Şeker sanayi Alpullu şeker fabrikası ve Trakya ziraatı Evvelce 10 liraya satılan bir dönüm toprak şimdi bir senede 10 lira getiriyor Me TAlpallu şeker şirketi, fab- yikanın asıl çalıştığım gös: #ermek için, bir kaç gün evvel Alpulliya kadar bir gezinti tertip etmişti. Bu gezintiye ait malümatımız Kısaca bildirmiştik, gezintide, bulunan müuhazririmizin pan- car ziraat, ve şoker Tab Kası hakkında yaptığı tekir Katı ve topladığı malümatı hergün > srasilej yazacağız. Bugün ilk yazıyı neşredir yoruz.) Trakya mıntakası, yirmi, 25 şene içinde sıksık felâketlere uğramış, harp ve hiçret yüzünden zürra büyük zararlara girmiştir. 925 senesine kadar, harbin ve bu felâketlerin tesirleri kaybolma- mıştı, ekser köylüler, toprak işle- rine pek bağlı değildiler, hattâ bu haleti rubiyenin tesirile, bazı köylüler az zeriyat yapıyorlardı. Hasılı zürra arasında, toprağa bağlanmak ve masraf yapmak hususunda, bir tereddüt ve emni- yetsizlik vardı. Bu yüzden, tarla kiralarının ücreti de düşüyor. Ufak kredi müesseseleri, zürraa fahiş faizle borç para veriyordu. $ nisan 341 de hükümet şeker kanununu çıkarmış. Alpulluda bir şeker fabrikası yapılmasına teşeb- Bu teşebbüsten sonra, zümre, hattâ Trakya ahalisi arasındaki emniyetsizlik tamamile ortadan kalkmıştır. Bu tarih Trakyanın ziraat hayatında yeni bir dönüm noktaşı olmuştur. Alpullu şeker fabrikası kurulalı yedi sene oluyor. Acaba bu mü- essese, Trakya ziraati üzerinde ne gibi tesirler yapmıştır. Bunu etrafile tetkik etmek için uzun zaman lâzımdır. Fabrika müdürleri, 925 senesile 932 senesi arasındaki farka dair, kıymetli malümat vermektedirler. Meselâ : 925 senesine kadar, Trakyanin eksi yerlerinde , bir dönüm tar- lanın senelik kira o bedeli 20 karştu. Yedi sene içinde bu kira bedeli o kadar artmıştır ki, bu gün 10 liraya kadar çıkmıştır. Bu rakkamlar pançar ziraatının, Trakyada ziraatın inkişafına, ne kadar hizmet ettiğine en parlak delildir. Fabrika müdürü Şefik bey, Trakya ziraatından bahsederken, şu sözleri söyliyordu: — Evvelce zürra, bir dönüm araziyi satsa, ancak 10 lira verir- lerdi. Halbuki şimdi bir sene de bir dönüm araziden, 10 liradan daha fazla kâr elde ediliyor. Trakyada pancar ziraatı başlar > Alpullu şeker fabrik: diktan sonra toprak kıymetleride artmıştır. Bu ziraat inkişaf ettikçe arazi kıymetleri daha ziyade ar- tacaktır. Evvelce Alpullu civarında tohum balamıyan fakir köylüler, şimdi, fabrika sayesinde pancar ziraatı yapmaktadırlar. Pancar zürra, Türkiyenin en mureffeh arazi sahipleri arasına girmiştir. lk zamanlar, Alpullu şeker şirketi, zürra pancar ziraatma teşvik etmek için bir hayli zab- iş Pancar ziraatıni ydalarmi köylüye Sözle anlatmak kâfi gelmemiştir. Şirket zürraa parasız pancar to- bumu ve avans vermiş, ve bir çok yardımlarda bulunmuştur. Uk zamanlar, bütün bu yardımlara rağmen köylü birdenbire pancar ziraakına girişmemiştir. 926 da 46 vagon şeker istihsal edilmiştir, 927 senesinde bu mikdar 418 vagona çıkmıştır. Pancar ziraatının kârlı olduğunu gözile gören diğer köylüler de, bu işe ehemmiyet vermeğe baş Iamışlardır. Bu suretle her sene pancar zeriyatı sahası genişlemeğe başlamıştır. 928 kuraklık senesi, zürran her sahada olduğu gibi, pancar saha- sındada zarara sokmuştur. O sene Alpullu fabrikası, ancak 330 vagon şeker yapabilmiştir. 929 | senesinde, Alpullu şirketi, pancar ziraahının takviyesi için, ziran büyük avanslar vermiş, tobum | dağıtmış, ve o sene 580 vagon şeker istihsal olunmuştur. 