B-. karı buyuruğu ile oturup kal- kan, kılıbık, pısırık erkeklerden değilim. Evde, benim dediğim olur. Her. şeyde, bütün buyuruk bendedir. — Demek ki gayet uysal, sessiz, uslu karın var, Tanrının talihli kulu imişsin! — Hayır! Karım, bilâkis gayet titiz ir kadındır. Sözü sohbeti yerindedir. — O halde, seni çok seviyor | — Sevmeyip te ne yapacak? bir g — Canım, sen, sevilmez erkek değil- sin. Maşallah boyun bosun, rengin sılha- tün ve hele gelirin yerinde. Yalnız şu varki, sevgi denilen şey, ne boy ne bos, ne renk, sıhhat; nede para pul mesele- sidir. Büsbütün ayrı iştir. Sevmez, sev. meyebilir, Fazla iliri gitme, Falihine şük- ret, otur. — Hayırl bu'da talih meselesi değildir. Sen, birkere bana baksanal.. Ama şöyle, te- peden tırnağa, dikkatli bir bak bakayım. Ben, kadın idaresi bilirim. İşte bu kadar. — Meselâ nasıl ? — Hal bak, sana, onuda anlatayım. Kadın, silâha ve saate benzer, Silâhların ve saatlerin de insanlar gibi huyları vardır. Eğer askerlik ettinse, bilirsin: tüfeklerin Bu çıkıntıların üzerinede küçücük bir 10 yıldız damga vurulmuştur. İşte bu yıldız- cıklar, silâhların huylarını gösterir. Aynı fabrikadan çıktıkları halde, namlı içinin yivleri bir düzlükte, bir düzenlikte çıkmaz. Her namlının yivleri, biribirlerinden, gözle görülmiyecek kadar farklıdır. Kurşun, su borusundan fırlar gibi dümdüz fırlamaz; namlının içinden döne döne çıkar, Bunun sebeplerinin bize lüzumu yoktur. Yalnız yivlerdeki fark, bu döne döne çıkışının yolunu tayin eder, We namlıdan çıkan kurşun, hedefe göre - tam nişan alındığı halde, - sağı ileri, sola yukarı, sağa aşağı, yukarıya, aşağıya isabet eder, İşte bu, tüfen. gin huyudur. Fabrikada silâh denenirke buna bakılır ve arpaciğa « huyu » damg lanır. Saatler de böyledir. Aynı fabrika: dan çıkan saatlerin kimi ileri, gimi geri gider. Saatin huyunu öğrenip ona göre ayar etmek lâzımdır. Kadınlare gelince... ayar gi- n, karının n, a nlarıda huylarına göre melidir, öyle değil mi ? Peki, se uyunu, nasıl ayar ediyorsun ? - Karım, gayet gururlu bir kadındır. Evlendiğimiz gündenberi bunu, denedim. z ; p , Ne yapıyorsun — Kendi huylarımı, ona, öğrettim. Ama: «kızım sana söylüyorum, gelinim, sen dinlel» gibilerden | — Nasıl” - Hoşuma gitmeyen şeyleri, zurnada peşrev kabilinden, kafam kızınca, babamı dinlemiyeceğimi anlattım. Karım, mağrur ” YAZAN: MAHMUT YESARI * MAĞRUR ADIN... bir kadın olduğu için, bunları, dikkatle dinleyordu. Ve fena muamele görmemek için, susuyordu. Gecelerce dışarıda kal ? dım. Sesini çıkarmadı. Çıkarırsa küçük düşecekti. Bin türlü aksilik ettim. | sesini çıkarmadı. Hep aynı korkudan anlayor musun ? — Bunlar, evin içine ait geçim mese leleri... Karının, sana kızıp da dışarıda gönül eğlendirmeğe kalkacağı hiç hatırı. na gelmedi mi ! ipi — Neden bu kadar şaşdın? Karım, kötü kadın olamaz. Çünkü buna, gururu manidir. Kötü kadın olmak, kolay mi? Herkesin hakir gördüğü, aşağıdan tuttu ğu, lena gözle baktığı bir mahlüktur. Ka- rımın, herkesten fazla hakir göreceği, aşağıdan tutacağı, fena gözle bakacağı bir mahlüktur. Kendini; o mertebeye atar mi? Kuvetli mantığın var, — Bende öyle zannediyorum. Muhak- kak olan şu ki, ben, çaylarda, danslarda, balolarda, karımın gözü önünde, ufak tefek çapkınlıklar yaparım. O, hiç sesini çıkarmaz, görmemezliğe gelir. Aksi türlü hareket etmesine, gururu manidir. — Tanrının talihli kulu imişsin! de mekte haksızmıy mişım ? ele ge; g n £ k 7 BB ido “<a