Roman tefrikamız: 67 17 Teşrinievvel 1931 HİNT YILDIZI Yazan: İskender Fahrettin Yogoda yere eğildi ve mukaddes yaprağı üç defa öptü. Pencereden başımı çıkardım ve toprağın üstünde taze çıkmış ufak bir fidan gördüm! & 7 i Uzun, gölgesiz ağaçların altında koşup oynıyan çocuklar, evimin daimi bekçileriydi i İşte, ertesi günkü nushada bir haber daha: “.. Bugün mihracenin, mu- kaddes göldeki merasime iştirak etmemesinin o sebebi anlaşıldı. Büyük hazret, kızını, affedilmez bir kabahatinden dolayi tecziye edecekti. ( Yogoda ) bu haberi alınca, kendisini, yattığı odada ateşle yakarak kül haline getir- miştir. Halbuki, mehrace, kızının, boganın ağzına atılmak suretile tecziyesini istemişti. (Yogoda) nın mülevves külleri bugün mehrace tarafından denize attırılmıştır! ,, Bu da bir gerek.. Yogodanın Bombaydan firarını haber alan ve bütün takibata rağmen ele geçiremeyen ingilizler, böyle bir şayia çıkararak halkı kandırmağa ve bu suretle efkârı ingiliz dolabı olsa umumiyeyi yatıştırmağa lüzum görmüşler. Bu; hiç şüphe yok ki casus (Lavrens) in plânıdır. Gazetelerin verdiği haberlere bakılırsa, hâdisenin bu suretle cereyan ettiğine mehrace bile inanmış olacak. Aman.. O ne?l Şu gazetede müthiş bir vaka- nın tafsilâtı var. Bizim arkamızdan Bombayda neler olmuş, neler... “Gandiyi yakalayıp getirene 5000 sterlin mükâfat verilecek... Her sahifenin başında kalın puntolarla yazılmış bu ilân göze çarpıyor. Şu Hintliler azimkâr insanlar vesselâm. Milliyetperverler , | İngilizlere meydan okuyorlar... Otuz senedenberi, mukaddes Göldeki merasime) ( Gandi ) de iştirak edermiş. Bu ananeyi boz- mamak için, merasime Gandiyi gizli olarak getirmeğe karar ver- mişler. Halbuki ( Gandi ) yi ingilizler harıl harıl arıyorlar. Ellerine geç- se, derisini yüzecekler. Buna rağmen, Gandi, kellesini koltu- ğuna alarak, elli bin hindlinin içtima ettiği mukaddes göle gelmiş.. Ve bu suretle âdet yerini bulmuş. Bombay gazetesindeki ru ANY şu havadisi okursanız (Gandi) nin mukaddes göle nasıl getirildiğini anlarsınız: “... Gölün etrafı, şimal ve cenup vilâyetlerinden celbedilen askerlerle ihata edilmişti. Bütün Hintliler ( Gandi) nin gelmesini bekliyorlardı. Hangi Hintliye sor- sak: “ Gandi yaşıyorsa, mutlaka gelecektir! ,, cevabını alıyorduk. Gölün etrafında bu imanla bek- leyen Hintlilerin adedi elli bini mütecavizdi. Mutat merasimde Mehracenin bulunmaması hazıru- nun canını sıkmıştı. (Sahaya çıkan boğanın önünde genç bir Hintli dolaşıyordu. ( Yogoda ) nın yerine onunla boğuşmağa başladı. Delikanlı'nın hamleleri okadar kuvvetliydi ki, herkesi heyecana düşüren bu müthiş musaraa yarım saat bile devam etmedi.. Sahada bir uğultu yükseldi ve azgın Boğanın sırtı yere geldi.. Boy- nuzları kırıldı ve ağzından kan akarak devrildi.. Bacaklarını tit- retti.. Bir daha yerden kalkama- dı. Seyirciler: “Boğa öldü.. Ya- şasın delikanlı!,” diye haykırmağa başladılar. o Bu esnada, . her sene aynı merasimde yapıldığı veçhile, sahaya boş bir tabut getirilmişti. £ İnsanla ( döğüşen buğa, daima hasmını mağlüp et- tiği için, sahadan mağlüp delikan- lınm çesedi bir boş tabutun içine konacak ve kenarlarına ağır taş- lar bağlanarak denize atılacaktı. Boğaya mağlüp olan bir Hintlinin toprakta yatacak yeri yoktu. Onun cesedini cezaen denize atarlardı. Halbuki, boğa ile düvüşen de- | likanlı galip gelmişti. Merasimin | hitamından sonra, Hintliler tabu- | tu geri götürdüler. İngiliz hükü- meti, (Gandi) nin mukaddes göl- deki ayine iştirak oetmediğine kanaat hasıl etmişti. Fakat, Bom- | bay zabıtası bu işde gafil dav- randı: (Gandi) bu boş tabut içinde mukaddes göle getirilmiş ve ayine iştirak etmişti. Bu hadise üzerine, dün gelen bir emirle Bombay polis müdürü ve bir