ra haberler gönderilmişti. Tekirdağı, ana baba günü ha- lini almıştı. Tekırdngl:( agı.hçolk olduğu için kazanlarla msnm F Misafirler, “hanlara, evlere, çiftliklere yer- leştirilmişti. Güreşe iştirak ede- “cek pehlivanların rahatları te- min edilmişti. Mükemmel yedi- rilip içiriliyordu. " Deli Hafız da Tekirdağ güre- vermişti. dan ve Anadolu yakasından gö- rülmedik seçme pehlivanlar ge- Hu—gıuu. Tekirdağını bilmi yordu. Hele, İstanbuldan bah- sedildikçe onün büyüklüğü hak- — Size bir nasihat vereyim.. — Ne gibi usta!. — Belki sizi çivgara getirir - ler.. İstanbullular, bir ikisi bir araya gelerek bağdaşırlar ve givgar yaparak meydanı kurtar mağa çalışırlar... « TeT Dedi. Hergeleci, çivgar diye birşey | işitmemişti. Fakat, bunu tatbik | etmemişti. Ustasına — merakla — uıu çivgarı nasıl yapar- lar?, — Bilmiyor musun?. - — İşittim, biliyorum, amma, Hergeleci İbrahim Yazan: Saml Karayıl — Ah o bir gelse!, — Ne yapacaksın?. — Evelallah usta! bir elde boynunu kıracağım... — Yavaş gel, kolay mı bu?. — Usta, bütün hırsım üze - rinde... Çok keyifliyim... — Dur bakalım.. belki, Ay- dosludan daha belâhları gele- ceki, — Gelsin!.. — İbrahimin bile ne yapaca- ği şimdi belli değil. Dedi. ı Deli Hafızın düşündükleri doğ ru idi. İstanbul ve civarından ge lenler hepsi zeki ve kurnaz peh- livanlardı. Meydanı kurtarmak için Deliormanlılara ve Rume - lillere muhakkak bir oyun oy- narlardı. Bu oyunlara düşme - mek için tedbir almak gerekti. Nihayet Tekirdağına gelinmiş ti. Deli Hafız, tanılmış baş pehli- vanlardan olduğu için çınakları ile beraber çiftliklerden birine misafir edildi. | Yolculuk epeyce uzun sür - —müştü. Belki on günde Tekirda- ğına gelebilmişlerdi. Öküz ara- basile ve bazan da yaylı ile yol almışlardı. Bazan da hanlar da kalmışlardı. Tekirdağına her yerden peh- Hvanlar gelmişti. İstanbuldan ve Anadolunun Marmara sahil- lerinden gelenler yelkenli gemi- lerle kolaylıkla Tekirdağma gel- mişlerdi. | Hergeleci, sabırsızdı. Büyük ortaya güreşmeğe gelmiş peh - livanları araştırmak istiyordu. Deli Hafızın İstanbul ve civa- rından gelen pehlivanlardan ta- nıdıkları çok olduğu cihetle ge- lenlerle konuşuyordu. Deli Hafız, büyük ortaya gek miş pehlivanları da soruştur - muştu. Hafız, anlıyacağını an- | lamıştı. Hattâ, Aydoslu da gel Ha Hergeleci, ustasına — sabirsiz- Tikla soruyordu: — Usta, büyük ortaya gelen- ler var mı?. — Var ya... — Kimler?, — Aydoslu gelmiş.. — Başka... — Ben sana mm. —hdekâçlrddı._. G — Tabil cammı... Her şey Ko laylıkla anlaşılıyor.. Lasel buna bir oyun oynamış - olacak, Ga- ramyan da intikam almak için bizi onun üzerine kışkırtıyor. Buraya gelmesinden belli olu - yor. Umumiyetle böyle adamlar polisi çok Aaptal zannederler. Ona. ihtiyacımız var, serbest kalsın.. — Peki Lasel'in tekrar yazı- mak içim diğerleri onun hesabr- | na tutuştukları hasımlarla ya, barebere kalarak onu ortadan ıskartaya çıkarmaya çalışırlar | veyahut kuvvetli müdafaa gü- reşi yaparak yorarlar.. İşte, bu- na çivgar derler.. — Usta, böyle güreş ayıp de- ğil mi?, — Yoo... Hiçbir vakit.. çivgar | haktır. ” | — Peki usta!. Bize nasihat ne öyle ise?. — Eğer, çivgar olursa siz de Tosunla birleşip çivgar yapınız. — Bu, nasıl olur? — Tosum