Sahife 8 ee 17 Teşrinievvel 1931 İngilterede intihabat mücadelesi - Almanyanın siyasi vaziyeti çok karışıyor - Vaşington mülâkatları İngilterede intihabat mücadelesi — . başladı. Eskiden mücadele fırka- ların arasında olurdu. Şimdi başlıca iki grup arasında cereyan ediyor. Bunlardan biri M. Makdo- nald'ın milli hükümet bayrağı | tan teşebbüsün İ lüzum görmüştür. Bu istifa başve- altında toplanan mubafazakârlarla liberaller, yani burjuva fırkaları ile başvekile sadık kalan bir kaç sosyalistir. Diğer grup ise tam manasile sosyalizm bayrağı altında toplanan amele fırkasırın büyük ekseriyetidir. İki taraf hayat memat muha- rebesine girişiyor. Amele fırkasi, ekseriyeti ingiliz lirasmın sukut etmiş olması üzerine kapitalizm, yani sermayedarlık rejiminin tamir kabul etmez derecede rahnedar olduğuna hükmetmiş ve bunu İngilterede sosyalizm rejimini ko- rumağa fırsat addetmiştir. Bunun için amele fırkası neşret- tiği beyannamede milletin selâmeti için sosyalizm rejimine müstenit hükümet vücuda getirmeğe davet etmiştir. Bu fırkanın açık ve sa- rih mücadele programile İngil- terede millet tam manasiyle iki siyasi ve ictimai sınıfa aynlmış oluyor. Hangisi galebe edecek olursa diğerine tahakküm edecek ve bir nevi diktatörlük yapacaktır. Amele fırkası kendisine sadık olan ve dört milyondan fazla azası bulunan amele birlikleri teşkilâtile iki milyon işsiz ameleyi ve diğer amele teşkilâtı etrafına çifçileri ve orta sınıf halkı da toplıyabile- cek olursa Rusyadan sonra ikinci bir sosyalist hükümeti meydana gelecektir. Filvaki ingiltere Sov- yetlere benzemiyecektir. Maahaza sosyalizm esaslarında birleşmiş olacaktır. Çünkü amele fırkası iktidar mevkiine geldiği vakit bankaların sigortaları, çelik ve sair mühim sanayi fabrikalarını, madenleri ve demir yollarını, diğer nafıa tesi- satını, umum Ziraat arazisini ve kredi işlerini devlet idaresine ve kontroluna alacağını ilân etmiştir. Bu vaziyet karşısında muhafaza- kârlar ve liberaller, amele fırka- sının Mr. Makdonalda sadık kalan azasına bütün kuvvetlerile yardım etmektedir. Liberallerin yarısı Hint kanu- nu esasisinin projesini hazırlıyan Sir Con Simonun riyaseti altında toplanmış ve neşrettiği beyanna- intihap mücadelesini biriikte idare eden başvekil M. Makdonald ve muhafazakâr fırka reisi M. Baldvin rallerin bu kısmı muhafazakârlar ingiliz ile (o bilâkaydüşart (| birleşmiştir. Bunların namzetleri bulundukları intihap dairelerinde birbirile re- kabet etmeyip uyuşmuşlar ve hangi tarafın mebusu çıkacağını evelden kararlaştırıcışlardır. Liberallerin okalan kısmıda biri sir Samuelin ve diğeri M. Loyd Corcun riyaseti altında olmak üzere gene ikiye ayrılmış- lardır. Ekseriyet Dahiliye nazırı sir Samuel'in riyaseti altında olup serbesti ticaret umdesinden ayrıl- mamağı ve maahaza intihap da- irelerinde amele fırkasının kazan- maması için muhafazakârlar ile teşriki mesaide bulunmağı karar- laştırmıştır. Mr. Loyt Corc'un etrafında kalanların çoğu kendi akrabası olup bunlar hem intihabın hem de başvekilin riyaseti aleyhindedir. Fakat bu kısım çok büyük ve ehemmiyetsiz bir zümredir. Mmanyadaki hâdiseler İngiliz