SIZ — Kim bu sinir herif? — Aman «us... Celâl Garler ona... -- Allah Allah... Gözlerim Mii- yor... Fakat tanıyamadım. Dostum kulağıma eğildi: — Kibette tanıyamazsın... Öyle de- İşi ki... «Kiz Celâl; hatırlamıyor mu- Kun? beyefendi Gözlerim faltaşı gibi açıldı; — O ha?... O ha?... — Sus rca ederim... Kalk... Ken- | disine doğru yürü... Hürmetle selâm | Yer... Eteğini öpecek gibi eğil ve eli- | Mİ öyle sık... — Haydi oradan sen de... Benim- le alay mu ediyorsun? — Belki mübalâğa ettim, karike- tür haline gelirdim fikrimi... Fakat doğru söylüyorum: Bozma, rica ede- zim, şöyle terbiyelice selâm ver... Zi- Ta, kasabamızın en itibarlı vatan- daşlarındandır! Arkadaşımın tavsiyesini yerine ge- tirdim Bu soluk sarı saçlı, sinekkaydı traşlı, pembe tenli, mavi gözlü erke- ğin, nahif kemikli ince elini sıktım. Hatırımı sordum. O da çıngırak kalı- kahalarile lüzumlu lüzumsuz güle- Yek, gevrek, cilveli sesile mukabelede bulundu; | — Bunca zamandır kasabamıza miz... Hep sizi anarız... Pek te severiz... - gibi basmakalıp | Gümlelerini dinlerken, şunu da far- kediyordum $i, bütün hemşerileri Bamna konuşuyor; &deta onlerm mümessili kesilmiş. Halbuki, Kız Celâl... Adiy'e, saniylel Tâkavlel... Bu neişti böyle... Palabıyıkları arma kadar uzanan babayiğit tavırlı erkekler, onun karşısında el- Pençe! Kahvede atıyor, tutuyor sizinkişi: — Gebertmeli keratayı... Böylele- kafalarını ezmeli Merzuuna dikkat edemediğim! bir e şir a hikâyeleri anlatı- De. & etrafında çember olanlar, diye, Ahfeşin keçisi gibi, kafa” | Doya ayıp duruyorlar habret kumun masasında başbaşaydık: ör Nedir bu değişiklik kuzum? - de a <Kiz Celâl büyük bir mevkie seçildi? Ole; Seği m hir servete kondu da aşlarına büyü r ça üyük bir iyilik mi — O'da değil... Fakat bilirsin ki, iin hel ve vakti yerinde bir aile pm râdiydi. Yalnız çocukluğun- > ap #inirine dokunurdu. > üviyetinde bu kadın Balli herkesin sinirine dokündüğü » * bâriz bir ahlâksızlığı kaydedil- Retro e - ondan herkes - Fakat sonra, haya- bir İŞ yaptı. İtibarına kavuştu! hk Ne gibi bir iş... Bir kahraman- Dostum güldü; — Kahramanlık!!... Öyle telâkki az, Tr... Fakat burada anlatı me kes muhavereyi... Celâlin a ağ dinliyelim, yahut din Yapalım... So; başbaşa, alınca hikâye ederim. ğe | . / Başka bir çün sö buhüyazaı gün Söğüllü kahvede koyuldu » karşılıklı nargile içmeğe | ia te Öğle vakti, ortak ten- | « İhtiyar ve sağır kaliveciden | İnat meydanda kimse yoktu. Bü | tan istifade ederek dostuma me ettiğin aş elat 22 mecerayi sordum; oda | | a Yorsun Ki, Celâl ne yaptıysa da bir | > bei tesis edemedi. Henüz €ktebde iken, arkadaşları ona | ez ismi taktılar: Kiz... İ Ya şün; Ku Bu mahlük hakiki | Olunca, efkâri umum K sevimli telâkki eder... 7 da kız intibamı vremek!... da yı, menfuru bir şahsiyet halin. dü ek için kâfidir... Hele okka m dirhem erkeklerin doğup ğı Türkiyede bu gibiler aslâ | Ticaretle meşguldü, gemisini yü MACERA NUVEL Celâlin macerası sevilmez... «Kahbe! - erd! farkları, | iki cinsiyet arasındaki farkı göster- mez; bu gibileri ayırd için konulmuş- | tur, Eskilerin «süreti siretine akset. | miş!» diye bir tabirleri vardır. Yaşı büyüdükçe, bu Celâlde da ayni ak' bet