Şap PEŞ mn lan alak e e e kN az İndi — 3— VAKIT Dost eli Müellifi : M. Zotchenko Meselâ ben, yoldaşlar, kemali samimiyetle (iman ediyorum ki, üç yüz sene sonra el sıkarak se » lâmlaşmak ortadan kalkacaktır. Sadece iki şahıs birbirleriyle kar- şılaştılar mı: — Ooo, diyecekler, elim elini- zin içine olsun! Eğer devir bir parça münev- | verliğe doğru temayül ederse şöy- le bir şey söylemeleri ihtimali vardır: “Yaşasın güneş!” yahut “İşler nasıl?”. Amma belki de biç bir şey söylenmiyecek, yalnız muhakkak | olan bir şey varsa, insanlar birbir- lerinin ellerine saldırmıyacaklar. Zaten doğrusunu isterseniz bu kö- tü, gayri sıhbi bir âdettir. Bunun bizim kahramanlıklarla dolu gün- lerimize kadar nasıl olup ta soku- labildiğine hüzünle bakmamak ka- bil değil. Lâf aramızda ben bu âdet yü- zünden hayatımın en korkunç, en tehlikeli anını yaşadım. Size, bu hakikati benim tarafımdan, yani eski bir terzi ve vatandaş muharebelerin- de çarpışmış, köy fıkraları seki - zinci nümunelik © alayının sabık başçavuşu tarafından anlatılma - sma müsaade buyurun. Aklımda kaldığına göre bu İş 919 yılında geçti idi. Beno za manlar çok gençtim, cesurdum ve bütün cephelerde kendi fırtmalı fikirlerim için döğüşüyordum. O sene harsfsk cephesinde bu « İunuyorduk. Ricat ettik. Yanburg- dan çok uzak olmıyan bir yerde tutunabildik. Alayın karargâhı Yanburg şehrinde idi. Ve işte hatırlıyorum. Hariku » lâde bir sabah. Şubatın sonu. Ha- fif bir bahar. Kar çözülmüş. Kumandan komiserlerle bir - likte gezmeğe gittiler. Ben kapa - lı pencerenin önünde oturuyo - rum; düşüncelere dalmışım. Bir - den bire şöyle bir adamın, belki de bir köylüydü, nöbetçi ile çe * kiştiğini gördüm. Nöbetçi onu karargâhtan içe - riye bırakmak istemiyor, ötekisi inat ediyor, kırılıp dökülüyor. Amma gayet nazikâne. şapkası - Dün ve Yarım Teretime külliyat Sayı: Dr. Bernard Hart Dr. İzzeddin Deliliğin Psikolojisi İstanbul — 1994 AGARZ AZ Fiatı 50 Kuruş Dağıtma yeri: Vakit Matbaası 19 İkinci teşrin 1934 hikâyenin | i foncu nöbetçiye yaralarını gös - nı çıkarıyor, yerlere kadar eğili - yor. Hemen cama vurdum. — Bırak, Nöbetçi omuzları silkti ve a- damcağızı bıraktı, Adam odadan (içeriye girdi. Üstü başı çok perişandı. Boynu - kirli bir atkı ile sarılmıştı. Nasıl anlatayım, o halinde bir sefalet vardı. Boyuna eğiliyordu. Selâm veriyordu. Kapının dibine sokuluyordu. Öyle bir duruşu vardı ki, in - san bir tuhaf hissediyordu kendi- ni. Ne düşündüm bilmiyorum. Her halde şövls düşünmüş olacağım: “İni “işaf ediyor, o bir çok fk J'srliyorlar. Müsavat meselesi. Amma efendim işte kar- şınızda bir adam ki, hayatın bu akışını berbat o etmekle mesğul. Belki ben daha bunun ( gibi bazı kahramanca fikirler düşündüm. Yalnız bu zavallı adama şöyle bir küçük nümunelik müsavat dersi vermeği karar altma aldım. Ona elimi uzattım ve dedim: — Merhaba vatandaş, oturu - nuz, anlatınız. Boynu atkılı adam fena halde korktu. Omuzları titredi, fakat e- lini bana vermedi. Bu vaziyet karşısında ne dü - şündüğümü şimdi o hatırlamıyo - rum: Her halde nazlanıyor diye düşünmüş olmalıyım. Bu sefer da- İ ba kuvvetle fikirlerimden aldı - ğım bütün ilhamla köylüye saldır- dım. Gittim. Büyük bir merhametle onu omuzlarından tuttum. Ve ya” vaşçacık kanapenin üstüne oturt - tum. Sonra efendim, elini aldım, hürmetle sıktım. Boynu atkılı adam (korku ile bana baktı. Ve derin bir nefes al- | dı. — E, bakalım, dedim, ne ar - zu buyuruluyor? — Cephe geriliyor, dedi, biz ya sizinle beraber geriye çekilme- liyiz, yahut ta burda ( yerimizde kalmalıyız. Yalnız geriye çekil - mekliğimiz istenirse o zaman bi - ze bir vesika vermelisiniz, çünkü nöbetçiler bizi bırakmaz. Bizler malüm. Burdaki cüzamlılar.. İşin bundan gerisini pek hatır- lıyamıyorum. Yalnız aklımda ka - İ lan bir şey varsa cüzamlının boy- nundaki atkıyr çözdüğü ve tele - terdiğidir. Ben uzun zaman iskemlede otura kaldım. Ve korku ile elime bak - tum, Sonra sokağa çıktım ve por- sumuş karla avuçlarımı uğuştur - dum. . Sonra sıhhiye çadırma gittim. ! Boğuk bir sesle doktordan ilâç is- tedim. Akşam üstü çay içerken doktorla uzun uzadıya Cüzam hastalığından konuştuk. o Ve bu hastalığın çabuk geçip geçmedi — ğini öğrendim. Meğerse hastalık gayet sari i - miş. Bundan başka yaralar bir - İ RADYO | pri TAKViM— ş Pözmtesi | Sah 19 te Teşr nı İ:0-2ci Teşrin TUŞABAN | 12 ŞABAN | Gün doğuşu Gün Batımı 651 031 16,40 16,47 Sabah damarı 5 6 Öğle namazı 11.59 s9 İkindi namaz Akşam samaz' 1433 1402 1808 1647 Yatsı pamir İmsak 04 121 'Yılm geçes günleri s9 40 3 m Yılın Zalam gönleri “ 4 a Bugün ISTANBUL: 18 — 18,30 Fransızca ders. 18,30 — 19,30 Plâkla meşeli musiki, 19,30 —| 19,40 Dünya haberleri. 19,40 — 20,10 | Oda musikisi, piyanolu kuvartet (Ce -| mal Reşit, Laşinski, İzzet Nezih, Me- sut Cemil Beyler). 20,10 — 20,30 Konferans (Doktor AH Şükrü Bey ta- rafından). 20,30 — 21,15 Plik ile Ma- car ve Romen ve hafif musiki valaları. | 21,15 — 21,30 Ajans ve borsa haberle 21,30 dan itibaren Bedriye Rasim Hanım tarafından Türkçe sözlü tango ve valslar, Radyo caz ve tango orkes- trası ile birlikte, (Hava müsait oldukça garp memle- kttleri neşriyatı programımıza ilâve e- dilecektir, 845 Khz, BUDAPEŞTE, 550 m. 18.85: Salon orkestrası. 19,19: Alman- cn ders 1945: Casrba çingene orkesgrası 2 Kenferans, 21,30: “Tisst Ferene” talr - | mi tarafından konser. 28,30: haberler. 23, 50: Dans mwsikiai, 125 Khz. VARŞOVA, 1345 m. 18: Koro konseri. — Plâk. — Konferans, 19,15: Piyano konseri. 1945: Musahabe, 21: Hafif orkestra mesldsi, 2145; Haber. 841 Kr. BERLİN, 391 m. : 17: Hafif musiki, — Muhtelif, 19,80: Pi. yano musikisi, 20: Aktüalite, 20,20: Çiter - | Mandolin - Gitar konseri, 20,40: Akşem ha“ vaları.21,10: Hermann Prosbetin mikrofon | müsabakası, 22: Yeni neşeli masiki, 28: Ha berler. 23,20: Romanlardan mürekkep ak“ şam emsiikisi, i 502 Khz. VİYANA ö07m. 17,45: Radyo sergisinden nakil: | İletsat Aleminde radyo sanayii, 17,55: o Brahme'm hayatı (konferans), 18,15: Müsahabe. 18,40: Yeni sanatkârlerm © eserlerinden konser, 19,10: Tiyatro kritikleri ve saire, 20: Finaher- ler. 70,20: Piyans konseri, 21,15: Erahms'ın > Viyana > Konserin : Haberler, 13,50: Kunrtet kom» : Dans pikkları. Arvamr, serin, Eski Fransız Tiyatrosunda Bu gece saat 20 de BU BiR Tatanbul Belediyesi RÜYADIR ŞehirTiyalrosu Ti ui Operet üç perde.. Ferdi Besteliyen: Yazan: Selma Muhtar Kadınlar Yasan: Gerhard Hauptmann Adası! Dilimize çevire 19 MM O, içinde çatlamak derece- sine varıncaya kadar ateş yanan bir sobaya benziyor. Budhanın bir ateş vaızı esnasında söylediği Lin- demann için söylenebilir: Ama rahipler, herşey yanar, göz yanar, görülen şeyler yanar, kulak ya - nar, sadalar yanar, kulakla dinle - mek yanar, kulakla kavramak ya - nar, burun yanar,, kokular yanar, burunla kavramak yanar. Dil ya - nar, İezezt yanar. Vücut yanar, te- maslar yanar, Matmazel Lindemann işte böy - ledir. Kollarile omuzlarıma asıla - rak ağlarken onda her şeyin yan- makta olduğunu anladım. Hattâ onun dimağı, bütün fikirleri de ya- nıyor.,, Ressam hanım dedi ki: — “Onun gözleri kıvılcım gibi yanıyor.,, Rodberte ilâve etti: — “Herhalde, © akılsız, âsabı gergin bir kız.,, Mis Laurence izahatına devam etti: — Matmazel Lindemann hak- kında söyliyeceğim şeyi nasıl izah edeceğimi ben de bilemiyorum. Kızın iddiasına bakılacak olursa, İtalyanın Florans şehrinde San Marko kilisesinin bir duvarmda İ ressam Fra Angeliko tarafından mükemmel bir surette tasvir edi - len vaka, yani melâikeden” biri vasıtasiyle Hazreti Meryeme ha- ber verilen o Allahın emri, bizim Matmazel Lindemanna da vaki ol: N muş. Başka türlü bir söy txisv“”| vur edemiyormüş, ancak” böyle bir şeye imkân varmış. Anni bunu işitir işitmez müthiş denilecek bir hayrete düşmekten kendini alamadı ve dedi ki: — Böyle bir şey olacağını çok- tanberi hissediyordum. o Çünkü ben kör değilim. Tarafımdan söy- lenen sert ve katı manalr bütün beyanata rağmen ne kadar çocuk" ça, ne kadar manasız ve gülünç usulsüzlükler yapılmağa başlan - dığını görüyorum. Daha dün, e- vet daha dün kulübelerimizden birinin önünden geçerken tatlı ve | nazlı bir kadın sesiyle ninni söy- | lendiğini işittim. Kapıdan içeri | girdim, bir dene göreyim: Sapa | sağlam, aklı, fkri yerinde olan bir kadın, kamıştan bir beşik yapmış " ve içine bir hayvan yavrusu yatır- VAKIT Gündelik, Siyasi Gazete Istanbul Ankara caddesi, (VAKIT) yurdu TELEFON NUMARALARI: Yazı işleri telefomu: HASTY | Mdara telefonu oo; M870 | Telgraf mdreni: Istanbul — (VARIT) Posta kutusu No 48 ABONE BEDELLERİ; Türkiye 100 Gr, 1 400 ww. (LAN UORETLERİ: Tiçart Ulpların Hân sayfalarında timi 30 kuruştan başlar. Tik saydada 250 kuruşa kadar çıkar. Büyük, fazla, devamlı ilân verenlere eli ayrı tenzilât vardır Kesimli WAnların bir satım 10 kuruştur KÜÇÜK ILANLAR: Bir datası 30, (ki dana 50, Gç defam 5.) dört defası 75 ve on defası 100 kuruştur | Üç aylık ün verenlerin bir defası meccs. | nendir. Dört satırı gecen Ukclarm faza antırları baş kuruştan hesap edilir | i taraftan da ninni söylüyor. Ecnebi 100 Ke 140 200 s0 Senelik 6 aylık #8 nytık »ağlık İ den bire meydana çıkmazmış. İki | sene, üç sene, hattâ beş sene son- ra bile kendini gösterdiği olur «| İ muş. içime sıkıntı basar ve elime bakar rm, Şimdi artık zaman geçti. Elim mış, onu bir taraftan sallıyor, bir Er- kek pantalonu giymiş olan diğer bir Berlinli kadın da burnunun al- tına bıyığa benzer bir şey takmış, kulübenin icinde dolaşıp duruyor. bel Budhayı hâmil olduğ” ( | sına kapılıyorsa bırakalı * yasiyle keyif duysun. Onu yasını telâfi edecek başka “Rİ verebilir miyiz?. Medeniyet âleminde küçük kız çocukları için bekler imal edilerek memnun . edilmiyorlar # bette'in bebeği de hepimi# fi gelecek bir eğlence olur” her halde oyun bozanlık istemem. Bir de düşü! bizim Notre -” Dames kilisesi için. ne $' fırsat çıkacak!. Babeti# ne karşı göstereceğimiz ü ki dağları aşarak bizi nil rupaya kadar da isal edi A Mis Laurence dedi Ki ” — Budha ile hiç bir * beti olamıyacağını Babetitfli latmayı bir kerre tecrüb* istemez misiniz? Fakat # rübeye hacet kalmıyazağ ediyorum. Babette ya şebbüs, kendisindeki hi yalâta kati surette ni cektir. Çünkü kendisini etmesi için doktor Matms”” yi kulübesine davet etti- Rodberte Kalb: — Kurttan bahsederk?” ruğu görülüyor, dedi. anda Matmazel Egli dahi * i içeriye girdi. Matmazel Egli yirmi da, orta boylu, omuzlar! rı geniş bir kızdı. ik ve geniş ve çillerle “ O içeriye girince Mis Lav — Anlatınız bakalım, zel Egli!. Anlatınız, Dedi. Doktor Hanım cevap — Anlatılacak çok bir Yaptığım muayene netici ze şunu söyliyebilirim ki? zel Babette Lindeman” şüphesinde katiyen yan” Bu ifşaatın yaptığı ik velâ derin bir süküt ve linde kendisini göstredi herkes Doktor Hanımın - şaka atmak istediğine “İN tarafını iltizam etti, FAİR, tor Hanımın tavrmdaki meselenin bir şakadan madığını az zaman zf” dana çıkardı. Ondan * tor Hanım müthiş bir sual ; karşısında kaldı. ei — Doktor Hanım si inanır mısınız? : — Doktor Hanım si - basalıdanber; bir sene 9“ gf tam bir hafta eksiktir. © urence, çi “yili 7N Malüm olduğu üzere cinnet sari- dir. Kadmlardan birisi gelip te bana: “Reis Hanım ben erkeğim!,; Diyecek olursa hayret etmiye- ceğim. Çünkü ârtık böyle bir har diseyi bile bekliyorum.. Roteberte Kalb sordu: — Bu zavallı kadınlar, yâni o tiynette olan kadınlar demek isti yorum, #ehvetperes*liklerinin ö lüm mücadelesinde neden kendi - lerini hayali şeylerle aldatmasın - İar?!.. Neden bunu bir mesele ha - Vine koyuyoruz? Burada kendi - İ mizi ne için ve kimin için sakla - yıp esirgiyoruz?.. İinsan cinnete kapılarak daha ziyade mesut ola- biliyorsa mutlaka aklını fikrini Bir kaç senedir “ne zaman bu | temizdir. İnsanın kendi yakınla - | muhafaza etmesinde ne mana ka- smasmmmnanızıa | hikâyeyi hatırlasam, birden bire | rına el uzatması bile kötü şeymiş., ! lır?. Babette Lindemann müstak' ” tuyor musunuz?, — Doktor Hanım, Havvadan başka dü” Ga bütün insanların mutlak, 2 ya ve bir babaya malik P) nı bilmiyor musunuz” ea imera e en see aysan SÜREYYA OPEREi, Şehzade başı Ferah Salı akşamı mi KADINLARDAN < al gn Operet 3 perde. Yazan: 190. iğ Fiatlar: Localar 200 — # Çarşamba ak$ ii Kadıköy Süreyya Ti KIRK YILDA gi i a Cuma matine vala Beyoğlu Muler 2010 Ve cuma akşam Usküdar Hale TİYM rağ KADINLARDAN ”