senin-birinci çık -| man için ileri gelen hasımlarını ortadan çıkarmağa çalışır veya- hut ezici güreş yapar.. — Pekâlüâ usta!, — Bir kere Tekirdağına gide- ğum pehlivanlar da gelir. Onlar dan da size eş ve arkadaş ola -| cok givgarcı bulabilirim... Dedi. Tosun, çok saf — olduğundan | böyle şeylerden anlarmyordu. | O, yalnız dinliyordu. Deli Hafı. za soruyordu: — Usta, acaba Aydoslu gele- cek mi dersin?. & — Belki gelir... hanesine geleceğini umuyor mu- sunuz?. — Belki.. şimdiki halde Ga- | ramyana dürüst adam olduğuna inandığımızı gösterelim, evvelâ Lasel'i yakalatmak istiyor, bize faydası dokunabilir, ona bir mü- kâfat bile vadedelim, işimiz ko- laylaşır.. Şerlok gitmek için ayağa kalk tı. Şapkasını giyerken: — Bu işte bir adım daha iler- ledik, demektir.. Kontes Rejilin elmaslarını Laselin çaldığını ar- tık iyi biliyoruz. demektir. Bir yakalarsam onu, bir daha kur- tulmasına ve suçunu inkâr et - mesine imkân ve ihtimal yok- tur, ... Öğleden sonra saat birde, po> lis hafiyesi Serlok Holms 5 inci Jorj otelinin altındaki büyük ve kibar kahveye girdi. Laselin yüksek yerlerde kihar kahve - | lerde, hele burada olması yüzde lim., Ben, size orada talimat ve-| Vüzdü. Hafiye bütün hazırlık- ririm. Belki İstanbuldan tanıdı- | larını tamamlamış, her türlü ted biri almıştı. İki saat sonra; hafiyeye La- sele benziyen ve Piyer Lanten i- simli bir şahsın kahveye geldi- ğini bildirdiler. Hafiye polis mü- dürile konuşarak bir plân çizdi ve kahveye geldi. Tabii düşün - | düğüne göre Laseli yemek yer- ken bulacak, gözden kaybetmi- werek o da bir yere oturacaktı. Kahvede hiçbir şey yapılmıya- | konuştuklarından da bihaberdi. ' — Amma yaptın usta ha?, — Doğru söylüyorum oğlum.. — Kaçar okkalık pehlivanlar. — Seksen, doksan okkalık VAarmış... — Yü — Yalnız okka değil, pehli - van imişler.. — Usta, Kandıra neresi?. — İzmite yakm bir yerde... İstanbula yakm demektir. | — Kizılca neresi usta! * —0Oc kın bir köy.. | ©O da İstanbul civarı demektir.. — Demek Aydosluyu bunlar yenmiş ha!, — Evet, üstüste yenmişler. -| Dedi. Hergeleciyi biraz düşünce al- mıştı. Dayanamadı, ustasına hi-| taben: | — Usta, yen, yen bitmi Bir yandan çıkıyor be!. — Ne zannettin oğlum.. peh- livanlık bu?. — Kırkpınarda büyük ortayı kazanmak para etmiyor.. bak et raftan neler çıkıyar.. | — Allah büyüktür.. Onlarla da boy ölçüşürüz.. İnşallah!, Dedi. 'Tosun, saf her şeyden biha- berdi. O, güreş meydammna çıka- | caktı. Karşısına kim gelirse tu- tacaktı. | an evvel F—'—_—'I F Sporumuzu mertebeye ulaşmalıdır çuruma doğru giden sporuran- zun her geçen gün biraz hızını lundan çevirmek ona müsbet bir istikamet vermek yeğâne V: femiz olmalıdır. Yaradılış itibarile birçok mü- him vasıfları bünyesimde topla- yan Türk kadar spora yakm, sporu benimsiyen bir millet var mıdir? Cesuruz, kuvvetliyiz. Zekiyiz, ruhumuzda mücadelecilik var. Sporun her branşınm en yük- çin duruyoruz ve yükselemiyo - ruz? 'Türk sporunun - gayesine bir ulaşması ve bugünkü durumundan kurtulması lâzım- | dir. Onu kurtarmalıyız.. Dava- Tmız memleket davasıdır. Bu da- manda halli bizi. gayemize ulaş- siz olduğunu dünyaya göster - meğe vesile olacaktır. Gayemize nasıl Hlaşabiliriz? 