HAFTANIN İÇİNDEN Madem ki istiyorlar, konuşalım! Yandaki sayfalarda, Nihat Erimin hissedar bulunduğu bir gazetede, Sefa Kılıçlıoğlunun Yeni Sabahında çıkmış bir başyazıyı bulacaksınız. Böyle bir yazıyı yaz- mak için insanın aklından zoru bulunması kâfi değil- dir. İnsanın, başka herkesin de aklından zoru bulundu- ğuna inanması lazımdır. Türkiyede bir sistem var. Türkiyede kuvvetler var. Türkiyede Meclis var. Bu Meclisten koalisyon yoluyla çıkmış bir hükümet var. Milletvekili var, senatörü var. Hiç birinin zerrece öne- mi, tesiri yok. Bunların hepsinin üstünde ben varım. Parmağımı kaldırınca yağmur yağdırıyorum, parmağı- mı indirince güneş açtırıyorum. İnsanları yükseltmek- ten kahretmeye, her çeşit kudret benim elimde. Bakan- ları ben nasbediyorum, Bakanları ben azlediyorum. Ya- zıyı okuyunca göreceksiniz: Beş yaşındaki bir çocuğun güleceği bu fikirler, hem de "Bahsettiğimiz realiteler hep füli olaylara dayandığı için artık kimsenin naza- rın amıyor*' denilerek ciddi ciddi, bir gazetesi başyazı olarak neşrediliyor. Bu, böyle yazıların İlki değildir. Seneler var ki t nu duyarım, okurum. Kimi tahrik etmek isterlerse ona İsmet Paşayı benim idare ettiğimi söylerler. Menderesi söylemişlerdir, D.P. lilere söylemişlerdir, C.H.P. lilere söylemişlerdir, hâdiselere sebep arayanlara söylemişler dir, gazetecilere söylemişlerdir, umumi efkâra söyle mislerdir. Geçenlerde Adanaya gittim. Bir gece, en ko- yu Gülekçilerle tatlı tatlı konuştuk. Bana hücum etti- ler. İsmet Paşayı övdüler, övdüler. Sonra "Ama senin tesirin altında.. Hep o yüzden oluyor!" dediler. "Canım dedim, "ya İsmet Paşa sizin söylediğiniz adamdır, be nim sözümle kravat değiştirmez. Ya sizin söylediğiniz adam değildir, o zaman bırakın onu, seçin beni Gene Başkan, ben sizi mis gibi idare edeyim.." Güldüler. Fa kat, gene de kös dinlemiş, "Biliriz biz" der gibi bir hal- leri vardı. Şimdi, Dörtlerin C.H.P. den uzaklaştırılması hadi sesi, bu akıl almaz iddiayı, başta Dörtlerin kendileri memleketi ve devleti idare etmeğe adaylığını koyan bi takım kimselerin dahi ağzına getirip oturümuştur. Erim gazetesinde bunu yazar, Gülek söyler, Göle İle Doğar demeçler verirler. Bizde âdettir. Çok kimse, kendinde bir kudret te vehhüm ettirtir, etrafa bu çeşit bir zehap verir; Her hal- de bu, çalım satmanın bir kolay yoludur. Bu yüzden, böyle bir kudrete sahip olmadığımı söylemek bile beni tatsız vaziyette bırakıyor. Söylenen o kadar akıl almaz bir şeydir ki, bunu tekzibe kalkışmak dahi gülünç ge- liyor. Tatar ağasıyla konuşan meşhur paşayı hatırlatı- yor. Rahatsız ediyor. Zaten senelerdir aldırmadığımın sebebi de budur. Ne diyeyim? Kimseden bir şey iste- mediğim, siyaset hayatına zerrece hevesim bulunmadı- ğı için hep omuz silkip geçtim. Muhayyel kudretimin, Metin TOKER böyle bir kudrete gerçekten sahip kimselere karşı kö- tülü iyili çok kalpte uyanan haset, düşmanlık, kin, nef- ret, kıskançlık, çekememe gibi beşeri hisleri, boş yere bana karşı uyandırdığım bildiğim, gördüğüm (halde.. Bunun tesiriyle neler yazmadılar, neler uydurmadılar! Sadece Yeni Sabahın sütunları bir koleksiyon ihtiva eder. Tebessümden başka mukabelem olmadı. Tekzip göndermek, mahkemelere koşmak zaten âdetim değil- dir. Ama, kızmadım bile. Ne kızayım? Çok şükür kompleks sahibi değilim. İsmet Paşanın kendisi İse, bütün komplekslerin üstün- dedir. Kahkahalarla güler ve bazı yazıları bana o gös- terir. Bugün, bu satırları yazmamın sebebi başkadır. Adamlara bakınız! Hâdiseleri neye bağlıyabillyorlar ve neye bağlı gibi göstermekte fütur etmiyorlar.. Etrafla- rını hangi gözle görüyorlar ve kütleleri, bilhassa seç- tikleri taraftarları nasıl Saf, cahil, kolay kanan kimse- ler telâkki ediyorlar. Çok fikir tartışmamız, ne yazık ki bu çeşit plâtformlar üzerinde cereyan ediyor ve on- dan dolayı hem bir netice vermiyor, hem de havaiyat- Ne laklakıyattan tek parmak ileri gitmiyor. Derler “İyi tarifler iyi münakaşalar doğurur". Tarif iyi pe. ağ münakaşanın iyi olmamasında şaşılacak ne var? Üstelik bunlar, seçimlerde seçmenlerin demagog- lar tarafından kandırıldığını, o yüzden Demokrasinin Türkiyede sökmeyeceğini kendilerine bayrak edinmiş kimseler.. Meseleleri izah ediş tarzları bu, kullandıkları Sİ u, seçtikleri usuller bu! Hepsi, Yeni Sabahın başyazısında ifadesini buluyor. Ama, yanıldıkları bir nokta var. Daha doğrusu, he- aplarında bir yanlış taraf mevcut. Eğer sanıyorlarsa i ırma, sindirme gayretleri, "Bak, böyle söyleni- yor", "Bak, böyle düşünülüyor", "Bak, bu zehap uya- or** endişesi bir inanca yürekten bağlı insanları mü- cadeleden alakoyabilir, o takdirde büyük üstadlarının tabiriyle avuçlarını yalamahdırlar. (o Akıbetlerinde, bu mecmuada girişilen mücadelenin büyük rol oynadığı hususundaki (teşhisleri doğrudur. Ama bu, zehabını uyandırmak istedikleri "Metin Tokerin İsmet Paşa üze- rindeki tesiri" neticesi değildir. Olan, sahte putların mutlaka bir gün devrilmesinin eşyanın tabiatı, bulunuşunun, gerçeklerin ebediyen asla gizlenememe- esinin, herkesin kendi kıymetine göre toplum içinde yer almasının tezahüründan ibarettir. Yapacaksın ve söy- lenmeyecek. Manevra çevireceksin ve belirtilmeyecek. Kandıracaksın ve gözler açılmayacak. Oyununa devam edeceksin ve dur denilmeyecek. "Başıma ne dert aça- yım" endişesi, herkesi sindirmeye yetecek. Haydi canım, sen de! Senin açacağın dertten kim korkar? Ağababanın, en kudretli devrinde, a taşa hâkim görünürken açtığı dertten kim korktu Akis/9