Tarihe Bakış Niçin Aralar vardır. Bütün şekilleri, inanılmaz derecede değiştirir. O aynalardan o şekilleri tanımak imkâ- Şekilleri, daha doğrusu hâdiseleri böyle ay- "kısa zaman"dır. İn- zaman'ın nı yoktur. nalardan da fazla değiştiren ise, sanlar çok şeyi oyenebilirler. Ama, "kısa handikapının üstesinden gelmek kolay değildir. Pers- pektif ancak "uzun zaman" sonunda teşekkül eder. Sâdece kuvvetli ve haklı olduklarından dolayı kendi- lerinden emin kimselerdir ki "kısa zaman'"ın defor- masyonu karşısında telaşa, endişeye kapılmazlar, bü- tün ölçülerin normal hale gelmesini sükunetle bekler- ler. İhtilâlin üzerinden kısa bir zaman geçmiş bulunu- yor. İkibuçuk yıl önce kütleler| harekete getiren sebep- unutulmuş, onların yerini bi pe almıştır. Sebep- er bir kenara itilerek neticeler plâna çıkarıldığın- dan çeşitli şamataya elverişli bir o hasıl oolmuş- âdiseler, doğuşta etraflarını oçevreleyen > göz önünd,e tutularak incelenmelidir. Bu yapıl- madı rütüs âdi bir katil, Parisin ayaklanan halkı GerseriE grubu, Mussolini sıradan bir cüretkâr, Mare- şal Petain halis kan bir vatan haini, Stalin düpedüz bir kn haline gelir. Böyle ha talara düşmeyi önleyen bir basit çâre, yaratılan hadise yaratılmamış olsaydı nelerin ul bulacağını bir an düşünmektir. 27 Mayısta, Bayar - Menderes ikilisinin son taş- larını meşhur Tahkikat Komisyonuyla koydukları | sis- tem Türk Silâhlı oKuwvetlerinin harekete geçmesiyle yıkılmasaydı, belki de bugün Türkiye Cumhuriyeti yok- tu. Bir korkunç karanlık bu toprakların üzerine çö- kecek, bir dikta rejimi kurulacak, Türklere "V. C. li olmaktan başka hürriyet" tanınmayacak, her türlü fren- den kurtulmuş vurguncular gemi azıya alacak ve or- ta çağa dönmüş olacaktık. Bu yürür müydü, yürümez miydi? Yü ey i, ne kadar yürürdü? O müddettin sonunda, na: yıkılırdı ? ? Bunlar hep, cevabı meçhul s Kül asyonla ir. *Biline m şudur ki, İhtilâlin tedirgin et- tiği kimselerin sayısından çok daha fazla YAD insan, onların uğradıkları ikibei, çok daha fena uğra- yacaklar ve zindanlar adam m ğe Meş Bar Tak- kikat Komisyonunun, kısa ründeki marifetleri or- tadadır ve plânları ele geçmiştir. Zaten bu yüzdendir ki 27 Mayıs hareketi başarı kazanmış, memleketin bü- tün sağlam kuvvetlerinin tam desteğini bulmuş, kütle- ler ona katılmışlar ve o gün Türkiyede bir bayram ha- vası esmiştir. Seçimli veya seçimsi jhtilalden. sonra, bir hesap saatinin gelip çattığı an- laşıldığında, oYassıadanın sakinlerinden hiç biri, ama, hiç biri kendilerini devirenlere bu hareketlerin- den va suç bulmak cesaretini kendilerinde göreme- mişlerdir. Bu, bir korkunun ifadesi olmamıştır. Zira saman ya ip ba skı ortadan kalktıktan ve bütün diller alabildiğine açıldıktan sonra da gözü dönmüşlerin dı- şında böyle bir yola sapan yoktur. Bayar - Menderes rejiminin, uğradığı akibete ziyadesiyle hak (kesbettiği hiç kimse, hatta en koyu taraftarları tarafından dahi inkar edilemeyen bir gerçektir. Ama bunlar, Yassıada- daki savunmanın esasını şu görüşün üzerine oturtmuş- lardır: Memleketi kötü idare ettiler ve bir fena iktidar Neden oldular. Tamam. Millet ayaklandı ve onları devirdi. Müstahaktılar. Cezalarını, iktidarı vermekle gördüler. Madem ki suçları siyasidir, daha ne isteniliyor? Hesap- laşma Ke keşiş Adam asmaya, kem hapsetme- ye ne lüzum var? Siyasi fikir, inanç vi um layı XX. Asırda medeni milletlerin e. le “budur. İlk bakışta, bilhassa hissi düşünenlere doğru nn bu tez bir sillojizmanın sapık mantığıyla mali. dür. iktidarı, bir gidip ai ve mevki- ini li değildir. Tam aksine, D. P. iktidarı bizim anladığımız mânada s mn ortadan kaldirmak için bü- tün tedbirlerini almış, o suçun üzerinde yakalanarak hakkından gelinmiştir. Eğer kötü iktidarların memle- ket idarecini seçimle veya ihtilâlle bırakmaya mecbur kalmaları arasında bir fark bulunmayacaksa, her davranışın akibeti eş olacaksa tehlikeli bir seçimi göze almak niye? Seçimden kaçar ve iktidarda kalırsın. İda- re edeceğin kimseler rıza gösterirlerse, ne âlâ. Yok, pa- buç pahalı çıkarsa, o zaman "Pardon!" dersin ve bıra- kırsın. Bu, demokrasi Oldu, an do- muame- oyununu hiç anlamamaktır. Bir zihniyet ve neticesi slına bakılırsa, D. P. nin iki lideri başından itiba- ren demokratik düzeni ciddiye almamışlardır. Bu iki politikacı ve etraflarına topladıkları daha diğerleri, İsmet İnönüye hep bir aptal nazarıyla bakmışlardır. Bir aptal, bir korkak, bir beceriksiz.. Elinde iktidar olacak ve sen buna vereceksin! Hey yarabbi, ne akıl.. Demokrasi, bu perde altında iktidar muhafaza edile- bildikçe değerlidir. Ama Demokrasiyle İktidar arasın- da bir seçim yapmak zarureti hasıl olduğunda, ancak İsmet İnönü gibi safdillerdir ki birinciye boyun eğer ve m verir. Çok partili hayatın bir başından ötekine, D. alaturka kurnazlarına hakim olmuş düşün- ce budur. İhtilâl hazırlıklarına ait bazı açıklamaların yapıl- mış bulunduğu şu sırada kati olarak anlatılmıştır ki İsmet İnönünün belki de bütün siyasi hayatının en ba- siretli hareketi 1950'de neticeye boyun eğişi ve iktida- rı verişidir. İhtilâle EM diğer bütün kuvvetleri bir tarafa bırakınız. Ama M nin ilk 38 üyesinin 38'i de. 1950'de İsmet İnönü iktidarı vermemeye kalkışsay- tabakasını teşkil e bilen basını ile aynı i safta bulunmaktaydılar. Bir demokratik düzen benims sendi mi, sabık olmayı almak e birinci şar D. P. liderleri ll fikir ve davranışlarının neti- cesi olarak ceza görmemişlerdir. O yüzden ceza gör- memek, iktidarı seçimle bırakanların hakkıdır. Mukad- des olan bu haklar. D. P. liderleri, seçimi fiilen yok et- mek suretiyle bir ihtilâli meşru kıldıklarından dolayı bu ihtilâlin başarı kazandığı an kendilerini otomatik olarak cezaya müstahak hale getirmişlerdir. Yassıada mahkemesinin felsefesi, bu olmuştur. Aranan suçlu degil, suçun cezası üksek Adalet Divanı, hiç bir zaman bir suçun olup olmadığını aramamıştır. Bu fevkalâde mahkemeyi. a göze AKİS, 17 EYLÜL 1962