12 Nisan 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

12 Nisan 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

! i i r olam &, AŞİ A le pi gzel pi Glenn; SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Telrika No. 119 Merkezi umuminin İstanbula nakli, Selâniğe gönderilen silâhlar Erkânıharb kaymakamı Abdülke- rim bey - meşrutiyetin ilânından son- ra cemiyete dahil olmuştu - ile müm- taz yüzbaşı Üsküblü Şevket efendi - aslen 'Türk iken halâskâran grupuna girerek Amavudlukta kalmış ve Ar navudlaşmıştır - Selânik emlâki hü- mayun nayırı Hüseyin paşaya müra- caat ederek askeri mahfil ittihaz edi- len binayı Abdülhamidden istemiş ve almışlardı. Enver-bey de: — Biz de şu Beyazkule bahçesini istiyelim! demeslle “İsplândid Palas- / ta merkezi umumi tarafmdan mabe- yine bu yolda bir telgraf çekildi, Ab- dülhamidin muvafakati alındı. Üsküb heyeti daha gitmeden Ma- nastırdan içlerinde Sadık beyin de bu- Tunduğu heyeti merkeziye kalabalık bir kafile ile geldi. Bunlara da ziyafet- ler çekildi. Sonra bu Üsküb ve Manas- tır heyetleri ayni günde Selânikten hareket ettiler, Merkezi umumibu ziyaretlerden memnun değildi, Çünkü işler her ta- rafta yüzüstü kalıyordu. Üskübde bir geçimsizlik olmuştu. Talât bey Üskübe giderek ihtilâfı ya- tıştırdı. Selâniğe âvdet ettiği gece Yanya heyeti gelmişti, Bunlara veri- len ziyafetlerde saatlerce söz söyliye- bilmek iktidarını haiz olan binbaşı Cemil bey nutuklar irad etti, Böyle meşgalelerle gerek merkezi umumi- nin, gerek Selânik vilâyet heyeti mer- keziyesinin işleri yolunda ve zama- nında görülmek kabil olamıyordu. Selânikte kulübler çoğalmış ve hepsi- ne meram anlatmak da güçleşmişti, Bir Selânik kazası heyeti merkeziyesi teşkil olunmak ve bu kulübleri bu merkeze bağlamak münasib görüldü. Bu kaza heyeti merkeziyesine şu z8- vat intihab olundu: Topçu yüzbaşısı Rıza efendi - Bal- kan harbinden sonra askerlikten çe- bra ve merkezi umumiye âza olmuş- uz EN tüccarından Rakım efen- di - Mübadeleden sonra İstanbulda vefat etmiştir. Muallim Kâşif efendi - Saatli cami mektebi müdürü, Maarif müdürü Tevfik bey - Manisa mutasarrıfı ve Haleb vali vekili ol muştur. İzmirde vefat ederek Manisa- da defnedilmiştir. Yüzbaşı Ali Fehmi efendi - Kesriye- lidir; Arnavudlukta kalmıştır. Yüzbaşı Abidin efendi - Radovişteli- dir. Bu heyet işe başlayınca Selânik vi- lâyet heyeti merkeziyesinin işleri hay- Mi azalmıştı, Merkezi umuminin İsplandid Pa- lasda bulunması pek göze çarpıyordu. Otel sahibi de işgal edilen daire için tabii kira istiyordu. Bu sebeble heyet burasını terketti ve yeni tesis olunan (İttihad ve Terakki) gazetesi idare- hanesinin bulunduğu Serez oteline geçti Bugünlerde ismi değiştirilerek (İtti- had ve Terakki) mektebi namını alan 'Ticaret mektebinin müdüriyetini Ta- Jât bey ifa öderdi. Talât beyin cemiyet işlerile fevkalâde meşgul olmasına mebni bu müdüriyet İhsan Namık bey tarafından deruhde edilmişti, Bu se- beble İhsan bey heyeti merkeziyeye devama imkân bulamıyordu. Selânik vilâyetinin çok olan kazalarına aid işler ve merkezi umumiye ald meşga- Jeler ile uğraşmak üzere vazife taksi- mi icab ediyordu. Rasim, Süleyman Fehmi, İsmail beyler Selânik vilâyet işlerini görmeğe ayrıldılar, Halbuki İsmail bey belediyede meş- gul olmasile muntazaman gelemiyor- du; gelse de yazı işlerile uğraşamazdı. Bu sebeble bu heyetin takviyesi icab ediyordu. Ziraat müdürü Nesib bey vilâyet heyeti merkeziyesine alındı. Nesib bey heyette bulunduğu müd- detçe pek ziyade çalışmıştı, Bir çok işler müfettişi umumi Hüseyin Hilmi paşaya şifahen müracaat suretile çar- çabuk halledilir olmuştu, Cemiyet için yeni bir nizamname yapılmak mecburiyeti hasıl olmuştu. 'Merke-! nmumlice İpekli Mazhar be- İ yin - Kosova ve Ankara valiliklerinde bulunmuştur - bu işle iştigal eylemesi münasib görüldü. Nizamname lâyihası hazırlandı. Her kulübden birer murahhas celbo- lunarak kendilerine okundu. Bu mu- rahhaslarca bir iliraza uğramadı. An- cak yüzbaşı Süleyman Felimi bey lâ- yihada noksanlar bulunduğunu mer- kezi umumiden beyan edince lâyiha tedkik edilmek üzere Selânik vilâyet heyeti merkeziyesine tevdi olundu. Yapılan tadilât ile lâyihayı merkezi umumi kabul etti, Nizamname basılıp tevzi olundu. (1) Bugünlerde Yunanistanda başve- Killik etmiş olan Rallinin İstanbuldan sonra Dramayı, Serezi, Selâniği, sonra Yanyayı ziyareti Rumların cemiyete ve hükümete karşı hal ve tavırlarında büyük bir değişikliği bâdi oldu, Günler geçtikçe meşrütiyetin temin ettiği serbestiden istifade kasdile tür- lü türlü tezahürler başgösteriyordu. Muhtelif anasır namına İttihad ve Terakki cemiyeti merkezi umumisine lâyihalarla bir çok talebler vaki olu- yordu. Bunlar hakkında lâyıkile ted- kikat icrası ihtisas erbabına lüzum gösteriyordu, Bunun üzerine merkezi umumi teşkilâtı tevsi olunarak âzası Manastır ve Üskübden gelenlerle yir- miye iblâğ olundu. Az müddet devam eden bu merkezi umumi heyetinde Mustafa, Kemal bey dahi bulunmuştu, Bu esnada çok yo- rularak hastalanmış olan erkânıhar- biye binbaşısı Ali Fethi bey istirahat ve tedavi için İstanbula gitmek mec- buriyetinde kaldı. Meşrutiyetin ilânı hakkındaki ira- del seniyenin bazı vilâyetlere tebliği geçiktiği gibi bazı valiler de ilânmı tehir eylemişlerdi. Siyasi cürümler çerçevesi dahilinde bırakılmak lâzım gelirken hududu ge- nişletilerek âdi cürümler ashabına da teşmil edilen affı umuminin tatbika- tında da valilerin hususi telâkkileri hayli roller oynamıştır, Van valisi Ali Rıza bey Ermeni siyasi mücrimleri tahliye ettirmemişti. Selânikteki Er- meniler merkezi umumiye gelerek bün- dan şikâyet ettiler. Merkezi umumi- nin teşebbüsile bu mahpusların afdan istifadeleri temin edildi. Bu esnada merkezi umuminin İstan- bula nakli meselesi çıktı. Buna karar verilince on âzadan mürekkeb yeni bir merkezi umumi heyeti intihab olundu: Ahmed Rıza, Talât, Mitat Şükrü, Bolulu Habib, Hayri - Evkaf nazırı ve şeyhislâm olmuştur - beylerle hoca Hafız İbrahim efendi, Gerek vilâyeğ merkezlerinde ve has- saten Üsküb ile Manastırda, gerek Se- lânik kulüblerinde merkezi umumi- nin İstanbula gitmesine muhalif olan- lar pek çoktu. 'Bir müddet sonra Enver bey Berline, Ali Fethi bey Parise, Hafız Hakkı bey Viyanaya ataşemiliter tayin edilmiş- lerdi, Romaya da erkânıharbiye kola» ğası Ali Fuad bey gitmişti. Bu zeva- tm memleketten bu suretle uzaklaş- malarını da pek çokları muvafık gör- ledilince Selânik vilâyet heyeti mer- keziyesi de İttihad ve Terakki matba- ası binasmı - yani Serez otelini « terk ile başka bir binaya nakletti. (Arkası var) a) e El dr am a | BULMACAMIZ ii e ra 2 — Çanukkalede bir muharebe mey- dani, 3 — Arabistanda bir hükümet merke- » Seyrek değil, 4 — Üye - Ahmak, 5 — Evin taksimatı - Topraktan ma- mul küçük boru. 6 — Sevilmiyen bir hayvan. 7 — Enli. 8 — Zadenin yarısı - Lisanın tersi - Aynı, 9 — Saçma sapan, 10 — Zamanın tersi - Sarhoş tabirlerin- den - Bir sayi, Yukarıdan aşağı: 1 — Piyade, 2 — Küpile meşhur bir kasaba - Bit vekilimizin adi. 3 — Ağzın içinde bir âza, 4 — Zeybek - Tahlil, 5 — Kuşun iki yanındaki - Alafranga tütün çubuğu, 8 — İki harf - Dümdüzün yarısı, 7 — Bir çalfı - Az seak. 8 — Tartı Aleti - Bir banka ismi, 9 — Nola - Şüphe, 10— Aynı renk - Ayı kişanerinin tersi, Geçen bulmacamızın halli; Soldan sağa: 1 — Karadeniz, 3 — Alaca, Apaş, 3 — Ham, Kene, 4 — Ay, Bıyık, 5 — Namaz, Şitâ, 6 — Şal, 7 — An, İra, Ne, 8— Kin, Kurak, 9 — Âlem, Yıl, 10 — Çete, Akabe, Kütüphanesi BEYOĞLU TEPEBAŞI, No, 88 Her türlü neşriyat ve siparişler kabul edilir Tarihi Yazan: İskender F. Sertelli KAPTAN PAŞA GELİYOR | Deniz Romanı Tefrika No. 197 Cellâdlar Çatalcada Sinanı bulamayınca, çiftlik Hurşidin boynuna ecel urganını taktılar.. Saray imamı, Sinanla neden uğraşıyor? Kürdizade Abdürrahman efendi daha saraya intisab etmeden ön ce - bir gün Kadırgadaki evinden çi- karken - ayni sokakta küçük bir eve giren Sinan relsl görüyor. Ortalık yeni kararmıştır. Abdürrahman efen- di mahallenin imalıdır, Sinanın gir- diği evi soruşturuyor.. ve tanınmış aşiftelerden birinin bu evde oturdu- ğunu öğreniyor. AAbdürrahman efendi o geceye ka- dar $inanın kim olduğunu tanımı yordu. Böyle kollarını sallıyarak, herkesin gözü önünde yabancı bir eve gelen bu adanın elbette güven- diği bir yer vardı. İmam efendi bir haylidüşündük- ten sonra bekçiyi, mahallenin . ileri gelenlerini ve bir kaç külhanbeyini başına toplıyarak eve baskın yapıyor. Fakat, Sinan henüz soyunmamıştır. Bıçağını çekerek sokağa fırlıyor; — Rezil köpekler, benim buraya niçin geldiğimi anlayıp dinlemeden, bayoğı bir zampara basar gibi, evin önünde neden toplandınız? Diyerek hslkın üzerine yürüyünce, içlerinden bir kaçı: — A.. Sinan rels yabancı değil... Diye bağrışarak çekiliyor İmam da korkudan evine kaçıyor, Sinan imamı peşinden kovalıyor; — Bre hayasız, riyâkâr herif! Bu kadının kocası Venediklilere esir düş- tü. Benim arkadaşımdı. Ben ona yardıma geliyorum, diye bağırıyor. İmam Abdürrahman efendi yaptı- ğına pişman oluyorsa da, mahalleli- ye karşı da mahcub olduğundan Sina» nu tatlılıkla tekrar eve gönderiyor. Gerçi biraz sonra, o evde vaktile alüf- te güruhundan bir kadın oturmuşsa da, bir kaç gün evvel çıkarak, ayni €ve yeni ve namuslu bir kadının ta- şındığı da anlaşılıyor. Fakat, nede olsa, Abdürrahman efendi bu vakayı unutmamıştır. O geceden itibaren Sinana karşı kin bes- lemeğe başlıyor. Abdürrahman efendi şimdi sarayın başimamıdır. Elinde kuvvet var.. Eline Sinandan öc almak fırsatı düştükçe, elbette bu fırsattan istifade edecek.. Ve işte o gün Sultan Murad kendi- sine: — Çatalcadan bir haber var mı? Diye sorduğu zaman, imam efendi cevab veriyor: — Sinan reisi Çatalcalılar himaye ediyormuş, şevketlim! Yarın öbür gün bü kara yılanın oradan da baş kaldır- mıyacağını kim temin edebilir? Padişah, Kürdizadenin bu haberi nereden duyduğunu sormadan: — Bu işi esasından bitirip Sinanı Diyor ve Müftü efendi de: «Küllü muzrun yuktel emri şeri- fince hemen başı vurula ve illâ mem- leket asayişi muhtel ola.» Fetvasmı veriyor, Üçüncü Murad bu fetvayı imzalayıp bir çavuşla Ça- talcaya gönderiyor. Padişahın iradesi Çatalcada sokak sokak, semt semt münadilerle ilân ediliyor. Saraydan gelen çavuşun yanında iki baltacı ve