lirasının sukutu en ziya- de Almanyanın iktisadi ve ticari vaziyetini omüteessir (o etmiştir. Mevcut tahdidata rağmen Alman- yadaki ecnebi kredilerinin her | Hindenburg (OM. Brüning'i | kabineye ! hapta bunların İ ait teminatı muvakkaten refedil- sarsmaktadır. Brüning kabinesi bu müşkülât içinde çalkandığı İ bir sırada ayrıca siyasi müşkülâta | da tesadüf etmiştir. Bu işte hem harici hem de dahili tesiri vardır. M. Curtius'un Amerika - Avus- turya gümrük birliği teşebbüsü bir taraffan kendisine karşı hari- | cin ve bilhassa Fransanın itimat- | sızlığını celbetmiş ve diğer taraf- | akim kalmasile | sağ muhalif fırkaların hücumuna | İ uğramıştır. | Binaenaleyh nazır istifa etmeğe | kil M. Brüninği kabinesini tadile | sevketmiştir. Reisicumhur Mareşal yeni nazırları inti- siyasi fırkalara alacağı intisabını mikyas ittihaz etmeme- | ! sini tavsiye etmiştir. Bu tavsiye çok manidar olup lüzumu halinde kabineğin dikta- törlük vaziyetinde bulunabilece- | ğine işarettir. Zaten mareşal reisicumhurun son kararnamesile Alman kanunu esasisinin şahsi hürriyet ve mesken masuniyetine miştir. Hakikaten yeni kabine bir kaç güzide hükümet adamın- dan mürekkep olup kabine aza- larından çoğu ikişer nezaret ve vazife almıştır. Son zamanlarda sağ muhalif fırkalar ve bunlarla alâkası olan muhtelif teşkilât hükümetin ve şimdiki Rayhştagın aleyhinde itti- fak ederek büyük tezahuratta bulunmuşlardır. Bunlar Almanya- da ya faşistlerin, yahut komünist- lerin hükümet sürebileceğini ve bunun üçüncü bir şıkkı olmadığı kanaatindedirler. Mareşal Hin- denburg sağ muhaliflerin en üu- fuzlu adamı bulunan Hitleri nez- dine kabul ederek çok ileri git- memesini ihtar etmiştir. Almanya iktisadi ve mali buhraların sevkile siyasi cihetten de çok karışmak- tadır. Vaşington mülâkatı Gerek Almanyanın gerek İngil- terenin maruz kaldığı müşkülât cihanşümul iktisadi ve siyasi buh- ranlardan ileri gelmekte olduğun- dan bu memleketlerin salâhı dün- ya işlerinin esasından düzelmesine bağlıdır. Cihan meseleleri ise ya- kında Vaşingtonda yapılacak mü- lâkatlarda müzakere edilecek ve imkân görülürse bir karara rap- tolunacaktır. Bunun için Fransa başvekili ile hariciye nazırının ve İtalya hariciye nazırının Amerika Reisicumhurunun daveti mahsu- sasi üzerine Vaşington'a gitmekte Boğaziçinin güzel güzelliği İstanbul âşıkı bir Ameri- kalı kadın: Miss Mills «Gazi yalnız yir yirminci asrın değil, gelecek asırların da en büyük inkılâpçısı olarak kalacaktır» esseseleri na- mına İstanbul- da çalışan ve cins ve mez- hep gözetmek- sizin bütün mub- tacı muavenet Miss Milis çocukların tahsil ve terbiyelerile uğraşan çok samimi bir Türk muhibbidir. Mis Mills memleketimizi çok sevmiş ; İstanbulun, Bursanın tabii güzelliklerinden , çeşmelerinden , camilerinden , çamlıklarından ve sularından müteaddit defalar bab- sederek , resimler ve şiirlerle memleketimizi Amerikan gazete- lerinde tanıtmağa çalışmıştır. Mis Mills beni sıra servilerdeki ikametgâhında büyük bir nezaket ve samimiyetle kabul etti. Boğaza nazır pencerenin önünde konuşu- yorduk. Mis Milis elile Feneri göstererek: — Bakınız şu lâtif manzaraya, dedi, insan oradan gurubu seyre- derken adeta kendinden geçiyor. Gurubu, dünyanın hiç bir yerin- den bukadar güzel (o temaşa etmedim. İstanbulun Otulüv ve gurubu beni teshir etti. İstan- bulda şair oldum, en çok okunan ve sevilen şiirlerimi bura- da yazdım. İstanbuldan bir türlü ayrılamıyorum. Buranın esrarengiz bir cazibesi var, Gören gözlerin * burada (Okamaşmaması, kalplerin bu cazibeye ması kabil mı? Çaylarımızı içerken, Mis Mills, birkaç gün evel (Fenerbahçe) serlevhası (altında İngilizce yaz- dığı çok kıymetli bir manzumenin bazı parçalarını okudu. maalen terceme ediyorum: (.. Hayat bir kitap gibi. Bu gecede çarpan tutulma- bir yaprağı çevrildi.. Akşam güneşi, ufukta. elbisesine bürünmüş gidiyor... Camilerin minareleri İstanbulun o mavi semasına yükselmiş.. Bu güzel manzara ana eski masalları hatırlatıyor. görünmez Güneş Miss Caris |. aumuuumuu (çok Sihir ve cazibesi var ki, bü lâtif Mills, on sene- O # GER manı ğım zaman kendimi bü İ denberi Ame- esra cazibenin tesirinden kurta- rikanın hima- ramıyorum. yei etfal mü- Mis Millse sordum: — Türk inkılâbı hakkındaki fikriniz nedir? — Mustafa Kemal Türk mille- tine yeni bir hayatiyet bahşet- miştir. Gazi yalnız yirminci asrın değil, gelecek asırlarında en büyük inkılâpçısı olarak, bugün türk milletinie kalbinde yarın de tarihte (& yaşayacaktır. (e Türkleri edebiyatile, samimi dostluklarile ve Türkiyeyi yüksek dağları, yeşil ovalarile, leziz sularile, ma- vi semasile, Marmarasile, boğaz içile hasılı bütün bugünkü güzel- liklerile severim. — Memleketinizi mi? — Yakında Nev Yorka gide- ceğim. Oradaki validemi alıp ilkbaharda kendisile beraber tek- rar İstanbula geleceğim. İnsan içinde yaşadığı cennetten nasıl ayrılabilir ? — Amerikalıların Avrupa seya- hatine çıktıkları zaman İstanbula da gelmeleri için ne yapmak lâzımdır? R — Amerikada İstanbul hakkın- da yazılmış pek az eser vardır. İstanbulun ve Bursanın güzel manzaralarını, asarı atikalarını ve bunların kısaca malümatı tarihi- yelerini havi ingilizce kitaplar tap ve neşredilmeli. Ben şahsen beş senedenberi bu vazifeyi men- sup olduğum Amerikan gazeteleri vasıtasile yapıyorum. Fakat, İstan- bula seyyah celbi ferdi mesai ile temin edilemez. 'Bu işi Turing klüpler temin etmelidir. Bu sayede Istanbula her sene binlerce seyyah gelebilir. Mis Mills'in yanından ayrılırken, ikimiz birden Boğaziçinin yarı bulutlu O semasına (bakıyorduk. Amerikalı dostumuz, içini çekerek: — Şu lâtif manzaraya bakınız, dedi, Bosforun ne hazin bir çeh- resi var! Mavi bulutların altında bir damla göz yaşı hâlinde uzan- mış.. İnsan, bu muhteşem man- özlemediniz. as, a > <w ip sabah n “a 4 mede başvekilin münasip göre- | fırsatta mütemadiyen çekilmekte | olmalarına siyaset ve iktisadiyat | |... « edi ii kel zarayı görmek için, Amerikadan ceği ber türlü icraatı tasvip ede- | olması Almanyanın zaten iyi | âlemlerinde büyük ehemmiyet | kalıracak ve güneşe pembe gelin eli. | değil, Çinden bile - bem de koşa- ceğini ilân etmiştir. Yani libe- | olmıyan mali vaziyetini yeniden | verilmektedir. sesini giydir rin 0 kadar | rak- gelir. — İskender Fahreddin Tefrika numarası: 28 || 17 Teşrinievvel 1931 Derhal batıyoruz. yaptık. 