M —a z — » YURTTA OLUP BİTENLER na olduğundan emindiler. İdarenin müdahelesi, onları €kirlerinden dön- dürmiyetekti. Balıkeasirdeki kongre- nin iptali ve uüsuüllere uyzun olarak yapmaya teşebbüs ettikleri İs:ongre- nin dakıtlılması :çÇin r vcı*enlcrin tecziyesi için Adalete müracaat etli ler. Balıkesirden dönen Samed Gül- doğan ise Federasyon b.nasına gel- diği halde, inasanın basınıj.ı Yalçn Küçük çalıştığı icin “ma Yyramıyordu ha en hafîamn eonuna, Cumartesi gününe kadar de- vanı etti Cumartesl giünlüi öğle vaku Sa- med Güldoğan Federasyon bina sivil polislerle birlikte geldi v Küçükün çalwtığı 1 Polisler Yalcından “mak nn Gh doğana terketm istiy İardı ve ellernide İstanbul Valhgi- nNin 199 sayılı kararı vardı. Yalcın Küçcük. karar hukuki olmamakla be- ra'ver, sırf bir hâd.se çıkarmı:ş Ollnd— plak için masadan kalktı ve kamınıza buyrun” dedi. nüÜhrü ile anahtarlara gelince, Yal- çın Kücük bunları, meşru olmıyan ir kongreyle işbaşına gelen başka- na veremiyeceğini bildirdi. Bu ihtilâf, “25 Üre bir mühür kazıtmanın ve kapıları da cılmglre nktmr"mn müÜmkün” medele, San den Yalçın I—xücuk ıle le Lnan bi- nânın dışına cıkarmasını istemes.n- den ve polislerin bu arzuy canla başla yerine getirmeye wlkıemawın- ve Erol . Üyesi buluhndukları bir ek- bulunmalarının en tabii hakları olduğunu ileri sürerek polisin tavsiyesini dinlemediler. Bi- nayı dolduran talebelerin coğu da on- lar gibi dÜşünüyordu. Bumun Üzerine hazır kuvvetten takviye celbedildi ve Yalçın Küçük ile Erol Ünal “copia- Tın gölgesinde” polis cibine bindiril- islere niç'n götürdüklorini yete götürmelerini söylilyorlardı. A- ma anlaşılan emir, sadece Yalçın Kü- çük ve Erol Ünal içindi. ı&(unaknxa— r sırasında Sivasal Bilgiler Fa ul- hakaret” iddiasıyla Alenıdar karako- luna götürüldü * Birinci Şitbeden Savcılığa götü- rülen Yalcın Kücük ile Erol Ünal, bizzat Birinci Şube Müdürü Yaşar Yiğit tarafından döğüldüklerini acık- ladılar. Yalçının burnunun Üzerinde bir yarığı gizlemiyen tentürdiyot le- kesi dikkati çekiyordu. Adli tabibin yerinde bulunmaması Üüzerine, yar- dim hastahanesine giden ver- Biteli buradan birer muvakkat aldılar. Ayrıca, Froc! Ünalın kafata- Ssının rontgeninin alınmasına lüzuüm hasıl oldu. Ur opların karşısında — gerilemeğe ğine ranıyorlamlı Zabıta Bıyık ve sakal arasında ı l alk efkârının zabıta vak'ası olarak ece polis muxıuılanmn biyik- n îcc'nl ya da kesilmemesi muııak.ışalanyla meşgul olduğu bir sırada, biri Ankarada, diğeri ise İs- tanbulda cereyan eden iki hâdise, irü- tün dikkati bıyıklardan ayırdı ve çok kimse elde sakal düşünmeye başladı. Her iki zabıta vak'asında birer ölü vardı ve hâdiseler -çok şükür- bir esrar perdesinin arkasında gizli de- &gildi: fallk tada, ŞşAhit'er ortada idi. Ancak cinayetlerin sebenpleri araş- ODlaver Argun “Medent davranış” tırmaya değerdi. Eğer bu iki cmayet bir esrar perdesine bürünmüş olsa dı. hakikate en cabuk varacak olan dedektif, şüphe yok ki, PFransızların “Kaduı parmağı arayınız” tavsiyele- rine uyan olacaktı. Zira her iki hadi- sede de kadın parmağı vardı. Daha doğrusu, maktuller bir kurşuna kur- ban giderlerken yanlarında kadın Junuyordu. Ankaradaki cinayetin beylik ta- bancayla ve asayişi teminle vazifeli bir bekçi tarafından “hiç yüzünden” işlenmesi, çok şiddetli bir aksillântel yarattı ve bu aksülâ&mel iki idareci -Ankara Valisi Dılâver Argun ve İs- tanbul Valisti Ethem Yetkiner- tara- findan tamamiyle farklı bir şekilde karşılandı. İki ldarecinin de davranıı- larını haklı kılan sebepler vanlı. tün fark birinin bıyığı. diğerinin sa- kalı feda etimesinden ileri geliyordu. Namusu kavi bekçi & ı ki meşhur idamciyı, birbirine ta- ban tabana zıt iki görüşü savun- maya mecbur eden hâdise evvelkı haf- ta bir Pazar gecesi, Ankaranın en me- deni, en modern semti olan 11 Mayığ mahailesinde cereyan etti: Hava alabildi#ine sıcaktı. Hava kuvvetlerinde telsizci olarak vazife gören assubay Saffet Solak, Boylu sokaktaki pansiyonuna gelli. Soyun- du. dökündü. duşunu a!dı ve sivil el- biselerini giverek gecenin serin hava- apıda komşusu Kadriye Özçeliğe rast geldi. Selâmlaştılar “va havanın sıcaklığından karşılıklı şikâ- yete başladılar. Kadriye Saffete im- tihanlarım sordu. 25 yaşındaki assu- bay, Millf Eğitim Bakanlığına mü- acuı edeıek haricten Tise bitirme imtihanlarını vermiş ve Hukuk Fa- kültesine devama bâşlamıştı. Mecbu- ri hiziretini tamamladıktan sonra serbest hayata —atılarak avukatlık Yapmak istediğini konışusuna daha kına gitmeyi teklif etti. Kadriye yor- Runluğunu öne sürerek, Gençlik Par- kı teklifine yanaşmadı bekçisinin Kırıkkale yapısı etomatik tabancasının — namlusuna silrülü © milimetrelik bir mermiyi bir hayatı indürmeye razı ediyordu. 40 yaşındaki. evli ve beş çocuk babası mahalle bekcisi Kaya Taşkan bir taraftan Kırıkkale duvara veren meslekda—ı 35 yaşındaki Nurettin E- kici ile konuşuyordu. Sokak sessiz ve tenha idi. Saffet ve Kadriyenin ayak sesleri tâ karşıdan duyuldu. İki genç birbirine sokulmuş, konuşa konuya yaklaşıyorlardı. İki bekçi birbirlerini dirseklediler ve vavaş sesle “Şunlara bak!”' dediler. İşte, şimdi bellerine ta- kllan resmt tabancanın verdiği güce dayanarak kendilerini göstermek fır- satını bulmuşlardı. Bu mahallede u- çan kuş bile onla,ra sorulurdu. İyi bir semtte. ir cift onların bazı kop'ekslerlm aşaklandırdı Ken- dllen'ıe sorulursa, namutıslarına do- kunurâ i bi geze na d_kıldıler ve sucüs tü yakalanan bir hırsızdan bile esirgedikleri sert- likle “Yürü karakola” emrini verdiler. Bu sırada bir pençe, Saffetin koluna yapıştı ve tartaklamaya başladı. Suf- fet gençti, kuvvetliydi ve haklıydı “Vay., sokakta öplüşmek ha!” diye bağıran bekcilerin elinden kendini kurtardı ve arkadaşının koluna gire- rtek yürüdü. İl: bekçinin tahakküm arzusunun tatmini için karakollard vakit kaybetmeye niyeti yoktu. Ne dEİS, 81 TEMIMUZ 1959