Ni Riki"zaman in- sânlam bizden dihek kuvvetli, dah gürbüz, dll iriyarı, da- hâ üzun boylu idilef ve bizden daha çok yaşarlardı, Hüyıt; bu iddia yanlışlır Birküç asır önceki Msanlar, belki bizden dâha gürbüz, dâha'iriyarı, da- kü üzün boyluydular, fikdt o zanıan- Yar sıhhati k denen şey yoktu, döktörlük yoktu, insanların * ekserisi genç Yaşta ölüyordu. Yeni yapılan bir istatistiğe göre ev- Vel zamanda vasati ömür on sekiz se- höydi. İki yüz sene evvöl yirmi dokuz, otuz iki, 1825 de otuğ'yedi, 1911 de kırk altı yaş vasati ömürdü. Bugünse vasatt ömür ölli senedir. Bizim evvel zamandaki insanlardan çok daha uzun ömürlü olduğuruuz muhakkaktır, Bilmecemizi halledenler | ğll, bir senede kaç gün vardır. diyorum. — Pazartesi, salı, çarşamba, perşem- be, cuma, cumartesi, pazar; ben bun- lardan başka. gün olduğunu bilmiyo- Büyük annelerimiz, uykumuz gelin- ce bizi beşiğe yatırırlar, beşiğin ucuna bir ip bağlarlar, ipi ayaklarının baş | parmağına ilmiklerler, bir taraftan ço- rap örüp, bir taraftan da ayaklarını oynatarak beşiği sallarlar: — Uyusun da büyüsün ninntl. Diye bizi uyuturlardı. Bu âdet bu- gün hâlâ Hindistanda vardır. Ancak beşikler, bizim bildiğimiz, gördüğü- “müz şekilde değildir. i > Rüyası çıkmış Zengin bir İtal- ğ yanı korkunç bit İk rüya görmüş:110 1) yaşma bastığı gün ölecek!.. İnsan yirmi yaşında iken, böyle bir rüya görse güler ve hattâ belki de sevinir ., Fakat yüz yaşına birkaç günü kalan bir ihtiyar böyle bir rüya görürse $i- kılır... Aşağı yukarı herkes, yüz yaşın- dan fazla yaşayacağına kan! olup te- seli bulur, Zengin İtalyan gördüğü rüya Üze- rine hazırlıklara başlamış, Mezarını, tabutunu yaptırmış... Yüz yaşına bastığı gün, erken uyan- muş, bir arkadaşını ziyarete gitmiş. Ha» va güzel ve güneşli imiş, Böyle güzel bir havada ölmek yatık değil mi?, Arkadaşının evine girmiş ve Dak keçileri, yeryüzünün en ürkek mahlüklarıdır. Üstelik deen hızlı koşan hayvanlardır. Bir fotoğrafçı için bu yabani keçilerin resmini çekebil- mek muvaffakıyettir. Bir fotoğrafçı, günlerce uğruştıktan sonra gölgele- rinden ürkerek kaçan dört dağ keçlsi- Resmini gördüğünüz geminin adı «Ada İradalıdır. 1872 de yapılmıştır. O tarihte sefer yaparken Bahrimu- hitte tutuştu, mürettebatı gemiden çıktı, Gemi bir hayli yandıktan son- ra battı. Geminin enkazını kaplan Tayere satlılar, Kaptan gemiyi tamir etti, 48 sene daha kullandı. Bu gemi 61 sene evvel gene deniz ortasında terkedildi. Biri gemiye sahip çıktı. Bügün hâlâ «Brötanya» adile açık denizlerde sefer etmektedir. Yaman macera Vaka, bir ihti- 11 esnasında Mek. “5 Vİ sikada (o cereyan AZ eder, Âsilerin reisi Zabata bir gün bir boğazda düş- EE man kuvvetlerile karşılaşıyor. Adam- lar, yalçın dağın eteğinde aç kalmış- lar... Fakat âsilerin relsini görünce, hemen mitralyöze sarıldılar, Zabata atını mahmuzladı, ilerledi, ilmekli ipini havaya savurdu, ilmek mitral Geri döndü ayni suretle