12 tane büyük vapur | kalmakta imişler. Von Hennigişi Denizlere dehş salan tahtelbahir et Bir Alman bahri bahriyelisinin iyelisinin hatıratı Muharriri : Max Valentiner Hiç bir şey kımıldamamakta. Buraya beyhude gelmişiz. Kolumuz kanadımız kırık bir halde geri dönüyoruz. Liverpol önlerinde deniz dibine çöküyorum. İcap ettikçe ortaya çıkarak gemi batırıyorum. Malüm ya burası vapurların en fazla uğrağı... Vapurları üçer üçer durdurtuyorum. İkisinin ahalisini üçüncüsüne yükledikten sonra, iki en muvafıkını batırıyorum. Tahtelbahrımızın üzerine, tor- pPitolar kuduz gibi saldırıyorlar. süratle batıyoruz. Mütercimi : (Vâ - Nü) Tekrar yukarı çıkip ta ortalığı periskopumuzla kolaçan ettiğimiz zaman, satıhta torpito bulunma- dığını görüyoruz. Sisler, torpitoları yutmuş. Lâkin, bir vapur var. İşaret topunu atıyoruz. Vapurun mürettebati, verdiğimiz emir üze- rine sandallara doluyor. Torpili atacağız. Tam bu sırada, biri: — Torpitol - diye haykırıyor. Bakıyorum: Sislerin karanlık içinden, bir siyah fakat, etrafa beyaz köpükler saçarak, üzerimize doğru akın ediyor. Yarabbi! Bu sefer hapı yuttuk işte.. Bu sefer hapı yuttuk! | Bir gürültü işidiyorum. Helecandan nefesim tıkanıyor. Müthiş bir taraka.. o Zincir kopmasını hatırlatan bir ses. Torpidonun dibi, bize bir kıl uzunluğundan sürünerek geçiyor . Daha derinlere batıyoruz. Lâkin, tarakalar, hâlâ kulağım- da çınlayor. Korku, asabımı kamçılayor. Bizim için bir çarecik var: o devirlerde, henüz tahtelbahırlara karşı kullanılan bombalar keşf- edilmemişti, Tahtelbahirlere karşı kullanılan bombalar, öyle tanzim edilmiş- lerdir ki, müthiş infilâkı sayesinde, birçok (Ometro (derinliklerdeki tahtelbahri mahvedebilir. O gün, vakaları pek çok olan bir gündü. Bir güzel yağma batırdık. Ölüm tehlikesile sarsıldik | Fakat heyhat ki, kaçırmamız | İ lâzım gelen arkadaşları bulama- mıştık. Kaçtıkları esnada ele mi geçmişlerdi ? Onları zındana mı | atmışlardı ? Hayır, hayır... Bu macera, ne hazin bir ma- ceradı. Arkadaşlarınız orada buluşmuşlardı. Kaçınışlardı. Tahtelbahrimize yüz metro yaklaşmışlardı. Öyleyse, onları niçin bulama- mıştık? Harpten sonra, Hennig'e tesa- düf ettim. Muvaffakıyetsizliğimizin sebebini bana anlattı: İngilizler, tahtelbahir kaptanları hakkında, diğer üseraya nisbetle, pek daha mülâyim davranmışlardı. Mevzuubahs karargâhta, bir çok tahtelbahir kaptanları, mühendis- ler ve sair bahriyeliler esir olarak o suretle idare etmiş ki, tahtelba- birciler, kendi aralarından topla- İ np teşkilâtlanmışlar. Herbirinin kabiliyetinden (ayrıca (istifade edilmiş. I Meselâ telsiz telgraf mütehas- | sısı olan bir genç zabit, derme çatma vasıtalarla bir telsiz ahizesi yapmış. Bunu geceleri, gizlice, esas binanın tepesine kuruyorlar- mış. Cihaz öyle iyi muvaffak olmuşmuşki, Almanyanın en esaslı telsiz telegraf istasyonu olan Na- uen'i buradan dinlemek kabil oluyormuş. Üseramız, bu suretle harbin bütün tafsilâtını öğrenebiliyormuş. Zaferler tesit edilmiş Lâkin, muvaffakiyetsizlikle, arkadaşları- mızın cesaretini ve ümidini kıra- mamış, (Arkası var) 4