SEBA MELİKESİ | BÜUELEIS Yazan: ISKENDER FAHRETTİN Belkıs, gizli kapıdan kaçıp gidecekti.. fakat, odanın kapısı arkasından kilitlenmişti. Bu hadise, melike ile hükümdarin arasını açmağa kâfi gelmişti.. Süleyman kapıya doğru yürüdü: Beni mazur görünüz, Meli- kem ! Bu suretle hareket etmekle hem memleketi düşman istilâsın- dan kurtaracağım. Hem de... Belkıs çok asabileşti. Hüküm- darın sözünü kesti : — Hem de, herşeyin fevkinde olan tahtınızı kurtarmış olacaksınız, değil mi? Süleyman, böyle mühim bir mevzu üzerinde Belkısle daha fazla görüşemezdi. Son cesaretini göstermiş ve düşündüklerini söy- lemişti. Mamafih, bu karardan kendi de müteessirdi. — Moap hâkiminin sarayında bir haftadan fazla kalmazsınız, dedi, bütün ordularımı Moaplılar üzerine gönderip, hem sizi tahlis edeceğim. Hem de onların hazi- nelerini yağma edip saraylarını bâk ile yeksân edeceğim. Belkıs odasına gitmişti. Süleyman verdiği kararda isabet olup olmadığını anlamak maksa- dile, sarayda müstahtem teşrifat- çılar ve hassa zabitlerini yanına çağırdı. Onlar: — Moaplılar Belkısın teslimini istiyor. Aksi taktirde şehri yağma edeceğiz, diyorlar. Siz ne dersiniz? Diye sordu, Moap o hâkiminin herkes haberdardı. Hepsi birden: — Mademki bir kişinin tesli- mile memleket” yağmadan kurtu- lacak. Istedikleri kimse evlâdınız dahi olsa teslim etmelisiniz! Dediler. Bu cevabı verenler arasında hazreti Davuda hizmet etmiş fikir ve tecrübe sahibi kimseler de vardı. Süleyman bunların sözüne itimat etti.. Verdiği kararın doğru ve yerinde olduğunu anladı. Sarayın avlısında bekliyen as- keri çağırdılar ve kendisine Beni Israil hükümdarının kararını teb- liğ ettiler. Asker atına bindi. Ve geldiği yoldan süratle çıkıp gitti. Iki saat sonra Seba melikesini Moaplılara teslim edeceklerdi. * .. Belkıs odasına döndüğü zaman hiddetinden mosmor olmuştu. Seba'da hiç bir kabileye mağlüp olmayan melike, Filistin'de, Süley- man'ın düşmanlarına harp esiri olarak nasıl teslim olacaktı ? Seba melikesi hançerini beline taktı. Elbisesini değiştirdi. Süleyman'ın verdiği ipekli ve incili maşlahını yere attı.. Odasın- daki cariyeler birer birer sarayın zemin katına çekilmişlerdi. Belkıs, Moaplılar'a teslim olma- yacaktı. (Sam) ın evvelce kendi- sine gösterdiği gizli kapıdan sur bariçine çıkmağa karar verdi. Fakat, Beni Israil hükümdarı Belkısın zekâ ve cesaretinden korkuyordu. o Melike yanından ayrılır ayrılmaz derhal cellâtlardan birine şu emri vermişti: — Seba Melikesi odasına girince kapısını arkadan kilitle ve dışa- rıya çıkmasına meydan verme! Belkıs kapıya koştu.. Kapı, üzerinden kilitlenmişti. Melikenin Saraydan değil, oda- sından bile çıkmasına imkân yoktu. Bu hadise, Belkısle Süleymanın arasını açmağa kâfi gelmişti. > teklifinden Seba melikesi, artık, beni israil hükümdarının yüzünü görmemeğe yemin etmişti. Moaplılara teslim edilse bile bir daha oradan geri dönmiyecekti. Bu esnada sarayın büyük kapısı önündeki nöbetçi, (o boru ile şu haberi verdi: “Bir hafta evvel saraydan firar eden hassa neferi, (ogenç bir kadınla baraber Zahleden gelmiş. Hükümdarı görmek istiyor.,, Süleymanın