2 Eylül 1932. Üç gün beklemek Ihracat işi ve tacirler Ofis müdürü şikâyete mahal görmüyor Son kontenjan kararnamesi mu- cibince, Istanbul ticaret odasında da ihracatı tesbit komisyonu teş- kil edildiği yazılmıştı. Kararname- deki bir maddeye! göre, ihracat tacirleri, bir malı ihraç) etmeden, üç gün evvel, komisyonu haberdar edecektir. Ihracat tacirleri, bu şeklin ihra- cat ticaretini oişkâl oedeceğini iddia ediyorlar. Bu mesele hak- kında ihracatı tespit komisyonu reisi ve ihracat ofisi müdürü Cemal bey, bir muharririmize şu malü- matı vermiştir ; — Kararnamedeki bu madde- nin ihraç işlerini müşkül bir hale koyacağı iddiası yanlıştır. Bir tüc- car acele bir mal sevkedeceği zaman kendisini üç gün beklete- cek değiliz. Bu şekil yanlış anlaşılmıştır. Malını süratle nak- letmek isteyen bir tacir hakkında, istisnai muameleler (yapılabilir. Tacirlerin malı muhakkak üç gün bekletilecek değildir. Tütün satışı Satış çok, fakat gelen paranın mıktarı az Yapılan istatistiklere göre, 932 senesinin yedi ayında hariç mem- leketlere miktar itibarile daha çok tütün sevkedilmiştir. 930 senesinin ydi ayında 647 bin 946 kilo tütün ibraç edilmişti. 932 senesindeyse bir milyon 243 bin 226 kilo tütün sevkolunmuştur. Bu sene, daha çok tütün ihraç ettiğimiz halde geçen seneye nazaran tütünden memlekete daha az para girmiştir. Geçen senenin yedi ayda, haric satılan tütünlerden omemlekete 919 bin küsur lira girmiştir. Bu senenin beş ayında 870 bin kü- sur lira girmiştir. Aradaki fark, tütünün dünya pazarlarında neka- dar düşkün fiatla satıldığı izaha kâfidir. Döviz vermiyorlar Çekoslovakya ile ticari münasebat azalıyor Çekoslovakya ile aramızdaki ticari münasebetler gittikçe azal- maktadır. Türk tacirleri Çekos- lovakyaya mal ihraç etmek için azami hüsnü niyet göstermekte- dirler. Bir tacir, fındık ve üzüm mu- kabilinde, Çekoslovakyadan şeker almak için (oaylardan beri bir Çekoslovakya fabrikasile muha- bere etmekledir. Fakat bu fab- rika, fındık ve üzüm almak için, sarih teminat göstermemiştir. Diger taraftan Prağdaki döviz mürakabe komisyonu, Çekoslovak- yada satılan türk ihracat malları- nın bedellerini Türkiyeye gönder- mekte müşkülât çıkarmaktadır. Izmirde, Trabzonda bir kaç tacir aylardanberi sattıkları mal- ların obedelini, (o alamamışlardır. Buna mukabil, Türkiye, Çekoslo- vakya mallarına karşı hiç bir tahdidat vazetmemiştir, Türkiye pazarlarında, Çekoslo- vakya şekerleri, manifaturası, cara ve madeni mamulâtı, kâğıdı ehemmiyetli bir mevki işgal et- mektedir, Türk ihracat tacirlerinden, Çe- koslovakya döviz dairesinin Türk mallarına karşı teshilât göster- mesini istemektedir. Meyva ihracı Bulgar şimendifer idaresi tenzilât yapıyor Ihracat ofisi, taze meyvaların hariç memleketlere ucuzca naki- edilmesi için şark demiryolları nezdinde teşebbüsatta bulunmuş- tu. Türk meyvaları, Almanyaya ve diğer memleketlere sevkedilir- ken, Bulgaristana da geçmektedir. Aldığımız malümata göre Sofya sefirimiz Tevfik Kâmil bey bu hususta Bulgar şimendifer kum- panyalarile de temas etmiştir. Dün, Sofya