l AKŞAM © Spor ve Gençlik bayramı (Baş tarafı 1 inci sahifede) hana haykırdığı, Türk tarihinin hari- kulâde bir canlılıkla tekrar başladığı bir gün olan 19 mayıs onun için her dolaştığını tün cihana Türkün zinde ve kuvvetli olduğunu bir kere daha hatılatıyor. Bir insan için kafaca olduğu kadar vücudce de sağlam olmak zihnin inki- şefile vücudün gelişmesini dalma mu- vazene halinde götürmek bir zaruret olduğu kadar bir meziyettir de... İnsanlık tarihinde kafa ile, daha doğrusu ruh ile vücudün çözülmez bağını hesâba katmıyarak bunlardan birini ihmal etmek hâlasına düşen, hattâ bunu teşvik eden devirler idrak edilmiştir. Fakat yalnız vücude ehem- miyet verip kafayı ihmal eden millet- lerin sonu gibi, vücudü kendi haline terkedip yalnız ruhu zenginleştirme- ğe çalışan milletlerin akıbetleri de herkesçe malümdur. İlk nazarda vücud zindeliğile ru- hun bir alâkası olmadığı akla gelebi- lir. Fakat vücud zindeliğinin ahlâk ve maneviyat üzerinde tesiri o kadar büyüktür ki vücudüne bakmayıp her türlü hareket ve bedeni faaliyetlerden kaçan bir insan için tam bir bahtiyar- ık bile mümkün değildir. Cesaret, soğuk kanlılık, neşe ve nik- binlik gibi insan oğluna yakışan me- yiyetler ihtimamla terbiye edilmiş, sporla beslenmiş bir vücudde daha kolay birleşir ve inkişaf eder. Cesur adam sağlam vücudünden kuvvet ahır, soğuk kanlılık sinirlerin kuvvetli ol- masının mahsulüdür, İnsan ancak sıhhati yerinde olduğu müddetçe ne- şesini (kaybetmez, o Muvaffakıyetin sırrı da neşeli olmaktadır. Nakleden: ( (VâNâ) Ahıf bir sigara çıkarttı, Kibriti yak- ta. 'Titvek ışığın altında bomboş oda- nan zemini ve vaktile çok itina ile ya- pılmış arabesk tavanı görünüyordu. Bir köşede tahta sedir gibi bir şey var- dı. İkisi de yanyana oturdular, Dışa- nda fırtına bütün şiddetile ortalığı sarsıyordu. Gök gürlüyor, şimşekler çakıyordu. , Genç kız tekrar ısrar etti: — Haydi, ne olursun? Anlat, — İşte: On beş yirmi sene evvel, burada, Hasib Hüsameddin paşalar otururmuş. Yanlarında bir de gayet güzel gelinleri vardı. Oğulları izdiyac- dan iki sene sonra ölmüştü. Genç ka- dın zalen kocasından memnun değil- di, Çünkü kendisinden on beş yaş bü- yük olan bu adam hem çapkın, hem ayyaştı, Esasen fevkalâde zengin olan bu kızı, aile, âyni zamanda parası için almıştı. Kız, on yedi yaşında dul ka- nca, kayınpederle kaynana onu ta- mamen hükümleri altına aldılar. Ge- Jin hayatı bilmiyordu, Gözü açılma- mıştı. Bu koca konağın içinde bir esi- re gibi yaşıyordu. MAZİNİN YÜKÜ ALTINDA... Aşk ve maçera romanı Şanlı Türk bayrağı altında Nikbinliğine gelince sağlam ve sıh- hatli bir bünyeye malik olanlar hiç bir zaman yeise, ümidsizliğe kapılmaz- lar; çünkü yeis ve Ümidsizlik kendimi- si âciz hissettiğimiz ve her türlü mu- yece de çürük, hayat mücadelesinin istediği enerjiden omahrumdurlar. Ruhları her kuvvete boyun eğmeğe, her zora rıza göstermeğe alışmış veya abışmaktadır. Her türlü aksülâmelden çekinirler, Mizacımızda, saadet ve bedbahtlık- larımızda, muvaffakiyet ve mağlübi- yetlerimizde bünyemizin oynadığı bü- yük rolü inkâr etmek kabil midir? Bu hakikati bütün vuzuhile kavra- mış olan medeni milletler bugün mu- azzam üniversiteleri yanında sayısız spor müesseseleri kurmakla, her ta- rTafta küçük yaşlardan başlamak üze- re spor milletin her uzvuna teşmil ve teşvik edilmektedir. Çünkü bugün bir insan için zaruri olan ruh terbiyesi- nin ancak vücud terbiyesile tamam- lanabileceği, sporla tam inkişafını bulabileceği kabul