müsadesile sarayın büyük kapısı açıldı. Firari neferle üzümcünün kızını Süleymanın huzuruna çıkardılar. Hassa neferi, yolda gelirken, Moaplıların şehri Hebron tarafın- dan muhasara ettiklerini öğren- mişti, Süleyman, firari neferi görünce hiddetle sordu: — Sarayımdan kaçan bir adamın tekrar buraya iltica etmesinin se- bebi nedir? Asker yerlere kapanarak af talep etti: — Beni, çok sadık sandığınız Ermi cebren götürdü, dedi, fakat, köleniz yine sadakatimi göstermek istedim. Sam'ı kahbece öldüren Ermiyi vurdum. Ne yazık ki Samı ölümden kurtaramadım. Dağdan kopan bir kaya gibi yerlere yuvarlandı ve bir daha kalkamadı. Süleymanın masal vakti yoktu. — Ermi Samı öldürmüş. Sen de Ermiyi öldürmüşsün! Bundan bana ne...?! Elile nöbetçilerden birine işaret ederek: — Atın dışarıya. diye bağırdı. Fakat, hassa askeri tekrar yer- lere kapandı: — Bu cariyeyi Sam kurtarmak istemişti. Bu kadar güzel bir in- ciyi de benimle beraber sokağa mı atıyorsunuz? Dedi ve ağlamağa başladı. Firari nefer, bu fedakârlığiyle hükümdara kendini af ettirmek istiyordu. Süleyman genç kızın yüzüne dikkatle bakmıştı. Yanına sokul- du.. Saçlarını, yüzünü ve gözlerini tetkik etti Üzümcünün kızı sarayda emsa- line nadir tesadüf edilen güzel- lerdendi. dinlemeğe şu herifi saraydan (Arksı var) EMLAK SAHİPLERİ! Emlâkiniz imizin kiralarını muntaza- Emlâkinizin men tahsil edebilmek Emlâkinizin varıdatını temin edebilmek için süratle kiracı bulmak hususatında mutehassısla- Emlâk rın tecrübesinden istifade edebilmek için EMLAK İDARESİ umurunda kesbi ihtisas etmiş olan UMUM EMLAK ACENTESİ müessesesine MURACAAT EDİNİZ! Adresi Bahçekapı, Taş han No. 20-21-22 Telefon: 20307 Ankara bahçeleri En çok beğenilen bahçeler hangileri? Ankar, 15 (Hususi) — Bahçe- lerine emek vererek şehri güzel- leştirmeğe çalışanları taktir için vilâyet tarafından teşkil edilen hakem heyeti şehrin bütün bah- çelerini gezmiş ve tetkikatı neti- cesinde bahçeleri muhtelif sınıf- lara taksim ederek raporunu ver- miştir. Bu rapora göre heyet, hiç bi- risinin taksimat ve tertibatı ve hâttâ vüsati biribirine uymadığı için bahçeleri ayırdetmek ve her birisine haklı bir derece vermek imkânını görememiş ve bunun üzerine en mühim puvan- tajlarda birbirine yaklaşanları bir bir grup addetmiş ve ancak bu suretle aralarında derece tayini mümkün olabilmiştir. Raporda Gazi orman çiftliği ile İsmet-paşanın bahçesi büyük takdirlere lâyık görülmüştür. Zinet, orman, meyve, bağ ve sebzeleri ayni zamanda cemetmiş büyük bahçelerden Recep beyin bahçesi birinci, (maliye vekil Abdühalik beyin bahçesi ikinci, ve Ali Nazmi beyin bahçesi üçüncü dereceyi ibraz eylemiş- lerdir. Orta bahçelerden Maraş mebusu Mithat beyin bahçesi birinci, İş bankası umum müdürü Celâl beyin (obahçesi ikinci, Edirne mebusu Şakir (Obeyin bahçesi üçüncü dereceyi ibraz eylemiştir. Zinete bilhassa ehemmiyet veren küçük (o bahçelerden (Yenişehir köşkleri arasında ilk zinet bahçe- sini tesis ile civarına iyi bir numune teşkil ve nadide çiçek nevilerini ve muhtelif tezyin usullerini cemet- mekte büyük bir müvaffakiyet gösteren ve herkesi teşvikte öna- yak olan İzmir meb'usu Osman zade Hamdi beyin bahçesi de ikinciliği“ihraz etmiştir. Zinete ehemmiyet vermekle baraber diğer şubeleri de kısmen bulunduran küçük bahçelerden dahiliye vekili Şükü Kaya, ziraat vekili Muhlis, milli'mudafaa ve- kili Zekâi, afyon meb'usu Rafet, aksaray meb'usu Yaşar, konya meb'usu Naim Hazım, başvekâ- let müsteşarı Kemal ve mühen- dis Cemal beylerin bahçeleri tak- dire şayan görülmüştür. Başvekâlet dosya memuru Faik beyin çiçek yetiştirme hususunda merak ve gayreti dolayısile nakdi mükâfatla taltifi muvafık görül müştür, Fatih ik şubesi riyasetinde! I — Malül ve şehit yetimlerinin ik- ramiye tevzialına 2 tarihinde Fatih kazası kaymakamlığında müte- şekkil heyet tarafından başlanacaktır. 9 — Tevziat pazar, salı, çarşamba günü sabalıları saat 9 dan 12 ye kadar devamı edecektir. Tevziat sıra numara- tarihi tevziatlan itibaren 4 ay devam edeceğinden bu müddet ve gösterilen gün- lerin hakları sakit ola- tatbik olunacağından noksan vesaikle müracaat edilmemesi racaatlarının kabul olunamıyacağı alâ- kadarana ilâü olunur. sile yapılacağından mezkür günlerde şul.eye müracaatla eslabının sia numa- rasile almaları mecburi olduğundan alacakhların numara sırasile tevziat yapılır. 3 — Tevziat esnasında Malülin ve şehit yetimlerinin resmi senetlerini hüviyet varakalarını ve maaş cüzdan larını hamilen ispatı vücut edeceklerdir. 4 — On senelik maaşlarını — alarak | alâkaları kesilmiş olan malüllerin ikra- | miyeleri “ayrıca tevzi o olunacağından bunların mü at etmeleri lâzımdır. 5 On seneliğini almış olan şehit yetimleri hangi emyalden on senelik- İ derini alarak alâkalarını “katetmiş iseler İ o emvale müracaatla resmi vesaik almaları ve bununla beraber nüfus tes- | kerelerile birlikte o müracaat etmeleri vekâleti celilenin talimatnamesi iktiza: | sındandır. 6 — Talimatnamenin 7 inci maddesi mucibince tevziat müddeti aat etmiyerek ikramiyesini | Yukarıdaki maddeler aynen | si taktirde mü- | Nihayet Fikri beyin ısrarına dayanamadı. oRandevüyu kabul etti. Amma otomobilile gezmeği, Fikrinin (o apartımanına gitmeği değil, sadece Taksim bahçesinde oturmağı kabul etti. Oturdular, Fikri, randevusunu kabul eden kadının, namuslu bir kadın olduğuna emindi. Bunun için Nerimana olan aşkı bütün bütün şiddetleniyordu. — Ne içersiniz hanımefendi ? — Bir limonata... Limonataları içtiler. Konuşmu- yorlardı. Konuşacak şey bulamı- yorlardı. Arada sırada, Fikri: — Minnettarınızım ! diyordu. Neriman cevap vermiyor, önü- ne bakıyor, ince, muntazam, güzel parmaklarile, elbisesinin volan- larını büküyordu. Yarım saat, karşılıklı, Çamlıca tepelerini (e seyrettiler. | Nihayet Neriman: — Kalkalım mı? dedi. — Emredersiniz. Kalktılar. Beyoğluna doğru yü- rümeğe başladılar. Bir eşya satış mağazasının önünden geçerlerken, Neriman hafif bir çığlıkla came- kâna gözattı. Biraz arkada duran bir eski zaman saatini işaret etti: — Dedemin saati, dedi, konak- tan satın alınmış. Evet, bizim saat. İyi ve fena ozamanlarımın saati. Biraz yan koymuşlar da görünmüyor. İçeri girip bakacak olursanız dokuz rakkamının ! biraz silindiğini, büyük akrebin ucunun kırık olduğunu görür- sünüz.. Bu saatin, benim haya- tımda oynadığı rolü bilemezsiniz ! Annem ölmüştü. Babam başka bir kadın aldı. Dedem bunaktı. Koca konağın içinde öksüzdüm. Kimsesizdim. Benim için çarpan bir tek kalb vardı: Bu saatin rakkası ! Onun sesini dinlerdim. Benim için bu saatin canı vardı. Bana şefkati vardı. On altı yaşında idim. O zaman zihnimde sevdanın ilk tomurcukları beliyordu. Bu saat bana dakikada altmış kere “Seni seviyorum. Seni seviyorum!. Seni seviyorum !.. , derdi. Amma bir daha bu sözü duymadım. Baba- mın karısı saati sattı. Fikri gülümsedi: — Dakikada altmış kere gene o sözü duymak ister misiniz? — Tabii. —Öyle ise bu saat NUN Tavuklara çok sonra apartımanımda, yatak odam- da bulunacak. Neriman © cevap vermedi. Gözlerini kaldırdı, Fikrinin gözle- rine baktı ve derdal gene önüne eğdi. Bir az sonra, ayrılırken, bir az daha ateşli el sıkıştılar ve par- makları biri" Birlerine bir şeler vadetti. ... Sonra, yarım saat, üç çey- rek saat sonra, Nerimanın hâlâ Beyoğlu caddesinde ne işi vardı? Neden evine gitmiyordu!.. Neriman, eşya satış mağzasına girdi. Yarına kadar sabır edemi- yecekti. Neticeyi biran evvel öğ- renmek istiyordu. Mağza sahibinin elini sıktı. Dük- kânın yabancısı,olmadığı halinden belli idi. —Bonjur Ahmet bey, dedi. Size gene bir satış yaptırdım. Bir kere daha rica ederim,bu mesele aramızda kalsın... Eğer meydana çıkacak olursa müşkül vaziyete düşerim. Amma ne yapayım", dünyanın sıkı zamanındayız. Buhran kocama pek dokundu. İşleri hayli bozuldu. Eskisi gibi para kazanamıyor. Çok dardayız. Benim yerimde başka kadın olsa, belki de doğru yoldan çıkardı. Amma ben namuslu bir kadınım. Kocamı çok severim. Para kazanmak için bu çareyi buldum. Bu buhranlı zamanda fena bir iş değil. Meselâ yeni tanıdığım bir beye güler yüz göste- riyorum. Kaşla, gözle ona vaitlerde bulunuyorum ve onu ilk rande- vuda sizin mağazanın önüne ge- tirip birşey satın aldırıyorum. Siz Yeni Tavukçuluk Av ve salon köpekleri Keçi beslemek usulü yedirmelidir ? IBu eserler eski harflerle basılmıştır) Nasıl tavukçuluk yapmalıdır ? “Mufassal Yeni Tavukçuluk,, kitabını okuyanlar, bir tavuktan senede 250 yumurta alırlar. — Tevzi merkezi: Çifçi Kütüphanesi BÜYÜK TAYYARE PİYANGOSU Yeni tertip başlıyor 1ci keşide: 11 ağustos 1932 dedir. Büyük ikramiye 30,000 liradır. Biletlerinizi şimdiden tedarik ediniz. de bunun için bana bir komisyon veriyorsunuz. Bu pek fena birşey değil değil mi?.. Ayıp değilya bu? — Ben bunda ayıp hiç birşey göremiyorum.. Bugün ne sattır- dınız bakalım. * — Büyük saatınızı... Korkmayın değerinin bir misli fazlasını iste- yiniz... Kârı yarı yarıya pay ede- riz... Uzun boylu, esmer bir genç gelip alacak. Ahmet bey şakağını kaşıdı: — Geldi efendim, o bey geldi. Değerinin bir misli fazlasını iste- dim: “İktisadi buhran olmasa idi saatı derhal alırdım. Fakat işler biraz kesat gidiyor. Saatı bir hafta müddetle bana kiralayamaz mısınız?,, Dedi. Selâmi İzzet ULAN er Hayvan besleyenlere lâzım kitaplar: Cafer Fahri beyin eserleri Kuruş 200 50 50 yumurtlamak için ne 10 25