4 Nisan 1936 Tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 14

4 Nisan 1936 tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hikâye : AĞAÇ KALORİFER VE BAHAR BAHAR Kış güzel şeydir. Tabiat meyveleri, buğ- dayları, kuşları ve arılarile insanların saa- deti için çalıştığı gün mevsimler ne güzeldir. Çalışan bir insan için kış bir ılık su, yaz bir serin vantilâtördür. Kış saadetimizi tamamlamak için geli- yor, bahar aşkımızı tazelemek için. Yaz da- marlarımızdaki çalışma arzusuna bir az ten- bellik, güneş ve enerji doldurmak için. Yaz bir ceryan, insanlar birer akümülâtör. Tabiat çırıl çıplak, hatta zelzelesi, fırta- nası ile bile güzel, özlenir bir şey. Bizi kucak- lamak, bizi avutmak, bizi çalıştırmak, bize öğretmek için neler yapmaz. O artık bir sır değildir. Bize bir saadeti bağıran, bizi yaşa- maya davet eden bir güldür. Tavuklar bizim için yumurtluyor, bu vapuru bizim kafamız yaptı. Bu tayyarede uçan biziz. Ellerimiz el- lerimizin içinde gülen, bağıran, seven, en çok seven insanlarla dolu bir lokantadayız. Şim- den sonra kahveler, buğdaylar yanmıyacak. Çocuklar kalorifer olmıyacak. Sinemalar do- lup dolup boşalacak. Zaman o zamandır. Bahar böyle düşündürürdü. İnsanlar yal- nız baharda, hakikati, ağaçlar gibi yeşererek Refik EPİKMAN — IHiküye Deseni. 13 hissederlerdi. Bir oğlan bir kızı dudağından öptüğü zaman; bir ana oğlunu kucakladığı zaman, bir komşu öteki komşunun elini sık- tığı zaman, sokakta insan her: gördüğünü tutmak, onunla konuşmak, söylemek söylet- mek isterdi. Erikler büyüyor, kirazlar kıza- riyordu, Dutların tomurcukları büyümüş, yap- raklar burunlarını tomurcuklarından çıkar- mışlardı. Ölenler ölmuş, soğuktan donan- lar donmuş, açlıktan bayılanlar bir daha ayılmamıştı, ne ziyanı vardı. Bahar gelmişti. İnsanlar ebegümeci yiyorlardı. Kediler ot yiyordu. Kuşlar yaprakları gagalıyorlardı. Arılar çiçeklerin içinde dönüp dolaşıyor. Bir çiçekten ötekine aşk götürüp getiriyorlardı. Bahtiyar tali, kuşların gagasında sanki bir mektuptu. Artık kimse kimseye acimiyordu. Herkes herkesi seviyordu. Japonun kurumuş, kısılmlş yüzü genişlemişti. Çekik gözleri büsbütün çekilmiş, baharı süzüyordu. Kalori- fer ihtiyacı yoktu. Japon Japonlaşmıştı. Si- nema bir hatıra bile değildi. Sinema bir düş- mandı. Yanmıştı, yıkılmıştı. Şişman adamlar acayip bir makineye ne söylerse söylesin vız gelirdi. Rüzgâr bir sesi bir sese vardırmak ' için sinek, böcek, toz, bulut olmuş telefon- İaşmıştı. Gök yüzü ta gece yarılarına kadar bir masal aydınlığile aydınlıktı. Kış ümitle, arzu ile beklenebilirdi. Sur dışından güzel kara kızlar geliyor- du. Şalvarlarında ve çıplak ayaklarında arzu getirerek fala bakıyorlardı. Delikanlıları sarı kızlar için düşündürüyor, sarı kızları esmer delikanlılar için hasretlendiriyorlardı. Beyaz kuvvetli dişlerini gösteriyorlar, yemek müte“ madiyen yemek, ısırmak, gülmek, mütemadi- yen gülmek istiyorlardı. Kışı onlar da sevi- yorlardı. Kışı bekliyorlardı bile. Fakat niçin ondan bu kadar bıkmışdılar. Bazen sur haricindeki mezarlıklarda fala bakarlarken yanaklarını ısıran delikanlı-

Bu sayıdan diğer sayfalar: