AĞAÇ T E R $ U ME ROMAN İdealist romancıları kusduran iğrenç uygun- suzlukların ne ehemmiyeti var. Asil mevzu yoktur, yalniz hayat ve onun icapları var- IF. » Bu nefis mürakabelerinin özü, şu bir kaç satırdadır. İnsanın varlığı ile uğraşmak ve bütün insan realitelerinden hiç bir şeyi ka- çırmamak, işte sanırım büyük küçük, hepi- mize hâkim olan emel budur. Evet, insanı tanımak, Maritain'in ikazile ne kada şa“ şırmış olursak olalım; bu yönde ileriye git- memize hiç bir şey engel olamuyor. Hususile ustatlar bu yola bizden önce girmişlerdir ve geçmişte, yazıcıya bazı mevzulara yakınlığı yasak eden büyü de bozulmuştur. Bu nok- tadan Proust'un, arkasından gelen bütün nesiller üzerinde, derin bir tesiri vardır. Martain'in, bakışlarımızı üzerinden almamızı .dilediği hassasiyet sırları için, Proust, ter- sine olarak, ancak bunlar vasıtasile, insa- nın bütünlüğüne varabileceğimizi öğretiyor ve insanın en gizli sırlarını açığa vurarak, bizden önce gelmiş dehalardan, daha ileri gidebileceğimiz hususundaki ümidimizi okşu- yor. Şüphesiz, bir adamın âile ve cemiyet hayatının ötesinde, çevresinin, mesleğinin, fikirlerinin, imanlarının, kendisini, yapmaya mecbur kıldığı hareketlerin ilerisinde, daha gizli bir hayatı vardır. Ve çokluk, bize her şeyi teslim edecek olan anahtar, bütün göz- lerden saklı olan, bu çamurun dibinde bu- lunmaktadır, Bana itiraz edebilirler: “ istisnai ve ma- razi hallerin tetkikine saplanmış olmak tehlikesile karşılaşmıyor musunuz? İstediği. niz gibi, bülün adamı tanıyacak yerde insandaki galiz ve habis şeylerin üzerine düşmüş olmuyor musunuz?,, . Elbette bu bir tehlikedir. Bununla beraber, “Normal adam,, manasının, mutlak bir kıymeti olup olmadı- ğını sormak hakkımızdır. Bütün insanlar, ilk bakışta aynı hareketleri yaparlar, aynı sözleri söylerler, aynı mevzuları sevmekte veya sevmemekte ortaktırlar. Fakat yakın- dan ve her biri ayrı ayrı tetkik edildikçe, birbirinden (farklı karakterleri belirir ve birbirine irca edilmiyecek kadar kuvvetli tezatlar ortaya çıkar. Nihayet bir ruhiyat. çının; görünüşte en normal adamın, ne ile ötekilerinden ayrı ve “ varlıkların en ye- rine konulmazı, adı ile söylersek bir galat olduğu neticesine varacağı tasavvur edile. bilir. Bir yüreğin en şahsi, en hususi, en ayrı (yönlerini aydınlığa (çıkarmak, işte uğraştığımız şey budur. vi Elbette, bu yürekte elde edeceğimiz şey, yalınız bu değildir. Çünkü, dileğimiz ona bütün bütün tasarruf etmektir. Burada yeni romanın, çok açık, başka bir meyli göze çarpıyor ve onu Balzac'dan gelen roman cinsiyle çatıştırıyor. İnsanın tetki- kine, insanın dışındaki mantıkı karıştırmak istemiyoruz. Ona keyfi bir düzeni zorla sokmaktan çekiniyoruz. Balzac'ın bir kahra- manı daima tek örgülüdür. Hiç bir hareketi yoktur ki hâkim ihtirasile izah edilmesin ve şahsın karakterinde olmasın. Bu, güzel bir şeye ». Sanatı, tabiata kabul ettirilmiş bir düzen saymak mümkündür. Romancının vazifesi beşeri varlığın chaos'unu muvaze- neleştirmek, ona biçim vermek ve onu dü- zene koymaktır. Bu, yalınız müdafaası ko- lay olan bir durum değildir. Hakikatta, bir adamın taşkın ihtirasının, her şeyi yutarak onu basitleştirdiği düşünülürse, meşru ol- madığını söylemek bile güç olur. Bir haris- te, her şey yükselmesine göre ve bir şeh- vet d”şkününde her şey tatmine göre dü- zene konmuştur. ihtirasta hulâsa edilmiş varlıklar yaratma. sına yardım eden de budur. . Fakat XIX ıncı asrın ortasında, eşsiz dehası, tersine olarak, yumak gibi karışık - beşeri mahlüku çözmemeye savaşan, şahıs- larının! psikolojisine, ne bir düzen, ne de önce tasarlanmış bir mantık sokmaktan çeki. nen, manevi ve ahlâki kiymetleri hakkında bir büküm vermeden, onları yaratan bir belirdi. Bunun O içindir ki Dos- şahısları (hakkında, hüküm romancı tolevsky'nin Balzac'ın, Type, yani bir