KÖŞEDEN Dalkılıçın verdiği örnek Kendisine yüzbinlerce lira transfer ücreti ödenmeyen, esnerken, aksırırken çekilmiş boy boy resimleri ga- zetelerin spor sayfalarına baştacı edilmeyen müte- vazi bir türk delikanlısı önce Balkan Karmasına seçil- miş, sessiz sedasız tâ Finlandiyaya gitmiş, (devlerle savaşmış, onları yenmiş ve 1952 Olimpiyat müsabaka- larının yapıldığı ünlü stadı dolduran kalabalığı heye- canla ayağa kaldırıp, göğsünde şerefle taşıdığı bay- rağı saygı ile alkışlatmasını bilmiştir. Kuzey Dünya- sının kâmil insan, tam sporcu olan halkının sakin ruh yapısını yalandan tanıyan bir kimse olarak, Dalkılıçın üstün başarısının o diyarda uyandırdığı hayranlığı ve türkün itibarına ilâve ettiği değeri çok iyi ölçebiliyo- rum. Bu gence karşı yüreğimde duyduğum şükran do- lu takdir hissi buna sebeptir. Muharrem Dalkılıçı Nur- mi'ler, G. Hagg'ler, Zatopek'ler, Elhyotlar ve eşsiz Brü- mel'lar gibi memleketinin yüzünün akı, bir millet elçi- si olarak selâmlıyorum. Kolay değil, yabansı bir ekipin adamı -Dalkılıç Bal- kan Karmasında koşmuştur- olarak yabancı bir stad- da uzun mesafelerin taçsız Hükümdarları olan kuzey- lileri yenip, yarış kazanmak! Kolay değil, ağır bir pist- te 5000 metrede 14 dakikanın geri sınılarına dayan- mak! Bu şerefli neticenin duyulduğu günden beri ba- sınımızı dikkatle izliyorum. Türk sporuna moral ve tek- nik değer olarak ne getireceği bin defa şüpheli bir alış- verişin en laübali teferruatına sayfalar, manşetler tahsis eden gazeteler ne koşunun, ne de "14.02.2"lik büyük de- recenin kıymeti üzerinde -birkaç gönüllü imza hariç- durdular! Size spor tarihinden örnekler söyliyeyim: —o 1912 Olimpiyatlarında Kolehmainen, 1920 de Guillmot, 1924 de Nurmi, 1928 de Ritola, 1932 de Lehtinen, 1936 da Hoeckent -Guillmeot hariç, bunların hepsi Finlandiya- lıdır. Fin bayrağını şeref direğine çekdiklerinde elde ettikleri derece, Dalkılıcımızın "14.02.2."si ile ölçüle- miyecek kadar yavaştı. İkinci Dünya Savaşından sonra Çekoslovakyayı dünyaya yeniden tanıtan Zatopek, 1952 Olimpiyatlarında aynı mesafeyi aynı stadda ancak "14.06.6" da koşmuştu. 1942 de İsveçli G. Hagg ilk de- fa 14'ün altına indiği zaman "13,58.2" yalnız İsveçli değil, bütün dünya basım bu yeni devin 5000 metre bo- yunca, bırakın her turdaki tutumunu, her adımı ile il- gilenmiş, bu başarının arkasındaki çalışmanın sırrını çözmeğe çalışmıştı. 5000 metrede 13 dakika serisi in- sanüstü kıymet sayılmaktadır. Bu kudrete varmış kabili yetlerin sayısı da şu ihtiyar dünyada on parmakla sa- yılacak kadar azdır. işte bizim Dalkılıç oraya varma- nın eşiğindedir. Hani şu, yurda dönüşünden bile habe- rimiz olmayan Dalkılıç, Balkan Kros şampiyonu Dal- kılıç!.. Vildan Aşir SAVAŞIR Beşli ve onlu. Pentatlon - Dekatlon yarışmalarında her branşın derecesini değerlendirmek için hazırlanmış bir puan sistemi vardır. Buna Finlandiya Cetveli der- ler. Bugün Dalkılıç "14.02.2" lik derecesinin bu cetvele göre eşiti dereceler elde edebilmemiz için Türki- yede atletizm rekorlarını toptan kırmamız lâzımdır. Hem de, şöyle böyle değil... İşte size bazı örnekler; 200 metreyi 20 saniye 9'da Türkiye rekoru 22.1 dir-, 800 metreyi 1 dakika 47 saniye I'de -Türkiye re- koru 1 dakika 50 dit-, 110 metre engelliyi 13 saniye 8'de -Türkiye rekoru 14.6 dır- koşmamız; gülleyi 17 metre. 27'ye -Türkiye rekoru 15.20 ve galiba Dalkılıçla yaşıttır-, diski de 55 metre 46 ya -Türkiye rekora.48.67 dir atmamız ve en azından 7 metre 98 uzun atlama- mız icabedecekttr. Aslında Dalkılıça Cumhurbaşkanlığı mükâfatını ka- zandıran da, derecesinin bu fevkalâde değeridir. Dalkılıç, Finlandiya dönüşü, Oslo'da da başarılı bir yarış çıkarmış, arkadaşı Gürkan Çevik 48.7 ile birinci olurken, o da yeni bir Türkiye rekoru ile 3000'de üçün- cü olmuştur. 3000'in özelliğini ve 5000'e göre koşu tem- posunun farkını dikkate alırsanız, bu rekor derecesinin de asla küçümsenmiiyecek bir başarı olduğunu takdir edersiniz. Dalkılıç ne Balkan Kros şampiyonluğuna, ne de kendisini dünya asları sırasına yükselten bu başarıya, şöhretleri artık masal olmuş güreşçilerimiz gibi kırk günlük besi ve uyku kampı sonumda varmıştır. Ne ida- recileri, ne hocası, ne de kendisi tek günü, tek imkânı harcamışlardır. Balkan Kros birincilikleri için idareci- lerin Istanbuldaki yarış sahasının topografik kopyasını Orman Çiftliği sırtlarına naklettiklerini bilip miydi- niz? Dalkılıçın gıda rejiminin gün gün takibedildiğini, her gün saatlerce idman ettiğini, Balkan Kros birinci- likleri için ekipin müsabaka idmanlarına yarış tari- hinden tam beş ay 'evvel başladığını duymuş muydu- nuz? Bunlar devamlı çalışmanın üzerine eklenen, tâ- bir caiz ise, taçlandırma idmanları idi. Böyle yapmıyacaksınız, önce "şunu mu, bunu mu?" diye haftalarca dedikodu edeceksiniz, sonra, devşlrdiği- niz filizleri bir araya toplayacaksınız, yedirecek, içire- cek, günde bir-iki defa minder üzerinde ( birbirleriyle itiştireceksiniz, sonra da bunun adına kamp deyip, ço- cuklardan dünya birincilikleri bekleyeceksiniz!.. Ne sü- rat, ne nefes, ne refleks, ne teknik, ne taktik, ne kilo programı, hiç ama hiç bir şey sizi ilgilendirmeyecek öylece yola çıkıp, sonra da böylece perişan döneceksi- niz!.. Dalkılıçtan ve onu yetiştiren ekipten olsun örnek alsak,,.