sefaretinden, ihracat ofisine gelen bir telgrafta, bu temasların müsbet bir netice ver- diği bildirilmiştir. Bulgar şimendüferleri, türk taze meyvalarını naklederken, tarife- lerinde yüzde yirmi tenzilât ya- pacaktır. Avusturya ile ticari münasebat Avusturya sefaret müsteşarı M. Pişof dün ibracat ofisi müdürü Cemal beyi “ziyaret etmiştir. M. Pişof Türk - Avusturya ticari münasebetlerinin ( inkişafı hakkında, ofis omüdüriyetinden izahat almıştır. Altın arıyanlar Son zamanlarda işsizlik sizinde eski bir sanat yeniden meydana çıkmıştır. Bu Tuna sahillerinde altın aramaktadır. Tuna sabhille- rinde ki kumlar içinde altın bu- lunduğundan bu suretle kumları elekten geçirerek bir miktar kum bulmak kabil oluyor. Son senelerde amele yevmiyeleri arttığından Tuna sahilinde kum aramaktan vaz geçilmişti. Şimdi bu iş yeniden başlamıştır. Alman kabinesi Hitler başvekâletten başka makam kabul etmiyor Berlin, 1 (A. A.) — Geçen pazartesi günü sabık Deutche Bank direktörü banker M. Emile von Satuss'un çekmiş olduğu zi- yafette başvekil M. von Papen ile ceneral von Schleicher ve Hitler davetli sıfatile bulunmakta idiler. Ziyafet esnasında Hitler, Almanya başvekâleti makamından başka hiçbir vazifeyi deruhte edemiyeceğini tekrar eylemiştir. Bu ısrar, Nazislerin iştirakile bir kabine tesisi hakkındaki fikri çürütmektedir. François de Bourbonun tevkifi Madrit 1 ( A. A. ) — Zabıta, geçen fesat hareketinde methaldar olmakla mazmun bulunan sabık kral Alphonsun yeğeni ihtiyat piyade kaymakamı François de Bourbonu tevkif etmiştir. Diger taraftan ikametgâhinda bir silâh deposu keşfedilmiş bulu- nan dük de Villenada tevkif olunmuştur. Akşam Sahife 5 GÜNÜN HABERLERİ o Yunanistanda M. Venizelosun nutukları Muhaliflerin kazanması ümit edilmiyor Atina, 1 — Yunan başvekili M. Venizelos intihabat mtinase- betile Makedonyada bir seyahate çıkmıştır. Başvekil Selâniği ve diğer bir çok yerleri ziyaret' 'et- miş ve buralarda mühim nutuklar irat eylemiştir. Başvekil nutuklarında muhalefet fırkalarına şiddetle hücum ederek bugünkü müşkül vaziyeti bunların hazırladıklarıni söylemiştir. M. Venizelos Filorinada zabitana hitaben irat ettiği nutukta cum- huriyete karşı bir hareket vuku- unu ümit etmediğini, bu sebeple ordunun omüdahalesine (lüzum hissedileceğini tahmin edilemedi- ğini söylemiştir. Kielde 2 Yunanlı tevkif edildi Kiel, 1 (A.A.) — Zabıta, Hol tenan kanal methalini geçen bir Yunan vapurunda sefine süvarisini biçakla tehdit eden iki Yunanlı ateşçiyi tevkif eylmeiştir. Çete harbi Mançuride vaziyet yeniden karışıyor Londra 1 — Mançuriden gelen haberler bu kıtada asayişin yeni- den bozulduğunu bildiriyor. Her tarafta çeteler faaliyete geçmiş- lerdir. Bunlardan bir kısmı mit- ralyözle mücehhezdirler ve zayıf japon müfrezelerine karşı hare- kette bulunuyorlar. Mançuride yamurlar başlıyarak askeri harekât güçleştikten sonra Çin çetelerinin yeniden büyük mikyasda çalışmağa başlıyacak- ları muhakkak addediliyor. Tokio 1 (A.A.) — Asohi gaze- tesinin yazdığına göre mitralyöz- lerle müsellah takriben (5000 yağmacı Mukden tophanesile, tel- istasyonuna ve tayyare karargâ- hına karşı bir taarruz yapmaktadır. Zahire fiati Amerikalılar satmak istemiyorlar New York 1 (A.A.) — Mali imar birliği müdürlerinden biri, kooperatif o teşkilâtlarının eller- deki zahire stoklarını 1933 sene- sine kadar muhafaza ederek daha iyi fiatler bulabilmeleri maksadile hükümetin 50,000,000 dolarlık bir istikraz yapmağı derpiş eylediğini beyan etmiştir. Mamafih, ticaret nezareti, zi- mamdarları bu hususta hiç bir mutalea dermeyan etmek arzu- sunda değildirler. M. Montagu Normanın Amerika seyahti New York 1 (A.A.) — Ame- rika efkârı umumiyesi, İngiltere bankası müdürü umumisi M. Montagu ONormanın oCemahiri Müttehideye vaki olan seyahati etrafındaki (o şayiaları, (oldukça sert kelimelerle tenkit eylemek- tedir. Diğer taraftan Londra mahafili de M. Hormanın bu seyahytinin hakiki manasından pek fazla ve nisbetsiz neşriyat ile karşılandığını teyit etmektedir, Tefrika No. 16 2 Eylül 1932 Harp zengininin Gelini Büyük milli roman Boynunu daha ziyade büküp melül mahzun bir tavır takındı: — Ab, şundan bir yüzüme sür- sem, Suat bir kahkaha daha attı. « — O kadar hevesli isen ne duruyorsun, sürüver. — Süreyim de haminnem kıya- metleri koparsın, değil mi? Suadın çehresi atmış, hiddet- lenmişti. Lâkırdıya tutulaçak sırası değildi. Kaşlarını çatıp Bedfiyeye döndü: — Rica ederim, Bedriye! dedi. Beni sinirlendirecek söz söyleme. Haminnenden, annenden korku- yorsan odama bile gelme. Bedriyenin halini görünce biraz merhamete geldi: Emin ol, sana acıyorum Bedriye hem bütün kalbimle... Bedriye, yengesinin odasına ne zaman girse dediğini, diyeceğini unutur, aklı fikri, (lavabonun önündeki, dolapların açık cekme- lerindeki lâvantalara, kolonyalara, podralara rujlara dalarak kendin- den geçerdi. Muttasıl içinden, ah yengemin yerinde olsaydım ! diye düşünürdü. Onun nesi gözünde büyümi- yordu? Biraz evvel dediği gibi en akıllı en çok bilen kimse o. En doğruyu söyliyen o, Giyinmesini, takınma- sını en yaraştıran O. Onun yürüyüşü, onun duruşu, onun oturuşu, onun söz söyleyişi, onun süküt edişi, hattâ onun hiddetlenişi. z Suat hanım, daba yeni gelen eşyaları görmemişti. Bedriye kaç kere baş vwurdise meramına erememiş, ne diyece- ğini, ne hüküm vereceğini hâlâ kulaklarile işitmemişti. Gene bu maksatla yukarı kata çıkmış, odanın kapısını açık gö- rünce, yengesinin verdiği talimat mucibince, tık tık! vurarak müsa- adesini istemiş, içeri girmişti. Girer girmez de maksadı unut- muş, dalmış gitmişti. Suat, çarşafının başını sararken, Bedriye niçin buraya geldiğini hatırlıyabildi, — Yengeciğim, gelenleri daha görmediniz! dedi. Suat, hiç alâkadar değilmiş gibi sordu: — Gelenler dediğin ne? — Unuttun mu yengeciğim, piyano, aynalı dolaplar, Suat hanımın aklı başka cihette idi. — Trotuvarlar pek berbat am- mabir az yürümek istiyorum! diyordu. Tünelden sonra Taksime kadar çıkacağım, Mülatye de bir pasta yerim! Passajın yanından moda gazetelerini alırım. Sokakta bir otomobli sesi du- yuldu. Kapının zilij sürekli bir surette çalınıyordu. Bu