EE Sahife 17 SARAY ve BABIÂLİNİN İç YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 135 Cemiyetle Kâmil paşanın ikinci çarpışması - Avcı taburlarının Rumeli'ye iadesi teşebbüsü Yeni Gazete Sald paşanın - Kâmil paşanın oğlu - sermayesile çıktığı için onun emellerine hizmet ediyor. (Şürayi Ümmetin) istibdad devrin- de hayli hizmet ettiğini inkâr kabil değilse de meşrutiyetin ilânından son- Ta nefsani garezlerden tecerrüd edebi- lecek ellere düşmedi, Bunda gaflet edildi. Selânik heyeti merkeziyesi bu gezetenin neşriyatı hakkında bir çok defa merkezi umumiye feryadlar etti. Nihayet bu cihet salim bir mecraya irca olundu. Bazıları bu hâtayı merkezi umumi- ye atfediyorlarsa da bu doğru değil dir. Bu hâta İstanbul merkezinindir. Çünkü bu müessif haller merkezi umu- minin İstanbula naklinden evvel baş- göstermişti. Vakıâ merkezi umuminin naklinden sonra dahi bir müddet de- vam etmiş ise de nihâyet işleri salim bir mecraya çevirdiğimiz artık kimse inkâr edemez. Bu netice şüphesiz İs- tanbuldaki ahvali merkezi umuminin. daha yakından nezareti altına alması ve sarfettiği himmet ve gayret saye- sinde hasıl olmuştur. Cemiyetin vaki olan tarizlere cevap vermek tenezzülünde bulunmaması haiz olduğu ulvi mevkiin tabii icabla- rındandı, Hususile bu tarizler meclisi mebu- san açıldıktan sonra şiddetlenmişti. Bundan maksad da cemiyeti hiddet ve tehevvürle meşrutiyet hilâfında bir hâdise ikama sevketmekti. Biz itti- had kütlesine fesad ve nifak tohum- Jarı ekmeğe çalışanlara . karşı bütün kuvvet ve samimiyetimizle elele vere- rek çalışırsak hakikate müstenid ol- mıyan isnadlar da elbette bir gün olur kendiliğinden sukut eder, Çünkü ba- tıl her zaman batıldır, Bununla bera- ber merkezlerin zühulleri Yaki olabi- lir. Bunları tashih yolunda hayırha- hane ihtarlar ve mütalealar hâtaların vukuuna, tekerrürüne meydan vermi- yeceği için kulüblerde içtimalar akdi- le itidal dairesinde müzakerelerde bu- Tunmak, ittihaz olunan kararları kal- bi, samimi olarak bildirmek icab eder. İttihaddan maksud olan ulvi emel an- cak bu suretle hasıl olabilir aziz kar- deşler.) Cemiyetle Kâmil paşanın ikinci bir çarpışması da Osmanlı devletinin ku- rTuluşunun altı yüz onuncu yıldönümü münasebetile Ahrar fırkası tarafından , Perapalas otelinde verilen ziyafette davetli sıfatile Kâmil paşanın da ha- gır bulunması münasebetile vaki ol- muştu. Mısırda bulunan JönTürkler bu yıl- dönümünü her sene tesid ederlerdi, Bu söne Ahrar hükümet erkânile İtti- had ve Terakki heyetini de törene da- » vet eylemişti. İttihad ve Terakki mu- halif fırkanın bu davetine icabet et- mediği gibi sadrazamın da gitmesini hoş görmedi, Rıza bey bunu paşaya ima etti Oda vükelâ heyeti reisi sıfatile böyle milli günlerde herhangi bir fırka tarafın. dan olursa olsun vaki olan davete ica- bet eylemesi tabii olduğu cevabını ver- Bununla cemiyetin Kâmil paşaya infiali teceddüd ve teşsddüd etti, Tensikat meselesi cemiyetten mem- nun olmuıyanların adedini çok arttır. “— mıştı. Eski Şörayi devlete paydos bo- rusu çalınacak yerde damad paşaların ipkasından, mekteplilerin ihmal edil- , diğinden vaki olan . şikâyetlere karşı Şürayi devlet reisi Hasan Fehmi paşa meclis kürsüsünde şöyle bir cevab ver- mişti: z — Bu, neye Zeyd tayin edilmedi de Amr intihab olundu meselesidir. İn- san elbette nefsini başkasına takdim eder; çıkarılan da şikâyet eder. Tefer- ruatı umurdan olan bu gibi şeylerle iştigal heyeti celilenin asıl mühim va- zifelerile uğraşmasına mâni oluyor, (Mektepliler mağdur oldu) deniliyor, , Hasan Fehmi paşanın bu (ondan da, eN var! Bundan da var!) cümlesi devlet teşkilâtı türlü yemeğine benzetilmek suretinde hayli alaylara meydan aç- mıştı. Sabahaddin bey Ahrar fırkasının manevi reisi idi, Fırkanın proğramı onun ademi merkeziyet esaslarına gö- re bina edilmişti. Serbesti gazetesinde Mevlânzade Rifat ve Hasan Fehmi beyler Osman- lı memleketlerinden her kıtanın husu- siyetlerine göre icab eden kanunlara malikiyetleri gibi Ahrar programından daha geniş bir ademi merkeziyetçilik takib ediyorlardı, Fakat esas itibarile programlarının yakınlığından dolayı Ahrarı müdafaa etmekteydiler, (Fe- dakâranı millet) cemiyeti 1909 şubatı- mıh yedinci günü Sultanahmed mey- danında bir miting akdeylemişti. Bâşta Serbesti sahibi Mevlânzade Rifat olmak üzere bir çok hatibler söz alarak açıktan açığa Abdülhamide hü- 'cumlarda bulundular, Arada Vah- deddinin ismi bile geçti. Abdülhami- din fenalıkları zikrolundu. Otuz iki sene zulmeden bir hükümdar otuz üçüncü sene tahtında nasıl hürriyet- perver bir hükümdar olarak durabi- Mirdi? — Kahrolsun! Diye bağıranlar bile oldu. Veliahd Reşad efendi de bugünler- de unutulmak istemiyordu. Oğlu Zi- yaeddin &fendiyi sırtında redingotlâ mitinge göndermişti. Bu haber Abdül- hamide yetiştirilmiş, o da mitingden uzaklaşmasını şehzadeye tebliğ ettir- Fakat Ziyaeddin efendi için de is- tibdad devri geçmişti! Böyle bir sırada babasının emri pa- dişahın emrinden onca daha kuvvet- Yiydi! İttihad ve Terakki cemiyetinden yüz çevirmekte olan Kâmll paşa bugün- lerde Ahrar gibi İttihad ve Terakkiyo muhalif teşekküllere dayanmağı ter- cih ediyordu. Gazeteler biribirine mu- hasım iki ordu gibi vaziyet almışlar- dı, Kâmil paşa bu tutuşmayı şahsi siyasetine uygun buluyordu. Yeni Gazete ile İkdam kendisini şiddetle müdafaa ediyor, her hareketini alkışlı- yordu, Ahrar fırkasına mensup Arna- vud mebus İsmaili Kemâl ve müfid beyler evvelce aleyhinde bulundukları Kâmil paşayı şimdi göklere çıkarıyor- Jardı, Prens Sabahaddin ile Âli paşa da- madı ferik Nâzım paşanın Abdülha- midi hal' ve veliahd Reşad efendiyi ic- lâs ile prensin sadarete, Nâzım paşa- nın harbiye nezaretine gelmesi husus- larında aralarında uyuşmuş oldukları söyleniyordu. Yanyada iki tabur efradı yedi sene- denberi silâh allında bulundukları beyanile terhislerini istiyorlardı; ken- dilerine edilen nasihatler kâr etmi- yordu. Bu sebeble üzerlerine asker sevkederek içlerinden biri maktul, do- kuzu yaralı düşmüş, diğerleri istiman ederek mesele kapanmıştı. Yunanlıların Yanya vilâyetinde Rumlara silâh verdikleri haberleri Ar- navudlar arasında şayi olmuştu, Bu haberlerden tevahhuş eden Arnavud- lar Kalkandelende toplanarak asker istemeleri Üzerine Kâmil paşa avcı taburlarını Rumeliye iadeye kalkış- mıştı, Bu teşebbüs sadrazam ile cemi- yetin arasında teli koparan hâdiseler- den biri oldu, İttihad ve Terakki cemiyeti maşru- tiyetin nlgehbanı saydığı bu taburları irtica ve Abdülhamide sadakat fikirleri-| * AKŞAM e, 12 Mayıs 938 Perşembe İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 1250: Havadiz 1308: Plâkla, Türk musikisi, 1330: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: SON. Akşam neşriyatı: 1830: Spor ve genç- lik bayramı: Konferans: Durgun Kaya, Hukuk Fakültesinden, 18,45 Plâkla dans musikisi, 1915: Spor müsahabeleri: Eş- ref Şefik, : “Borsa haberleri, 20: Sadi Haşses ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2045: Hava raporu, 2048: Ömer Fuza tarafın- dan arabca söylev, 21: Radife Neydik ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve kalk şarkıları, (Saat ayarı), 2145: OR- KESTRA: 1 - Stravs: Danüb biö vals, ylenberg. Lö mülen, 3 - Smet: Pro- münad en mer, 4 - Dökurlis; Şanzone € Napoli, 22,15: Ajans haberleri, 2220: Plâkia sololar, opera ve operet parçaları, 2200: Son haberler ve erlesi günün prog- ramı, 23: SON. Ankara — Öğle neşriyatı: şik plâk neşriyatı, 12,50: sikisi ve halk şarkıları Dahili ve harici haberler, 1730: den nak- len inkılâb dersi Giikmet Bayur) Akşam neşriyatı: 1830: Plükla dans musikisi, 19,15: Türk musikisi ve halk şarkıları (Servet Adnan ve arkadaşları), 20: Sant ayarı ve arapça neşriyat, 20,15: Radyo fonk temsil (Gençler grupu), 21: Konferans: (Cemal Gökdağ: Kültür Bakanlığı beden terbiyesi direklörü), 21,15: Stüdyo salon orkestrası: 1 - Ludwig Siede: Leuchtkaferchens Hochzeln, 2 - Berger: Liebesleld, 3 - Drigo: Sulie du ballet, Les millions d'ârleguln, 4 - Malv ezsi: Flor d'Analuisa, 5 - Beethoven: Adagio Sostenuto, 6 - Erich Elnex; Es War'mal ein zigeuner, 7 - Korsakow: Chanson İndoue, 22: Ajans haberleri, 22,15: Yarınki program. Avrapa İstasyonları Saat 20 de Berlin 20,10 güzel melodiler — Kolonya 20.10 akşam muzikası — Königeberg 20,10 konsa — Münih 20,10-operet ve filim havaları. — Stutig. 20,15 orkestra — Deutsehl, 5, Danzig ve Londra - National 20 İngiliz - Alman neşriyatı (İngiliz mü- zikası) — Athlone 20 konser — Bükreş 2045 senlon konser — Helsingf. 20,50 or- kestra — Hilvers. II 20,45 dans — Prag 20,25 salon muzlkasi — Bratislava 20,25 askeri muzika — Riga 2015 hafif musi- ka — Bofya 20 orkestraya devam, 2045 melodiler — Strasbg, 20,30 hafif muzika — Rad. Toulouse 20,45 hafif muzika, Saat 21 de Berlin 21 dans — Breslar 210 Macar muzikası — Danzig 21 senfon. konser — Deutschl, 8, 21 akşam muzikası — Frankf, 31 salon korosu — Hambg. 21,10 orkes- tra — Kolonya 21 orkesrta — Königsberg 21 konsere devam — Leiprig 21 konser — Saarbr. 21 askeri muzika — Viyana 21 aâkeri muzika — Athlone 21,45 dans — Bari 2115 Yunanca neşriyat — Belgrad 31 konser — Bordo 21,30 hafif muzika — Brüksel 21 operet muzlkası — Bükreş 21 Konsere devam — Helsingi. 21 konsere devam — Lbubllana 21 piyano konse- ri — M. Ceneri 2140 - 2) orkasm — North - Reg. 21 orkestra — Rad, Paris 21,15 piyano, 2130 «Kral Dagobert» ops- ras — Riga 2105 orkestra — Soottish Reg. 21,10 konser — Sofya 21.15 konser — Sottens 21,10 orkestra — Stokholm 21 orkestra — Varşova 21 orkestra. a Saat 23 de Berlin 22 dansa devam — Breslav 22 Macar muzikasına devam — Dansig 22 konsere devam — Frankf. 22 koroya de- vanı — Hambg. 22 orkestraya devam — Kolonya 22 orkestraya devam — 22 konsere devam — Viyana 22 orkestra — Athlone 22 dansa devam — Bordo 22 hafif muzikaya devam — Brüksel 22,15 120: Karı- Türk mu- Alman istasyonları 1 e kadar evvelki devam — Budap. 24,10 caz. le meşbu olan hâssa kıtalarına mukabü| pand — Deolevip 24 dana —— Hivers 1 bir ihtiyat cephesi teşkil edebilmek | 2440 konser — Rad. Faris Rad. Toulouse 24 salon Berlin, Kılıç Ali paşa kızdığı zaman gözü kimseyi görmezdi. İzzeti nefsi de o nisbette yüksekti. Eğer böyle olma- saydı, Âdile Girayı çoktan affetmşiti. Gerçi onun affedilmemesinde oda- lıkların da tesiri yok değildi. Her gün' paşayı Âdilenin aleyhinde bin türlü tezvirler, iftiralarla doldurur- lar, kışkırtırlardı. İşte böyle kaptan paşanm gene hiddetli ve çok rahatsız olduğu bir geceydi.. Feyzullah efendi paşanın yanından ayrılmıyordu. Bir taraftan misir püskülü Kaynattıklarına be kılırsa, kaptan paşanın idrarı da tu- tulmuştur denebilirdi.. Bu sırada köşkün taş odalarında neler dönüyordu? Bahçıvan Şaban faaliyete geçmek fıfsalını bulmuştu. İlk önce yalının elli metre kadar ilerisindeki sahilde bir kayık hazırladı. Gündüzden Âdi- leye her şeyi anlatmıştı: «— Seni bir beyzadenin konağına kaçıracağım. Bu esaretten kurtula caksın... Bir konağın hanımı olacak- sın!» demişti. Şaban yavaş yavaş bahçeden taş odalara indi. Karanlık dehlizlerden geçti. Geceleri taş odalarda şeytan- lar bile dolaşmazdı. Bir tarafta es- ki kürek, halat, demir yığınları var- dı. Şaban bunları geçerek Âdilenin yattığı odanın önüne geldi. Şabanın bir endişesi vardı: O, akşam üstü nöbetçiye afyon içirerek cebindeki anahtarı almıştı. Fakat, acaba, aldığı anahtar, Âdilenin oda- sının anahtarı mıydı? Şaban şüphe ve tereddüd içinde yürüyerek cebinden anahtarı çıkar- dı, kilidin deliğine soktu. Ve yavaş- ça seslendi: — -— Yabancı değil, bahçıvan Şaban... Şaban birdenbire sevinçle 'yerin- den zıpladı: —oOh... Nefâlâ. Anahtar uydu. Biraz sonra odanın demir kapısı kilide açılmıştı. Âdile giyinmiş ayakta duryordu. Şaban: — Paşa efendimiz çok rahatsız- dır, dedi, kaçmak için bu geceden daha münasib bir zaman bulamaz- sınız! Adile kiminle olursa olsun, nereye olursa olsun kaçmağa karar vermiş-” ti. Zindan hayatı onu mahvediyor- du. Şabanı görünce sordu: — Sen nâmüslu ve merhametli bir adama benziyorsun! Doğru söyle, beni nereye ve kimin yanına kaçıra- caksın? Şaban İsim vermiyordu. — Paşanın yanında gözdeler sıra- sında kalacaksın! Gideceğin ise evin hanımı olacaksın! anlattım ya... Bana itimad et.. pe- şimden geli Kayık hazır... Üsküda- ra geçeceğiz. Sizi sahilde karşılıya- caklar... Böyle bir talih kuşu her zaman konmaz başınıza! ” Dedi... Âdileden cevab beklemeden kapıyı ardına kadar açtı: - — Haydi, buyurunuz... Denize düşen, elbette yılana sari- lacaktı. Bu vaziyette bulunan bir insanın fazla düşünmesine imkân mı vardı? Âdile başını örttü, zindandan çıktı. Yalı köşkü sahilinden ayrıldılar, Üsküdara doğru açıldılar, * Tehlikeli mıntakalardan uzaklaş- i ' bini ilid lü va di KAPTAN PAŞA GELİYOR Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli sun Tefrika No, 227 Hekimbaşı, kaptan paşanın başı ucunda bekliyordu. O gece bir kyıkla Âdile Geray Üsküdara kaçıyordu. | 12 Mayıs 1988 Âdile zindandan kurtulduğuna çok © seviniyordu. N — Demek paşa çok hasta, öyle mi? r Diye sordu. Şaban hem kürek ç0- © kiyor, hen konuşuyordu; ği — Evet, hanımcığım, dedi,. çok © hastadır. Allah göstermesin, ecel erie © şirse, kunakta cariyeler arasında kâr lırsınız! Sefil, perişan olursunuz! © 4” — O kadar ağır hasta, öyle mi? — Hekimbaşı Feyzullah efendi yer © tağının yanından ayrılmıyor. Allah - Uzun ömürler versin kendisine... Be paşa efendimizden çok iyilik göre © düm. Gerçi sizin yüzünüzden bir kağ gün yemek yerine dayak yedim amma, bunu onun ihtiyarlığına ve ağ ririm, ği — Benim için mi dayak yedin?... ' ©” — Öyle ya. Sizi kıskandığı için, pencerelere bakıyoruz diye hepimisi © dayaktan geçirdi. Allah âfiyet ver- sin, paşa efendimiz çok asabidir. — Beni seviyordu demek... v — Sevmeseydi, ortalığı senin yüs zünden bu derece kasıp kavuruf muhdu? Sizin gibi güzeli kim sevmet ki... a Âdile önüne bakıyordu. Deniz üstündeki çırpıntılar kay ğın sırtını yalarken, Şaban yavaş yâr vaş sözüne devam ediyordu: j — Beyzademe sizden bahsettiğim . zaman, vallahi ağzının suyuakL © o ş Vaktile bir şehzadenin Hind padişim pi MV X i hının kızına âşik olması gibi, siz9 derhal gönül verdi. — Görmeden nasıl olur bu İŞ ayol ! Kaç yaşında var bu bahsetti”. giniz beyzade..? — Vallahi çok genç, hanımcığıml Şakaklarındaki saçlar biraz beya i laşmış amma, yüzü taptaze. Boyü | posu aslan gibi, merd, cesur, atılgan, ul ergin bir erkek. Tam size eş olacak “e “ bir kahraman! — Kahraman mı dedin? — Şey, evet... Bana bir şey söyler” memekliğimi tembih etti amm& Nasılsa ağzımdan kaçtı O meşhur bir kahramandır, hanımcığım! Adr nı söylesem de, tanımazsınız! Çün kü siz, memleketimizin yabancısısr ruzl Onu biraz sonra görünce © kadar sevineceksiniz ki... — Adını söylemiyorsun, bari yaşi" hı söyle de, bir ihtiyarın eline düş” miyeceğimden emin olağım... — Paşa efendimizin yarı yaşınd& var. Vallahi ben hiç yaştan da anlar | mam. Genç, yakışıklı bir erkek ve © selâm, Âdile dudağının ucile gülerek ken di kendine mırıldandı: — Genç ve yakışıklı bir erkek... Ayni zamanda da meşhur bir kah rTamanmış! v vim «Baba, bu kadın kim?» Ertesi sabah. — Âdile o geceyi Çamlıca eteğinde | .. bir köşkte geçirmişti. Ev sahibi onu ( gece yarısı bahçe kapısında karşıl” İ . mıştı.. Âdile çok yorgundu,çok he £ & yecanlıydı. Şaban: 7 /— Ona müsaade edin de dinlensii aslanım! Ş. Demişti. Âdileyi bir yatak odas” ( desi o gece temiz, bir hava içinde sabaha kadar uyanmadan uyudu. 4 Âdile sabahleyin pnecerenin iç ti rafında saçlarını tarıyordu. Bahçe 5 de dolaşan yedi sekiz yaşlarında bif erkek çocuk bir aralık hırçın bir 80 le bağırdı: - — Baba, bu kadın kim? a. Bahçenin — bir köşesinde topre£ (| çapalıyan Şaban için için gülüyo” du. Bahçe kapısında duran gem adam ilk önce Âdilenirj yattığı od” mn penceresine baktı. Ve çocuğ& ( döndü: SİZEUAS Bram msod (Arkası var) | gnerrasim Yakında BİZANS KAPILARINDA DİŞİ KORSAN İİ ” ok Sk iğ iE) >