Lti Akad âMemduli Ün " d Vd Motip Erksun REJİSÖRLER B ir filmin başarmı eninde sonunda gelip rejisöre da- yanıyor. İyi bir rejisör, eline iyi bir senaryo geçir- dikten sonra, oyuncuları ne kadar zayıf, teknik şart- ları ne kadar elverişsiz olsa yine de kondhlui zosn-rmrk imkânını bulabilir. Bunun için ressamı müzikçiden, ro- mancıyı heykeltraştan, şairi piyes yazarından ayıran duygu gibi sinemacıyı da bütün diğer sanutçılardan ayıran “sinema duygusu”nurn varlığı şarttır. Xinema ygusı asa, sinemanın en iyi eserle rini tanımak ve bilmek, sin: en g bilgisini edinmek ve iyi ustaların çalışm.ı_ınmı takibet- Lugün film cevlren rejisörlerimizin hemen hepsi, “sine- ma duygusu”ndan da, gzenel kültürden de mahrum kim- selerdir. Bu ikisinden mahrum olan insanların başına gelmesi gayet tabil olan bir durum,yani kötü ustaların kötü eserlerinin tesirine knpılma.. sinemamızda — her adım başında rastlanan bir h: ir. Bugün sinema- mızda çalışan elliye yakın rejlsör içinde kendine has lhl(lbu. belirli bir “şahsiyet”i olan rejisör hemen he- veut değildir. Bu da gayet tabil birşeydir. Zira re]lsdrlerln büyük bir çoğunluğu, sinemayı bir anlatım vasıtası olarak seçinemiş, an r geçim vasıtası ola- rak benimsemiştir. Ekmek parasını çıkarmak için ro- ye, şiir yazana, reklm yapana rastlanmadığı bir memlekette, yahut da böyle bir maksatla işe giri- şen sanatkârın rerçek sanatkâr olmıyacağı kendiliğin- den belli olduğu halde rejisörlerimizin sinemayı & Nejat Saydam blr “meslek” olarak seçmeleri sinemamızım bugünkü z ç - z e e K Z 8 G ü :© b 'A 5 - B - sıtası olarak $ anlatabilecek en elverişli vasıta olarak gören kimseler çıkar. kendisini roman, şiir, hikâye, resim, müzik... gihi vasıtalardan çok sinemaya yatkın görürse, sinermamız- Bir sinema eğitim merkezi kurulmadıkça, si- Nnemanın en İyi eı-ıerlerlnln seyredilmesini mümkün kılacak sinema dernekleri ve ğzel ahıemalar açıl- madıkça, Türkiyede sinema dın un meydana gelmesi çok nadir olacak, bu duyg'nnun beyazperdede açığa vurulacak kuvveti kazanması ise bugünkü gibi imkânsız kalacaktır. Buna ilâvetlen, bir sinemacının en pratik yetişme yolunun amatör çalışmaları, kısa film- ler olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bunlar, kısa bir film çerçeweqlnde bellı bir mevzuun en oılü en ekono- mik y bi. daha cok dokümanter calısma lçlne girdiği için, sl- nemacılarımızcı en eksik tarafını, yani tabiata bakmas 3N bilmemekten doğan kusurunu da giderecektir. Halen film çevirmekte olan rejisörlerimizden hazı- ları şunlardır: Lütfü Ö. Akad, Hleri Akbaşlı, Orhan M. Arıburnu, Atıf Yılmaz Bat:beki, Hüsnü Cantürk, Tur- gut Demlrağ, Orhan Elmas, O. Nuri Ergün, Metin Erk- san, Semih L. Evin, Baktıa Gelenbevi, Muharrem Gür- ses. Nişan Hancer. Çetin Karamanbey, Faruk Keni Kâııl 9. Kıpçak, Mehmet Muhtar. Şinasi Özonuk. Ne- jut aydam, Osuğu F. Seden, Memduh Ün, Mümtaz Yone l'... n * LM--—.—- sürüüküğül M eli m 4KİS, 387 EKİM 19i