toprağı be ne göre çiğ i 5 vE üyor. & lerliyordur. çeşitten gi Bana uz teşekkürle ık ağırlayı i ı bütün çiçl celi en sonra: ne zaman a kokulardı i renklerde ı Üçurumur Oğrusu, izin.. girl duvarlarını 'öşke uzun gel olu... loğru deği altında, yEj r, dokunuli 2 ünüyor. iyük (o tane nıma geli Antalyanın güzel görünüşlerinden biri Güllere son bir daha baktık.. Işıklı, renkli başlarile, taz genç kiz çibi gülümsüyor İML.» Teniş cad İdeye çıktık. Yavaş adım- larla yürüyoruz... Arkamı güneş ısıtı- yor, her yan yamyeşil. İlkbahar gibi: halbuki bahçelerde portakallar mağa başlamış... Keyfli yüzlü insanlar kırlara doğru gidiyorlar... orta Anadolu rda başlayan sarar» özlerimin önüne yaylalârı geliyor, s a ayazlar, fırtınalar; hatla serpeleyen kar» lar, başımın içinden. ürpertici bir esin gibi geçti.. KR kular, renkler, ışıklar diyarı olan bu güzel şehir, insanı çok kuvvetle eb bağlıyor.. Kale lerden; çarşılardan geçtik, evleri de gülşendi. Bu yürüyüş zama. nında hiç e Arkadaşım aramızda iki sessizliği bozdu — İş ste Kadin I Kahkabalarla TÜL Kars şımda e benzer biç birşey yok,. — İnanmadın galiba? Ni Gg iyordum: Ri uçurum? Geniş bir köp» görün miyor... İle» bir köprü rüden başka birşey ride, kenarı beton duvarlı vardı. İn yürüdük, köprünün yanına gelmiştik m, sordum : Altından dere mi geçiyor? — Hayır... Altı boş değil kil... e alde niçin köprü yapılmış? Arkadaşım kolumdan tutarak, beni beton duvarın dibine sürükledi ; — Aşağı bak! Aşağı bakmadan önce, köp- Sol döndürücü rünün iki T yanına ba yanı deniz.. Baş bir derinlikle göz alıyor. AM ürası mi Kadın Uçuru mu? — Hayır, sağ yan! — Deniz nekadar derinler- de... — Antalyanın hemen bütün kıyılarını yüksek kayalıklar çe virmiştir. Denizi de böyle dip. lerdedir... Üstünde durduğumuz köprü şebrin uçlarında, iki yanı boşluk, Antalya yakınındaki şelâlelerden biri ortası topraktan boğaz gibi bir yerdi. — Bk korkuyorsun galiba ki Kadın Uçurumuna bakmıyorsun? ol kıyının, kayalıklarını örten yeşilliklere öyle keyfle dalmıştım rkadaşımın söz“ nın dönmesinden İerile ayıldım; — Eğer başım dönerse, kolumdan tutuyer belki düşe- rim. İkimiz de gülüyorduk. Köp- rünün sağ duvarına yaklaştım. Çok geniş ağzı gittikçe ei lan uçsuz bir kuyu Yalnız kenarları dullar ağaçlar ve çiçeklerle dolu. Biraz eğil: Dibini görmek mümkün değil... — Dibi görünmüyer. — Biraz daha sark görürsün| Dediğini yaptım, uçurumun dibinde ayna gibi parlayan yuvarlak bir su görünüyor. Biraz lada baksam, Kadın Uçurumu beni çeke :cek... — Yeter artık Cahit! Bu baş dön» kararmaması, güllerin baş mesi, göz döndürmesine, göz karartmasına ben» zemezl... Arkadaşımın öğüdlerine değin (de dilinden) bir türlü Kısa” çeşitleri, n srağmen : köylü bakmaktan kendimi alamıyorum... bir zaman önce, güllerin kokuları, renkleri karşısında kendimden geçerken, şimdi, keskin ve değişik duy» gularla, Kadın Uçurumuna sarkmaktan keyif duyuyorum... Canım, dipteki ay. nayı kırmak istiyor... çekilerek, Aşağı attım. Taş uğultulu bir vızlayışla iniyor, kısa T Içurumun kenarından büyükçe bir taş buldum. birzaman sonra suya çarptı, Bu sesler kes narlardaki küçük ağaçları, dalları, alan Üürperte ürperte, bize kadar geldi, teki ayna bin parça olmuş, yor, ber parçasında bir ışık yanıp sönüyor... Suların, her kıpırdanışta çıkardığı esrarlı küçük sesı kıyılara çarpınca büyüyor, gittikçe kalınlaşarak yükse ta kulaklarıma çarpıyor ( Arkası liyor, dÜ uncu sayfada |) Güneş batarken Hastane ve civarı