HnĞA YURTTA OLUP BİTENLER görmedi. Böylece karar. otomatik şe- kilde katiyet kesbetti. Ama bu hafta Barf Zaferde, uzun bir fasıladan #onra gene -ve tabli Muhalefete ça- tan- Z. V. imzalı yazılar çıkınca ce- Zzasını gıik demeden çekmiş olan Ül- rman gülümsedi: “— kalım, başına bir kaza daha gelirse, üstad bu sefer yaşının kaç okluğunu hatır- hyacak!” dedi. Gene Zaferin Cenab Yakarı, gene bu aylar zarfında, katiyet kesbetmiş cezasını çekemeyecek, hatta bir has- tahanede d İ Vİ etti. Buna mukabil Ulusun Beyhan Cenkçisi, askerliğini yaptığı sırada, &dd eza mecmuu bir yılı geçer geçmez bunlar derhal birleştirildi, Sirler yaptı. Bu arada öteki Pullilam dâvı » henüz kati safhaya Gdahi orlımem-s Ama hep in Üstünde umumi ef- n “nisyan ile malül hafıza” sı, fasulya çaldıkları için değil, doğru buldukları bir azıyı mesuliyetini deruhde ettikleri gazeteye koydukla- Demek, öğrenmemiz gereken da- ha neler ve neler vardı [ Dönüşlü Olmayan Yol u hadiselerle dolu ayların sonun- da, gecçen haftanın başında Ülkü arkadaşlarma 19 zına —- p Far çe ğâ & B & A Ş ğ &, 8 » - «4 t şakaya vurarak ellerini, mem- nu.n. uğuşturdu! ı ef a — O000! şa.dık ». .. Yemek- ler bize kalıyor!” Fakat iki gazeteci, arkadaşlarının latife etmediğini anlamakta geciR- mediler o zaman meseleyi ciddi şe- kilde mlilzakere ettiler. Beyhan Cenk- ci ve Metin Toker Ülkünün on kendisini aç bırakmasını doğru bul- Mi mMmuyorlardı. Ne lüzum vardı ve değer miydi? Ulusun genç yazı işleri mü- i dürü bunu lüzumlu ve değer buluyor- “ du. Ankara Hiltonun taş duvarları F &rasında herkes fikrini samimiyetle P -— p Söyledi.. Koğuşun kirli yüzlü sobası is sala sala yanıyor, ranzalar manzaraya ayrı bir ıstırap lekesi ka- tıyordu. Ülkü Arman gayesini anlattı. Şah- &1 için hiç bir şey istemiyordu. Zaten j yabılacak bir şeyde yoktu. Bir sene- dir yatıyordu. “Pulllam davası” layıslle kesbettiğine göre davamımn muvafa, kı'mı da geri almamı bahin mevtud değildi. A.t tılobl ise, hiç birinin hütie aklığı ceza çoktan <xat'iyet an geçmiyordu. Nitekim — ayvni hafta ıc!'nde cezaevinde bir teşebbüs oldu, umumi af söylentilerinin dolaş- ması Üzerine -hapishanelerde horkeı. sadece af konuşur- mahkümlar imza topladılar. Bilinen edebiyata gekilde “Menderesin altın kalbi'nden, şantiyeye dönern sathı vatanda sşefaat beldenıyoıv . Ankara Hi ltonda.kj dört gazeteci- den yalnız bir tanesi, P gaze- tesinin mensubu, te ükle imsasını bastı. Ötekiler, gülerek reddettiler. Hem de, dört yüz kişilik hapishaneye tıka basa doldurulmuş, tek kişilik ran.zala.rdn ikişer ikişer yatan, coğu slahı hal etmiş mahküm arkadaşla- nnın ıstırabına bir çare bulunmasmı butu.n kı.lplenyıe arzuladıkları hal- Ülku “— Ben, dedi iktibas edilen bir yazıyı oradan iktibeas ettiğimden do- layı tek Pulllamzede olduğum şu s- a sadece Basın rejimi ve aâda- letin tecelli tarzına bir nebze dikkati tecılerin de dekıl bütün bir mmet.l.n meselesi değil rkadaşlan Armuım fikirlerine bütün kılpleriyle kı.!.ıh- yorlardı. Am ar, genç ÂArman gi- bi hayalperest değillerdi. Dalma re- alist Beyhan Cenkei : “— Yahu, dedi, hiç kimse aldır- maz, sen aç geçirdiğin gümlerle kalır- sın u başka cemiyet.'leıde böyle h:ıreketlenn uyandırdığı ha- tırlattı. k lâ.zımdı. giliz müstemlekesi Hindistanda bir politi- kacının aclık grevi bütün tnxıııeıeyı Ş tü, veril Ki"ni, kendisinin "künllk hislerle suc- landırılacağı”nı büdırdllor Genç Ar- ma.n azimle “— Ben kendim, huek»ümin dok- ruluğuna inandıktan Mctln 'l'okere döndiü: e Patron, - herkesirt bir t.akmıı lslm.le çağırılklığfı Ankara Hiltonda AKİS Başyazarına kadaş- ları böyle demektedirler-, — irnancla- rımda haksız mıyım? Bizi uraya atacaklar ne biz sesimizi cıkaracağız, ne başkaları ... memek ataşiyle inandığı, hatırladı. Her her rengin g&ün büyü Hürriyet, nutuklarına kılbınm butnn bağlandığı lları ©. .. Gözlerini başka tarafa çevire- tek: "— Haklısın diye ıı'm'ı!dı.ıı(lı.L Ama boyu 1.80 metre ol Arman Zzaten ye! yücudunun on gü.nluk mukavemet edip etme Bildi. Üstelik şıriıda olmanın sıcaklığı tek anında bile yüreklerinde duy- mamış bulunduklarından ©o larını ktidarın başına “Vilâyetlik iste- riz” taleplerinin açtığı dert kar- şısında gülmemek kaabil değildir. P. P. büyükleri, kapılarını aşındıran aklarına sakıza bıılnnırsa lktkhr llerl :elenlerl de herkese cuk dağıtmak re bnla- madıklarından, içinden çıkılmaz bir duruma düşüyorlar. Bir iiçenin il yapılacağı duyulur duyulmaz bir derin hlr kuskünmğe kapılıvorlnr. “bizi pa: iyamazsınız” diye feryudı bısr yorlar. Her hareketi rey hesaplıya- “(Oh ol.ıum.!".dlyeceği geliyor. Eğer M bu İktidarın süreceğinden çok daha ilerive şamli ve bütünm huzursuzluk memleketl saran bir yaratmasaydı... Bugünkü Türkiyenin, 1945 Tür- kiyesi — olmadı zerrece şüphe yoktur. Dünyanın istisnasız her ta- & rak- larımıza, hem de kuvvetli döviz ha- linde yatırdan mtilyonlarca liramnım mere vermemesi Fzâüten düşilnülemezdi. Anadoluya çıkıp şöyle hir dolaşmak, manzaranın ea- ye nazaran bambaşka olduğunu görmeye veter de artar bile. Yollar meskün yerleri birbirine bağlamış, fabrikas'ar muhitlere canlılık ver- miş, enflasyon neticesi de olsa yer yer geniş binalar, oteller yapılmıtş, hem ziraatte hem sanavide zerçek- leşen hamirler ticaret hayatımnı ge- — Hştirmiş. semi artmte- tır. Ne yapılabilirdi. ne vıpılmıtır? ında İnsanlar iki bü. < yük seiyast parti arasında Muılı-