930 senesinden itibaren pancar | ziraatı artmıştır. Bu yüzden 931 | senesinde 1412 vagon şeker elde | edilmiştir. Bu sene, pançar zeriyat sahası daha büyük inkişaf mer- balesini bulmuştur. Geçen senedenberi pancar zer- iyat sahası 106 bin dönüme çık mıştır. Bu saha daha ziyade genişleyecektir. Fabrikada, re meclis reisi Şakir beyin söylediği mutukta, fabrikanın, gelecek sene daha ziyade pancar. işleyeceği bildirili- yor, Bu münasebetle, fabrikaya yeniden ilâveler yapılacaktır. Fen memurlarının yaptığı tab- minlere göre, gelecek sene, Trakya pancar zeriyat sahası 110 bin dönüme kadar çıkacaktır. Bugün, 106 bin dönüm arazi üzerinde 15 bin zürra vardır. Bunların ekserisini, küçük arazi sahibi olan çifçi teşkil etmektedir Beher çifçi gilesini beş kişi olarak kabul edersek, Trakyada pancar üzünden 75 bin nüfusun geçin | bu eseri Akşam Eşekler azalıyor Otomobil, tramvay, tren uzun külaklı hayvanların mevkiini sarstıl Yapılan bir ist göre dünya yüzünden eşeklerin mikdarı azalıyormuş. Bunun başlıca sebebi nakliye vesaitinin değişmesi ve yeni yeni vasıtalar ortaya çıkması imiş. Bir zamanlar otomobil, şimen- düfor, tramvay, tayyare gibi şeyler malüm değilken eşek en mühim nakliye vasıtası idi. Kisesi bir at satın alıp beslemeğ mü- sande etmiyenler hep birer eşek satın alırlar, istedikleri yere bu- nunla gidip gelirlerdi, Eşek, attan çok kannatkâr olduğu için banu kolayca beslemek kabil oluyordu. Uzağa gitmeğe hacet yok, bir zamanlar İstanbulda işine eşeği- nin sırtında gidip gelenler pek çoktu. Bilhassa eski şeyhülislâm kapısı memurlarından çoğu süslü eşeklerile işleri başına giderlerdi... Yazın Topkapı haricinde sayfiye- ye çıkanların başlıca nakliye va- sitası eşekti. Daha eski zaman. larda Babrâli memurlarından çoğu merkep sırtında Babiâliye gelir- ermiş, Eşek yalnız insan taşımakla kalmaz, bütün gün yük de taşırdı. Istanbulda taş ve kum hemen yalnız eşeklere taşıtmışlardı. Sırt- ları yaralanmiş zavallı merkepler sabahdan alışama kadar çalışır. ardı. Yeni nakliye vasıtalarmın ortaya çıkması üzerine Eşek eski mev. kini gayıp etti ve dünyanın (her tarafında eşeklerin mikdarı azal- mağa başladı. Bilhassa Avrupada eşeğe pek nadir tesadüf ediliyor. “Nadir. olan her şey kiymet kesbeder , derler. Bu söz pek doğru imiş. Eşekler de azalınca kıymetlendiler; Eşeğe karşı adeta bir nevi mubabbet hasıl oldu... Bu muhabbet Fransada görülen bir muhakeme münasebetile teza- hür etti: Fransada Toulouse şebri civa- rında bir kamyon yolda bir eşeğe garparak eşeği parçalamış, bunun üzerine © eşeğin sahibi dava açmış., Muhakeme © esnasında eşeğin meziyyetlerine dair bir çok Sözler söylenmiş, zavallı uzun kulaklı filezofun ölümü münase- betile kamyon ve kamyonu idare eden şoför hakkında pek acı söz- ler sarfedilmiş. Muhakeme epice sürmüş ve neticede şu karar verilmiş: Kaba ve ağır bir cisim, hafif ve narin bir cisme çarpmamak için dik katli bulunmak mecburiyetindedir. Kamyon kaba, eşek hafif bir cisimdir. Kamyon şoförü dikkat edip eşeğe çarpmamak meçbe- riyetinde idi. bu mecburiyete ria- yet etmediğinden eşeğin bedeli olan 1200 fıranğı (08 lira) vere- cektir. Fransız gazetelerinden bir kısını görüyorlar, zavallı ölümüne sebep oldu- undan dolayı ayrıca hapis ceze- «tiyorlar. sıda Beni yakan bir ateş varl Genç muharrirlerimizden Ragip Şevki beyin bu isimdeki eseri çiktı, Dört renkli nefis bir kapak işinde, 200 sahifeye yakın olan karilerimize © tavsiye ederiz. 29 Teşrini Evvel Veremle “MUGADELE GÜNÜDÜR Bir Yahudi Çocuğunun Hayatı 257. inlevv: hin... Di. in. ii ANAN Terme Me — Büyük hikâye — Muharriri : 5. Rükhamovski — Bırak, amme... Yemeyim de zayıflıyayım, — Ne zamana kadar böyle yemek yememekte ısrar edeceksin. Zayıflarsın, hastalanırsın diye kor- kuyorum, — Korkma, anne... Evleninceye kadar pehriz edeceğim, evlendik- ten sonra, merak etme, şimdi kaybettiğim kiloları kazanırım | rek, gençkiz, gülerdi. Iki kız kardeş de pek az tahsil görmüşlerdi. Büyüğü orta mek- tebi bitirmesini istememişti, Mek- tebe gitmem diye ağlamıştı. Tec- rübeyi büyüğünden aldıkları için, küçüğü tahsil cenderesi içine Sokmak istememişlerdi. Kizların tahsili bu kadarla kal mıştı. Mektebi terk ettikden son- rada pek az kitap okumuşlardı Hattâ roman bile okumayorlardı. Sadece “Kitap hayatı, alâkayla takip ediyorlardı) Dans, tenis, ziyaretler, piknikler ber dürlü eğlenceler. İşte genç kızlari alakadar eden bunlardı. Arlette (S ikinci kız), çok #lirtçi bir şeydi. Fakat, Hirtleride namus ve haysiyet hududunu tecavüz etmezdi. Diğer sahalarda pek mahmur ve uyuşuk gibi duran bu genç kızm aşk mülütafaların. daki çeviklik ve uyanıklığına bayret edilirdi. Irene (—büyük kız) ise, kendini daha yüksekten tutar; rast gelenle flirt etmeğe tenezzül buyurmaz; hayalât içinde puyan olmağı tercih ederdi. Grimperelle'nin karısı, aynı za- manda, müessesenin hayırperver- lik kısmını idare ediyordu. Mües- seseye dahil muhtaçlarla ve zen- ğin aileye müraçaat eden yahudi fakirlerile © meşguldü. Elinden eldivenlerini çıkarma: dan, gelen müracaat mektuplarını okurdu. Müracaatçiların arzularmı adaletle is'af etmeğe çabalar; ve tam manasile adaleti yerine ge- tirdiğine kail olurdu. David'in mektubunu da dikkat ve alâkayla okurdu. Kendi ken- dine “— Madem ki artistmiş, yes Sammış. Bu işi bizzat ben hallet miyeyim. kocama bırakayım, di- ye düşlindü. Mektubu bir köşeye bıraktı. Bir müddet o köşede unuttu. Sonra, bir gün bularak, kocasına gösterdi; ona okuttu. — ismi David Levinsonmuşl -dedi- şüphesiz ki, Polonyalı elacak. zarar yok, nereli olursa olsun; Yahudi ya., hem Polonya” dan gelen ırkdaşlarımız çok ist Mütercimi : (Va - Nâ) datlı zuhur ediyor. Şunu çağıralım da bizim kızların birer resmini yaptıralım, Şayet istidadı varsa kendisine yardım ederiz. Serginin açılma zamanı gelmi; delikanlı, burada, * Davut ile Calut ,, isimli eserile “ Ruhun maddeye galebesi ,, isimli eserini teşhir etti. Bir tabı, delikanlıya yarı istihzala karışık bir mükâ- fat da teklif etti, Davit, bunu, memnuniyetle kabul etti. Bu mem- muniyetini ikinci bir memnuniyet daha takip etti Grimperelle'lere çagırılıyordu. Artık, tali, kendisine güleryüz gösterecek gibiydil Genç artistin karşısında, tablo- sunu yaptırmak üzere de vaziyet alan İreve: — Lürumundan ziyade yakımı: © nizde durmadım mı? - diye sordu, Davi'd:! ye e me inik mesafedesiniz! - cevabımı verdi. Kızların tablosunu değil, heyke- limi yapacaktı. ii Kurduğu armatan'nun üzerine avuç avuç çamurlar koyuyor; etrafında heyecanla dönüyordu. Gayet asabiydi. En ehemmiyetli eserini meydana getirmek; bütü idadmı bu esere dökmek isti yordu. Belki de, istikbali bu esere bağlıdır. : Küçük bir salon, çalışma yeri olarak seçilmişti. David, modeline ahenktar ve basit bir vaziyet vermişti. Genç kız, arkalıksız bir iskemleye “oturmuştu. Kolu, bütün boyunce akar gibi duru yordu. Başı, hafifçe, sol omu- ine iğilmişti. Solğun pen be bir elbise giymişti, Elbisesile teninin hududu. iyice anlaşılamı- yordu. Biri nerede başlıyor, öbü- rü nerede bitiyor; belli değildi AAzacık dolgunce gerdanını bir gerdanlık ihata ediyordu. Kımıldandığı zaman vucudunda, Iâvantin çiçeğini andıran baş dön- dürücü bir koku uçuyordu. Genç kız, artistle uzun uzadıya konuşuyorlardı. Ona, kendi ha, tanı anlatıyor; bilmükabele, artis- in hayatına dair sualler soruyordu. David, kızın halinden memnun: — iyi yürekli bir kızl - diye 'düşünlüyordu. — Ona, çocukluğunu hikâye ediyordu. Rusya'daki yahudi köy- lerinin inanılmaz sefaletini anlar yordu. Oradaki saf, iptidai adetleri naklediyordu. (Arkası erede bir. av köpeği geçende yavrulamıştır. Köpek, sahibile beraber ava gi anneleri gelinceye ediyor. iği zamanlar yavrularım (Rovayland) cinsinden bir horosa emanet etmekti bahçe arkadaşı olan 'Horos, kadar bu yavruları kendi uslünde muhafaza,