MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABIALİ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur. Tefrika No. 29 Gençlerin iş başına gelmesi cereyanı ve bu hususta neşredilen beyanname Abdülhamid lehindeki bu neşriyatın tekzibi Berut heyeti merkeziyesine tebliğ edildiği gibi bu Bâhaeddin efen- diye de yazıldı. Berut gazeteleri tek- zipler neşrettiler, Mısırdan sunan mek- tupta Vatan gazetesinin yazdıklarını tekzip hususu merkezi'ümuminin işa rından evvel nazarı dikkate alınarak icabı icra edilmiş ve Vatan gazetesi sus- turulmuş olduğu bildirildi. Hükümetin genç ellere geçmesi me- selesi — Meclisteki İttihad ve Terakki mebusları tarafından fırka isminin de- ğişlirilmesi memleketin menfaatleri- ne muvafık olacağı merkezi umumiye bildirilmişti. Merkezi umumi bunu ce- miyete mensup mebusların reyine bi- raktı ve bu kararını vilâyet heyeti merkeziyelerine bildirdi. Başta İstan- bul heyeti merkeziyesi olmak üzere ba- gı merkezler buna şiddetle muarız bu- tundular. Bunun üzerine isim değiştirmeklen vaz geçildi. Meclisteki İttihadeı mebus- Jar (İttihad ve Terakki fırkası) namı altında kaldılar. Selânikte sadarete Ahmed Riza, Dahiliye Nezaretine 'Ta- Tât, Maliye Nezaretina Mehmed Cavid beylerin geçirileceği yolunda bir şayla çıkmıştı. Kosova vilâyetinden ynerkezi umu- miye gönderilmiş olan azalar buna itiraz ettiler. Manastır murahhasları da böyle bir tasavvura muhalif vazi- yet aldılar. Selânik klüplerince de bunun aley- hinde bir miting aktedilmek istenildiği anlaşıldı. Gençlerin iş başına geçmeleri cemi. yet mahafilinde o günlerde daha ta- hâmmül ve hazmedilecek bir teşeb- büs olmadığı bu yolda bir şayia çık- ması üzerine gösterilen bu muhalefet- le tahakkuk etmesile merkezi umumi- den gençlerden mürekkep bir Kabine teşkili muvafık olamıyacağı bir mok- tupla Ahmed Riza beye bildirlidi (!) 1909 mayısının on ikisinde mebusan meclisi reisi Ahmed Riza bey riyaset makamından İstifa edip etmemek hu- susunda merkezi umumiden rey ve mü- talâ sordu. Merkezi umumi de ken- disinin hamiyetinden; vyatanperverane hissiyatından emin olduğundan mem- leket için menfaat tetmin edeceğine ih- timal veriyorsa istifa etmesi, aksi hal. de makamında kalınası cevabını ver. di. (8) Ahmed Riza bey islifa elmemek şık. kını tercih etti. Biraz zaman sonra gençlerin iş ba- şma geçmesi hakkındaki düşünteler- de bir değişiklik olmağa başladığı an- Jaşıldı. Merkezi umumiye gelen mu. harreratiz hükümetin genç ellere tev- dil arzuları izhar edildiği memnuni- yetle görüldü. Diğer taraftan memurların fenalık- ları, sulistimâlleri hakında şikâyetler yağıyordu. Merkezi umumi iyi memur- Jar intihap ve tayini hususuna itina «göstermediği sebebile de Dahiliye Na- zırı Ferid paşadan memnun değildi. (Ferid pâşa nihâyet aleyhinde Tanin “gazetesinin neşriyatı ve hücumları Üzerine sukut etmiştir.) (2) Ahnan mektuplar gençlerin iş ba- Şına getirilmesi arzularinm gittikçe 'kuvyetlenmekte olduğunu ihsas eyle- mesile merkezi umumi bu vaziyetten istifade edilerek devlet işlerinin genç- lere tevdiinden hasıl olabilecek fayda- lar hakkında bir tamim daha yazılma» sına ve böylece efkârı umumiyenin ha» gırlanmasına karar verdi. Rumi 1325 temmuzunun onunda 66- miyet namına bir beyanname neşre- dilmesi hakkında doktor Nazım bey tarafından vaki olan teklifi kabul et- ti. Gazetelere verilen, fakat vaktile yetiştirilememiş olmasından dolayı 10 temmuz günü Selânik güzetelerin- de intişar edememiş olan bu beyanna- mede şöyle denilmişti: (3) (Tarihin «Saltanat! Hamidiye» na- mı altında ahlâfın ibaret nazarlarma arzedeceği otnz üç senelik fecialar, mu- sibetler silsilesi geçen sene bugün hi. tama ermiş, Osmanlı milleti vicdanı» na, hayatına el uzatan «havfi müsel. Jâhtan; gene buğün kurtularak fik. ren, kalben bir sükün ve istirahat dev- resine girmiştir. Gene bugün Osmanlılar altı asır- danberi müşterek bir ana sinesinde yaşamakta olan birer kardeş, ayni hak ve vazifelere mazhar birer vatandaş olduklarını ilân eylemişlerdir. İşte millete vicdan ve hâyat hürri- yeli, Osmanlı unsurlarına hakiki bir müsavat teminine mebde olmak hay- siyetile Osmanlı devletinin de hakiki teceddüd devri itibar olunan 10 Tem- muz her Osmanlı için mübarek ve mu- azzez bir idimili olduğundan Osman» hı İttihad ve Terakki cemiyeti bu mu- a2z67 günün ilk senei devriyesini bü- tün Osmanlılara tebrik ve bu müna- sebetle âtideki beyanatı vatandaşla: rının ittilâğına arzetmeği kendisine vazife addeyler. tazyiki altında mütehalif birer hareket tazyiki altında münhalif birer hareket istikameti takip eden Osmanlı unsur- ları geçen temmuzun onuncu günü bu tazyikin tesirinden kurtulur, kur- tulmaz meserret ve inşirah ile biribiri- nin muhadenet ağuşuna atıldılar. Mileti terkip eden unsurlar arasın- da bu uhuvvet ve samimiyeti görenler | Osmanlılığın tezelzülden masun bir kuvvet ve şiddetle tesssüs ettiğine memnun olmuşlardı. Fakat itiraftan çekinmemelidir ki, hürriyet füyuzatı altında geçen bu senede devrisabıkın tahribkâr seyyielerinden olmak üze- re bu unsurlar arasında vücud bulmuş olan Itimadsızlık hissi bamiyetkâr kalbleri tatmin edecek derecede zail olamamıştır. Osmanlı unsurları biribirine karşı sebepsiz itimadsızlık izhar ederlerse | bir taraftan kendi hususi menfaatleri. ne, diğer taraftan vatanın mukaddes menfaatlerine zarar iras elmiş olur. lar. Halbuki bu memlekette yaşama- ğa karar verdikten, hukuku esasiyece kâmil bir müsavata mazbariyetten sonra takip olunacak en makul hattı hareket her türlü itimadsızlığı berta- raf ederek Osnrstılılık emei ve hisleri altında birleşmekten ibürettir. işte Osmanlı İttihad ve Terakki ce- miyeti bugünkü idimilide mesud in- kılâbın hatırasinı teyid namına ic- ra olunan sevinç tezahürlerinden m» ada o Inkılâbın tam ve mübeccel bir ittihad ile telviç olunmasından doğa- cak bir bahtiyarlığı dahi hissetmek isterdi. Cemiyet bu arzunun husulü için iti- Iâf komisyonları teşkil etmiş olduğun- dan bu komisyonların muvaffak olma- ları için cins ve mezhep farkı olmıya- rak bütün Osmanlıların hulüsu niyet ve ciddiyetle çalışmalarını rica ve tav- siye eyler. 2 — Mazinin mülevves, muhrip el- lerinden kurtularak pak ve feyyaz bir istikbalin kucağına atılan bir devlet için geçen her dakikada istibdadın bir« kaç senelik tahribatını telâfi edecek ne bir süratle yürümek lAzımdı. Hay- fa ki ne bu sürat, ne de böyle bir eme- lin vücudüne delâlet edecek hulüsu niyet ibraz edilebildi. Bunun sebebi de milletin teşebbüs kuvvetini kâmilen hükümete, hükü- Mmeti de fikirleri, vicdanları devri sabt- kın seyyiatile kararmış olan istibdad ricaline bırakmış olmasıdır. İş başında devri sabıkın tecrübeli ricalini arzu edenlere bu arzunun ne kadar muzır ve mânasız olduğunu İs- bat için bir senelik meşrutiyet devre- sinde tecrübeli zannolunan bü ricalin cesaretsizlikleri, tereddüdleri, Iktidar- sızlıkları yüzünden hasta vatanın si- nesine 31 Mart irtica hâdisesi, müessif Adana felâketi gibi maazallah ölümü mucip olabilecek iki yara daha açıl. mış olduğunu söylemek kifayet eder. (Arkası var) (1) Kongreye takdim edilen raporda Ahmed Rıza beyin böyle bir suale neden ihtiyaç hissettiği hakkında bir kayıd yoktur; bu bapta hariçten de aynca ma- lümat elde edilemedi. Acaba Ahmde Rua (2) 1835 mayısında; Ferid paşanın Kon- yi muamelâtı hakkında, » #adeleştirilmiztir. Bu beyan- nams Tanin'in 12 temmuz 1325 nüshasın- da noşrulunmuşlur. mim 1639 m. (o 13 Kos, 120 Ker. T.A Ğ 19146m 15105 Ke, Ew. T.A P, si7TOm. 9465 Kon 20 Ew. ANEARA RADYOSU PERŞEMBE 4/5/9359 TÜRKİYE SAATİLE 1240: Program. 1235: Türk müziği - PL 13: Memleket saat ayarı, ajans ve mete- oroloji haberleri, 13/15 - i4 Müzik (Karı- şik proğram - Pİ), 1730 İnkılip tarihi dersleri - Halkevin- den nâklen. 1830: Program. 1839: Müzik (Konserto - Pİ), 19; Konuşma (Ziraat saati), 19,10: Türk müziği (Fasıl heyeti): Tabsin Karakuş ve arkadaşları. 20: Mem- leket saat ayarı, ajans ve meteoroloji ha- berteri. 20,16: Türk müsiği: Çulanlar; Cev- det Çağla, Fuhire Fersan, Refik Fersan. Buzinak ağır semaisi « Kapılır ber gören, 3 - Udi Eşrefin susinak şarkı - Günden güne efsun oluyor. 4 - Lâ! ağanın - Suzinak şarkı - Benim yarım gibi yare bu- lunmaz. 5 - Cevdet Çağla - Kaman tak- simi, 6 - Yesari Asimin - Nehavent şarkı - Yaz geldi cicim. 7 - Rahmi beyin - Bayatı araban şarkı - Bana ne uldu değişti. 8 - Sadettin Kaynağın - Bayati arıban şar- kı - Ömrümün neşesiz. 9 - Sadettin Kay- nağin - Kürdili hicarkâr şarkı - Bir gün yaşadık. 10 - Halk türküsü - Senin ya- Zın kışa benzer. 2i: Konuşma, 21,15: Es- İ bam, takvilât, kambiyo - nukut ve ziraat borsası (flat). 2135: Neşeli piiklear - R. 2130: Müzik (Eüçük orkestra - ş6f: Necip Aşkın): 1 « Brusselmans - Felemenk rak- sı. 2 - Frelre - Ay, ay, ay (melodi). 3 - Hruby - Viyana operetinden (potpurl). 4 - Gangiberger « Benim küçük teddi ayım (Saksafon), 5 - Kutseh - İspanyol kap- kisi 6 - Ziehrer - Viyanal küçük kız vals parçası, 7 - Sehoti - Marş. 2230: Müzik (Aryalar « PL). 23: Müzik (Cazband - PL). 2448 - 25: Son ajans haberleri ve yarınki program, BULMACAMIZ 1 — İstanbulun Köprübaşı meydanı. 3 — Cenub vilâyetlerimizden biri »- Tayyare, , $ — Korumak - Sonuna «©» baştaki kıllar olur. 4 — Yatacak yer temin etme - Herkes. 5 — Eamumda kullamlan su kabı - Bir gelirse nevi geker. 5 — Yad edilen » Münl 7 — Adak - Nida. 8 — Beyaz. 9 — Beyan - Şart edalı, 10 — Destini ita eder. Yukarıdan aşağı: 1 — Paytaht. 2 — Edibessine - Vilâyet. 3 — İçinde mayası yok - Fiat, - Kötü bir huy - Dil. Kokülü bir ot - Güzel sanat - Di- vanenin başi, Lâhza - Sevmekten emir, 1 — Macaristan, 2 — Uzun, Maide, 3 — | ! küm kursağımda kaldı. Hamaratlık, 4 gi Aya, 5 — Avad, 5 — Eleman, Ema, 7 -. Baca, İftar, 8 — Etek, Mi, Ni, 9 — İsabet, 10 — Enla, Tilki, Yukarıdan aşağı: 1 — Muharebe, 2 — Azap, Lâtin, 8 — Cumagecesi, 4 — Anaç, Makas, 3 — Rıza, 6 — İmak, Nimet, 7 — Sat, Piti, 8 — “Tilâvet, 9 — Adıyaman, 1 Nekadariyi. Acele ediniz! Beyoğlu İstiklâl caddesinde Sakarya sineması karşısında MOTOLA GÖMLEK ticarethanesinin “Tenzilâtlı satışından İlk günlerinden - . istifade ediniz. En iyi cins bütün stoklarını Te- 'kabet kabul etmez fiallarla elden çıkarmaktadır. 9/5 25 ilâ 45 tenzilât acele ediniz! | “ Sen kaybolursan, yerini kim dolduracak, Samo ? Senin gibi bir yiğiti her ana doğuramaz!,, — Peki amma, Tureci, Karakuru- | alay ederse... Ne yaparım? mu sahipsiz ve müdafaasız mi sanı- yor? Kotoktay hatun bunu düşünme- diyse, Tureci, ona hatırlatmalıydı. Sinvur, cahil fakat zeki bir adam- dı, O, Samönun yanında bulunduğu müddetçe hayli şeyler öğrenmiş ve uzağı görüş kabiliyetile, atılganlığile, İ temiz yürekliliğile kendini Samoya çok sevdirmişti, Sinvur, Samonun sü yesinde hakan muhafız alayına ge- çetek saraya alınmıştı. Muhafız el- bisesile Sinvur o kadar heybetli gö- rünüyordu ki... Bir aralık Samoya döndü: — Turakina ile anlaşmak için gü- zel bir fırsat var, aslanım! Tureci senden çok çekinir. Onu önlemek ve fikrinden vazgeçirmek üzere yola çık- sen, bu hareketinle hem yurda, hem de Turakinsya hizmet etmiş olut- sun! — Türeci beni “dinler mi hiç? Onun âskeri var... Akıncıları, aslan yürekli yiğitlerdir. Ya benim?.” Be- limdeki harçerimden başka neyim var? — Elçi gibi gidersin... Onunla ko- nuşursun! Karakurumda büyük bir ordu hazırlandığını söylersin! Ve Kotoktay hatunun bu teşebbüsünde muvaffâk olamıyacağını, Turakina- nın ondan çok kuvvetli olduğunu, bütün prenslerin Turakinayı tuttuk- larını anlatırsın! Sâmo biraz düşündükten sonra Sinvuru bu buluşundan ötürü teb- rik etti: — Hakkın var, Sinvur, Tureci'nin gözleri, uzağı &tnin kadar göremez, Ben, onunla karşılaşırsam, umarım ki, tersyüzüne dönecektir, — Hiç şüphe yok, Tureci ayni za- manda fakir bir adammış. Bütün i servetini oğlu çalıp Semerkande kaç- mış. Şimdi Kotoktay hatun ona kim- hilir neler vadederek gözlerini boya- mıştır. Sen ona ufacık bir hediye ver- sen, derhal sana döner. Bu suretle 'Turakinanın da gözüne girersin. Samo birdenbire silkindi: — Ben Turakinanın gözüne gir- meyi düşünmüyorum, Sinvur! Be nim bir emelim vardı: Tuna boyları- na gitmek. Gerçi, çok yorgundum. Rusyadân döner dönmez, dinlenme. den Çine gittim. Oradan gelince de Tunaya gitmek benim için kolay bir | 1ş değlidi. Fakat, Karakurumda bir ay kadar kaldıktan sonra, yeni bir yardımcı ordu İle Tunaya - Can Be- yin yerine - ben gidecektim. Oralar- | da, gârbe doğru akın yapmak benim için çok kolay olacaktı, Sebotay Ba- hadıra da yardımım dokunacaktı. Macar iline doğru akacaktık. Yur- dumuzun sınırları genişliyöeek, ha- zinemiz zenginleşecekti. Bütün ül- — Menkü han, Gerolan boyların- dan yurduna dönmeden, yola-çikar ve Tureci Bahadırı önlersen, yarın gene istediklerini yapabilirsin, ko- mutanım! Yurdun sana her zamun ihtiyacı vardır. Her yanlışlık düzelir. 'Turakina da bu işte mahçup olacak ye yararlığını görünce, saltanatım sarin borçlu kalacaktır. — Türeci'nin Karakuruma gelece. ğinden korkuluyor mu? — Evet, İmparatoriçemiz üç gece- dir uyku uyumuyormuş. Vezir Çut- say nasılsa ağzından kaçırmış: #Ko- toktay hatun, Moğol tahta otur- mak istiyor!» demiş. . — Turakinaya böyle şey söylenir mi hiç? Gevezelik yapmış Çutsay. — İmparatoriçe şimdi saray mü- hafızlarının sayısını arttırdı. Saray kapılarını tamir ettiriyor. — Karakurumda asker yok mu? — Ne gezer”, Askerin hepsi Can Beyle Tunaya gitti. Karakurumda bir alay saray muhafızından başka âsker yok. — Ya Türeci bunu biliyorsa?... Ben kendisine: «Askerim Karakurumda- dır. Geri dönmezsen, ordu gelip s6- ni takip edecek ve önliyecek! dedi- gim zaman, o, Karakurumun iç yü- zünü bilen bir adam gibi, benimle TURAKINA TARİHİ ROMAN Yazan: İSKENDER ?. SERTELLİ ŞA Tefrika No, 130 Sinvur elini şakağına koydu. Dü- çerimi çekip vururum onu. — Türesi'yi vurmak mı? Hayır... O, behim eski arkadaşımdır. Tureci, merd ve namuslu bir adamdır. Ben onu vurursam. .. Binvur, komutanının sözünü kesti: — Adamları da seni mi vurur Sör nıyorsun? — Kendimi düşünmedim, Sinvur! Yurdum, onun ölümile çok değerli bir bahadır kaybeder. — Fakat, ona karşılık, yurdda çi- kacak bir kargaşalığın önüne geç- miş ve Turakinayı tahtında bırakmış olacaksın! Bu sırada seni de öldür- seler bile, yaptığın hizmeti bütün Mo- golistan, arkandan takdir edecek! Samo içini çekerek cevab verdi; — Kayır, Sinvur! Ban, Türeci'yi öldüremem. Fakat, onunla anlaşabi- leceğimi ve onu tatlılıkla geri çevire- bileceğimi umuyorum. Haydi, sen biraz dinlendikten sonra Karakuru- ma dön. Ben de sabaha karşı yola çıkarımı, » ” Samo, Tureci Bahadırla karşı karşıya... Karakurum dağlarının eteklerinde derliyen iki atlı, yol üstünde hızlı hızlı konuşuyor: — Sen, Karakuruma dönmeliydin, Sinvur! İstikbalini banu bağlamakla hayatını tehlikeye atmış oldun! Bu yaralığını ölünceye kadar unutmaya cağım, Eğer günün birinde talih yıl- dızı bizim yolumuzu da aydınlatır. , sa, o zaman sen de sırma püsküllü bahadırlar arasına geçeceksin! — Ben kimseden. bir şey beklemi- yorum, aslanım! Sen şu Tureci'yi kandırıp geri çevirmeğe muvaffak olursan, hem kondini, hem de impa- râloriçeyi kurtârmış olacaksın! Ben, bir hiçim... Benim gibi, İmparatori- çenin kapısında çanak yalayan bin- lerce atlı var. İşimiz ters giderse, bunlardün biri eksik olur, kimse far- kına bile varmaz. Fakat, sen kaybö- lursen, bu boşluğu kim doldüracak? Tuna; seni bekliyor. Kubilây, senden güçlükle ayrıldı. Rusyadaki isyam sen bastırdın! Senin gibi bir yiğiti her ana doğurmaz. — Merak etme, Sinvur! Ben kolay kolay göçmem. Günlerce gittiler. Sinvur, eski komutanını yalnız bi | rakmamıştı. Bir akşam yolda iki çobana rasla- | dılar. Çobanlar sürülerini dağa doğ- Tu götürüyordu, Sinrur: -— Bunda bir iş var, dedi, bu saat te çobanlar koyunlarını dağdan ins dirirler. Bu adim tersine olarak sü- rüyü dağa doğru güdüyor. Samo, çobanı çevirdi. Sordu: — Kimden kâçiriyorsun sürünü? Bu saatte Ormana sürü götürülür mü? Çoban korkak bir tavırla cevab verdi: — Kotektay hatunun akıncıları geliyormuş dediler.. korktum. > Hay- vancıklarımı vurmasınlar diye dağ- da saklıyacağım bu gere, Samo. hayretle çobanın yüzüne baktı: — Ne diyorsun,. 'Tureci mi geliyor yoksa?... — Evet. Tureci de yurguncuların başında miş, — Onlara neden vürgucu diyor. yan Köylünün sürüsüne el uzatır mi hiç?... — Yalnız Tureci gelseydi, onu ge- yik kızartmasile beslerdim. Fakat, Kotoktay hatunun adamları aç kurt gibi etrafa: saldırarak İlerliyorlar, Menkü han ava gitmiş. Vurguncular bundan istifade ederek Karâakuruma kadar akacaklarmış. (Arkaşı var)