'Tosun, Hergeleci ile ustasının Kim gelip gittiğini merak bile ettiği yoktu. Hergeleci, nekadar titizleni - yor ve sabırsızlanıyorsa, Tosun da aksine o kadar sinirsizdi. Bir kere olsun yeni gelip gelmiyen var mı diye sormuyordu. Güreş gecesi Hergeleci, Tosu- na sordu: — Kimler gelmiş haberin var | varsa ne yapalım?. — Görürsün yarın Hanya ile Konyayı?. Bak kaç tane Aydos- Tu gelmiş; 'Türk sporu inkişaf ve tekâmül için gençliği bünyesinde topl - yacak alan istiyor, kapalı salon | istiyor. Ve daha bunlara benzer birçok şeyler istiyor diyerek bu yalnız bu eksikliklere yükleme- miz hiç de doğru değildir. evvel halledilmiş icap eden mü- him bir nokla vardır. O da mem leket sporunun günden güne ga- yeden çok uzaklaşarak maddi menfaatlerin kaynağı olmasıdır. Bu bakımdan renk sevgisi, ku- lüp sevgisile alâkast kaleryan sporcu sporda kabiliyetimi yal- nız menfaatine ilet ediyor. Geçen seneki lik maçları or- tasında sporculara ceza müdde- ti beklemeden kulüp değiştirme hakkı verilmesi futbolcu alrm satımının artmasına vesile ol - muş, kulüpler arasında hiç dur- madan mekik dokuyan oyuncu- ların yalarz menfaatleri için çır pındıklarmı — gözle görülür bir Şekle sokmuştur. Eline geçen ilk fırsatta kulüp değiştirmeyi gömlek değiştir. - mek kadar tabüleştiren füutbol- cu kabiliyetinin değerini her haf ta değişen renklere bürünerek aramış durmuştur. Sporda tekâmül için rekabet ister, bu da ancak renk sevgi - TETEN Arkası var HİKÂYE caktı. Fakat Lasel dışarı çıltar çıkmaz, kimseye sezdirilmeden yakalatılacaktı. Yakalama işa- reti Şerlak Holms tarafından ve rilecekti. İleride, bol ışıklı -pencerenin önündeki masada, Lasel y yiyordu. Şerlok Holms, sütunlardan birinin arkasındaki masada duruyor, kendini göster meden Laseli gözlüyordu. Lasel dondurmasını henüz - bitirmişti. Yerinden kalktı, Şerlokun otur- duğu masanın yanından geçerek otel kâtibine mektup gelip gel- mediğini sordu. Verilen bir mek tubu cebine koyuverdi. Şerlok Holms yerinden kalk- tı, kahveden çıktı, otelin geniş salonunda, Laselden iki metre ötede kibar hırsızı beklemeğe başladı. Birkaç daki mra meşhur haydut dışarı çıkacak; meşhur hafiye de onu yakalı caktı. Fakat Lasel odasında h unutmuş gibi bir hareket ve otelden dışarı çıkacağına, yu karı odasına çıkan merdivenlere- doğru yürüdü. Şerlok haydudun yukarı doğru gittiğini gördü. O- nu merdivenlerden çıkarak ta- kip etmek.. bir beceriksizlik 0- lurdu.. Lasel her şeyi anlıyarak izini büsbütün kaybettirebilirdi. Yukarıdan ine polis otel garsonu- inin sorgusuna Z bayım, cevap verdi, 57 numaradaki bay odası- na çıktı, Hafiye geniş bir nefes aldı. Hiç şüphesiz Lasel çıktığı gibi inecekti de, yalnız biraz bekli- yeceklerdi. Zaten Lasel otelden çıkmak için mutlaka büyük kapı (Sonu sayfa G sütun 2 de) HIRSIZ KİM dan geçecekti. Şerlok Holms her tarafı gören bir yerde oturarak beklemeğe başladı KISIM 4 67 numaradaki bay Hafiye her tarafa adam koy- muş gözlüyordu. HFakat Lasel bir türlü görünmüyordu. Ara- dan yirmi dakika geçmişti. Şer lok Holms gittikçe telâşlanıyor« du. Nihayet otel kâtibine kendi- sini 57 numaradaki bayla konuş- turmasını söyledi. Laseli uydu- racağı bir iş için ve kendisini beklec cekti. Her halde La; necekti. Kâtip — 57 mrmara cevap - yor... dedi. Şerlok birdenbire duralar Otel direktörü kata çıktı ve 57 nui raber nın kapısına vurdu. Se yoktu Şerlok bağırdı — Mutlaka açmalıyız.. kaybe decek vaktimiz yok Bir otel g; yuncu, ğu anahtar deliğ çmanın Kapıyı iç anahtarı lar Şerlok ol yordu. Bir Tabit zaman hayı rak nı y da üstünde bırakmı: İduğu yerde düramı- Jiler, Ni- çilingir da ordu. Şerlok kapı irdi eler yok! di eri Kimsı liye bağır- aklıma gemedi de değil Balkon kapısına koştu, Hktı. Sağa sola baktı, etti. Laselden zerre kadar iz gi rünmüyordu. bir çizik vardı. Bu da ne idi aca dı, Türk sporu lâyık olduğu Günden güne geriliyen mem- Jeket sporunu kurtarmak yolun- daki gayretler boşa gidiyor. U-| arttırdığını görüyoruz. Onu yo- | sek mertebesi bizi bekliyor, ni-| vanın biran evvel en yakın za- | tıracak Türk çocuğumun spor - | | daki kudret. ve kabiliyetinin eş- günkü geriliğimizin sebeplerini | Bunların fevkinde her şeyden | ra - muayene Balkon duvarında “16 TEMMUZ 1941 -—q DÜNYA HARBI | İki tarafın münakâle işleri Fakat bu kaybedilen zaman | orduya bir çok acılar tattırdı. iata mal oldu ve tam bütün monitör filosu Çanakkaleye ge lince donanma tarafından ordu. | ya yapılan yardım yalnız. ta- Mmamlanmış olmadı. Fizlasile | temin edilmiş oluyordu. | O sırada Çanakkaledeki dunun iaşesi ve mühimmatı bir çok küçük gemilerle temin edi- liyordu. Temmuzun içinde hiç bir inkıta olmadı ve gerek Hel-| lezdeki gerek Anzakta bulunan | orduların iaşesi için yirmi dört günlük levazım idhar edildi. — | Tahkviye kıtaları ise tâ İngil-| tereden kafile ile geliyordu. Bun | ların içinden bir kaçı toripllen- | miş ve bir tanesinde 1000 kişi | ölmüştü. Şu cihet dikkati caliptir ki ne torpile karşı tertibatı olan kru- vazörlerden, ne de su kesimi| az olan nakliye gemilerinden hiçbiri denizaltılar tarafından | batırımamış, hattâ ciddi bir su- rette tehdit edilememiştir. Ni hayet büyük bir saha dahilinde | gerilen tel örgülerin de denizal- | | &ı hücumlarına karşı ciddi bir | müdafaa vasıtası olduğunu gör- | dük, Böylece müdafaa edilen sa- | hada her cinsten harp gemisi dolaşıp duruyordu ve bütün bu | harp esnasında hiçbiri bir ka- | zaya uğramamıştır. Böylece a- | Hnan ve sıkı bir surette tatbik | edilen tedbirler sayesinde deniz | altıların öldürücü zannedilen ıeh likesi bertaraf edilmiş bulunu - yordu. Marmarada İngiliz denizaltıları Yalnız bir tanesi 21 gün or-| bunlar birçok nakliye gemileri batırmışlardı.. Büyük Britanya münakalâ tma karşı yapıları denizaltı hü- cumları bu suretle suya düş - tükten sonra, şimdi de biz ayni cinsten ve daha müthiş bir taz- | yikde düşmana hücuma başla - miştık. Daha 1914 senesi ilkkâ- nununda kumandan Norman şu | Ka ba? Lasel duvardan aşağı inme- mişti ya!.. Güpegündüz, cadde- nim gelip geçenlerle, kaldırımla- rında gözcü polis memurlarile dolu bir zamamında duvardan nasıl inip de kaçabilirdi? lok Holms balkondan tekrar o- daya girdi. Hiddetinden dişleri- ni gıcırdatıyordu. Bu sırada bir otel garsonu: — Bay direktör bakım 67 nu- maralı odadaki Mösyö boyuna zil çalıyor.. — Peki ne duruyorsun gitse- ne., — Oradan geliyorum bay di- rektör, fakat kapısı kilitlenmiş.. vurdum, iniltiye benzer sesler işittim Şerlok heyecanla sordu — 6T numaralı odada kim o- uruyor — Mister Sprighol adında ih- ngiliz seyyahı. arsonu kekeliyerek aşarı — çıkı çıktığını — gözle tarını, ğını zanne gördü Otelin dir Garde telefonu tibini. buldu. ve yette di tı diyordum. İner- ktörü olan Müsyö açarak atel şaşkın bir ici âletini yerine kâ- vazi- tak- Hayret! odanın anahtarı Kapıcı, Mister Spri şarı çıktığını Üç Şerlok O halde 67 numaralı oda- dan zili kim çalabilir? Çilingir ilerliyerek; edi. 67 mum: aşağıda imiş.. ghol'ün dı- söylüyor. kişi biribirlerine baktılar, alı Marmarada kalmış, ve Yazan — orçıl [ hâdiseden dolayı Victorya nişa- nile taltif okmmuştu Kumanda ettiği B 11 denizal tisı ile Çanakkaledeki maynla- rın altmdan geçerek Türklerin | Mes'udiye kruvazörünü batır - mıştı. 17 Nisanda da Hamilton ordularmım karaya ihracı kati'- yet kesbedince E 15 denizaltı - İmz bu delice tecrübeyi tekrar etmek teşebbüsünde bulunmuş - tur. Onun gayretleri boşa çık“ı. Bardanos civarında boğazın i- çinde baftı. Kumandam Brodi öldü ve mürettebatından çoğu düşmanım eline düştü. Düşman, bu denizaltının yüzdürülmesi hususumda bizimle şiddetle bo-| Zuşmuştur. Nihayet kücük bir giliz harp gemisinin — torpili | bu demizaltıyı parçaladı. 25 Nisanda, tam ihraç hare- keti yapılırken, kendisinden ev- velki denizaltmım âkıbetinden ürkmiyen Avustralya denizaltısı | AE 2 mayn tarlalarınm altm- dan cesurane bir dalma ile geç- | ti ve Marmara denizine girmeye muvaffak oldu. Orada 25 ve 30 Nisan arasında Türk nakliyatı- na hücum etti ve bir Türk top- | çekerini batırdı. Bumunla bera- ber 30 Nisanda denizaltınm dalmasına müni olan bir bozuk- lak yüzünden bir Türk torpito- sile iki saatlik bir mücadeleden sonra o da battı. Fakat Marmara yolu denizal- tılara açıdmıştı. Bu sergüzeştle- rin tehlikesi olmakla beraber demek ki yol geçilmez ve geçil- mesi imkânsız değildi. Lord Fischer'in pek camını sıkan bu iki denizaltının ziyaı diğerlerini | ayni tecrübeyi tekrar etmek ce- saretinden mahrum etmiyordu. Seferin sonuna kadar... mayn tarlaları altında 20 metre derinlikte dalarak ve Kilitbahiri 7 metre derinlikten geçerek bü- tün istikkâmların ateşi altında Gelibolu önünde bir Türk top- çekerimi torpilledi. Bu tarihten itibaren Çanak- kale seferinin sonuna kadar Mar mara denizinde bir veya birkaç — Hepiniz burada iken ister- “seniz o kapıyı da açayına, dedi. | 6T numaralı odanm önüne gel diler Beş dakika sonra kapı açıl dı. İçeride manalı bir manzara | vardı. Yatak çarşafına sımsıkı bağı lanmış ihtiyar bir adam yende yatıyordu. Elinde zil düğmesi vardı. Her halde can havelile doğrulmuş, zil düğmesini yaka-| lamış, durmadan basmıştı. Sa-| rılk olduğu çarşaf açılınca kısık | bir sesle anlatmağa başladı. Bu | adam ihtiyar İngiliz seyyabı| Mister Sprimghol idi — Öğleden sonra soyunmuş, | u nmuş ediyordum. Görüyorsunu Birdenbire bana tıpkı Bir kadar ben ziyen Birinin z gördüm. kâgıtlarımla çıkarıp aldı, beni de L dışarı ç myanı - soy sonra yalarını otelden meçhul bir yere göndermiş, hesabını da Kasadaki otel memuru Yirmi dört saat evvel, M Lantiye, Mösyö Janm otele olduğunu e miril - Birdenbire Laselin daha çıkmadan cebine koydu- ktubu hatırladı Tabü bu hususta hiçbir ş bilmiyorsunuz otel Bir garsonu atıldı: (Devamı yarın) 27 Nisanda — E 14 denizaltısı | kurtarmahyız [(VENI SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASl Çanakkale önünde çelığe | karşı imanın zaferi İngiliz denizaltısının — bul dığı an olmamıştır. Onlarin münakalâtına bu münferit hüs cumları düşmanın mağlübiyeti- ne âmil olmuştur. i E 14 denizaltımız. Marmara denizinde 27 nisandan 38 mayı- sa kadar kalmıştır. Torpitolar ve liğer harp gemileri tarafından durup dinlenmeden takip olun- muş, onların ateşine maruz kal- mış, deniz sathında ancak inava depolarımı dolduracak — kadar vakit bulabilmiştir. Buna muka- bil Türk münakalâtına şiddetli darbeler indirmeye — mmuvaffak olmuştu. 29 Nisanda iki nakli- ye gemisine hücum etmiş, birini batırmıştır. 1 Mayısta bir top- çeker batırmıştır. 5 Mayısia bir nakliıye gemisine hücum et- miş ve diğerlerini İstanbula il- ticaya mecbar etmiştir. 10 Ma- yısta iki torpito muhribi refaka- tinde seyreden iki nakliye gemi- sine hücum ederek her ikisine birer torpil atmıştır. İkincisi ağ zma kadar askerle dolu büyük bir gemi idi. Torpilin isabetile müthiş bir infilâkı müteakıp bu gemi süratle batmıştır. bör çok askerler ve büyük mik- yasta topçu taşıyan gemide al- ti bin kişi battı. Bu darbe şu neticeyi verdi her türlü Türk nakliyatı. dur- muşta. Fakat artık E H demizaltımı- zm da- torpili kalmamıştı. 17 mayısta kendisine telsizle geri dönmesi emri verildi. 18 Mayısta tekrar istihkâm- ların önünde ve mayn tarlaları- nın altından yüzerek geçmeye kalktı. T metre derinlikte yüzer- kem mayn tarlalarının altından geçtiğini zanmediyor, fakat bel- ki hakikatte büyük bür tehlike- yi göze alarak bu tarlaların içinden seyrediyordu. Ertesi günü E 11 denizalta kaptanı Nasmitin kumandasın- da Marmara denizine girdi. O- nun gemisinde obüs atan bir de top vardi. Bir Kkor gün içinde bir top çeker v Dir kaç gemi batırdı. Karaköy rıhtımına torpil 25 Mayıs 1915 günü kaptan Nasmit denizin dibinde yüze - rek Lıuııbuı limanınan tam içi- pil attı. E 11 denizaltısı bu düş- man limanınmdan savuşabilmek için bir çok-defalar denizin di- bine oturmak mecburiyetinda kaldı ve müşkülâtle bu liman- dan kurtuldu. Fakat demizaltı Marmara de- nizinde dehşet salmıştı. Barba- ros harp gemisine muvaffaki- yetsiz bir hücumda bulundu. Torpido muhriplerile mücadele etti. İaşe maddeleri taşıyan ge- mileri, vapurları batırdı ve bat maktan kıl kadar mesafede sıy- rılarak kurtuldu. 7 Haziranda mayn tarlalarını bir kere daha geçip geri dön- mek üzere daldı. İstihkâmların önünden geçerken bunların şid- detli ateşi altında derinlik dü- menine bir torpil takıldı. Bu | torpili uzun müddet taşıdı ve kurtuldu. Bu denizaltı Marma - rada on dokuz gün kalmış, bir Op çeker, üç iaşe gemisi, bir mmat gemisi, üç de makli- emisi batırmıştı. 5 Haziranda kaptan Böyle ikinci defa olarak Marmara de- e e burada yirmi üç büy i ba geçerek. Mar- rmişlerdi. turmu: rın şimendifere ateş açmışlar. Nara burnundaki ağlar Fakat şimdi boğazda yeni bir tehlike baş göstermişti.Türkler 'Temmuz ortalarına doğru Nâra Zlar germeye mu- lar ve bunları tax h. Bünlar üç met. sunda 8 timetre ka li. 13 santimetrelik a da takviye edili- Gayet dar bir boğaz müs slarak methali 66 metre kadar tamamile kayır derinl yordu. (Arkası var), İ