ON BÜSE Bin: üşümek, titremek ihtiyacı ile dolaştı. Kaloriferin ne tatsız bir sıcağı vardı. Gözleri alevlere dalarak, sırtında hafif ürpertilerle,vücudüne tatlı bir ağırlıkla dolanan kumaşlara sarınmak istedi. Kışın zevki karla ateş arasında değil mi idi? avaşça pencereye yanaştı; obuğulanan camı avucu ile silerek alnını dayadı. Hoşa giden bir soğuk beynine kadar işledi; içini yumu” şatan derin bir nefes, parlayan camda, bafif bir iz bırakarak geçti... Büsbütün koyulaşmağa başlayan havanın altında bembeyaz karlarla örtülen sokak, lekesiz, çıplak bir kadın vücudü gibi uzanmıştı. Kadın, gözleri dalarak düşündü: Beyaz yatağında uzanan lekesiz bir genç kız vücudü.. kavurucu düşüncelerle yanma- yan temiz bir alın.. ürkünç rüyalarla sarsılmayan derin bir uyku... Bütün bunlar nekadar uzaktı. Dünyada ne yıkanması, temizlenmesi imkânsız lekeler vardı! İğrenç derinliğine gitgide çeken kurtulması imkânsız ne pislikler vardı. Birden tiksindi kendinden. Gözleri yaşararak, du dakları titreyerek: “ne beyaz bir akşam!, diye, düşündü. Tıpkı o, evimden ayrıldığım akşamki gibi.. Kaç senedir böyle karlı bir kış olmamıştı.. Tekrar içini çekti, daha derinden ve hırpalayan bir sertlik- le.. Yavaşça, korkar, yalvarır gibi mırıldandı: Bülent... Birden geri döndü, Oo pencereden uzaklaşarak dolaşmağa başladı... Durdu, sabah- lığının kürklerinden rahatsız olu yordu. Hırçın hareketlerle soyun” du; düz bir etekle, yün bir buluz giydi Bir zamanlar sade sinemalar- da yıldızların üstlerinde büyük bir hayranlık, derin bir gıbta ile seyrettiği sabahlıkların bir eşini yere fırlatmıştı. Yepyeni, süslü eşyası ile pırıldayan odaya kinli gözlerle bakarak söylendi: — Budala insanın oObher şeyi budalacasına oluyor, ne sevimsiz yatak odası... Bıktım bu adamın metresi olmaktan! Sakinlemiş, yorulmuş gibi kar- yolanın bir köşesine oturdu. Metres.. kocamdan sonra kaç kişinin metresi oldum. Gözleri daldı... Kocası ilk sevgilisi idi. İlk defa onun busesile, baş döndü- ren bulutlu bir havada dünyadan uzak- laşmış, onun kollarında kalbinin sesini dinleyerek uyumuştu, Şimdi yaşadığın» dan başka, sıcak bir yatak odasını görür gibi oldu; ve o odada, beyaz duvağını başından atarak yaşadağı gecedeki gibi titredi. Niçin onu bırakmıştı? Neden sükünetten, saadetten yorulmuştu”. e mi anlıyordu, kocasından ayrıl. sebep sünek yorgunluğu olmuş- zi “Yoksa parasının azlığı değil.. haya- tında birkaç erkek geçmesine sebep para değil heyecan bırsı olmuştu. Haris yaradılışı, bütün ömründe bir erkeğe bağlanmayı, felâket geçirmeden anlayamayacak gibi idi. Halbuki şimdi, manasız heyecanların sade yorarak ge- çişini gördükten, böyle yorulduktan Yazıcımız Perihan Ömer PERİHAN ? - ÖMER: e sonra bir kişiye bağlanmanın, fedakârlık etmenin zevkini ne iyi; yordu. Ama, artık imkânsizdi. Bul senelerden sonra ona nasıl dönebili, Birden üşümüş, ürkmüş gibi koli. göğsüne kavuşturarak sıktı.. Bu ağı! nereden geliyordu.. sabahtanberi ne böyle azı ile onu düşünüyor, arıyor; Onu, daima düşünmüştü; hele song manlar... Fakat hiçbir gün böyle iğ vetle, daha doğrusu bu acayıp ii değil! Yine dolaşmaya başladı, peni ye baktı; gittikçe kararan havada b noktalar uçuşuyordu.. Pek düşünm gardıroptan mantosunu çıkardı. kasını takacaktı; kapının zili acelii çalınmaya başladı.. Büyük bir hell ile yerinden fırladı. Koridora ei sokak kapısını açmiştı. Kı sındaki yaşlı kadının yüzile karşıl karşılaşmaz, bir wi Hatice har Öteki telâşla söylen — Bülent çok a ağır iğ Doktat bu geceyi geçiremez diyorlar. & görmek istiyor. — Geliyorum. Zehra, mante getir... Bülendin odadısına oyaklı endişe dolu bir sesle sordu: — Kurtulması imkânsız n — İmkânsız! — Demek bütün gün bu h bekliyormuşum.. — Bunu daha önceden beli meli idin kadınım. Zavallı Bü dim seni ne kadar çok severi Bilmez mi idin?, Genç kadın başını önüne ipâL Hizmetçinin tuttuğu manfoyu le ile giyerek gidelim dedi. Beyaz sokaklarda, nefesleri! tıkandığının farkına varmadan, ker mağa başladılar. Çok geçmedi geceye vahşi gözlerini açarak ue bir otomobil yakalayıp atlad we nihayet kadın kendini ei “evinde buldu: Herşey bıraktığı g5. idi. Son saatlerini yaşayan hastam yattığı oda, beyaz duvağını çıkardı dakikalardaki gibi kalmıştı.. Yavifle ça ilerledi. Doktorun telâş ettiği'te görmese, bir deli gibi atılacıkt