geliş, ev sahibi Cevdet efendinin gelişi olsa gerekti. Va- kıa ekseriyetle geç kalırsa da bazan erken geldiği de olurdu. Bedriye, zil sesini duyar duy- maz, — Mutlaka babamdır! diyerek aşağıya koştu. Orta kattaki büyük hanımla ortanca hanım da, ku- lakları kuşkuda oldukları için, aşağıya seğirmişlerdi. Böyle etekleri tutuşa tutuşa koşmak modası da yeni çıkmıştı. Evin eski âdeti değildi. Işler de- ğiştikten, Cevdet efendi kolu kanadı genişletip küçük dağları Muharriri: Sermet Muhtar ben yarattım kalıbını takındıktag sonra ittihaz edilmiş bir usuldü. Dünya hali bu. Şakası, makas! yok, adamcağız bu güne bügün sayılı kimselerden. Cebindekine para derler; para nelere kadir değildir? Kesesi ağzına kadar yüklü. Elindeki, avucundaki pul mesabe- sinde, Kâğıt amma gene adı para değil mi? Arabasile sökün ediyor, alayile geliyor. Suat hanım, kayın pederine karşı da bir siyaset takip ediyordu: Yanma daima süslü, giyimli kuşamlı çıkmak; durmadan fran- sızca konuşmak; kaşısındakileri nefes almadan haptetmek. Hiç bir noktayı beğenmiyor, herşeyi âdi görüyor, yüzü de katiyen gülmiyordu. Daima gayrı memnun bir vaziyet. Orta kattan, Cevdet efendinin gevrek evrek sesi duyuldu; — Gelin hanımı çağırsanıza | Bu işlerin başlıca vakıfı o. Aşağıdan sesleniyorlardı: — Suat hanım, Suat hanım!.. — Kızım, yavruml!.. — Yengeciğim, canıml!.. Gülfidanın sesi de işidiliyordu: — Gelin hanıml. Hul.. Gelin hanım hazırlanmış, pele- rinini, çarşafın eteklerini aynada muayene ile meşguldü; cevap ver- meyince bu sefer de besleme Vic- danın ciyak ciyak sesi aksetti: — Gelin hanımcığım, sizi bek- liyorlar. Cevdet efendi, eve girip selâ- mün aleyküm derdemez mutadı veçhile soyunmuş, ayakkabılarını çı- karmıştı. Arkasında gecelik, göğsü bagrı açık, feyyum kürkü kolunda, soluk soluğa mindere uzanmış, söyleniyordu: — Hepisini tamamı tamamına getirdiler ya. Kelepiri bir vurduk ki sormayınız. Hele şu dolaba bak; üç yüz lira yalaız bu tutar yahu! Lira deyip te geçiyoruz; liranın şimdi adı var. 7 Haremi ortanca cevap veriyordu: — Sizi bekledik. Şimdilik iğre- tiden buraya taşındık. Cevdet efendi: — Desturun aptesanede su var ya.. Kıtmır ortalığı kirletmemiş ya! deyip odadan çekildi. Bir hayli müddet sonra, karnını oğuştura oğuştura, memnun memnun dön- dü, minderine yaslandı. Kahvesi eline verilirken sordu: — Gelin hanım gördü mü, ne dedi? Büyük hanım, ortanca hanım, suratları ekşittikleri halde belli etmiyerek ve bu keyfini bozmak istemiyerek cevap verdiler: — Biz yanında yoktuk amma ne diyecek? Ağzının suyu bile akmıştır; bunlar beğenilmiyecek şeyler mi beycazım? Cevdet efendi, böbürlene bö- bürlene anlatıyordu: — Birader, din, iman bırak- madım. Yere bir tekme vurdu ve fır- dolayı etrafında bir döndü; — Alayına gâvurca para say- dım. Hele şu koca alâmete bak. Mavna, taka mübarek. Üstünde nesi yok be? Kafa, gövde, bacak; çene, mekme. Parmağın varsa say sayabildiğin kadar. Herifci oğlu işi gücü bırakmış, yapmış, durmuş. Bedriyeye hitap etti: — Aynalı dolap, aynalı dolap diyip başımın etini yiyordun. ( Arkası var) © i