bir cellâd idama memur olduklarından, Sinanı çabuk yakala- mak için halkla temasa giriyor ve 80- Tuşturuyorlar: — Onun başını koparmadan döner- sem, efendimiz benim başımı kopartır. Haydi, onu saklamayın.. Meydana çı- karın! Yoksa sizin de sonunuz fena olur! Diyor. iradesini getiren çavuş biraz kulağı delik bir adamdı, Sinanın vaktile Hadımköyünde bir çiflikte saklanıp yıllarca orada oturduğunu duymuştu. Diyerek baltacılarla birlikte Çi leri dolaşmağa başlamıştı, ve «Sinanı saklıyanın b köy köy dolaşarak ilân ediyo Z Hasan çavuşun yollarda za e köylüler Sinan adlı bir kimse ipa dıklarını söyleyince, baltacılar leri sopalamağa başlıyorlardı, © Köylülerden biri dayak yemi için: — Te şuracıkta görünen çifliki ğınmış bir yabancı var, adam belki odur. ğ Diyip yakasını cellâdın elinden! Tükle sıyırmıştı. Hasan çavuş: «— Sinan reisi saklıyanın boyl vuracağım!» Diyor ve bunu bütün KAŞLI rarlıyordu. Hasan çavuş, cellâd Halil ve İk& tacı ile, köylünün gösterdiği Çi vardı, Çiflik sahibi korkak bir dı. Çok zengindi. Athları gö mallarını ve patasını almağa geld rine zahib olarak: — Ambarlarımın hepsini - diye yalvarmağa başladı - kı lıktan ölürüz, Hasan çavuş ömründe hiç ki merhamet ve şefkat eseri göst miş, katı yürekli bir adamdı. inmeden kamçısını salladı. ve Çi sahibinin ensesinde şaklattı: — Bre melün, biz her şeyi ruz. Anbarlarındaki erzaka ihtij muz yok, Para istersen biz ve nal ğ Çiflik sahibi titriyerek sordu: — O halde ne istiyorsunuz ben Hasan çavuş büsbütün kızdı: — Bakındı şu melüna.. Hâlâ larda olmuyor. Biz Sinan reisin nunu padişahın emrile vurmağâ dik. Eğer onu saklamakta ısrar sen, senin boynunu vuracağız! Ve baltacılara elile işaret ed — Yakalayın şu katil yatağım. Diye bağırdı. Zavallı çilçiyi bir vuruşta yere © virdiler ve dövmeğe başladılar, g Çinik sahibi vaktile Dağıstan si Ferhad paşanın kâhyasıydı. H 'korkaklığı yüzünden - kâhyalığı bederek, babasından kalan çi kilmişti, Ferhad (1) paşa Hurşidi çok di. Eğer © da kendisi gibi ci biraz da enlrika çevirmekte mahif saydı, günün birinde gene kendisi & bi büyük mesnedlere namzed oi$” lirdi, Hurşidi döverlerken, Hasan çü — Bre köpek, neden hakikati dana çıkarmıyorsun? Eski efendim. gözden düştü, Artık güvenecek Kİ sen kalmadı. Haydi, Sinan nerede! söyle. Alimallah şimdi kafanı Tacağım! Diyerek attan yere atladı. Cell” belindeki ipi çekerek: z — Ne diyorsun? dedi - haydi” urganı şu teresin böynuna.. N Hurşid, gökten yıldırım gibi inen” Ani felâket karşısında ne yapacağı! bilmiyordu, Sinanı gerçekten gö tanımış olsaydı, ele vermekte bir kika bile tereddüd etmiyecekti. yapsındı ki, o civarda Sinanın D€ nı duymuş, ne gölgesini görmüş 4 - Fakat, yakayı kurtarmak için * korkak insanın kurtuluş yolu O sarıldığı - iftira silâhına dayandi © (Arkası i (1) Ferhad vaktile ikinci Selimin başısı idi. Bilâhare ufak bir hadistfi yüterek bu hadiseyi bizzat kendisinin. taştırması üzerine cebecibaşılığa edilmişti. Ferhad ondan sonra, 8 mun yeğenini idam etmek üzere izam edildi ve bu İşi muvaffakıyet cerdiği için valde sultanın ütifat veccühünü kazandı, Peçevi, kend bahsederken: «Gün geldi ki, Ferhad: ki hâmilerine emirler vermeğe b kaydile Ferhad paşanın ihtirasjarını İ min için her şeyi ve herkesi kırı gekinmediğini anlatmak ister, Müverrih Âli ise Ferhad paşanın dahıdır. Çünkü kendisini Erzurum Ü terdarlığına tayin ettirmiştir. i

Bu sayıdan diğer sayfalar: