25 Ekim 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

25 Ekim 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

25 Teşrinieyvel 1932 Akşam Totrika No. 15 Iktibası ve tercüm. Efsar cenk meydanında il SUMER KIZI Yazan: İSKENDER FAHRETTİN akk mahfuzdu yerinden yaralanmıştı. Bilge âşığını tımarcı olarak yanına aldı.. Delikanlı çok bitkin ve peri Bilge, başını, sesin geldiği gevirdi ve esirler arasında yerlere #ürünerek haykıran E/sarı tanıdı. Sumer kızı bu tesadüften hiç te memnun olmamıştı. Esirlere nezaret eden nöbet ler ellerindeki kamçıları sallayarak (Efsar) bulunduğu yerden kımıl- datmamışlardı. Bilge, âşıkının düşman elbise- siyle esirler hayret ediyordu. Kamçı darbesi altındı Nipurlu — delikanlı, sevgi şefaat uman acı sesle tekrar haykırdı: — Beni bu felâketten kurtar, | Bilge | Unutma ki, ben de seni Nipurdan Sirtellaya kaçırmıştım. Nöbetçiler Bilgenin gözüne bi tilar, Bu adam hakikaten Bilgenin bemşehrisi mi idi ? Yoksa işken- ceden kurtulmak istiyen her esir gibi oda genç kızın — kadınlık zafından istifade etmek için mi bağırıyordu? ir an için, herkes, hayret ve tereddüt © içinde — biribirlerine bakışlar, “Acaba, Bilge, yerlerde sürünen bu esire şafaat edecek miydi? Askerlerin ağzında dolaşan bu Bilge, gür sesile cevap — Düşman arasında benim s0- yamdan kimse bulunamaz. Onun kollarını bağlayınız.. Fakat ken disine işkence yapmayınız! Efsar büyük bir ümitsizlik içinde gözlerini yere indirdi. Askerler delikanlının kollarını bağlarken, Bilge bu hazin sahn seyretmeye tahammül edememişti. Atının yanına geldi. Düşünüyordu. Efsar düşman içine neden gir mişti? Bu muammayı uzaktan ballet- meğe imkân yoktu. Sirtellalar /sarı tanımıyor. ardı, Eğer onun Sumerli olduğunu lardı, Alamlılara casusluk ettiğine hükmederek derhal idam ederlerdi. Sumerliler kendi. soylarından birinin düşman askerleri arasında karşılarına çıkmasına * tahammül edemezlerdi. Bilge bu işin iç yüzünü anla mak istedi, Efsarı biraz sonra yanına çağırttı. Bilgenin âşıkı çok bitkin ve perişan bir halde ii cenginde iki yerinden ya, bazıları kuvvetli Sumer askerle ile boğuşmaktan bitap düşmüştü. Göz kapaklarını — kaldıramıyor, bacaklarını sürükliyerek yürüyor id. Efsar sevgilisini görünce, Bilge- İ tutup getireyim! işan bir halde idi. nin bastığı yere alnım koyarak ağlamağa başladı. — Yalvarırım sana, Bilgel Beni bu esirlerin arasından kurtar! Ben bain değilim. Düşmana hafiyelik ettiğimi zannetmel — O halde düşman tarafına neden geçtin? — Senin için, muvaffak olmak Bilge! Sana #öyle., Seni affedeceğim! Efsar başını yerden kaldırdı: — Alam hükümdarına ettimdi. Ona senden bahsettim: “Bana yardım edinir, size Bilgeyi dedim, Beklan razı oldu, beni kendi askerleri arasına aldı, Halbuki ben boş bulundum. £ Sumerlilerle (cenge tutuştum. Seninle karşılaşamadım” — Beni tutsaydın hakikaten (Beklan) a mı teslim edecektin? Yoksa benden intikam almak için Efsar göğsünü piş di ve bağlı seni yakalayıp başka bir yere. Fırat sahillerinde bir köye kaçı- racaktım. Sen xalen akar yılarında büyümemiş miydin ? Bilge insanların muztarip olduk- ları zaman yalan söyliyeceklerini zannetmiyordu.. Aşıkının — sözlerine | inanmıştı. Onun ne kadar saf ve fedakâr delikanlı olduğunu da biliyordu, Efsara ilk defa acımıştı, “Acımıştı.. Fakat, elinde bir gey yoktu, Esirleri hükümet merkezine gö- türmek ve yollarda, tarlalarda çalıştırmak Sumerlilerin eski âdet- lerindendi. Bu ananeyi hiç kimse boza mazdı. Bilge, Efsarı ölüm tehlikesinden kurtarmak için bir çare buldu: — Seni köle olarak yanıma alayım., Atımı timar edersin! Dedi. Efsar nöbetçilerin kamçı darbelerinden © kadar çak yık mıştı ki, Bundan daha ağır bir bizmet te teklif edilse kabul ede- cekti. Başını önüne eğdi.. Gözlerinin içinde minnet ve şükran hislerinin ifadeleri okunuyordu. Sevincinden cevap veremedi. Doğruldu.. Ayağa kalktı: — Azakın tahtına otura- caksın Bilgel Ve ben daima se- nin tımarcın olarak kalacağım... Çünki, Sumerde kölelere çin; neler bile kız vermezler, dedi. (ar su Matbaacılık şubesi Rekabet kabul etmez derecede ucuz fiatlerle iş yapar. Kitap, Mecmua bastırmak isteyenlerin be etmelerini tav ucuz Fiatlerden istifade siye ederiz. Bundan başka en müsait şeraitle kart mektüp ve zarf başlıkları, ve sair tap işi Telefon: adres kartı, makbuz, fatura, sirküler leri yapılır. 2454 — Ne yapmak istediğini doğru Yeni yarışlar Deve kuşu yarışları moda oldu J At yarışı, tazı yarışı, hi böceği yarışı derken şimdide ortaya yeni bir yarış çıktı: Deve kuşu yarışıl.. Paris civarında Mont Rugede ber hafta pazar gönleri devekuşu yarışları yapılıyor, binlerce halk bu yarışları merak ve heye- canla seyrediyor. Bu halkın ara- sında en kibar kadınlar, Parisin en yüksek sınıfına mensup erkek ler, artistler vardır. Devekuşu yarışları da tıpkı at yarışı gibi oluyor. Her kuşun bir numarası vardır. Bu numara üze- rine para konuluyor. Birinci gelen deve kuşu mühim mükâfat alıyor. Yarış için devekuşu yetiştirmek üzere Paris civarında ahırlar ya- pılmıştır. Bu kuşları talim ettiren, koşturan hususi cokeyler vardır. Deve kuşları da tıpkı, atlar gibi hazırlanıyor, ağızlarına gem takı- lıyor cokey üzerine bi iki tekerlekli yarış a koşuluyor. Resmi yarışa ai iz bu yeni ve garip yukarıda bir cokey devekuşuna gem takarken, aşa ğda devekuşları iki tekerlekli arabaları koştururken görülüyor. Dün sirkecide Vahit isminde bir şoförün idare ettiğ; otobüs, Kemal isminde bir gence çarp- mış, ayağından yralamıştır. AL SAHİPLERİ! EMLAKİMİZİN İDARESİNi UMUM EMLÂK ACENTESİ Müessesesine tevdi ediniz ! BAHÇEKAPI TAŞ HAN 0 - 21-22 Posta Kutusu 868 İ üzerine saldırdım: Bir otobüs bir genci yaraladı | Her akşam bir hikâye Eve yaklaştığım sırada, uzaktı karımın sesini işiderek tiril tiril titredim. bütün kuvvetile — Alçak, rezil, kepaze, namus- suz, hayasızl Ödüm patladı: “— Eyvahlar olsun! - dedim. - Kimbilir, gene ne incir çekirde- ğini doldurmaz kabahatimi yaka- adı. Aman yarabbi! Ben bilmeden, İstemeden ne suç işledim acaba? Sabahlara kadar azar mı işide ğim, dayak mı yiyeceğim, kim ir? Vay başıma gelenler.., Kapıyı çalmağa bile cesaret edemiyerek, hizmetçinin pencere- i vurdum. Aralıktan içeri dal- dım. Süklüm püklüm İcoridoru geçerek, kendi odama sığnacak- tım, fakat yemek odasında, hâl Eşek, hayvan, mankafa, hain, kârata! -diye haykıran karım, hilemi fark etti. Beni sıvışırken görerek: — Nereye kaçıyorsun? Gel buraya | - dedi. - Gel de rezalete bak, Hapi yutmuştum. Karım, yumruklarını sıkarak: — Dünyada böyle namussuz” luk görülmüş müdür?... - diye diz Resi ve bet am lr. Ah alçak, ala rez, ah mamiasuz, ah kapane; ab hayasız.. Dizlerim tutmıyordu. Heyecan- dan yere yığılacaktım. —Ben, gene sana ne yaptım?... Vallahi kabahtım yol nefesim tutularak, b yarak tazallüm eitim. ne yaptım? Aklıma birdenbire müthiş bir ihtimal geldi: “Sakın, komşunun azı ile pencereden işaret- in farkına varmış olma dikildi, Fakat oh, yarabi gükür hele. Korktuğum şey, başıma gelmedi! Kar liddetim sana değil. -Dedi. Sırtımdan bir dağ kalktı. — Kime? Odanın bir köşesine sığınarak, bir koltuğa oturan, alnını arkalığa yüzünü yapıştırarak — ellerile kapıyan ve hüngür hüngür ağlıy on dört on beş yaşındaki kızımız Fatmayı gösterdi — İşte bu mankafaya, işte bu mış? Nemi... Ah çak, ah hayasız, ah, namussuzl. » Yerin dibine geçirdi.. Döğ şunu, döğ.. Ben döğ- düm, hıncimi alamadım. Sende | döğ. Fırtınayı kendi üzerimden atlat- mıştımya,,. O ferahlıkla Fatma'nın — Alçak kız. -dedim.- sen lemizin namını kirletecek ne yaptın?.. Bizi rezil ve bednam etmeğe otanmayor musun? Al İl —) Büyük Kabahat sir tokat ) al sanal akl Şanakl Biçare yavrucak! Ince parmak» ları arasından inci tanesi gibi #ipır şıpır göz yaşları dökerek ağlayordu. Fakat yüreğimi yufka tatmak, acımak olmazdı. Kabahati Kabahat değill Ci Habaset, rezalet! — Ne yapmış? (akl Şak Üç teker vie (Şak Şaki Şaki Sİ ee alınır gibi değil. Döğl Döğ de aklı başına gelsin... — (Şaki Şuk! Kül Pati) Ikmal imtihanında muvaffak olamamış da sınıfını mı dönmüş? Sonrada, geçlim diyerek bizi kandırmış öyle mi? — Hayır, hayır. Sınıfını geç miş... Fakat rezaleti, öyle sınıfı dönmek gibi hafif rezalatlerden değil, Yapıştır. Vurl, — (Çatl Pati) Ah alçak ah. Ne yapmış?. Ha, aklıma geldi Altı ay evvel kaybolan yüzü- günü aşırarak götürüp satmış galiba.. Tü, Utanmaz... (Şaki Çatl Pati) — Kim bilir, belki de.. Çünkü, onun yaptığı alçaklığı yapan bir tin yapar. Varl — (Şaki Şuk!) Ağla! Tnle, kö” yet, cinayeti. pek.. Ne yaptın, ne cinayet işle din? Yoksa, gizli randevu evle tin? olsun... Ailemizin haysiyeti. — Evet, namusumu, haysiyetimi berbat ettil- diyordu. » Bu kepaze kaz, l, gizli randevu evlerine de gidiyordu. Vur şunal Vur. Ne yaptı, biliyor musun?.. Beyoğ” lunda en kalabalık | bir yerde gidiyorduk. Karlman'ın önünde, #ç bey bana taktirle bakıyorlardı. Gözlerinden — bellidi güze- liğime , o taravetime, © genç pine hayran olmuşlar u esnada, amma, tam bu esnada bu ahlâksız kız bana ne dise, beğenirsin ? — Ne dedi? — “Annel.,, dedi. — ER. — Esi böyle işte... “Anne |, takdir eden üç şık beyin yanında bana “Annel, diyor. Yaşım belli etmek için şunun yaplığı hainliğe bak... Ah alçak, ah mamussu: ah kepaze... Vur şuna... Vur.. Hakiki olan bu hikâyeyi İşiip te aynen nakleden: (Vâ- Na) Tirebolu kasabasında Sakarya mektebinde bir talebe kooperatifi teşkil edilmiştir. Kooperatifin açılma resmi parlak surette yapılmış: bar. heyetinden bir kısmı görülüyor. Resmimizin bu merasimde bulunanlar ve kooperatif idere

Bu sayıdan diğer sayfalar: