mensup olanların askerlik sil. kinden çıkarılacakları hakkında iki beyanname neşr ve ilân edilmiş, bun- lar İttihad ve Terakki cemiyeti maha- filinde fena tesir hası eylemişti. Bu beyannamelerin neşri esasen Za- bitleri cemiyetten çekmek maksadile değil, Hareket ordusunun İstanbula girmesi cemiyetin tesirile ğ iddin eden mürtecilere ve bu şaiyalar- dan müteessir olan Avrupa efkârı umu- miyesine karşı olduğunu #nlatmak Üzere dört maddelik bir tamim ile merkezlere izahat verildi. (Değil böyle beyannameler, Mah- mud Şevket paşanın Harbiye Nezare- inden istifası günlerinde neşredilmiş olan kanun bile zabitleri siyasiyat ile iştiralden ve cemiyetlere inlisaptan menedememişti. Bu yüzden ne kadar büyük ve cı belâlara, felâketlere uğ- rarıldı!) Diyarbekirde tesis olunan askeri klüübün hafiyen cemiyet klübü itti- bazı münasip olacağı Diyarbekir he- yeti merkeziyesinden bildirildi. Kahireden merkezi umumiye gelen bir mektupta orada bir merkez teşki- linde birçok faydalar bulunduğu gös- terilmişti. Merkezi umumi, szâsi hafi olmak şartile, böyle bir merkez teşki. Une muvafakatle «Kardeşlerden. hi- rinin Mısıra gönderilmesine karar ver» di, Berlin ataşamiliteri Enver bey Ber- Bndeki sefaret kâtiplerile tüccardan bir şube teşkili münasip olacağını bil- dirdi ve bunların ne suretle tahlif edileceklerini sordu, Merkezi umumi Pariste olduğu gibi Berlinde de bir şu- be teşkilini münasip görerek evvelce Selânikte inikad eden hususi kongre mukarreratının leffile Enver beye c0- vap yazıldı. (1) Viyana ve Romads da böyle birer şube teşkil edilmesi oralardaki ataşa» militerlere bildirildi. Trânsvalde Yuhanesburgta bulu- nan Osmanlılar orada bir merkez teşkili için cemiyet nizamnamesinden bir nüsha istediler; buda gönde- rildi. (2) Gerek İstanbuldan slınan haberler- den, gerek Viyanadan gelen bir mek- tuptan cemiyet düşmanlarının, hasse- ten Yunanlıların cemiyet ve meşru- tiyet aleyhinde ortaya birçok eracif çı- kardıkları, bu meyanda merkezi umu- mi ile Manastır heyeti merkeziyesinin Arası açıldığını işae eyledikleri anla- şıldı. Bu gibi şaylalara inanılmaması vi. lâyet heyeti merkeziyelerine tebliğ o- lunduğu gibi şayla gerek merkezi umu- mi, gerek Manastır heyeti merkezi- yesi tarafından gazetelerle de tekzip olundu. Bolu mebusu Habip beyin İstanbul ahvaline dair merkezi umumiye gön- derdiği mektuplardan 6 temmuz 325 tarihlisinde Kâmil paşanın birkaç de- fa kendisini aratması üzerine Zziya- retine gittiği, Tanin gazetesinde neş- redilen bir muhavereyi Kâmil paşa- Dın tekzip etmek istediği yazılmış idi. Kâmil paşaya gitmekte isabet etme- diği ve bir daha gitmemesi cevaben müracaat edildiği süsünü vermek İs- temiş, fakat muvaffak olamamıştar. Tanin de Kâmil paşaya cevabını ver- miştir. İstanbulda asilsz birçok şayialar deveran ediyordu. Bu arada güya İt- tihad ve Terakki cemiyetinin sultan Reşadı hal edip yerine veliahd Yusuf İzzeddin efendiyi geçirmek istediği de söyleniyordu. Birkaç ay evvel İstanbula bir heyet göndererek sultan Reşada cemiyetin sadakat ve tazlmatını arzeylemek ka- rTarlaşmıştı; bunun için bir vesile çık- masına intizar ediliyordu. 10 Temmuzda hem bu eracifi fülen tekzip etmiş olmak, hem bu karar tat- bik mevkiine konulmak üzere Manas. tır, Kosora, Edirne, İzmir gibi yakın vilâyetlerden celbedilen birer aza ile Selânikten intihap olunan dört aza- dan mürekkep bir heyet gönderildi. Bu heyet 10 temmuzda padişahın buzuruna çıktı. Sultan Reşad cemiyet hakkında pek çok teveccüh ve mu. babbet göstererek bütün cemiyet efra- dına selâmının tebliğini beyan etti. Cemiyet de padişahın beyanatını bir tamim ile bütün merkezlerine bildir. di. Çıkarılan eracifi tekzip ve padişa- hın emniyetini celb maksadile o gün bütün cemiyet merkezlerinden tebrik tolgrafları çektirildi. * Bu telgrafların da padişahın mah- zuziyetini mucip olduğu, cümlesine c& vap verilmesine irade sadır olmuş bu. Tunduğu mabeyin baş kitabetinden merkezi umumiye bildirildi. İstanbuldaki düşmanların bu cihet. ten çevirmek istedikleri entrika hü- kümsüz kaldı, Cemiyet ve propaganda — 1909 öö nesinde (Üç aylar) münasebetile muh» telif mevkilere dağılacak vaizlere beş yüz lira tevzi olunması yolunda mo- buslardan bazı kardeşler tarafından bir teklif vaki olmuştu. Bu uğurda bu kadar bir para ver. mek mesuliyeti merkezi umumice de. ruhte edilmek istenilmemiş ve bu me- buslara: (Para ile celbolunacak taraf, tarlığın hakiki tesiri olamıyacağı) bil- dirilmişti. Biraz sonra gene bu iş için İstanbul heyeti merkeziyesi üç yüz lir istedi, Bu da gönderilemedi, Ancak bu vaizleri hoşnud etmek bal. kın avam tabakasının teveccühünü çelbe vesile olacağı ve kendilerini di- yanet basebile himaye etmek cemiye. tin asliğ bir vüzifesi bulunduğu ci. hetle ramazan için gelecek hocalara her suretle kolaylık ve yardım göste- rilmesi ve bunlar vasıtasile halka meş- rutiyetin muhassenatırı telkin eyle. meğe ehemmiyet verilmesi hakkında merkezlere bir tamim geçildi Şark vilâyetlerine memur olân ce. miyet heyeti teftişiyesinin Trabzor- dan gönderdiği bir mketupta cemiyet köylüleri nazarı dikkate almayıpda mütegallibenin zulüm etmesine mü- saâde ederse sosyalizm mesleğini takip eden komitelerin yakın zumanda bü- tün köylüleri elde edeceği, esâsen meş- rutiyeti muhafâza ekseriyeti teşkil eder köylüleri elde etmekle mümkün olacağı bildiriyordu. Cemiyetin mak- sadı umum ahalinin refahını temin et- mek olduğuna nazaren ekseriyeti teş- kil eden köylülerin cemiyete alınması ve mağduriyetten korunması için lâ- nım gelen tedbirlerin ittihazını merke. zi umumi müteaddid tamimlerle mer- kezlere tebliğ eylemişti, Ru esasa gö- re hareket olunması heyeti teftişiyeye tebliğ olundu. Köylülere meşrutiyet fikrini telkin etmek üzere propaganda heyetlerinin köylere çıkarılması, bunların yalnız ig- lâm köylerine gitmiyerek bütün köy- lere uğramaları, mümkünse bu heyet- lerin muhtelit olması, daima seyyar bulundurulması, köylülerin zuhur zasındaki müslümanlar kâmilen bul. garca konuşurlardı. Mektebe her yer» den ziyade muhtaç görünüyorlardı. Bu kazada cemiyetin müfettişi sifa» tile bulunan mülâzim Musta Necip bey (köylülerden toplanan iane ile mek. tepler açılacak ise de yüz lira kadar bir paranın eksik kaldığını, bunun bir sene sonra ödenmek üzere İkraz edilmesini) merkezi umumiden rica etmiş ve tekeffül dahi eylemiş olma sile bu yüz lira bu suretle ikraz edil mişti, (Arkası var) (4) Bu hususi kongreden aşağıda bah- solunacuktar. (2) Bu harici teşkilâttan mühim bir is- tifade temin olunabildiğine dair hiç biş malümat elde edemedim.

Bu sayıdan diğer sayfalar: