———— res — Bana annen gihi yemek pişirecekmisin?... — Babam gibi mide bozukluğuna tahammül eder- Memnunlar Yeni evlenmiş- lerdi. konu (komşudan yeni evlilerin ha- yatlarından mem- duyuyordu. oğluna sordu: — Oğlum haya- musun?.. — Memnunum baba. — Ya karın, —Oda mem nun baba... Sırasi- le kâh o memnun oluyor kâh ben. —bBudanede- mek?,. — Kavga ettiği- miz zaman karım eline geçen çanak çömleği" “kafama atıyor, İsabet eder- se o memnun olu- yor, isabet elmez- se ben memnun oluyorum, geçinip sen pişiririm!.. gidiyoruz. Kısa TTecessüs Volterle Piron Bayan koca- in birbirlerine en | sına sordu; kısa o mektubu — Kimden bu kim yazacak di- | mektup! 1 ye bahse giriş | Bay somurttu..— 7R / mişlerdi. Volter — Sana ne?.. —-——— sayfiyeye giderken lâtince şu mektu- bu yazdı: «Bo rus; sayfiyeye gidiyo- rum, Piron şu cevabı verdi «İ> git. — 'Tabil, ne desem arkadan birşey sorup anlamak istersen, çok müteces- sissin!.. Oğlanın babası, | nun olmadıklarını | Bir gün nihayet | tından memnun | — Bana vahşi hayı pp haykıracak bir kaç kişi bulabilir — Bir aydır yevmiye vermediğiniz işçileri getireyim!.. İkisini de Hem baytar, hem de zabıta memüriydi.- Bir gece telefon et tiler, acele ça gırdılar. Sordu — Baytarı mı istiyorsunuz zabıta memürunu mu? İ — Her ikisini dej bizim çoban kö- peği havlamıyor, eve de hırsız girdil.. are Bm ., Sual Öğretmen talebelörden birine: — Arkanı bana çevir, yüzünü tah- taya dön. Farzet tahtadan güneş do- ğuyor. Önünde doğu var demek, ar- kanda ne kalır?., — 8Siz kalırsınız!.. Gelin kaynana Bayan baytar fa- kültesini bitirmiş, bir de hayvan has- tanesi açmıştı. Bir sabah koca- s: — Bizim komşu- nun köpeği hasla- lanmış, zehirlet- Duysun Afacanın doğdu- Zu gün yaklaşıyor- du. Afacan otur- muş haykıra hay- kıra dua ediyordu: — Doğduğum gün Allah baba ba- na bir salıncaklı mek istiyorlar de- At ihsan etsin... di, kaynanan bu- Annesi geldi: gün köpeği senin — Ne bağtrıyor- hastaneye götüre- sun dedi, Allah ba- cek, zehirlersin... ba sağır değildir. — Dönüşte kö- S * — Malüm, ama pek kendi başını yanımızdaki odada evin yolunu bula- — Yahu biraz daha hatır saymasını öğren... Beslediğimiz balığın üstünü oturan büyük ba- bi'ecek mi? ört te hemcinsinin başına gelenleri görmesin!... ? bam sağırdır!.. : Kuvvet Fıkra Yolda giderken baktı, dev gibi bir Mizahı bir adam, bacak kadar bir çocuğu dövü- yor. Kendisi de çok kuvvetli idi, araya girdi, ayırdı, adamı kovdu. Çocuk yalnız kalınca: — Ağabey dedi, senbana iyilik ettin, ben de sana mukabele edeyim. Beni döven adamdan 10 lira aşırmış- tım, al yarısı senin olsun! Pisikoloji Servet sahibi olmanın en iyi çaresi: İnsan fa- kirken kendini çok zengin; çok zenginken de çok fakir göstermelidir!.. | — Pirzolayı beğenmiyen hanginiz- siniz bakayım!.. | çirkin değildi, hattâ | bir kızdı... Nasıl ol- | dektilosu?.. Sordu: İ buraya geldi İ gün evvelâ beni fıkrayı üç dört kere dinlemek insanın çok ca- W nını sikar, ai Fakat insanw güzel bir fıkra duyunca, on kere, yüz kere anlatmaktan zevk alır!.. Aşak sonra farkına var- dı, Oğlile daktilo- su İyice anlaşmış- | lardı, böyle gider- se evleneceklerdi, Hayır, buna razı olamazdı. Daktilo- yu çağırdı. işi aç- tı, azarladı Kız boynunu büktü: — Kabahat be- nim değil, daha yazıhanenize ayak bastığım gün ba- na ilânı aşk etti. Daktilosu hiç de Adam işin neden güzeldi, çok güzel muştu da bunu şimdiye kadar far- kedememişti?... Ya — İyi ama, gördünüz... — Doğru, fakat oğlunuzu tercih et- tim!., | — Ben patronsam, ne diye sen bü- | dala budala haykırıyorsun!., SN 1 1 Dr. madam Montessori'nin Sorbonda verdiği konferans | Hürriyet ve disiplin K Nakleğden: Selim Sırrı Tarcan | karşısında bir çok kaidelere riaye «Zamanımızda inkılâpların artık âlemi şümul bir mahiyeti yâr. Mil- letlerin terbiyesinde de bir istihale geçirilmekte olduğu görülüyor ve bu inkılâb yalnız mektebin içinde değil ilme soslolojiye kadar tesir ediyor. «Yeni terbiye> «Fenni terbiyes» ta- birleri beşeriyetin çoktan muhtaç olduğu yeni bir ıslahata alem oluyor. İşte bunun içindir ki terbiye saye- sinde tahakkuk eden ilerleme yalnız mekteplerin vaziyetini | iyileştirmek- le kalmıyor, Medeniyeli terakki et- tirmiş ve çocukta mündemiç olan adami da daha mükemmel bir hale sokmuş oluyor. İşle bu fikirden mül- hem olarak diyebiliriz ki insanlar ara- sında uzlaşma ve anlaşmanın yani İç- İ timaf bir sulhün en müsbet çaresi ço- cuğun terbiyesindedir . Öyleyse «Yeni terbiye» geniş bir içtima! hareket demektir. Bu hare- kette yolumuzu kaybetmemek için modem terbiyenin istikamet ve cep- hesini tamamile değiştirmiş olduğu- nu anlamaklığımız lâzımdır. Mütemadiyen ilerliyen terbiye ce- reyanları üç merhale arzediyor: 1 — Fransiz büyük ihtilâlile başlı- yor, İnsanların malik oldukları hak- lara bir de tedris hakkı ilâvesi ilân ediliyor. Danton: «Aprös le pain Pinstruction est le premier droit de "homme.» Ek- mekten sonra adamın ilk hakkı tahs dir, demiştir, Filhakika her tarafta ade- di çoğaltılan mekteplerde fikre ve ah- lâka aid bilgiler şifahi bir tedrisat ile halka sunulmağa başlıyor. Çocuk kütlesinin (passif) bir mu- tavaat şeklinde bu sunulan ilim gi- dalarını hazmedemediği görülmekle beraber her ne olursa olsun körpe dimağlar tıka basa dolduruluyor. 'Tedrisalırı ahlâki temelini disiplin teşkil ediyor. Bu Şekilde elde edilmek istenen kültürün neye mal olduğunu mek- teb hıfzıssıhhasile pesikoloji itimleri- nin aonöleri pek acı bir surette gös- termektedir. İşte bu tedris proğları uğruna yeni nesillerin bedeni sıhha- tini, fikri enerjisini ve karakterini feda etmişlerdir. Aradan seneler geçtikten sonra ye- ni bir deyre açılmış, yeni bir merha- leye girilmiştir: Talim ve terbiye başka bir plân ta- kibine başlıyor ve bu sefer tamamile taban tabana zıd bir istikamet alı- yor. Bunun da adı gene «Yeni terbiye» oluyor ve takip ettiği gaye şu olu- yor: Çocuğun ve mürahikin şahsiye- tini inkişaf ettirmek. Bu emelin hu- sulü için her ne bahasına olursa ol- sun eski disiplin . bozuluyor ve kül- türe taallük eden tedrisatın mühim bir kısmı feda ediliyor. Bu yeni gayenin elde edilmesi için ders programları -eleniyor. Kuru, ve gihin yorucu telâkki edilen hesab ve hendese dersleri ile gramer dersleri- ne ayrılan saatler azaltılarak onlatın yerine Oyun ve teneffüs konuyor. Çocuklar âleminde yeni bir ihtilâl vukua geliyor, Cehalete ve intizaim- sızlığa doğru bir yol açılıyor. Tabii bu yeni sistem eskisinin tamamile aksi oluyor. Körü körüne muti ço- cukların yerine, serkeş haddini bil- mez ve haylaz bir nesil türüyor. Yekdiğerine zıd bu iki terbiye usu- lü ortaya çok mühim ve muğlâk bir mesele çıkarıyor. Filhakika içtimai hayat bugün bedenen kuvvetli, fik- ren muvazeneli ve şahsiyet sahibi insanlar istiyor. Çocuğun hürriyeti- nin ladesi, şahsiyetinin teşekkülün- de müessir bir âmil olacağı da bedi- hidir, Fakat içinde yaşadığımız dev- rin Karakteri ilmin terakkisinde bir zaruret şekli almasıdır. Binaenaleyh kültür sahibi insan yetiştirmek €v- velki devirlerin hiç birinde bu kadar ehemmiyet almış değildi. Disipline gelince o da içtimai hayatın günden güne müdil bir şekil almasından e)- zem bir mahiyet iktisab etmiştir . Bugünkü cemiyet hayatı mede- niyetin bin türlü yeni icatları İ de yaşamağa mecbur ediyor. Bu ha ın etmeğe, yani şuurlu bir disiplin için. kikati teslim etmek için sokaklardâ dolaşmak veya bir caddede karşıdan karşıya geçmeği tecrübe etmek kâ- fidir, Bunlar öyle bir takım disiplin. kaidelerine bağlanmıştır ki ya bu kaideye riayet edersiniz veya ölümü göze alırsınız. Şimdi bir yandan hürriyet terbik yesi vermek, öbür yandan sıkı bir disiplini ihlâl etmemek, ondan son“ ra da çocukların dimağını yormadan Onların kafasına ilim yerleştirerek kendilerini kültür sâhibi yapmaki İşte birçok terbiyecilerin içinden çi kılmaz bir muamma dedikleri vaziyet budur, Mekteplerde disiplini arttır mak süretile çocuklara hürriyeti nâ- sıl vermeli? Bu tıpkı riyaziyede tes biti zaviye meselesi gibi bir şey. Am- cak, terbiye bahsinde bu içinden çi kılmaz gibi görünen davaya yeni bi! eleman dahil olmuştur ki o meseleyi halletmiş değil, halli mümkün olmi- yan meseleyi ortadan kaldırmıştır. Gi Bu eleman ruhunda gizli kalan hürriyetin tezahürüne meydan ver diğimiz çocuktur ! ” Bundan otuz gene evvel ilk açtığı” mız «Çocuklar evinde> minimini ta lebelerimiz çok basit bir şekilde bize âdeta bir harika gösterdiler. Hal ve tavırlarile, işe olan gönül bağlılıkla © rı ile vücüdün neşvünemasi için ye mek gıdası gibi fikre aid mesainin de elzem olduğunu, hürriyetle disip- Tinin ayni şeyin muhtelif iki cephes sinden başka bir şey olmadığını an- Jattılar. Evet bu bir bedahat derecesinde basit bir hakikattir, ne çare ki onu bize yetiştirmek davasında olduğu" muz çocuklar öğretti. Ve ötedenberi bir akide halini almış olan imanımız zı sarstı. Ben bu hayrete şayan bâ- diseleri (üç ilâ altı yaşında çocuklar arasındaki müşahedelerimi) «Len fant, eserimde şöyle kaydettim: Bu çocuklar iş edindikleri şeyleri yalnız dikkatle değil, fakat büyük (concentration) lemerküz ile kem | dilerini harici âlemden âdeta tecridi suretile yaptıklarını gördüm. Vakti” le kendilerine verilen vazifeyi istek- sizlikle, sıkılarak, hattâ yorularak yapan çocuklar, şimdi önlerine ak dıkları işi severek neşe ile ve hiç bir; yorgunluk duymadan yapıyorlard&" ve işte bu çocuklardır ki dört buçuk beş yaşına doğru birdenbire âdeta bi£ infilâk halinde okuyup yazmağa baş” ladılar. Ve gene bu çocuklardır ki ok dukça kalabalık bir sınıfta şu mahud heykel gibi kımıldamadan bir iki das; kika bir sükütu mutlak içinde durmak dersini yani binefsihi disip* lini ortaya çıkardılar. Bu üç ilâ alt4 yaşındaki çocukların sınıflarında in tizam ve disiplin mükemmeliyet de- recesine varan bir şekilde tehakkuk ettirilmiştir. Bunda hiç bir öğretme- nin muvaffakıyeti veya dirayeti mev- zuubahs olamaz. Muallimin rolü âdeta pasif kalmaktan ibarettir , Hattâ muallim sınıfta bulunma sa bile çocuklar merakla, alâka ile sa rıldıkları işleri sükünet içinde karın- calar gibi görüyorlar. İşte anlaşılıyor ki iş insanların istirahatını, huzuru” nu ihlâl etmek, onların canını sik* mak şöyle dursun) şahsiyetinin teşek“ külü ve inkişafı için âdeta elzem-- dir. Ve bundan mütevellid biribirin- den ayrılmıyan hürriyetle disiplinle ikisi birlikte, işle müvazi olarak git“ tiği bir bedahat şeklinde tezahür et" mektedir. > Demek bu mühim içtimai ve terbis yevi mesele çocuklar tarafından bir cehd sarfile değil, tabii hayatın tece Jisi ile halledilmiş oldu, Bu hâdiseler terdi ki şimdiye kadar çocuklarda gizli kalmış yüksek karakterler var dır. Nasıl oluyor da çocuğun bu husur siyeti 1906 da tezahür etti?, —Devamı 12 inci sahifede— ğ Selim Sırrı Tarcali 3 E.EEFBEFE, LE BEBSEEBEHEYEBEEFESEBEBEREBI 8; HEBEYER FİJEESŞE E. Pe