düşman elin- deki ikinci mitralyözü de aldı İki Neclâ 22 Kânunusani 1938 Fransız mü - hendisleri son zamanlarda &i- o yah ışık tecrü- beleri yapıyor- lar, Siyah ışık ültreviole Şu- alarile göze gö- Tünmeden aksöden W flüoriyeti olan cisim! ları aydınlatır. Bir odada flüoriyeti olan eşyalar varsa, bu e ışık aksetti kırmızı, sarı, yeşil renklerle aydınlı» nır. Fransız tiyatroda dekor Ş: lar. Sahneye muhtelif renkte eşya kaya- cak yerde flüoriyeti olan boyalaris boyanmış eşya koyacaklar, sahnede ık yakmıyacaklar, perde açılınca, sahneye siyah ışık aksettirecekler ve bu suretle dekor kurmuş olacaklar, ri, bu'usul İle, a uğraşıyor- |Bilmecemizi halledenler Verdan Misal Öğretmen ço- cuklara, mutlâm 2 kıyet, meşrnti- yet cümhuriyet ve diktatörlü- ğün ne demek olduğunu anlat- tıktan oOsonra Afacana sordu: — Bana diktatörlükten misal getir, — Mussolini, Hitler, kaynana, tram- vay ve elektrik şirketleri... Profesör Piccard 17.000 metre hav Birkaç gün evvel, profesör Piccard, yeni icad ettiği bir Aletle, denizin 9000 metre derinliklerine ineceğini bildir- a DE ŞER yanl YE asl r. 9000 metre derinliklere inmek mü- him bir hâdisedir. Bildiğimiz dalgıç- lar ancak 50 metre derinliğe inebili- yor, denizaltı gemilerinin inebildik. eri derinlik de ancak 114 metredir. Bugüne kadar denizin en derin yerine inen Amerikalı profesör Wi- Ham Beebe'dir. 1935 de 925 metreye kadar inmiştir. Protesörün âleti, 1 metre 40 kut. runda, 2.250 kilo ağırlığında çelik bir toptu. Bir kilometre uzunluğunda çe- lik bir telle bir vapura bağlanmıştı. İçinde telefonu da vardı, bu suretle vapurla konuşuluyordu. mizi ışık ancak 30 metreye kadar nü- fuz ediyor. Daha derinlere akseden a yp, yep nür. Biraz daha derinlerde sarı ve porta- kal renkleri de kayboluyor, renk ko- yu yeşil oluyor. Daha derinlerde yeşil, arkadan mavi ve eflâtun yok oluyor... 200 metre derinliklerden sonra yâr şıyan balıkların hepsi ışıklıdır. Profesör 925 metreye gelip konduk- 7 İnsan denizin on metre derinliğia8 indi miydi, tazyik her santimetre ka- rede bir kilo artar. Profesör Beebe, 925 metrede; ber santimetre karede 90 kilo tazyik «- tında bulunuyordu. Profesör Piccar- dın, 9000 metrede bulunacağı tazyiki hesap ediniz. Piccard, bu derece tazyike dayana- cak bir âlet yapacağını söylüyor. aya çıkmıştı, şimdi de... Profesör Piccard henüz âletinin şeklini göstermemiş, plânı hakkında malümat vermemiştir. Fakat bu öle- tin de, profesör Beebeln âletine'ben- ziyen bir top olacağı tahmin ediliyor. Ancak, hiç bir yere merbut olmıya- caktır. Profesör Piccardın &leti, top şeklinde bir denizaltı gemisi olacaklır. Profesör Piccard bu muazzam top şeklinde denizaltı gemisini inşa ede- bilmek için yeryüzünün bütün natu- ralist, zooloji müesseselerinden yardım. istiyecektir. Profesör Piccard nasıl 17,000 met- reye yükseldiği hava balonunu ken- di imal ettiyse, bu denizaltı balonu- nu da kendisi yapacaktır.