LEİ larına üz. küçüldü abin, nmeliyette, m bunli iları hart sahnesini Her yan binbir renk işık içinde. Emire Bagdat hakkında haberler g Cünbüş yapılması emrediliyor. Şenlik Başl Biri- birinden güzel 150 kız, mermer sütunlar arasından birer peri gibi doğuyor. Duvar- lar yarıldı, her taşın ardından birer melek kızı beliriyor. 150 kız 200, 200 kız 250 oldu, Elbiseler de, taşıyanlar kadar şaheser. Bir yandan da vaka devam ediyor. Emire, madenlerde isyan çıktığı haber veriliyor. Gazap, endişe içinde tablo kapandı, Orkes- itanın yine bir dakika sürmeyen bir gü- rültüsü. Perde açıldı. İki kat maden ocak- larındayız. Sahici madenleri gezsek bu kadar mükemmel bir tablo ile karşılaşama- yir. Yüzlerce amele, sinir içinde, Karar. Maden ocaklarında yangın çıkarılacak. Dört yan ateş kesiliyor, amele kaçıyor, in- * filâklar biribirini kovalıyor, taşlar parçala” niyor, ocaklar çöküyor, Salondaki seyirci telâş içinde, Ha,..h, şimdi koca bir taş parçası başima düşecekl., Fakat, dörl yana firlayan taşlar; sahnenin önlerine doğru uçarken ansızın düşüyor, sanki gizli bir el onların yolunu kesiyor. Bir dakika sonra açılan tablo, su aygırlarının dolaştığı bü- yük bir nehrin kıyılarında haydutların ka- rargâhıdır, Nehir, coşkun, Uluklarda binbir tablo, Kuşlara varıncaya kadar herşey ta- mam, Gerilerdeki büyük şelâlenin gürültüsü bile kulaklara kadar geliyor. Bu tabloda da vakanın seyrine göre olacak oldu. Bir dakika sonra Okyanusta büyük bir trans- atlantik'in yanıbaşındayız. Koca deniz, göz- lerimiz dbinde. Taşkın suları nasıl da üzerimize doğru abanmiyor, hep şaşıyorur. Görülüyor ki. bu tablolar, bir piyesin göz kamaştırıcı bir salonundan çok fazla birşey. Seyredilmesi veya anlatılması kolay- dır. İnceden inceye elersek, bu sahis mu- vaflakiyetinin ne demek olduğu tebarüz eder, “Şalöles tiyatrosu, sahne lekniğinin işte böyle muazzam bir âbidesidir. Güzel sahne yıldızı Madmazel «Mari Montels e hak verdim. Bir gün, «Şalöles nin yeni bir eserini seyrederken kulağıma şöyle fısıldamıştı: —Burada sanatkâr di sahne tekniği Oynuyorl... Bence «Şatöles sahnesinde bir sanatkâ- rin parlamasına imkân yoktur. Ne kadar büyük bir yıldız olursa olsun, sahnedeki tekniğin yeni yeni büyük muvaffakiyetleri, sanafkârı daima üçüncü plânda bırakıyor! ANNEME MEKTUP Kâzım Feyzi OZANER Kalbime iman x Bir çocuk ij Varlığıma öşıklın, bana boyun eğerdin, Bağrına basıp beni ( Biricik oğlum ) derilin., Bir koncaydım, dalında yavaş yavaş açılan Bir bülbüldüm, göğsünde öterdim zaman zaman, "eyle çalkanınca gülerdin, p€ im yaşlarsa ie sen olurdun ağlayan... Hatirlarım küçüklen ( Babam nerde? | deyince Yanuğına gözyüşt milin ince. ince. (E derdin yar ? bunu anlamazdım., Gülmeye adil sesimi ez Ben neşeli, sen meyus beklemişlik beraber, Uzuktaki yolcudan gelir diye bir haber Ufuklara sorardım ( Babam, babam ) diye ke Beklemekle babamı geçli uzun seneler. En nihayet uzaktan beklediğimiz geldi, “olların gözyaşına sevincimiz bedeldi. Esarel zayıflamış, sararimıştı yüzünü, Vurup, a ne şen bubü, ne kadar du güzelii.. Yalnizlik acisini yendin bir derviş gibi, Gözlerinin kin dolu bakışlardı nasil, İNTİK J demesini hecelettirim hana, Bilmeyerek yarattın yeni bir din sahibi,, Birer menhibe diye anlatıp, bana dünü, disya bozlurlarındı. nice cenkler göslerdin, Açarak tarihlerin esrarlı örtüsünü f Cihanda medeniyet hocası Türktür | derdin.. Beyaz gümüş taslarla kaç genç dizin elinden, Uralların rengini taşıyan kımız içlik, Kaç ozanın derdini duyduk kopuz telinden, Kaç savaşta ot gibi sayısız düşman biçlik.. Anne, emin öl oğlun bu yoldan yiyim sak, And içli cenkleşmeye, kalsa du tek ve bitap. IRKIM İSTÜN JRKTIR, YAŞAYACAK TÜRK ANC, MİLLIYETİ DİN YAPTIM, CEMİYETİ BİR MİHRAP...