11 Eylül 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

11 Eylül 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 8 e — SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ Yazan: SULEYMAN KÂNI Çırağan sarayına su yollarından nasıl gidilirdi ? lâsa teşebbüs edenlerden hükümetçe elde edi ilenlerin mahkümiyetleri 1295 zil- kadesinde ilân edilmiştir. Bundan da cemiyetin sekiz, dakuz ay giz- ice çalıştığı anlaşılır. Ali Suavi vakasile (17 emazi- yülevvel 1295) bu malıkümiyet ilânı arasında üç buçuk ay kadar Bu son teşebbüste Ali Suavi va- kasile de alâkadar bir kaç kişi mahkümiyete uğramışlardır. Bu da ikinci Çırağan vakasının ilk Ali Suavi vakasından muahhar oldu- gunun en kati delilidi Acaba Kleanti, Ali Şefkati ve arkadaşları Ali Suavi ile de bera- ber çalışmışlardı da © teşebbüs muvaffak olmayınca gayretleri, cüretleri kırılmıyarak gene gaye- lerine vüsul için bir teşeb- büste daha mı bulunmuşlardı? Yoksa bunlarınki başlı başına ve Suavininki ile hiç alâkası ve ir. batı olmıyan bir teşebbüs mü idi? Bu nokta hâlâ karanlıktır. ikinci Çırağan vakasında böyle müphem ve mestur kalmış birçok noktalar bulunduğunu düşünerek bunları mümkün olduğu kadar ta: mike ihtiyaç hissettim, Bunun için. Sultan Murat dairesi hakkında hususi malümat sahibi olacakla- rına ihtimal verdiğim bazı zevata müracaat eyledim, “Abdülkamidin berber başisi Hüsnü beyin üvey oğlu matbuat mümeyyizliğinden mütekait Şem- seltin bey ile (geçende vefat et- ) gene Hüsnü beyin yeğeni ve Didon Arif beyin oğlu muzıka- dan mütekait Cafer beyin bu bap- ta verdikleri izahatı birleştirerek aşağıya kaydeyliyorum: (Nakşifent kalfa Sultan Murat dairesinden altınla dolu bir çanta le çıkmıştı. Kalfa iptida zevcesi Tarandil hanım Sultan Murat dı iresinden çıkmış olan Aksarayda sakin Nuri beyin hanesine gitmiş- ti, Sonra gene haremi Sultan Mu- rat dairesinden çıkma Cenanıyar hanımın zevci berber başı Hüsr Serencebey yokuşunda ima camii kurbunda kirala- dığı bir eve gecti. Nakşifent kalfa Cananiyar hı nımın sarayda kalfası olmasile ayli müddet burada misafir kal- dı; yanında bir de halayık var idi Sultan Muradın validesi *oğlu- nu saltanata nail etmek için oku- yucular, üfürükçüler ile münase- betini hiç kesmezdi. Aşağıda anlatılacak şu yolla rından veya bir iş vebilesile Sul. tan Murat dairesinden harice çi kabilenler Nakşifent kalfaya Sul- tan Muradın giydiği çamaşırları, gömlekleri getirirler, Nakçifent te bunları emniyet ettiği «duası mi €ssir» efendilere okutturur, ayni vasıtalar ile valide sultana iade eylerdi Kavakta dabaghanede (baldıri kara) denilen bir Hintli vardı. Nekşifent kalfa bunu berber b: Hüsnü beyin evine getirtir, orada # Teronme, iktibas hakla mahfuzdur Şetkati efendi Sultan © Muradın çamaşırlarını okuttururdu. Sultan Muradı yeniden iclâsa çalışan cemiyete dahil olan maliye kâtiplerinden Muhtar bey de Se- rencebey yokuşunda bir eve nak- etmişti Hintli baldırı kara bazan Muh- tar beyin evine de giderek oradan Çırağan sarayına eder, üflerdi! Hüsnü beyin oğlu tahrirati ha- doğru nefes riciye kâtiplerinden ve ahrardan Tevfik bey de cemiyete dahil ol. muştur. Cemiyet âzasının içtimalari bi kaç defa Cenanıyar hanımın eyin- de vaki oldu. Bu cemiyete (Klean- (Haçopulo) dahi dahil td. Kılıç Ali camiini geçtikten son- ra Enver paşa konağına doğru il su yolu bacası vardır. Zevcesi şehzade Salâhaddin efendi validesinin kız kardeşi olan doktor Emin paşa konağının kar. bet eden su yolu baca- Sindan girilerek Çırağanla müna- sebette bulunulacaktı. Muhtar bey bir su yolcu elde etti. (Cafer bey bu su yolcunun adı Mehmet veya Ali olacağını söyle. miştir. Fakat bu işten mahküm olan iki su yolcunun adları Ahmet ve İsmaildir.) Emin paşa konağının karşısın. daki menfezden Hüsnü beyin oğ- lu Tevfik bey, Ali bey - Ali Şef- kali bey - bir kaç defalar girip gıktılar. (Cafer bey Namık Kemal beyin 'de bu su yolundan Çırağana girdi. Zini işittiğini söylemiş ise de Ke- mal beyin bu eemiyetle bir alâkasi olduğuna dair hiç bir yoktur.) Su yolları bir adam boyunda ge- nişçe lâğımlardır. İçinde müşkü. lâtsız yürünebilir. Buradan giri- lince Çırağan sarayında hamam ile bahçe arasında denize giden im bacasından çıkılabilirdi. O zaman içerideki bekçiler ve ağalar daha değiştirilmemiş oldu. undan bunlar Sultan Murada sa- dakatle hizmet ederlerdi. Berber başı Hüsnü beyin hane- sinden Çırağan sarayın. binek taşı görülürdü. Su yolundan Çıra- ğana gitmek üzere birisi bacadan gireceği sırada Hüsnü beyin hane- AKŞAM Tetrika No. 352 sinde evvelce kararlaşmiş şekilde pencereye havlular asılarak Çıra- ğana haber verilir, oradan işare- #in anlaşıldığı cevabı gene muay: retle alınınca su yoluna gir Berber başi Hüsnü beyin evine gir çömelme bsi yemi Cenanıyar hanım hükümetin. şüphesini celbetmek ihtimalini dü- şündü. Bunun üzerine Nakşifent kalfa yanındaki cariye ile gene © civarda diğer bir ev kiraladı. Bum- dan sonra cemiyetin içtimaları hep bu evde yapıldı. Nakşifent çantasındaki para ile icabında kalabalıkla iş görecek adamlar yazmağa da çalışıyor, bunlara beşer lira veriyordu. gün Üsküdardaki köprülü konak sahibi Abdülâzizin baş mabeyin- cisi Hafız Mehmet beyin Tem ağasına misafirete gitti, Ora- da bir uşak yanında gi ir ha- çantasına anahtar uydurdu; pa- raları çaldı Nakşifent kalfa da bundan sonra parasızlıkla şaşırdı, kaldı. Berber başı Hüsnü beyin oğlu Tevfik bey - Namık Kemal bey- den - aldığı evrakı su yolu tariki- | le Çırağana isal “ederdi. Tevfik | bey becerikli ve cevval, ateşli bir | genç Cemiyet tarafından Sultan Mu- Tat lehine tanzim olunan beyan- mameleri de Fatihte o yapıştır. mışlı, Cemiyete dahil olan kavâs başı Mustafa ağanın oğlu Tevfik efendi ile birlikte geceleyin . Be. şiktaş müvakkithanesi önünde be- yanname yapışırırken kavasbaşi zade yakalandı. Hüsnü beyzade Tevfik bey kaçıp kurtulmağa mu- vaffak oldu. Bu kavasbaşı zade Tevfik efen- di de şehzadeliği hengâmında Sul- tan Murada intisap etmiş idi; çal gı çalarak Sultan Muradı eğlendi- rirdi. Cemiyetin diğer âzası hükümet şe yakalanınca Avnullahül Kâzı- minin babası ve Sultan Muradın. ikinci Hacı Hüseyin Hüsnü bey ile Muhtar bey divanı harpte (bu işi biz tertip ettik) dediler, Arnavut Cihannüma | imamı imam Ali efendi nın berberbaşı Hüsnü beyin evin- de bulunduğunu hükümete haber vermesi üzerine Hüsnü beyin ha- nesi arandı ise de kalfa bulunama- dı. Ancak Hüsnü bey tevkif edil. di) (Arkası var) | İlân tarifesi Sahife Kuruş) 1 Sanlim © 400 2 250 SY ad 25 > 100 İç sahifelerde. > 80 Son ilân sahifelerinde » 30 Gazetemizde. neşredilecek ilâncılık. kollehti şirke Ankara caddesi, Kahraman zade han, Tel, 20094-20095 —— Tofrika No. 8 Yani ben dünyaya geldim. Bu ço- gok pek nazlı, pek şimarık, pek soğuk bir surette büyütüldü. Her halde, annem babamın bütün ka- bırlarına hiç ağzını açmadan kat- landı, Hatâ onun metreslerile bi- le konuştu, onları evine çağırdı. Ve kendisi babama hiç söz getir- medi. Annemin halinde de büyük bir kibarlık göze çarpar. Çok elması sevmezdi. Fakat taktığı elmaslar kraliçelere | lâyıktı.. Konuşması hoş olmakla beraber, mevzuları ile, biraz can sıkardı, Otuzundan sonra çok zayıflamıştı. Boyu da- ha uzun profilden burnu bütün bütün buyuyordu. görünü Annem güzel piyano da çalardı. Aldığı alafranga terbiyeye rağmen. sofuluktan ayrılamamıştı.. Kan- dil geceleri hâlâ başına bir yeme- ni bağlıyarak Kuran okurdu. Artık babamı da, annemi de rendiniz, İhtimal ki be- e de hiç benzemediği me hükmedeceksiniz. Eğer çocuk- lar daima ana, babalarına benze- mek mecburiyetinde bulunsalar- dı beşeriyet nihayet bir kaç tipe inhisar ederdi, yeknasaklık nı patlatırdı. Çok şükür ki tabiat, seri halinde mal çıkaran fabrika lar gibi çalışmıyor. Mamulâtının her yerinde bir takım yenilikler yapmağa muvaffak oluyor. Benim fikri ve manevi terbi- yemâe sizi pek alâkadar edecek bir nokta tasavvur edemiyorum. Çünkü Leylâdan öğrendiniz, beni fikir bakımından muzır diye te- lâkki ediyor. Fakat © benimle alay. etmek Her halde biraz mübalâğa etmiş olacaktır. Pek yüksek bir adam. değilsem de daha fazlasını arzu etmiyecek kadar zekâm bulundu- Bunu size temin edebilirim. Şimdi size Yat klüpte bizimle beraber bulunanların hepsini bi- rer birer anlatmamı arzu ediyor- sunuz, değil mi? Bunları birer bi- Fer saymak benim için büyük bi yorgunluk teşkil etmez. Çünki gençlik hatıraları insanm zihni den kolay kolay silinmiyor. Fa- kat bu isimlerin ve bu hatırala- rın büyük bir ehemmiyeti yok, Yalnız şu kadar söyliyeyim: Herkesten evvel Kâmuran vardı. Leylânın başkalarile dans ettiğini gördüğüm zaman onu kollarımın arasında fırıl fırıl döndürüyordum. Gayet hoş bir kızdı. İlk çilek se- petleri gibi taze ve baharı hatır. latan bir sima, Minimini Kâmura- nın yalnız bir kusuru vardı: disile. evleneceğimi ümit ediyor. 'du. Kâmuran on yedi yaşında Bir çılgınlık yapmak için çıl- dırıyordu. Zarif ve sevimli başi her zaman biraz darmadağınık idi. Kâmuran, garip kız!... Nası oldu da hakkımda bu kadar yan- lip bir fikir beslediniz? insan o yaşta hayalperesitir. Bunu bilir. iz. O zaman, karşılıklı bir çok vaitler verilir. Fakat ben Leylâ. ile o kadar tutuşuyordüm ki si eazibelerinize bakacak gözüm lığı, erkekliği belli değil zarif bir oyuncak idiniz, İstikbal için çok seyler vadeden zarif bir kadındı. mız. Bana, Bebi, size her zaman sadık kalacağım!» dediğiniz w kit omuzlarımı kaldırıyordum!.. İLK KADIN — Yazan: Muallâ Hâmit ” 11 Eylül 1934 Tuhaf kız! İhtimal ki seninle evlenmemekle fena ettim. Sen bir sepet taze çilek idin, güzel ko- kulu bir demet mimoza idin, kapalı bir çiçek bahçesi idin. Bu bahçenin duvarından aşmak be- in ne kadar kolay olacak- tu Evet, imini Kâmuran, pek im. Sen ve ben, elele, iyi insanların takip ettiği yolda yü- rüyecektik, hayatları muntazam ailelerin mütevekkil ve bazan me- sut hayatlarını yaşıyacaktık. Çok fazla kuvvetli heyecanlar. bilmi- yecektik. Ne bir dramı andıran neşelerimi kederlerimi; Şimdi neredesin, acaba Kâmü ran? Seni gözden kaybettim. Eğer yanılmıyorsam, bir mülkiye kay- makamı olacaktı, ne lüzumsuz evlendiğini söylemiş- lerdi bana. Ah zavallı Kâmüran- cığım, sen o zaman ne geniş hül. yalar arkasında idin... Söyle bana, Kâmuran, senin ihtiyar teyze, hâlâ yanında mı?, Onun bir türlü yolunmak bilmi- yen bıyıkları şimdi ihtiyarlıktan beyazlaşmış olacak... Gözümün önüne geliyor, senin çocuklarına bakmakla, onları büyütmekle meş- gul. Bu çocuklar az kalsın benim çocuklarım da oluvereceklerdi. Değil mi, Kâmuran? i Sonra, Simon oğlu Kayserili bir rum tüccar vardı. Güzel karısile pek mağrurdu. Baldızı da çok güzel bir kızdı. İki sene evvel sevdiği bir erkeğe bir tabanca atmış güzel bir hanım da vardı. Eski mütekait ferik Ah- met Muhiddin paşalar da oraday« di. Karısı ve kızı ile beraber «Bahçe aralarında» romanının müellifi Hüseyin Şadi beyi de ha- tirliyorum, Bu romandaki kadın- ların ve erkeklerin hepsi hakiki hayatta maceralarile şöhret bul. muş kimselerdir deniliyordu. , Daha, durun bakalım... Fakat ne münasebetle hafızamı zorlayıp, “duruyorum, Yevmi gazetele, ne kibar âlemi vakalarına dair bir fıkra yazacak değilim ya.. Hasılı, Istanbulun bütün tanın mış simaları orada idi, diyebili rim. Size bir balo verildiğini de isminde biri söylemiştim, değil mi? Leylâ sa londa göründüğü zaman bana o kadar güzel geldi ki dünyada da- ha fazla güzel bir kadın görmedi- ğime yemin edebilirdim. O akşam ateş renginde bir kadife esvap giyiyordu. Kenarı samurla süslen- mişti. Esvap uzun boyuna sım siki yapışmış, endammın ibi oynaklığını meydana çıkarmıştı. O tarihlerde Amerikan dansla. rı yeni moda olmağa başlıyordu. Bütün dünyayı. çıldırtıyorlardı. Şimdiye kadar Avrupada dans ayaklarla terennüm edilen bir şar kı gibi telâkki olunmuştu, Fakat artık ihtiyar Avrupanın biraz ar- tritik bacaklarına zenci havala- rının coşkunluğu, ruhi, şeytani kabarmalari © karışıyordu. — İlk Amerikan oyuncu kızları Bahrimu- hiti. geçip te Nev Yorkta nasıl dans edildiğini dünyaya göster dikleri zaman tarihte bir inkılâp devresi başladı zannederim, Avrupalılar Amerikan dansla Son- ra bir merak uyandı, Sonra asıl dansın bu olduğunu anladılar, Dünya tarihinde yeni bir saadet vücut buldu, (Arkasi var) | rına iptida hayretle baktı

Bu sayıdan diğer sayfalar: