YURTTA OLUP BİTENLER hemen ağzına kadar doluydu. Ankara da bulunan ecnebi muhabırlerden çogu da oradaydılar. Konuşmaların sert c yan edecegı anlaşılıyordu. AKIS b hafta evvelinden ha ber verdıgı gıbı Ad- na Mend eres ve İsmet İnö Z ala- caklar kozlarını paylaşacaklardı Zaten Demokrat - Parti Grup Başkam Hulusi Köymene sözlü soru bunu temin için verdirtilmişti.. Köymen Halk Pamsıne sata! şacak İnönü partısı adına konu cak, Adnan Menderes cevap vı . cektı Reıs olarak da Esat Budakoglu seçilmişti. Mızansen tamamdı. Sözlü soruya evvelâ Adliye Vekili Osman Şevkı Çıçekdag, sonra Dahılıye— Vekili T k Gedik n derece efendice hakıkat vekil agzına yara- şır cevaplar verdiler. Baskı olmamıştı, bu iddia Halkçı gazetesinin âdı bir ya- lanından ibaretti. Onları Hulusi Koy— men takip etti. Itıraf etmeli ki üstad, rolünü son derece acemi bir şekilde oy- k Partisine çok daha ustalıkla ki D. P. Grup Baş- sataşabılırdı Halbu a: am tamamiyle aded haricine çıktı. O sırada riyaset makamım işgal eden Esat Budakoğlu değil de mesela Fikri Apay- dın olsaydı her halde hatibe ihtarda bu- lunurı Budakoglu Halk Partıhlerın itirazlarına men, maha Hulusi Köymen 1946 seçi: mlerını ele al— mış, trafik vak'alar anlatıyordu. Bunla- rın, Halkçı gazetesi tarafından konulan bir başlıkla , alâkasını anlamak tabii Esat Budâkoğlu harıç, p ek çok kimse için mümkün değildir. Evet, Halk Par- tısme sataşma çok daha ustalıkla yapı- labilirdi. İnönü kürsüye geliyor İnönü söz istedi. İlk defa olarak elin- de çantayla kürsüye çıkıyordu. Doğ- rusu istenilirse sonradan — bu çantanın pek de dolu olmadığı görüldü ve C. H. P. Genel Başkam olcuya olcuya bir, iki köylü mektubu okudu. Bu mektuplarda köylüler muhtar seçildiklerini, arkadan kendilerine istifa etmeleri için tazyik filleridir. Bu bakımdan celsenin de- vamı müddetince tamamiyle — eşit durumda bulunmaları icap eder. Bazılarının sura koltuklarına otu. rmuş olmaları bu eşitliği boz- maz. versite salonunda açılma töreni bır nevi akademik ayinden başka bir şey değildir. Rektör nut- kunu okur, Profesörlerden biri yı- lın ilk dersini takrir eder... Bu nu- tukları davetliler, kendı takdır ölçü- lerine göre alkışl Üniversite mensupları da, isterlerse, bu alkışla- ra iştirak ederler. Alkış faslı bu çer- çeve içinde başlayıp biter. Davetli- lerin girerken, otururken, çıkarken al- kışlanmaları, hele geç kalıp da töre- nin tam başladığı sırada içeri giren davetlinin - kim olursa olsun - alkış- lanması için hiç bir sebeb yoktur. Davetlilerden — birine — ötekilerden farklı muamele yapılması, hele bir davetimin sadece davete — uyarak gelmiş olmasından — dolayı veya bir partiyi temsil etmesinden ötürü al- Sırrı Dayak yiyen adam Atalay yapıldıgını soyluyor zahiren istifa et- miş g rünmemeleri gerektiğini soıuyorlardı Fakat İnönü, tıpkı kendisinden ev- vel konuşan vekıller gibi ağırbaşlı ve efendice konuştu. Üstelik sözlerinin bu- taalluk eden kısmında haklıydı kuvvetliydik Misaller verdi. 6 sandık varmış. eçen Mayıs ayında muhalefet kazanmış. Bu sefer 74 sandıkta iktidar, ikisinde de bağımsızlar kazanmış. Altı ayda vukua gelen bu değişiklik, hiç bir şey ifade et- miyor muydu? — Kırşehirin kaza haline getirilmesinin uyandırdığı korkuyu bile hatıra getirmiyor muydu? İnönü, bunu sordu. Meclis, tıs çıkarmadan dinliyordu. kışlanması, ne maksatla — yapılırsa yapılsın akademık törenin mehabe- tini bozan bir numayış hükmüne uğ- ramaktan kurtulamaz ersite merasim — salonların- da şahısların, sırf şahsiyet — olmala- rından dolayı alkışlandıkları büyük bir hocanın jübilesi, ket ve insanlığa değerli de bulunanların tebcili, fesörlük, do rluk tevcıhı gibi. Bunlar dışında üniversitede al- kışa lâyık olan yalnız ilimdir, onun- da alkışa ihtiyacı yoktur. Konserlerde, operada, tiyatroda alkışın yeri zamanı, öÖlçüsü olur da üniversite törenlerinde olmaz mı? Akademik — törenlere yaraşan takbir şey vardır: mehabet, hiç bir dekorun yalnız başına veremi- yeceği mehabet, decorum mehabe- i. Sadece bir kaç demokrat, bu neticedeki mânayı pek iyi anlamadıklarından, 74 sandıkta iktidarın kazanmasını alkışla- dılar. Fakat İnönü, orada kalmadı. 1946 seçimlerini de mudafaaya girişti. Bura- da, sözleri bütün kuvvetini kaybediyor ve basit bir tevil haline geliyordu. Da- ha sonra, vaziyet sakırıleşınce Mende- resin tavsiye ettiği gibi eğer «0 zaman icap ediyordu» deseydi, — mesele kalmıyacaktı. a eski reisicumhur ilk defa olarak tek dereceli seçim yaptığımızdan, âdet ve usulü bil- mediğimizden bir mazeret olarak bah- sedince Mecliste gürültü çıkarmak me- rakında olanlar fırsatı —ele geçirdiler. Haklı olduğu — mevzularda — kuvveti önünde tıs çıkaramıyanlar iş C. H. P için bu derece haksız olan — mecraya sürüklenince ve İnönü 1946 seçimleri- nin şartlarım değil mahiyetini müdafaa etmek gibi taktik hatasına — düşünce havayı kızıştırdılar Menderes konuşuyor u sırada Adnan Menderesin— o da, tıpkı İnönü gibi lâcivert elbise, krem rengi ipek gömlek giymişti —notlar al- dığı görülüyordu. Yanında Fuad Köp- rülü oturuyor ve başvekili teşvik ettiği görülüyordu. İnönü sözlerini tamamla- yınca —bugünkü gerginliğin giderilme- si için iki şey istemişti: Kırşehiri yeni- den vilâyet yapmak, hakim teminatını tamir ve iade etmek— Maenderesin te- hevvürle yerinden fırladığı görüldü. Neler söyledi? İhtimal ki gece, sü- künet bulup da kendi kendisine kaldı- ğında, soyledıgr sözler karşısında evvelâ kendisi mahcup olmuştur. İnönüyü «profesyonel bır cani soğukkanlılığı ile konuşmakla» itham etti; nasıl hitap edi- yordu Y rabbi ve o hıtapları yaparken e kadar çirkin şekıller alıyordu. e bize kan kusturdun, kan'» <18 mebusluk Verdin, ver- i?» dedi.. Konuşması <<D0rt sen: diye bagırdı, mez olaydın aynı, O yakışıksız edayı taşıyordu dayı hep a Bazan elini de - belin ordu ve haykırıyordu: — «Paşa, paşa' Allah seni vuracak..» Manzaranın — hazin tarafi bunları söyliyenin — Başvekil, bu şekilde hitap edilen kimsenin ise eski Reisicumhur oluşu ıdı Adnan Menderesin konuşm sı, yalnı Halk Partililerde değil pek çok dinleyıcıde ve pek ço mebusta infial uyandırdı. konuşmak doğru değildi. pek kısa bir müddet evvel Zafer gaze- tesi başmuharriri Mümtaz Faik Feniği makamına çagırarak <<terbıyelı olacağız, edepli yazacağız, seviyeli münakaşa edeceğiz» diye temibihatta bulunmuştu. bın bozulması, böyle bir hareketi mazur gösteremez. Ortalık karışıyor B aşvekilin asabı o kadar bozulmuştu ki, bir ara, Sırrı Atalayla giriştiği munakaşayı yarıda kesti ve : «— Gel, dedi, gel de o iddianı buradan tekrarla'» Sırrı Atalay geldi. AKİS, 20 KASIM 1954 İddiası şuydu :