v TE my. 5 m ge m > a Sahife 2 Akşam ? Evlül 1932 Keriman hanım ve ziyaretçileri (Baş tarafı birinci sahifede ) yiye bir yatışı var. Görmelisiniz! Biraz sonra o da ben de dalmışız.. Avrupaya gitmeden evvel bazı zevat kraliçeyi: — Efendim pek sıkılgan, konu- şurken kızarıyor!. diye tenkit etti- ler. Sanki pek mühim bir kusur- muş gibi ikide birde bunu tenkit eder dururlardı. Bu iddiada bulu- Banlar gelsinler de şimdi, Avrupadan geldikten sonra dünya güzelini görsünler, dünya güzelinin konuş- masını görsünler !.. Dünya misinin hareketlerinde eski çocuk malh- çubiyeti kalmamıştır. Şimdi Keri- man hanim muntazam konuşuşu ve bol neşesile asri, bir genç kızdır. Kendisi ir ev hanımı olduğunu söylediği gibi mükemmel bir salon kadını olduğunu da iddia edebilir. “Kendisile (o görüşürken kapi çalındı.,, o Üçüzcülerden, yani 3 kere gelenlerden biri... Halis bey böylelere pek sinirleniyor,.. Üçüz- cüleri: — Tltifatınıza teşekkür ederizl, deyip kapıdan savıyor. ( Fakat kraliçenin dadısı bazan bunları da içeri alıyor. “Bu sefer gelenler de talili çıktı ve üçüz olmalarına rağmen içeri alındı., Halis bey kızına: — Çıkmal. dedi, böyle 3 kerre gelenlere de çıkacak değilsin ya.. Güzellik kraliçesi ince siyah kaşlarını kaldırdı: — Dünyada kovamam ya.. Ne yalan söyleyeyim ben Halis beyi bazı zengin dostlarına ve matbuata karşı bir az kırğın bul- dum. Ecnebi) gazeteleri kraliçeye güzel hediyeler ikram etmişler. Halis bey dün dört beş kerre cinas halinde bunu söyledi durdu: — Gazetecilerin ohep birden kraliçeye kıymetli bir hediye ala- alacaklarını işittim. Zahmet etme- yin.. Biz Pariste Petit jornal ve İntrensigeant gazete (o idare- lerini ziyaret ettik, büyük ikram gördük. Sizin gazetelere de gele- ceğiz amma masraf etmeyin. Hoş bir hediye almak lâzım amma, siz gene masraf etmeyin. Kraliçenin babası yalnız mat- buata değil hali vakti yerinde olan dostlarına da takılıyor. Meselâ odada tüccardan Kefeli zade Yu- suf bey vardı... Halis bey bize kendisini takdim ettikten sonra: — Efendim eski aile dostudur. 6 sene evvel evime gelmiş, Keri- mani bir baba gibi severken: “Sana bir hediye alacağım!,, demişti. Hediyeler hâlâ geliyor. Bu sözüne Keriman hanım itiraz etti: — Â baba.. Aman rica ederim yazmayın.. Halis bey gülerek söze karıştı: — Niçin?. Sen demiyor mıydın.. Hattâ Yusuf bey ikinci kere gelmişti de sen tanımadın. “ Baba bu kim?..,, diye sordun. “ Kızım Yusuf bey , diyince : “ A.. Haniya bana hediye getirecekti de getir- medi. , diyen sen değil misin?.. Inkâr et bakayım... Keriman hanım gülmekten ka- tılıyordu, Halis bey devam etti: — Dün bizi karşılamak için istasyona gelmiş. Baktım elinde kocaman bir torba.. Içi bozukluk dolu 25 likler, onluklar... Keri- manın başından serpecek.. Keriman hanım — Birşey değil bir yerime gelecekti... Allah ver- mesin Kraliçeliğe kanmadan.. Halis bey — Doğru söyle Yu- suf bey torbada 25 lira varmı idi?, Yusuf bey — 72 lira likler 10 luklar.. olmaz. Misafir beyefendi idi. 25 Bu esnada açık kırmızı bir pijama ile kraliçenin baba annesi Süeda hanım kapının önünden geçiyordu. O da ilâve etti: — Artık kızımızın düğününde, gelin olduğu zaman.. Bu sırada Halis bey elinde bir deste mektupla içeriye girdi. — Yine bir sürü mektup. Talipler... Halis bey böyle söyliyerek mek- tupları birer birer açtı. Bazıları- nıda bize gösterdi. Bunlardan birinde “güzellik kraliçesini kra- liçe olmadan evel zatı alinizle beraber bir iki dafa gürmüş ve pek ziyade hayranı olmuştum. Kendisine tam talip olacağım sırada kraliçeliğe intihap edildi..,, Ve saire ve saire. Bir Alman zengini bir resmini göndermiş ve: “Size malik olacağıma hiç ümi- dim yok.. Bunun için yalnız resmimi ogönderiyorum.,, Atla çıkmış bir resim... Alman zengini orta yaşlı güzelce bir adam... Keriman hanıma şimdiye kadar kırk kişi talip olmuş, içlerinde bir Hintli prens de varmış. Bu sırada Abidin Daver bey de geldi. Daver bey beraberinde bir de güzellerin albümünü getir- mişti... Keriman hanım bunlari birer birer muayene etti. Mübeccel hanımın resimlerine dikkatli dik- katli baktı ve sonra Daver beye sordu : — Mübeccel hanım böyle şiş- manlamış mı? Bir aralık dünya güzeli ortadan kayboldu. Baktık bu sefer başka bir entari ile geldi. Evvelce üs- tünde koyu kül rengi, çiçekli sade markizet bir entari vardı. Yeni entarisinin etek kısmı üst üste, pilili bir roptu. — Çok resim çektirdim üst üste ayni entari ile çıkmasın!. diyerek bir kanapeye ilişti. Fotoğ- rafçılardan biri: — Kraliçenin gazetecilerle bir-” likte bir resmini çeksek!.. dedi. Kraliçe poz alıyordu. Halis bey nazikâne fotoğrafçılara ihtar etti: — Müsaade buyurun, Kerima- nın yalnız resmi çıksın.. Birlikte resim bir zehaba uğrıyabilir. Ben bile babası olduğum halde birlikte resim çıkartmadım. Aklıma nereden geldi bilmiyo- rum kraliçenin kardeşi Kenan beye döndüm: — Nasıl sizde evlenmeğe, nişan- lanmağa dair bir teşebbüs var mı?. Keriman hanım atıldı: — Nişanlandı, Yugoslav güze- iile... — Sahi mi?. — Evet sahi... Kendisini çok güzel buluyor... Benim de hoşuma gidiyor. Pek güzel kız... — Daha. hangilerini güzel bu- luyorsunuz?. — Alma güzelini... Çok kibar, çok güzel... Sonra mis Meksik... Ah canım mis Meksik, ciçim mis Meksik... Ben bunun kadar cana yakın, bunun kadar sempatik insan görmedim... Bizi gülmekten katıltıyordu.. Bir gün hasta oldu, gelmedi, bizim hepimize bir hüzün çüktü. O gün bütün misler uyu- duk.. O gelince çanlandık.. Kah- kahalar başladı: — Peki sizi bu kadar eğlen- dirmek için ne söylüyordu ?. — Bilmem?.. Ispanyolcadan başka lisan bilmiyordu. Gazetecilerden biri atıldı : — En çok güldüğünüz, en neşeli günleriniz ?. — Mis Meksika ile beraber olduğum günler... Haaaa... Bakın sonra Romanya misi de çok güzeldi. Ahbap olduk.. Bu Sakhahki 'Teleraflar Almanya ordu yapmak hususunda ısrar ediyor Alman milli müdafaa nazırı “Artık Fransa ile karşı karşıya geçip konuşmak zamanı geldi,, diyor Berlin, 1 (Hususi) — Alman hükümeti teslihat hususunda mü- savat esasında şiddetle israr et- meğe karar vermiştir. Elyevm Alman ordusu 100 bin kişiden mürekkeptir. Ağır topu, tayyaresi yoktur. , Almanyada silâh © yapılamaz. Halbuki diğer devletlerin dört beş yüz bin kişilik orduları, silâh fabrikaları vardır. Almanya bu müsavatsızlığın ortadan kaldırıl- masını istiyor. Alman hükümeti bu maksatla Fransaya bir nota vermiştir. Bu notada bu noktalar kati bir surette izah edilmekte ve diğer devletler ordularını Alman ordusu derecesine indirmezlerse Alman- yanın da kuvvetli bir ordu vücuda getireceği bildirilmektedir. Alman milli müdafaa nazırı Ceneral Von Lehleicher bu hu- susta çok kat'i beyanatta bulun- muştur. Nazır: “Almanya hakiki sulh için devletlerle birlikte çalışma- ga hazırdır. Fakat bu arzu edil. miyorsa muvafık göreceği yolu takip edecektir. Alman milöstinin sabrı bu kadar sui istimal edil- memelidir., demiştir. Ceneral von Sehleicher, Resta del Carolino ismindeki Italyan gazetetesine de çok mühim beya- natta bulunmuştur. Nazır bu beyanatında demiştir ki: “ Almanya bütün dünyanın bir an evvel silâhlarını tahdit etmesini istiyor. Buna sebep yalnız teslihat masrafını (azaltmak düşüncesi değildir. Almanya kendi teslihatı tahdit edildiğinden diğer devlet- lerle müsavi bir seviyede bulun» mak için bunu istiyor. Tahdidi / teslihat konferansı tam bir iflâsla neticelenmiştir. 75 milyon nufuslu bir millete aşağı tabaka muamelesi yapıla- maz. Almanya kendisini başka bir rejime tabi tutan bir millet- ler cemiyetinden hiç bir şey bek- lemez. Almanyanın diğer devletlerle musavat istemesi sulha ait en mühim meseledir. Artık harp mesuliyeti plârını ileri sürmekten vazgeçmelidir. Biz Almanya için teslihatta musavat ve silâh imali salâhiyetini istiyoruz. Alman ordu- sunun nisbeti diğer devfetlerin ordularının alacağı şekle göre tayin edilecektir. Almanyanın o arzuları kabul edilmezse Almanya tahdidi tesli- hat konferansından ve cemiyeti akvamdan çekilecek, bildiği gibi hareket edecektir. 13 sene diplo- masi mürailikleri ve siyasi yalan- lardan sonra Fransa ile karşı karşıya geçip müzakerede bulun- malıyız., Alman milli müdafaa nazırının bu beyanatını bütün alman gaze- teleri tasvip etmektedir. Beyanat Fransada bir fırtına koparmıştır. Bütün gazeteler alman notasını tenkit etmektedir. Maamafih baş- vekil M. Herriot alman notasının müzakere zemini teşkil edebile- ceğini ve soğuk kanlılıkla tetkik edileceğini söylemiştir. Tan gazetesi ceneral Von Seh- leichere şiddetle hücum ederek beyanatını küstahca bulmaktadır. Türk- Yunan münasebatı Muhalif gazeteler: “Aradaki dostluk asla sarsılamaz,, diyorlar Atina, 1 (A.A.) — Mubalif bir gazete baş makalesinde Yunanis- tanın Türkiyeye karşı siyasetinde bir tahavvül vukua gelmesi ihti- maline binaen M. Venizelosun intihabatta (muvaffak (olmasını temenni eden türk matbuatının yazılarını mevzuu bahsederek di- yor ki: Yunan siyaseti odabhiliyesinin harici münasebatına tesir edemiye- ceği hususunda komşu ve dost devletler gibi diğer bütün devlet- ler de emin olmalıdırlar, M. Veni- zelosun istifasını takibeden buh- ranlı günlerde Romaya giderken Atinadan geçen türk ricali bu bapta pek ciddi teminat almışlardır. M. — Venizelosun nezdinde tesadüf ettikleri reisicumhur M. Zaimis (o Türk - Yunan dostluk politikasının hiç bir tezelzüle uğ- ramadan Venizelosun istifasından sonrada bütün Yunasistanın poli- tikası olarak kalacağını müşarün- ileyhime temin etmiştir. Filhakika Yunan muhalefet er- kânının Türk - Yunan itilâfları hakkındaki teferruata ait itiraz- ların ancak tarihi bir) kiymeti olabilir. Atina, 1 (A.A.) Atina ajansı bildiriyor : Başvekil M. Venizelos Florina karargâhı zabıtanını kabul etmiştir. Ceneral Edipides baş- vekilin bilhassa harici siyasetteki muvaffakiyetlerini methüsena ede- rek Yuranistanın O müdafaasını komşu devletlerle aktettiği sağlam dostluklarla temin ettiğini söyle- miştir. Ceneral Edipides Yunan ordusunun cumhuriyete olan sar- sılmaz marbutiyetini beyan etmiş ve bu rejimin devrilmesine karşı koyacağını teyit etmiştir. M. Venizelos cumhuriyet reji- mine karşı olan merbutiyetinden dolayı orduya teşekkür etmiş ve demiştir ki: Ordunun kendiliğinden böyle bir teşebbüste bulunmasına lüzum kalmıyacağı kanaatindeyim. Siz yalnız (o bükümetten alacağınız emirleri ifa edeceksiniz. Bu mem- leketin umumi menafiine de daha uygundur. Her halde askerlerin hükümet işlerile uğraşması mem- leket için hayırlı olamaz. Üç feci otomobil kazası oldu Dün şehrimizde üç feci kaza olmuş, bir kişi ölmüş, bir kadınla bir erkek tehlikeli surette yara- lanmışlardır. 1 — Şoför Behçetin idaresin- deki otomobil Aksarayda tramvay caddesinden geçerken Kumkapıda oturan Mıgırdıç efendiye çarpmış- tır. Mıgırdıç efendi tekerleklerin altında epice sürüklenmiş başı parçalanmıştır. Vakaya polis yetişerek Mıgırdıç efendiyi derhal hastaneye kaldır- mışlarsa da adamcağız aldığı yaraların tesirile ölmüştür. Ceset morga kaldırılmış, şoför Behçet yakalanarak zabıta ve müddei- umumilik tahkikata başlamıştır. 2 — Ikinci kaza gayet garip bir şekilde almuştur. Şoför Lutfi- nin idaresinde Topkapıdan gelmekte olan otobüs Alemdar caddesinde Sıhhat yurdunun önün- den geçerken tramvay amelesi tarafından yolun kenarına bıra- kılmış olan ray temizlemeğe mah- sus ucu sivri demirli sopaya çarpmıştır. Otobüsün çarpması neticesinde demirli sopa yerden hızla sıçra- mış ve bu esnada kaldırımdan geçmekte olan Hacer hanım isminde bir kadına çarpmıştır. Sopanın ucundaki sivri demir yarıya kadar kadıcağızın boynuna saplanmıştır. Yaranın tesirile düs şüp bayılan Hacer H. hastaneye kaldırılmış ve ancak ismi söyliyebilmiştir. (Yara tehlikeli olduğundan ifadesi alınamamıştır, Şoför Lütfi yakalanmıştır. 3 — Hamal Mehmet isminde birisi Samatyada etrafına bal dan tramvaydan atlamış, bu sırada arkadan gelen şoför Mehmedin otomobilinin altında kalarak ağı surette © yaralanmıştır. Mecruh hastaneye kaldırılmıştır.