çok polis memur- ları tebdil edilmiştir!,, (Arkası var) Karaağaç müessesatından : Paymahalli ve mezbaha ahırlarında olan bir senelik gübreler kapalı teraküm etmiş ve edecek zarf usulile mevkii müzayedeye konulmuştur. Verilen fiat haddi itidalde görüldüğü takdirde 1 Teş- rinisani 931 pazar günü saat on beşte meclisi idarede ihalesine karar verilecektir. Talip olanların şartnamesi için müdüriyet kale- mine müracaat eylemeleri ilân olunur. akşam Londradan | İ üç müsamere tertibini | iki eseri il Ça m Kari'lerimizin | mükâfatlı fıkraları — 358 — Büyük bir sa- lon, sigara düma- nı odayı doldur- muş, her kesin başı dönüyor. Da- vetlilerden bir çoğu: — Ah.. Başım ağrıyor.. Annem gibi yapsam da başımın ağrısı geçse ne iyi olacak.. Diğer bir davetli çocuğa: — Küçük, annen ne yapar da başı- nın ağrısı geçerdi?.. — Başı ağırdığı zaman takma saçla rını çikarır efendim!.. Edip. R. — 359 — Bir kz — Ni- şanlınla niçin bo- zuştun ? Arkadaşı — Be raber kuyumcu dükkânının önün- den geçiyorduk, hangisini lâyık dedim. O da tutup R. J. nişanlıma, gerdanıma, görürsen onu all, bir kalıp sabunla bir sünger aldı. — 360 — Bir ihtiyar, bir karga satın almış. — Bu kargayı ne yapacaksın? diyen- lere: — Bunu 100 sene yaşar, diyorlar, tecrübe edeceğim demiş. Neşet — 361 — Sonradan gör- (P müş beyin biri hizmetkârına ten- bih etmiş: — Mehmet, misafirlerin yanın- da herhangi bir şeyi getir dediğim zaman: « — Hangisini efendim?..> diye sor! — Meselâ?. — Meselâ « paltomu getir > dediğim zaman hangi paltonuzu efendim? diye sor ki, misafir bir kaç paltom olduğunu anlasın!.. — Peki efendim!.. Bir gün bey misafirlerin yanında: — Mehmet, hareme haber ver de bizim pederi götürsünler! Uşak kemali ciddiyetle: — Hangi pederinizi efendim? H. Fehmi — 362 — Geceliyin bir serloş evinin yo lunu kaybeder. Bir arsada dura rak: — Ben şimdi bir ev sayılırım! der. Bir serhoş daha gelir ve: — Ben de (2) nci kat oluyorum! der ve omuzuna çıkar. Ev konuşmaz ya; bunlar da konuşma- mıya karar verirler. Bir adam gelir, ve niçin öyle durduk- larmı sorar, cevap alamayınca alttakine bir tokat atar, bu sefer alttaki can havliyle üsltekini dürterek: — Hey arkadaş kapı çalınıyor! der. EN Eİ Fıkra mükâfatları Fıkraları dercedilen kari'lerimizin idarehanemize müracaatla mükâfat- larını almaları rica olunur. ingiltere sefaretindeki | müsamereler | İngiltere sefiresi Lady Clerk, Türk umuru hayriyesi menfaatine | kararlaş- | tırmıştır. | Beyoğlundaki İngiltere sefareti | sarayında verilecek olan bu mü- | samerelerde Avusturya sefareti müsteşarı Müsyü Von Bischoff'un | sefaretlere ve şehrimiz | kibar mahafiline mensup bazı ha- | nımlar ve beyler tarafından temsil | olunacaktır. Müsamereler : o Teşrinievvelin 22 inci perşembe ve 24 üncü cumartesi günleri akşamları saat 22 de ve 25 irci pazar günü saat | 16da verilecektir. liradır. e Arzu sefaretinden Duhuliye beş edenler | İngiltere bilet alabilirler. H ik . . | rae | ir gece hapis i aptestin de © musluğundan sızıyormuş; musluk bozulmuşmuş. Onun için suyu kapatıyormuş. Şayet lâzım olursa, aşağıki ka onların aptestine girmeli imişim. — Peki, peki, anladım Kudret ağa... - dedim. 7 Adam gitti. ğ Ben, cızır da cızır cızır da cızır. Yaz bakalım dosyaları.. Doldur bakalım. a Tam iki buçuk saat daha çalıştım. Yedi buçukta temmet yarabbi şükür... Bir sersemledim ki amma.. Bir sersemledim ki, değmeyin gitsin... j Şu menhus daireden, oh he şükür, dışarı fırlayacaktım. Bol hava ile ciğerlerimi doldurarak, hürriyetime kavuşacaktım. Fakat, daha evvel, hele bir, ellerimi yıkayayım. Bendeki dalgınlığa ve yorği Akşam saat beş olunca, bizim daireden herkes çıkar. Hele saat beş buçuk olunca içerde hemen hiç kimse kalmaz. Fakat ben... Biçare ben, bahtı kare, felekzede ben... Biçare ben, müdür beyin fena halde hışmına uğramış bir adam- cağızım. Müdür bey, evvelki akşam, bana, saat dörtte birçok işler verdi: — Ahmet efendi! - dedi. - bu evrakı mutlaka, amma mutlaka anlayor musun, mutlaka yarın sabaha kadar tamamlayacaksın.. Yoksa, halin haraptır, Vallahi koğarım seni Ahmet efendi. Çün- kü, son zamanlarda işleri son derece asıyorsun. Uzattığı tomarlara baktım. Eyvahlar olsuuuuun... Eyvahlar olsuuuuun... ben Eyvaaaah... luğa rağmen, yukarıki apte: — Bu iş kaç saatte biter, mü- | mosluğuna kuştum. Ancak orada dür bey? su akmadığını görünce, evvelâ Kaç saatte biterse bitsin. | terkos'a bir küfür savurmak aklı Oturacak, bitireceksin.. ma geldi. Çarınaçar boyun iğdim. i (Abidin Daver beyin kariyi Dosyaları ? aldım koltuğumun | sonra, kapıcının tavsiyesini hatı di altına... Bizim kalem odasına yarak, taşagıli. aptestliğği çekildim. Çala kalem çalış babam girdim. çalış...çalış babam çalış.. Ha babam ha... Biter tükenir gibi değil muba- rek. İşlerim biter tükenir gibi değil... Saat dört buçuk oldu. Beşe çeyrek kaldı.. Daha ben, dosyaların yarısının Amma, ne kötü, ne izbe gibi aptes burası.. Ellerimi zor yıka- dım. Öf... Zaten başım ağrıyor... | Dışarı fırlıyayım... Burada biran bile fazla kalmak insanı boğacak. Bu maksatla, kapıya, şöyle bi yarısının yarısına bile gelmedim. tie Beş oldu. pi açılmad”. O canım ziller çıngır çınçır Daha fazla abandım. çalındı efendim... O yüreğe limo- Gene açılmadı. j natacı (o zilinden daha ferahlık irk RE i birimi insanı hürriyete kavuşturan Tekmieledim ,. « yumrukladı Herkes biribirine: gere Per savlet ettim. e olsun | ettim, duvarın en gerisine mi hayırlı yersin tapa m — Akşşşşşfir (o hayırlı (olsun belki iyilikle açılır diye, op beyim! ihtimamla çevirip kapıyı ettim. Aaah... Açılmıyor, açılmıyor. Bağırdım, çağırdım. Nafile. Hasılı, Sabaha kadar, mirim efendim, sabaha kadar arslanım. | Kapıyı kâh hızlı kâh hafif | tiplerle ittim açılmadı, oi açılmadı. O müstekreh yerde sab. buldum, sizin anlayacağınız. Sabahleyin, Kudret ağa, saat! altı buçukta geldi bereket v Avaz avaz bağırmam üzerime * geldi. | Kapıyı şöyle bir, bana doğru ; itti, açıverdi. il Meğerse, aman yarabbi, meğerse. Diverekten çantasını koltukladı; yallah, mirim, çoluğuna çocuğuna mı gidecek artık, meyhanesine birahanesine mi nereye gidecekse fırladı. Dairede ben kaldım. Az sonra, kapıcı yukarı çıkıp, ortalığı kolaçan etti: — Vay siz hâlâ buradasın beyum?- dedi. — Ne yapalım Kudret ağa... Bu akşam işim fazla. Burada üç dört saat kalacağız, anlaşılıyor. — Eh ben beklayemam seni... Bende da ev var, bark var... Gidecayim... — Peki, ne olacak? Kapıcı Kudret ağa, demir kapıyı | içerden sürgüsile açtıktan sonra, Aptesanenin kapusu, dışarı” | dışarı çıkıp çekince kapandı mı, | doğru değil, içeri doğru açılıyo: kapanmadı mı diye iyice muayene | muş. j etmemi o teni Yukariki Nâkili: (Hatice Süreyya) aaa Model aranıyor Güzel San'atlar Akademisinden Yevmiye bir buçuk liradan kadın ve erkek model aranmaktadır, Talip olanların pazartesi ve perşembe günleri Güzel San'atlar Akademisine müracaatları. Hariciye Vekâleti mübayaat komisyonundan: “ | 100 Ton kok kömürü Vekâlet için MO pri ig 5 Misafirini Ecnebiye köşkü için 2000 okka mangal kömürü “ e & 2. 7000 ,, kırılmış odun 5 2 a Vekâlet ve misafirini Ecnebiye köşkü için mübayaa edilecek yukarıda miktarları yazılı mahrukat 20 gün müddetle ve kapalı zarfla münakasaya konulmuştur. İhalesi 2 Teşrinisani 931 tarihine müsadif pazartesi günü saat 15 teicra edilecektir. Teminatı muvakkatesi 450 liradır. Şartname Hariciye Vekâleti Levazım ve * İstanbul Ankara caddesinde Hariciye evrak müdürlüğünden alınabilir. |