edilmiş bir haki- kattir. Spor bir eğlence, boş vakitleri doldurmak vasıtası değil bir terbiye vasıtasıdır. Bir metoddur. Atlamak, sıçramak, koşmak, ata binmek, güreşmek, futbol oynamak, yüzmek velhasıl spor namı altında toplanan her faaliyet vücudü ve dola- yısile ruhu terbiye etmek ve yükselt- mek için millet halinde tatbik ediliyor ve edilmelidir, Bize gelince, Türk milleti tarihten evvelki devirlerde bütün dünyaya spo- ru ilk defa getiren, tarıtan ve sevdi- ren bir millettir. Türkün at üstünde dünyaya geldiğini kaydeden efsane yalan söylemiyor. Asyanın uçsuz bu- caksız kırlarında at koşturan, cirid atan, sayısız akınlarile dünyaya hâ- Tefrika No, 13 — Allah Allah... Mademki o kadar zenginmiş, ne diye oturuyor? Kalkıp gitseydi... — Nasıl gider?... O devrin haleti ru- hiyesini düşün... Tahsilsiz, saf bir ka- dın... Dalma hüküm altında yaşama- ga alışmış. Bütün bu âdetlerden ken- dini kurtarması için pek büyük ener- Ji sahibi olması lâzım! Velhasıl Hasib paşa ailesi, gelinlerini istiyen olunca reddederler, kıza fazla samimiyet gös- teren ahbabları uzaklaştırırlar, hulg- sa Necibe ismindeki bu geline bir-ba- kıma kendi evlâdları, bir bakıma da esire müamelesi yaparlardı... Kadın için günler hazin ve yeknasak olarak geçmekteyken, bir yaz akşamı, mu- kadderatın cilvesile, her nasılsa ora- larda dolaşan Faik isminde bir genci bahçenin duvarından görür. Eski za- man âdeti üzere karşılıklı işaretler, tezkere almalar başlar; bir muaşaka- dır ahır, yürür. Harem hayatının sinsi» liğine, dalayerelerine alışmış olan Ne- cibe, vaziyeti önce o derece iyi idare eder ki, o zamanları bilhassa çok mu- taassıb olan bu köyde kimse işin far kim olan Türk milletinin âlemşümul zaferlerinde spor severliğinin ve vü- cudüne verdiği ehemmiyetin tesiri bü- yüktür. Yâdellerde «Türk gibi kuvvetli. sö- zünü darbımesel haline getiren baha- dırların torunları olan bugünkü Türk çocukları onlar gibi spor sever olmıya, ecdadlarından miras kalan bariz kuv- vetini, vücud sağlamlığını devam et- tirmeğe mecburdurlar, Esasen bir "Türkün vatanına karşı borçlu olduğu vazifelerden biri de, ona her vaziyette yararlı bir uzuv olabilmek için dalma uyanık, canlı ve kudretli olmıya çalış- mak, sağlığını er aziz bir varlık ola- rak korumak, yaşadığı müddetçe be- deni zindeliğini muhafaza etmektir. Bu da sporu sevmekle kabildir. 19 mayıs 1919 da uyuşuk ve miskin insanlar elinde Türklüğün dünya ku- rulalı beri sürüp gelen şanlı adı yer- yüzünden silinmek Üzere iken verdiği Ani bir kararla karanlıklar içinden #sıynhp Samsuna çıkan Atatürk, ka- fası gibi vücudünde de harikulâde bir enerji taşıyordu. Ona bütün bir dev- leti korkutan tehlikelere, acı ve iztı- rablara göğüs gerdirip kimsenin dü- şünmediği şeyleri düşündüren, esa- rete onun ruhunu isyan ettiren ve 19 mayıs 1919 dan 19 mayıs 1938 ze ka- dar, bu kısa zaman içinde, mağlüb | Türk milletini galib Türk milleti, bed- baht Türk vatanını mesud Türk va- tani yapan kuvvet bu harikulâde ve tükenmek bilmez enerjidir. Bugün Atatürk nesli işte bu ener- jiyi takdis ediyor. Her sene 19 mayıs- ta olduğu gibi bugün de meydanlarda, stadlarda kuvvet, zindelik ve canlılık tezahüratı yapan milyonlarca sporcu, sağlam ve sıhhatli Türk genci damar- larında bu milletin her zaman güve- İ nebileceği kudreti taşıdığını ve Ata- | türkün kendilerine tevdi ettiği vazi- feyi yapmıya daima hazır ve mukte- dir olduğunu bir kere daha ilân edi- koruluğunda buluşup konuşur. larmış, Sonra Necibe kocası öldükten- beri metrük halde bulunan bu yeri tamir ettirmiş, Bin rica, bin niyaz ile odasını kendine mahsus oturma oda- sı yapmak üzere müsaade almış. Söz- de gündüzleri cariyelerile beraber ge- Bp dikişini dikecek, havuzdaki koğu- Jarı seyredecek... Kendine sadık bir adamının yardımile geceleri sevgilisi- ni buraya alırmış. Koz, alâkayla: —E... Sonra? - dedi. — Bu hal, uzun müddet böylece de- vâm etmiş, Fakat günün birinde Ne- cibecik, gebe olduğunu farkedince ne yapacağını şaşırmış. Fena halde kork- muş. Sevgilisile derdleşmiş. Erkeğin kendisine verdiği cesaretle olacak, bir sabah evden kaçıp gitmiş. Bu hâdise Üzerine bütün Erenköy, hattâ İstan- bul dedikodiyle çalkanmış. Çeneler açılmış, herkes Necibenin kepazeliğini anlatmış, durmuş. Delikanlıyı eve al- dığını bilenler bulunduğu halde bunu Yeni rekolte hakkında gelen haberle İhracat maddelerimizin vaziyeti Piyasada ihracat işlerinden ziya- | de, tüccarı alâkadar eden mevzu ye- ni'sene rekoltesidir. Bilhassa hubu- bat ticareti yapan iş adamları bu mevzula daha sıkı bir surette alâka dar oluyorlar. Geçen haflaya kadar, havaların yağışlı gitmesi ünden, mahsul hakkında ortaya birbirine uygun ol- mıyan havadisler çıkmıştır. Bu ha- vadisicrden menfaat temin edenler de vardır. Meselâ elinde geçen sene- den kalma mahsulü olan ticaretha- neler, yağmurların mabsulâta za rar verdiğini iddia etmişlerdir. Bü- tön bu iddialardan, flatleri arttır. mak maksadı takib ediliyordu. Bu maksad da pek tahakkuk edememiş- tir. Çünkü Ziraat bankası siloların- daki ihtiyat buğdaylar piyasaya dö- külmüş, ve fiat artışı hareketine mâ- ni olmuştu. Rekolte vaziyeti Uzunköprü ticaret odasının alâka- dar bir daireye gönderdiği bir ra- pora göre, Trakyada mahsul vazi- yeti çok iyidir. Son yağmurlar, ar- pa, buğday, yulaf, kuşyemi mahsulü üzerine çok iyi tesirler yapmıştır. Bandırmadan gelen haberlere gö- re, yağmurların Balikesir ve Bandır- ma taraflarında arpa ziraatine bi- rTaz Zararı dokunmuştur. - Eskişehir taraflarında da yağmurların fay- dası görülmüştür. Alâkadar bir tica- rethânenin hususi surette öğrendiği bir habere göre son yağışlar, umu- miyet itibarile mahsul üzerine çok faydalı tesirler yapmıştır. Bu sene- nin iyi bir mahsul senesi olacağı kuv- vetle ümid edilmektedir. İhracat maddelerimizin vaziyeti Mevsim sonu olduğuna göre, gene hububat maddeleri üzerine satışlar yardır. vardir, Arpa mahsulünün be- reketli olacağına dair çıkan haberle- rin piyasada tesiri görülmüştür. Bil- hassa Adana arpalarının piyasaya arzedilişi, arpa flatlerini gevşetmiş- tir. İki gün evvel, İstanbul pilyasası- na Mersinden 200 bin kilo kadar ar- pa gelmiştir. Mersin arpaları 8 bu- çuk kuruştan fiat görmüştür. İhracata gelince, en ziyade İtalya- ya sevkiyat olmakatadır. İngiltere- den de biralık arpalar Üzerine sipa- rişler başlanışıtır. Bilhassa yeni sene mahsulü istenilmektedir. Bu itibar- Ja yeni sene mahsullerinden ilk ola- rak, arpanın salış mevsimi başlamış oluyor. büyük bir kısmı gittiği için ihtiyarlar fena halde maddeten manen sarsıl- mışlar ve köşkü terkederek İstanbula inmişler. — Necibeye ne olmuş? — Sevgilisile evlenmiş... İstanbulda yaşıyorlar. Koskoca bir oğulları var. İkisi de sustular. Genç kız, bu aşk macerasının güzel bitişini düşünüyordu. Atıf, yavaş ses- le devam etti: bet. diye isim takılmış. Güzel bir masala benziyor, değil mi? — Çok güzel. Dışarda hâlâ gök gürlemekte, şim- şek çakmakta devam ediyordu. Pek yakına düşen bir yıldırımın patırtısı Lâmlayı yerinden hoplattı. Genç kız, sevgilisine sokularak: — Korkuyorum! « dedi, Delikanlı kızın belini sardı. Onu göğsü üzerine bastırdı. Alnını, gözle- rini öpmeğe başladı. İkisi, böyle, yan- yana, mesud duruyorlardı, Odada ma- sinin sesi uyanmış gibi, kulaklarına fısıldıyordu: «— Sevişin... Gençken bol bol sevi- gin... Zaman geçiyor!» Buğ: üzerine , geçen seneki mahsul ktadır. Son fiatleri kons İrol dairesi, arpa almak için yeni biğ talimatname daha yapmıştır. Bu İğ llmatnameye göre, buğday ihraç Gi mek için üç nümüne gönderilecektir. Bu nümuhelerden biri tahlil eği lecek, tahlilden sonra fiatleri kontrol dairesi, bir flat tayin edecek ve yö hut teklif edilen fiati muayyen Diğ seviyeye indirecek, bu suretle ithge line de müsaade edecektir. Misir fiatlerine gelince, Karadeniğ iskelelerinde mısır fiatleri gene yük“ selmiştir. Bu vaziyet karşısında Zi raal bankası Bandırmadan mısır âlâ rak, Karadenizde, fiatler yükselen yerlerde satış yapacaktır. Tiftik — Yeni sene mahsulü bİ£ iki haftadenberi piyasada sürülmek“ tedir. Yalnız Kirşehir taraflarında piyasaya her sene olduğu gibi, çok mal gelememiştir. Bunun da tiftik istihsal eden bir kısım köyler” de zelzele Aâfetidir. İngiltereden tiftik üzerine sipari” ler başlamıştır. Halbuki yakın 38 mana kadar İngiltereden tiftik üze rine bir taleb yoktu. Alınan habe lere göre, bu sene Kap'ta pek az tif“ tik olmuştur. Halbuki Kap, dünyâ tiftik istihsalâtında büyük bir mevki teşkil ediyordu. Kap rekoltesi hakkındaki bu hi berler daha ziyade teeyyüd ederse, bü sene tiftik ticaretimizin çok iyi DiF devre geçireceğine şüphe yoktur Çünkü tiftik alıcıları artmaktadif. Bu sene alıcılar arasına İtalya da k& rışmuştır. Diğer tarahtan Romanyadan da tif tiklerimize karşı talebler başlamıştır. Yiyecek maddeleri Mevsim münasebetile, yaz seba& leri piyasada ucuzlamaktadır. Bu iti barla kışın fazla mikdarda yenile kuru sebzelerin satışında durgunluk başlamıştır. Yağ ve peynir fiatlerine geline Trabzon yağlarının fiati hafif bir sü” rette düşmektedir. Henüz Karsta m kadar yağ istihsal edileceği belli ok madığı için bu şeneki yağ fintlerİ hakkında bir fikir edinmek kabil değildir. Trakya peynirleri piyasaya bol mikdarda geldiiğ için, topdan fiat lerinde düşkünlük göze çarpmaki#" dır. Fakat perakendecilerde hâlâ b€ yaz peynirin kilosu 50 kuruştur. LA Hikanlı nefsine kapılmak k korkusile ay8* Ea kalkmak istedi. Fakat hiç bir şeğ bilmiyen, çok saf olan Lâmia yalva” wE — Neye gidiyorsun, Atıf?.. Başl göğsünde öyle rahat ediyorum ki... Ve, güzel kollarını sevgilisinin boy” nuna sararak büsbütün sokuldu. Bü yakınlık genç mühendisi tamamil$ altüst etti, Kızı sardı, derin derin öğ“ tü ve boğuk bir sesle: — Lâmla) Beni seviyor musun?“ diye mırıldandı, — Bütün kalbimle, güzelim! — Bütün kalbinle mi?.. Fakat ben seni bütün mevcudiyetimle seviyorum Tamamen seninolmak İstiyorum» Sen de ayni şekilde benim olmak ist€" mez misin? — Zaten senin değil miyim? — Onu söylemiyorum. Hiç bir şef düşünmeden, bütün korkuları bir 18“ rafa atarak benim olmak... Bu sözleri söyliyen Atıf mıydi?4 Yoksa, mazinin tayfı mı, genç kisi kulaklarına bu kelimeleri fısıldıyordUğ Lâmia cevab vermedi. Fakat sevgi” Usine yaklaşarak dudaklarını uzatik Biran süküt oldu. Sonra gene 4Y ses: — Lmia! Bana itimadın var, değil mi? Sözüme inanırsın? — Elbettel j (Arkası var) 19 Mayıs 1988 - —. MASSEY HBHSEELANEE ORYESE Dam BTP rFEsunamoaogpagr» gsysoassz»san BErkeison cod Aıd yd4sao.