belirdi: Herkesten istiskel göre gö re, huyunda bir sansar sinsiliği pey- dalandı. Garplllerin sinik dediği karakter... Çağınır mmsın, yılışır; ko- yar mısın, yaltaklanır; iter, söversin, şakaya nlir... Ona Jağabeyciğim», bu- na <bey dayı İşlerini yürütür... Nü- fuz sahibi insanlar da, sırf bu passif ahlâkından dolayı ona işler verirler. İşle sen kasabamıza İlk çelişin de onu bu vaziyette buldun. Fakat ozamandan bu zamana... Ne değişiklik, görüyorsun... Sebebini anlatayım: Celâl katil olduğu için, hem de ka- tillerin en müdhişlerinden olduğu içi bu mertebeye ulaştı. Şaşma... Bu, kötü bir ananemiz- dir... Kahramanın cemiyetimizde na- sl itibarlı mevkii varsa, büyük hey- dudların, katilleğin, hırsızlann da öyledir... Beşerin eski zaafı: Allah, melek, Peygamber, hâvart, âziz bir tarafta, fik cenalunın büyük ve muh- | terem şahsiyetleri... Fakat diğer ta- rafda da: İbiisi, küçük şeytanlar, cinler, zebaniler... Bunların fenalık işledikleri şayidir; kendilerine karşı da ürperti le karışık hürmet duya- nız... Şayed Âdem babamızı cennet- ten koğduran İblis, bir gün bir top- lantıda karşımıza zülmünün bütün ihtişamile dikilse, içimizden kaç ki- şi: Yıkıl oradan habis! - demek «cesa- reti medeniyes sini, «salâbeti ahlâki. ye» sini gösterir?... Belki içimizden besmele çekenler, salavat getirenler bulunur; fakat yüz yüze konuşurken takdirkâr bir mü- ralliktir tuttururuz... İblis hazretleri... Buyurun baş- köşeye... Yok olmadı vallahi... Daha yukarı... Rica ederim, mahcub edi- yorsunuz... Zatı âsilânenizin menki- belerinizi öteden beri hayranlıkla dinlemişizdir.. O ne zekâdır sizdeki, O ne ateşin hilkattır, o, ne meydan ©- kumadır| - diye bir takım dalkavuk- Tukları sıralarız... Bununla kendimize şahsen ve ce- miyetimize ne fenalıklar ettiğimizi unutarek... İşle bu kız Celâl meselesinde de ayni vaziyet... Şu kasabanın insan- ları başbaşa vererek ve aklı selimle düşünerek hareket etselerdi, onu de- gil böyle başköşeye geçirmek hattâ linç etmeleri lâzım gelirdi. Kız Celâlin cinayetini anlatayım sana... Kahbece cinayetini! Bilmem haberin var mı? İyi kalb- U bir hemşiresi vardı: Ablası... İsmi | Mebruke hanım... Rüştiyeyi bitir- mişti... Mükemmel ev hanımı... Her-/ kes kendisini sever... Fakat hiç bir talib çıkmaz... | Çirkin miydi?... Hayır, denemez... | Belli başlı hiç bir kusuru yoktu. BİL akis, meziyeti tarafı, (söylediğim gibi, daba ağır besiyor... Fakat bir lekesi vardı: Müdhiş bir leke... Kardeşi... Kiz Celâl... Hangi kasabalı - velev daha aşağı bir servet seviyesinde olsun - Kız Ce- lâlin evine yerleşmek, onun eniştesi, en yâkın akrabası olmak ister? Bütün hayatınca artık, bu hacaleti çek, dur... Hülâsa o hassas, o aşka müstak kızcağız, evde kocamak, ömrünün sonuna kadar evlenmekten mahrum kalmak mevkiine düştü... Avunmak için mütemadiyen man okuyor, içleniyor, dur Nihayet, kader bi xa bir İstanbullu düşürdü, Büyük bir şirketin mümessili olarak geldi, yer- leşi... Bekâr adam yalnız, mel, re dolaşıp dururken, hangi tesadüf, önüne Mebri den mi görmüş, işarı kakta geçerken biribirl “ le bakıp mı anlaşmışlar; araya bir meyaneci koca karı girmiş de onun vasıtasile randevü mü vermişler? Her ne hal ise, anlaşmışlar, kaynaş- mışlar, buluşmuşlar ve buluşmakta- da devam etmişler... 'le Küçük kasabalarda bu gibi hâdiseler gözden kaçar mı hiç?... Derhal bir dedikodu... Kadınlar &- rasında f:skos derken, rivayetler kalı-| velere kadar intikal etli... — Eh, tabii, elbiliyetini belli etti: Kız Celâlin kardeşi... fazakâr memlekette hiç hoş görün- mez... Buna rağmen ben: — Bırakın efendirn... Şu İstanbul- | Ta alır kızı belki... Rızkına mani ol- mıyalım... Zira onda kayın birader şöyleymiş, böyleymiş düşüncesi yok... Büyük şehirlerin halkında bu kaygı- lar silinir... Yakında başka yere ta- yin eğilir; alır, götürür! - dedimse de dinletemedim. Bir köpürme... Bir homurdanma... Nedemekmiş?.. Kasabadan bir kız böy- le şeyler yapsın!... O Ane kadar Meb- rükesiği hiç te benimsemiyen, hattâ İ bir nevi düşman sayan insanlar der- hal namusunun bekçisi kesildiler. Neticede lâf döndü dolaştı Kız Ce- ! lâlin kulağına da gitt. .— Kardeşine terbiyesini gizi - dediler, Celâl hayatında ilk defa celâllendi: yerece- olarak” İstanbullu ile birleşip sevişiyorlardı — Ne demek? Size ne oluyor? — Kasabanın namusu bel — O size düşmez. — Vay! Kime düşermiş? — Bana... — Etme yahu... — Görürsünüz... Bu muheavere, kehvede açıktan #- Çığa cereyan etti... Herkes alay edi- yordu: — Nerede sende o damar be... Öy- Ie işler, babeyiğitlerin işi... Ve ilk defa olarak, Celâl - bukadar. tahkirlere, tazyiklere boyun eğmeği İkinci bir tabist haline getiren © sansar - aslan (kesildi. Kükremeğe başladı: — Siz beni ne sanıyorsunuz be... Ve iki tiç gün ortalıktan kaybol. du... Civarda at hirsizhğile meşhur bir köy vardır, oraya gitmiş dediler. Hiç unutmam bir akşamdı... Ka- gelmişti... Hemen kekler seyre gittik... BL — Hep buradayız... yok! - dedi, Başka biri: — Onun da nerede bulunduğu İ meçhul değil! - diye kinayeli bir 1⣠| uçurdu. İstanbullu | Kız Celi, anlaşılmaz “cümlelerle homurdandı. Ömründe ilk defa olarak, etrafına haşin bir nazar attı... Öyle ki, alayla- rın ardı kesildi. Tam tiyatronun yarısındaydık.. İçeriye biri girdi: — Cinayet! - diye haykırdı. - Katil var, katil... Şalr Yusuf Ziyanın «Binnaz» isimli manzum piyesi «Cihan yandı Binnaz» karşı alâka, hakiki dram zuhur edin- ce sıfıra indi, Hürye... Herkes ayağa kalktı. — Nerede?., Geçmiş?.. Kimi vurmuş» 1ar? . — Celâl beyin kardeşini... Mebruke hanımı... — Ne zaman?, — Şimdi! Hepimiz Celâle döndük... O, yanımızdaydı, Herkes görmüştü... Şahittik! — Orospu! - diye biz yerlilere işitti- Tecek şekilde homurdandı. - Cezasını buldu, nihayet... * Ve hepimize: ği «— İşte bu işi ben yaptım!» kanaa- tini verdi, Sonra, bir sıçrayışta jandarma ku- mandanmnın yanına gitti: — Ah... Birle!k sevgili hemişremi öl- dürmüşler... Ocağımı yıktılar... Katli bulunuz beyefendi... Tahkikat şunu gösteriyordu: Meç- hul bir şahıs, ağaca tırmanmış, seviş- mekte olan çift üzerine tabancayla ateş etmiş. Kız kalbinden vurularak hemen oracıkta ölmi Hükümetin nabzını bilen Celâl, ifa- | desinde: — Kimbilir kim kıskanmıştır... - di- yordu. - Hemşiremin ahlâkı bozulduğu | bu İstanbulluyu evimize kabul edişin- den anlaşılıyor... Herhalde Mebrüke başkalarına karşı da ayni müsamahayı gösteriyordu... Kimler olduğunu bilmi- yorum amma, bu cinayet, bize o inti- bal bıraktı... Tabii, ortada diğer bir âşık yoktu. Fakat tahkikat o sahada yürüdüğü için iz karıştı ve katil yakalanamadı. Kasabalı ise biliyordu: Celâl para ile bir at hırsızını tutmuş, bu işl ona yaptırmış... Fakat Kasaba da zaten sakim bir âdet vardı: İ Bey, ağa, efendi sınıfı, intikamını | bizzat almaz, uşak makulesi birine yap- tırır... Kahramanlık gene” Kendisine kalır... Uşak yakalanırsa hapiste, bey ona bakar... Düello âdetiri fena görürüz, azizim.. Fakat o bile, bu kötü teamülün yanın- da zemzemle yıkanmış gibi mükem- meldir: Arkadan vurdurmak... Kancıkcası- na... Kız Celâl, kahbeliğinin en parlak numarasını yapmıştı... Fakat görüyor- sun işte neticeyi... Kahraman oldu te- bayiğit geçiniyor! Belki, buna erişmek, kendini temiz- lemek için zavallı kızın kanına gir- di... Sen, muharrirsin azizim; bu içtima hastalığa parmağını değdir; yezl.. Kan davasi gibi frengi gibi, rüşvet belâsı gibi mücadele edilecek Afetler arasında bu da vardır: Cinayet işleyenlerin cemiyette men- fur gi meyip, bilâkis, rütbeli bir ib- Mis telâkki edilmesi, habasetinin va- himliği nisbetinde itibare nall ol- ması... (Vâ - Nü) İzmitte Şark Pazarı Sadeddin Ymm Tenrbeked Kocaeli vilâyeti mektep kitapları satış yer. Her nevi kırtasiye çeşitleri, İĞ) Nauman dikiş ve yanı makineleri, Ko- İ) dak fotograf makine ve İevazımı saire bulunür. Bursada ( Akşam ) ın satış yeri «AKŞAM» gazetesi ve «AKŞAM neş- riyatır Bursada münhasıran Atatürk caddesi Okullar Pazarında satılmak- | Balinde oynanıyordu: Hayali drama | Mâlüm ya, böyle şeyler bu muha- Tes... Eski kötü adını unutturdu, ba- | 12 Nisan Sah İstanbul Öğle neşriyatı: 1230: Plâ Ie Türk musikisi 1250: Havadis, 18 Piğkla Türk musikisi, 1330: Muhtelif plük meşriyatı, 14: SON. Akşam neşriyatı; 17: dersi: Üniversiteden nakl Borkurt, İnkilâb tarim Mahmud Esad Konferans: Beyoğlu Halkevi namıns Ah- med Hamdi Başar (Buhranlar), 1955: Borsa haberleri, 20: Vedia Rıza vo ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve Karakuş ve arkadaşları taratın- dan Türk musikisi ve halk şarkıları, (Sant ayar), 7145: ORKESTRA: 1 - Veber: İ ler ve ertesi günün programı, 23 SON, Ankara — Öğle neşriyatı: 1230: Karı- İ şık plâk neşriyatı, 1250: Pik: Türk mu- sikisi ve halk şarkıları, 18.15: Dahili ve harici haberler. Akşam neşriyat 1830: Plâkla dans musikisi, 1015; 'Türk musikisi ve Kalk şarkıları (Hikmet Rıza ve arkadaşları), 30: Bast ayarı ve arapça neşriyat, 20,15: Keman 8olo (Necdet Atak), 20,30: Plâkla dans musikisi, 21: Konfersns dOperatör e Pek), 21,15: Slidyo salon orkes- 4 - Max Bruch* Kol Nidrel, 5 - C. Morena: Gulntestenzen, 22: Ajans haberleri, 2215: Yarınki program. Avrupa istasyonları Sant Wide Berlin 2010 da salon muzikası — Frankf. 20,10 da dans muzikası — Kö- nigsberg 20,10 da hafif muzika —Lelpzig 20,10 da askeri muzlka — Athlone 20 d6 2040 da keman Budapeşla «Hinfis operası — Budapeşte 1 2005 de radyo Orkestrası Bükreş 2035 de &enfon. konser — Hilversum 20 de hafif muzikaya devam — Kowno 2030 dn konser — Londra 2030 da piys- no konseri — Monte Ceneri 20,15 de eğ- Jenceli muzika — North - Region 2030da viyolonsel konseri — Oslo — 2015 de &peret havaları — Paris 20,15 de tembal Konseri — Reval 20 de Macar havaları — Bofya 2y,i5de salan muzlkası — Rad.Tov İ donse 20,15de operet havaları — Varşova 2040 da keman. Saat ?ide Deutsch. 8. 21,10 da radyo orkestrası — Prankf. 31 de darsa devam — Hambg. 21,10 da keman ve orkestra — Kolonya 2130 den 1 e kadar dans göcesi — Kö- nigeberg 21 do gonikar öpereti Leipzig 2i de askeri muzikaya devam — Viyana 71 de vaisler ve opera havtları— Athlone 21 de konser — Belgrad 2130da akşanı muzikası — Brüksel 2i de hafif muzika — Budapeşte 2i de operaya de- Yam, — Budapeşte II 21 de konsere de- vam — Droltviç 2! de radyo orkestra- sı — Florans 2130 da orkesira könseri — Helsingfors 21 de orkestra oOkenseri — Hilversum I 2115 de piyano Konseri — Kopenhag 2145 de orkestra konseri — Lüksemburg 2130 da konser — iyon 21,45 de konser — Ostrovo 21,85 de Sa- İon muzikası — Oslo 21,05 de gece mu- zkas: — Paris P. T. T. 2130 da «Gerolsteip Grandüşesis opereti — Prag 3155 de Holinda muzikası — Revsl 2i de Macar kayaları — Strasburz 2130 da «Bohem. operası — Varşova 21,10 da Eski Hesabı operası, Saat 22 de Berlin 22 de hafif mwsika — Hamburg ,22 de dans havaları — Kolonya 22 de dansa devam — Königeberg 22de operete devam — Münih -22 de akşam konseri — Stuutg. ve Deutschi 8. 2? de kansık konser — Brüksel 22,15 de hafif muzi ka Brüksel II 22 de orkestra konse- Ti — Budapeşte 22 de operaya devam — Bükreş 22445 de Rumen orkestrası — Hel- #inglors 22,10 da dans — Kopenhag 22 de konsere devam — Kovno 2255 de kon- ser — Lyubllana 2210 da radyo orkes- trası — Londra 22 de Btutip. dan nakli — Milâno 22de Kleopatra: operası -— Paris P. T. T. 22 de operete devam — Prag 22 de Holânda muzikasına devam — Rigr 2215 de opera havaları — Roman 72 de Stutig.dan nakli — Sofya 2215de muzika — Strasburg 22 de operaya de- vam — Varşova 22 de operaya devam Sast 23 de Dentschi. 5. 2330 da salon müzika- m — Frankf, 2330 da dans — Kolonya 23 de dansa devam — Münih 2325de İ hafıf muzika ve dans — Stutir. 2335 de orkestra. konseri — Viyana 2330 da dans muzikası — Diğer Alman istasyonları len naklen 2330 de dans ve eğ- Tence muzlkası — Budap. 23 de operaya devam — Bükreş 73 de Rümen orkestra- sına devam — Kopenhag 2325 de Rus belet muzikası — Londra 23,28 de dans — Milâno 23 de operaya devam — Oslo 23,15 de konser Roma 23 de piyano * konseri — Sottens 23 de Mozartın eser- leri — Strasburg 23 de operaya devam — Rad. Toulonse 2330 da İngiliz muzika- si — Varşova 23 de operaya devam Sant 24 den itibaren Deulachi, 8. 24 de piyana konseri — Diğer Alman istasyonları 1 e kadar dans eğlence muzikasına devam — Buda- çigan muzikası — Droitviş İ Mide dans — Florans 28 de dansa de- vam — Kopenhag 2415d: dene — Rad. Paris 24 de galor murikasına devam Roma 2415 de dans — Sirasbg, 24 de operaya devam — Frakf. ve Stutig. 1 den 3e kadar gece konseri 13 Nisan 838 Perşembe İ ve İ Deşte 24de tadır. «AKŞAM». abonelerine husus! tensilât yapılır. Sahibi Bay Esada müracaat, İstanbul — Öğle neşriyatı; 1240: Plâk- Ta 'Türk musikisi, 1250: Havadin, 1305: Plâkle Türk musikisi, 1330: Binnteliğ plâk neşriyatı, 14: SON.