2 Eylül 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

2 Eylül 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yunanlılarla atletizm Ecnebi atletler bir “müsabakada Iki hafta evvel yazmıştık; yunan atletlerile bizimkileri Istanbulda karşılaştırmak üzere ciddi teşeb- büsler yapılmıştı... Memleketimizde yapılacak bu ilk organizasyon için bizim şam- piyonlar çok ciddi hazırlanıyor- lardı. Bu teması hazırlıyanlar da son dakikaya kadar başarılacağına emin görünüyorlardı. Sonra ne oldu bilemiyoruz; atletler oidmanlarını gevşettiler, işin başında olanlar bu temastan bahsetmez oldular. Esasen yapıl- mak istenen temas haddı zatında kolay değildi. Pist denebilecek koşacak bir yeri olmayan bir yere ecnebi atletlerini çağırmak hayli cesarettir. Biz kaç kereler gör- dük; dahili şampiyonalarda bile mabut sta: sahasının koşula- bilecek bir bale getirilmesi için haftalarca çalışmak lâzun geliyor. Saha işlerile amele gibi uğraşan- lar yorgunluklarını unutacak bir ragbet te göremeyorlar. Bizim rekorlar ve dereceler ekseriya boş tribünler önünde kırılıyor. Bu şarait altında atletizmle uğraşmak bir nevi fedailik oluyor. Bu itibarla en ufak manevi mükâfatı bile olmıyan, alâka itibarile sıfır dere- cedeki bir sporla senelerdenberi uğraşan atletlerimizin feragatına hayran kalmamak kabil değildir. Atletizm hususunda şimdiye kadar bir çok tecrübeler yapıldı. Müsabakalara bando muzika geti- rildi; olmadı. Yarışların başlıya- cağı ve neticeleri radyolarla ilân olundu, gene olmadı; Kadıköyünde yapıldı, fena gitti, stadyomda yapıldı berbat oldu. Velhasıl ne yapıldı ise olmadı. Olmadı... Şu yazık olan spora baktıkça teması suya düştü kendi kendimize soruyoruz: Acaba halkın alâkasını temin etmek kabil değil mi? Yoksa büsbütün vaz mı geçmeli? e zannediyoruz ki, vaziyet pek ümitsiz görünmekle beraber, atletizm şubesi vaz geçilecek ka- dar imkânsız bir spor değildir. Bizde henüz güzelliği ve kıymeti anlaşılmamış olmasına rağmen inkişaf edebilir, muayyen bir se- yirci bulabilir, Çünkü, adedi pek mahdut olsa bile, bizdeki atle- tizm seyircileri futbol seyircilerin: den daha müsaittir. Şu halde ne yapmalıyız? Akla ilk gelen çareler arasında ilk zamanlarda bu işi biraz tüccar gibi, biraz ilâncı gibi organize etmek geliyor. İhtimal atletizmle uğraşanlar işi pek fazla amatörce tutuyorlar. Halbuki futbolcular ha- kikatı daba anlamışlardır. Palav- rada olsa reklâmın herşeydeki ehemmiyetini kavramışlardır. Bu tarzda düşünüşürüzün doğ- ruluğunu ispat için elimizde kâfi deliller de vardır. Meselâ bir futbol maçını boğulur gibi helecanla takip eden, gol olunca şapkasını havaya atan futbol seyircilerinin yüzde ancak on beşi işinne oldu- gunu anlarlar. Buna rağmen her futbol maçı masrafını çıkaracak kadar kalabalık olur. Şu halde mesele, anlamak ve hissetmekten ziyade, profesiyonelce (o reklâm meselesidir, İşte bunun içindir ki, şu vazi- yete bakarak, atletizmi ilerletmek için bugüne kadar tecrübe ettiğimiz usulleri bırakarak biraz da rek- lâmcılık tarafını yoklamak Jâ- zımdır, diyoruz. EŞ. Bizim atletler bir müsabakada ER er . ” ———. YOR öm At koşuları Istanbul yaz yarışının altıncı haftası bu gün Veli ef. sahasında saat üçte yapılacaktır. Bu haftaki yarışlarda program oldukça zengin ve zevklidir. Memlekette yetişen halisüddemler aralarında bin met- relik bir yarış yapacaklardır. Evvelki yarışlarında bazı merak- lılarımızın gördükleri hataların ya- rın görülmemesini çok temenni ederiz. Bu iki yaşlı tayların bin metre üzerinde tam kuvvetile mücade- lelerini görmek her halde merak- lılara çok zevk ve neşe veriri. Bu cihete dikkat edilmesinide çok arzu temenni ederiz. Koşularda seçebildiğimiz favorileri şunlardır: Birinci koşuda yerli ve arap taylarından Bozkurt ile Oğuz birbirlerile iyi (o çarpışacaklardır ve bu arada Yavuzun fırsattan istifade ederek yarışı kazanması muhtemeldir. Ikinci koşu: Bu haftanın en bü- yük ve heyecanlı yarışı olacaktır. Macaristandan, Romanyadan, Yunanistandan gelen at ve kıs- raklarla evvelce Avrupadan geti- rilen ve memlekette doğan ingiliz atlarının sekizi 1800 metre üze- rinde birbirlerile çarpışacaklardır. Neticenin tayinini ringde görüp beğenecekleri at ve ya kısrağa oynamak üzere karilerimize ter- kediyoruz. Üçünçü koşu: Yerli halisüd- demlere mahsustur. Favorimiz iyi koşturulursa Gülerdir. Dördüncü koşu : Yerli ve Arap at ve kısraklara mahsustur. Me- safesi 3000 metre olon bu yarışta memleketin en yüksek atları bulunmaktadır. Kahraman Sada da vaziyeti biraz bozuk olmasına rağmen koşacaktır. Bizim favori- lerimiz Aldevriş ile Sadadır. Beşinci koşu : Zabitana mahsus çalı mania (yarıştır, mesafesi 2800 metro olup zabitler beş mani geçeceklerdir. Favorimiz Necati beyin bindiği Leylâdır. Kilosunun bir az daba az olması dolayısile geçen hafta yarışı ka- zanan Zaferi de unutmamalı. “Yarışlara görülen rağbet dola- yisile bu bafta nihayet bulan ıslah encümeninin yarışından sonra 9 eylülde 7inci hafta yarışını son olarak yaptıracaktır. Yarınki yarışlar da çifte bahis, ve dördüncü koşular üzerine ter- tp edilmiştir. © © Bulgar tenisçileri geldi Bulgar tenisçilerile bizim birinci sınıf oyuncularımız arasında bugün başlıyacak olan Balkan tenis turnuasına girecek Bulgarlar üç gündür şehrimizde bulunuyorlar. Aynı turnuvaya girecek Roman- yalıları da bugünkü Romanya vapurile bekliyorlar. Balkan tenis turnuası müsa- bakaları bugün bir çift bulgara karşı bizim bir çiftin maçile baş- layacak ondan sonra tekler ara- sında maçlar yapılacaktır. Müteşebbis heyet tarafından gönderilen tebliği aşağıya derce- diyoruz: Balkan tenis şampiyonası Türkiye Atletizm federasyonu tenis komitesi tarafından tertip edilmiş olan büyük Balkan tenis turnuvası Kadıköyünde oFener- bahçe k lübü tenis sahalarında başlıyacaktır. Komşu memleketler tenisçiliği ile bizim tenisçiliğimiz arasındaki farkı göstermek ve bizim tenisçilerimizin hakiki kıy- met ve dereceleri hakkında bize bir fikir vermek noktai nazarından büyük bir ehemmiyeti haizdir. Bu turnuva Türkiye sporu için mühim bir hadise teşkil edecek- tir. Memleket haricinde yapılan ve muvaffakıyetle neticelenen bir iki temas müstesna olmak üzere tenisçilerimiz şimdiye kadar yal- nız kendi aralarında müsabaka yapmak imkânını bulmuşlar ve ecnebi tenisçileri ile karşılaşmak fırsatını bulmamışlardı. Tefrika No, 51 mmm 2 Evlil 1932 2 Eylül 1932 Ana - Kız Rakabeti Nakili: (Vâ - No) Herkes, ağzı açık kalmıştı. Ferit efendi Valkin, Melihanın av eğlencesine iştirak etmiyece- ğini öğrenince, pek te samimi olmıyan bir hayret nidası çıkar- makla iktifa etmiş: — Ya, vah vah... Fakat üzülme- yin... Nasıl isterseniz... Bunun yarını, öbür günü de var... İster- seniz, bir kaç gün sahilde kalırız.. Istemezseniz avdet ederiz. - demiş- ti:- Akşam üzeri, avdan dönünce, sizi tamamile pür sıhhat ve pür neşe görmek isteriz... Bu hale hayret etmiyen diger biri de, Pertev'di. Iki saat evvel konuştuğu sözler üzerine, Meliha- nın bugün ave gelmemesine bay- ret edecek bir şey yoktu cidden.. Güneş, birdenbire inecek bir süratle, ufukta beliriyordu. Cenup memleketlerinde, tulu ve grublar, daima, böyle, birden- bire denecek bir suratle olur.. Güneşin (o belirmesile, (bütün orman âlemi, renklerile, seslerile uyanıyordu. Avcular, demin karşılarında koyu bir neftilikte duran ormanın zucaci bir şeffaflıkla aydınlandı- ğını gördüler. Yeşillik envaı... Bu yeşillik enva üzerine ser- pilmiş gibi duran, mavi, kırmızı, mor, lâçivert, sarı, penbe renkler.. Bunlar, papagan yahut o cins- ten kuşlardı. ? Güneşin doğması üzerine uya- narak ötmeğe başladılar. Bu ziya renk güzelligi ortasında bir de tabii orkestra...” Ressam Ahmet ramiz'in keyfine payan yoktu. Adam, ömründe, bu derece bol ve zengin bir renk manzarasına maruz kalmamıştı. Adeta gaşyoldu, mestoldu.. Ferit efendi Valkin'in yanına yaklaşarak, bu derece güzel bir yere kendisini de getirdiği için ona teşekkür etti. Muz kralı, dudaklarının ucuna mutat nazikâne mütebessimini iliştirerek bu söze tecvitli bir : — Estafurullahi - ile mukabele etti, Esasen fazla konuşacak hali yoktu. Dimağı meşguldü. Avcıların sevk ve meşguldu. Iki tarafa zincirlerden mürek- kep çığırtkanları koymuştu. Bun- lar, gürültü çıkaracaklar, kuşları, avcıların bulunduğu sahanın üs- tüne doğru koğacaklardı. idaresile verildi. Aksi takdirde » Ferit efendinin önceden haber verdiği gibi - mütekellimeyi “gayrı na“ tık,, ları vuracak yerde “hayvanı natık,, lari vurmak tehlikesi vardı. Tam ormanda av başlıyacağı sırada, Pertev, vaziyeti, şöyle bir, kestirdi. Ferit efendi Valkin, her şeyden evvel, müstakbel gelinile oğlunu biri birinden ayırmak istemişti. Birini avcı hattının bir tarafına, öbürünü de öbür tarafına koy- muştu. Bizzat kendi, güzel gelinin yanında ahzı mevki etmişti. Ferit efendinin diğer tarafında ressam Ahmet Ramiz vardı. Nihayet Per- tev'le Hasan yanyana isabet edi- yorlardı . Bundan dolayı, Pertev, yüre- ğinde, müthiş bir heyecan duydu. Ferit efendi : — Haydi, arkadaşlar! İleri, marş| - emrini verdi. Yola düzüldüler. Orman, gittikçe (sıklaşıyor, koyulaşıyor. Adeta bir karanlık... Lâkin, içinde yeşil ve nefti ışık huzmeleri bulunan bir karanlık... Üstleri orman, yürüdükleri yer, çalılık, fundalıktı. Müşkülâtla ilerliyorlardı. Yalnız kendi ayaklarile dalları kırarak çıkardıkları (o gürültüyü işitiyorlar, ( biribirlerinin ( sesini duymıyorlardı. Kulaklarına, baş- kaca hiç bir ses gelmiyordu. Zira “ ahalii mahalliye ,, olan kuşlar, maymunlara diğer bayvanat güneşin (o doğmasını Omüteakip, haykırışmalarını müteakip, susmuş- lar ve sanki esrarengiz bir perde ile örtünmüşlerdi: Görünmiyor- lardı. Pertev, belki de, gayri şuuri olarak, yolunu azıcık sola doğru sapıtmıştı. Sola doğru... Yani, Hasanın bulunduğu tarafa doğru... Çok geçmeden, ormanın o tarafında, çıtırtı, bir pıtırtı aşitti. Dalların kırılmasından müte- hassıl bir çıtırtı bir pıtırtı.. Evet, evet, muhakkak... Bu gürültü, sağdan değil, sol- dan, yani, Hasanın bulunduğu tarafından geliyordu. Pertev, hammerless biçimi tüfe- gini, bir kere daha elinde sıktı. Sonra, avcılığa alışkın bir tarz- da, tüfeğe, orta kırat hayvanları öldürmeğe mahus saçmalı bir fişenk sürdü. Tüfeği muayene Arayı iki üç yüz metro açmadan | etti. ateş edilmemesi etrafında karar (Arkası var) 7 Fransız plâjlarında son zamanlarda yeni bir eğlence vardır. Bu eğlence Fok balıklarını koşturmaktır. Resmimizde-olduğu gibi, bazı çocuklar bu balıkların sırtlarına binip eğleniyorlar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: