p 7 iş e, VAKIT ın Tefrikası: 29 Olüme Susayan Gönül al Yazan : Selâmi İzzet — Neden ağlıyorsun Peyman? d Hıçkırıktan cevap veremiyor - iu Doktor: d — Sevincinden ağlıyor evlâ - 1m. Senin baş ucunda öyle uzun im geçirdi ve bu geceleri öyle tkulu geçirdi, ki şimdi sevinç - ağlıyor. — Teşekkür ederim Peyman. Gel seni öpeyim. Nesrin Peymanı öptükten son- TA gene doktora sordu: — Çok mu ağır hastalandım?. — Evet, — Hatırlamıyorum. F — Düşünme, zihnini yorma.. ikrinin de vücudun gibi istiraha- te ihtiyacı var, — Annem nerede?. — Burada. — Onu görmek istiyorum. — Gidip çağırayım. Yalnız ben en konuşup yorulma. Artık Nesrin annesiyle, baba - *iyle konuşabiliyordu. Doktor he- Men odadan fırladı. Dilfirip ha- Rim, kızr hastalandı hastalanalı, Yüzünü göstermemişler, odasınm *tiğine ayak bastırmamışlardı. » Kızı yaralanmıştı. Ölüm tehli- si geçiriyordu. Buna rağmen, 0- Pu odaya bırakmıyorlardı. Kızı - hm başmı beklemiyor, ona eliyle kamıyordu. Bu ne müthiş ıstıraptı. © Biçare kadıncağız günlerce ve Zecelerce uykusuz, aç, kimseyle Konuşmadan odasının köşesinde “turuyor ve: “Gel kızmı son bir “defa öp,, diyecekleri meş'um bir sanı bekliyordu. i ktor odaya girince doğruldu Ye inledi: Li — Kızım?.. Nesrin! Doktor, Dilfirip hanım elini u: — Size müjdem var. Kadın kulaklarma inanamadı. — Müjde.. — Evet, Nesrin tehlikeyi atlat- — Onu görecek miyim?. — Evet., — Hemen şimdi mi?. — Hemen şimdi, haydi geliniz. Odaya girince, yaşlı gözlerle kı- 2ma atıldı: — Evlâdım, benim bir taneci- tim. Nesrin, annesinin kollarına bü- #ülüyor, başını kollarma sokuyor: — Anne. Anneciğim, diyordu. Doktor bu heyecanlı anr uzun #ürdürmedi. Dilfirip hanıma rica *tti, odadan çıkardı. Artık günde İki defa, birer çeyrek, Nesrini gö- rebilecekti. Birkaç gün sonra Nesrin biraz daha iyileşti, Yataktan kalktı. O- dasmda dolaştı. Bir hafta sonra, içeye indi. Deniz kenarındaki taraçaya getiriyorlar, orada saat- lerce, annesiyle beraber denizi, u- ,2ak ufukları seyrediyordu. Rrdvan beyefendi, kızının iyi- lik haberini soğukkanlılıkla Kar» Wladr. Için için sevinmemiş değil- di. Kızını çok severdi. Fakat için de hâlâ ona hiddetliydi. Yap- ğı şeyi bir türlü affedemiyordu. Nesrin nihayet doktorun koluna yanmadan yürümeğe başladı. O gün Cemil ellerini uğuştur- du, Rıdvan beye: — Ne dersin?, dedi. Bak, ya- YAŞ yavaş benzine Kan geldi.. Bir- Kaç öne Kadar eskisi Kadar sağ- Mn ve güzül bir Kız olacak. Yaz ( . ii kışın zahmetini unutturur. — Hayır Cemil.. Kolay kolay u- nutturmaz. — Yani Nesrini affetmediğini mi ima ediyorsun?, — Şimdilik etmedim. Bundan sonra istediğim gibi bir kız, iste- diğim gibi bir kadın olursa.. — Gene mi evlendirmeği düşü- nüyorsun?. — Hem de pek kısa bir zaman- da evlenecek.. Feyyaz Bey böyle istiyor. Onun necabeti ve ulüvvü- cenabı karşısında hayranım. Doktor hafifçe yüzünü buruş - Ve yavaş yavaş uzaklaştı. Bah- çede dolaşan Nesrinin yanına git- tü — Nasılsın yavrum!.. Memnun musun?. — Merinunum.. ama yoruldum Şuraya oturalım mı?. — Oturalım. Doktor, ne kadar müşkül mev- kie düşeceğini bilseydi, derhal oturalım demezdi. Oturdular. Nesrin doktorun bir elini tuttu, öptü, sonra başmı o - muzuna koydu: — Beni ağır.. Çok ağır bir has- talıktan kurtardınız.. Ölüyor mu- şum. Yetişmişsiniz ve beni ölü- mün pençesinden almışsınız. — İzam etme. Vaziyetin va himdi. fakat hastalık değildi. — Ya neydi?. Doktor cevap vermedi. Basto * Nesrin ısrar etti: — Neye söylemiyorsunuz?. — Çünkü ne olduğunu ben de bilmiyorum. — Ama yaptınız! — Evet, bu ender görülür bir hastalıktır. Gelir. Geçer.. Bunun için bu hastalığa isim vermediler. İsimsiz bir hastalık. Doktor Cemil s-çmaladığım an lıyordu.. Mendiliyle alnmı sildi Nesrin: “ — Bunu neden sordum biliyor musunuz?. — Hayır. — Henüz iyileşmediğimi hisse- diyorum da.. — Tamamiyle iyileştin. — Haymr.. Bazı şeyler var, ki düşünüyorum, bir türlü hatırlıya- mıyorum. Beynimde bir boşluk var,. Bir durgunluk var.. Doktor buna memnun oldu. İs çinden: “İsabet,, dedi. Nesrin devam etti: — Hastalığımın sebebi neydi?. Ne zaman hastalandım?.. Bilmi- yorum.. Arıyorum.. Düşünüyo - rum. Bulamıyorum... Ne okadar düşünsem nafile.. Başım çatlıyor, fakat hatırıma gelmiyor. — Peki ama düşünmene ne lü- zum var?.. — Her halde siz buna bir çare bulmalısınız. — Ben mi?. — Elbette. Madem ki hatırla» rtiyorum, bir hastalığım, yeni bir derdim var demektir. — Bu da hastalık değil. — Ama tedavi etmelisiniz.. Ba- na hatırlatmıya çalışmız.. Doktor Cemil yerin dibine geç- meye razıydı. « yazi, belediye reisi R, Siri, C.H. İa kumları çizmeğ” dğeilmi se | ikinci dil kurultayının açılışını kutluluyanlar Vona halkı namma belediye reisi Hüseyin, C, H. F. idare reisi Mehmet, Şile Ağva Ç. H. F. idare reisi Halil, Sivrihisar C. H. F. rei- si Ali. Osmancık kazası C, H. F. Hey- ti idare reisi namma Mehmet, Malatya C. H. Fırkası idare heyeti reisi Osman Hilmi. İğdir C, H. Fırkası idare reisi A. Rıza. Sütçüler nahiyesi halkı namı - na muhtar Osman, Karaağaç C. H. Fır kası idare reisi Tahir. Çiftlik Artova C. H. Fırkası reisi Bilâl, Turgutlu Hilk - liahmer reisi Bahaettin, Gençler Birliği reisi Alp Tekin, Umum Ahmetli C. H. Fırkası reisi Ahmet, Elbistan, Efsus Belediye reisi İbrahim, C. H. Fırkası Reisi Vahap. Çivril C.H.F. Reisi Emin, Belediye Reisi Mustafa, Spor Cemiyeti Reisi Rıdvan, Muallimler Birliği Reisi Osman. Sandıklı C.H.F. Reisi Mehmet Akif. Antep C.H.F. Vilâyet Heyeti Re- isi ve Dr. Abdulkadir. Sıvas CHF. reisi vekili Hikmet, Boğazlıyan C. H. Fırkası reisi Şakir, Yeşilova Fırka reisi namına Rıza, Sarıkamış C. H, F. ve be- lediye reisi Dursun, Refahiye C. H. F. heyeti idare reisi Esat. Sungurlu bele- diye reisi Behaettin, (oC, H. F. Heyeti idare reisi hacı Sadrk, Reşadiye âza ha- va, muallim Dursun, Muhtar Yusuf, Reşadiye Bereketli nahiyâsi C. H. Fır- kası reisi Ömer, Yozgat, Haydarbeyli nahiyesi halkı nama C. H. Fırkası reisi Osman. Amasya C. H, E. reisi Sıt- kı, Seferihisar C, H. F. reisi Akif, bele- diye reisi M. Fahri, Sarayönü nahiyesi C.H.F. ve bütün köy ihtiyar meclisleri namma Osman Kaya, M. Hilmi. Kadı- köy C. H. F, ocuk heyeti reisi M. Nuri, Pınarbaşı köy muhtarı namına merkez muhtarı İsmail, Viranşehir nahiyesi bü- tün hallkr namrna C. H. F. Reisi Musa, aza Mirza, Bahri, Rifat, hacı Mirza. Pı narbaşı kazası halkı namma C. H.F. reisi Taihr. Bornuva C. H. F. nahiye reisi Cemal, Germencik C. H. F. reisi Tevfik, Emirdağ kaymakamı vekili Nis F. ret odası mümessili Hasan, Muallimler birliği reisi H. Hüseyin, Besni C. H. F. reisi hacı Süleyman, Erzurum C. H. F. reisi Mesut, Giresun C. H. F. idare heyeti reisi vekili Cemil, Korkuteli Be- lediye reisi Asım, o Hilâliahmer reisi Müslim, G; H. F. röisi Mustafa, Spor klübü reisi Necati, Muğla C. H. F. hey- eti vekili Cemal, belediye reisi İsken - der, Halkevi reisi Cavit, Silivri C. H. F. idare heyeti relsi Asım, Aksaray C. H. F. İdare byeeti reisi Hadi, Çine be- lediye Şakir, kaymakam vekili Rıdvan, C.H. F. reisi Atıf, oOKarşehir C. H.F. vilâyet idare beyeti reisi Mehmet, Kır- şehir Kosker nahiye müdürü Şevki, E- dincik C. HL F. idare reisi Sabri, Saray- köy C. H. F. ve belediye © reisi İhsan. Bahçe C, H. F. reisi Osman, Menemen C. H, F. reisi Kemal, belediye reisi Kâ- xn Nonu C. H. F. reisi Mustafa Mür - mara adasi C. H. F. reisiMustafa, Mer- kez nahiye muhtarı Ahmet, İlıca C. H. F. reisi Halde, belediye reisi Mehmet, Bozdoğan belediye reisi İsmail Hakkı C.H. F, reisi M. Hilmi, kaymakam Ha- Vi, Kırkağaç C. H. F. reisi Zühtü, kay. makam İsmail Fuat, belediye reisi Ce- Val, muallimler birliği reisi Alinak, Genç ler birliği reisi İsmail Safa, Dinar C. H. F. ve belediye reisi Ahmet, Güdül C. H. F. reisi namına Hüseyin, Urfa C. H, F. Hilmi, Göksun C. H. F. reisi o Mevlüt, kaymakam Mehmet, belediye reisi Ha - san, Kilis C. H. F, Kaza idare | heyeti reisi Mahmut, Nazilli C. H. F. reisi Ha- bil, Kuyucak belediye reisi Ahmet, Bol- dan C, H, F. reisi Ahmet Tevfik, Nallı- han Cavirban nahiyesi fırkası Mu- temedi İbrahim, Kirklareli — Kelipolos nahiyesi C, H. F. reisi Baki, Pmarbaşı H. F. reisi Mehmet, Köyyeri muhtarı İsmail, aza Mehmet, Yalak Muhtarr Ali, Bergama C. H. F. reisi Hamdi. Kemali- ye Fırka reisi İbrahim, Keşan C. H. F. reisi Hasan, Kemaliye kazasının Asukte nahiye F. reisi Mustafa, köylüler namı- na Sabri Beyler, (Devamı var) yn PA ŞE EN pi Tefrika No. 5 Babil etrafındaki büyük | BABİLVE PENSEPOLİS SARAYLARINDA DARÂ.. İSKENDER $— VAKIT 27 AĞUSTOS 1934 ee Rİ Rize Yazan: İshak Ferdi ormanlar tutuşturuldu Dârâ, daha uzâktaki ormanların yakılmasını da düşünüyordu, fakat vahşi hayvanların şehre inmesi korkusu vardı (Bardiya) nın karısı Muzaffer İran ordusu Mısır se- ferinden döndüğü zaman, Babilin etrafındaki ormanlar baştan başa tutuşturulmuştu. Kumandan (Bardiya) Babile girerken, muazzam bir ihtifalle karşılanmıştı. Ormanların yandı - ğını görünce, kendisini ve orduyu tes'it için hükümdar tarafından tertip ettirildiğine zahip olmuştu. Halbuki o gün hükümdarın sev- gilisinin aranma mühleti bitmişti. Ve hassa kumandanı Taspa or - manları tutuşturmıya mecbür ol - muştu. Taspa, sihirbaz (Goma- ta) nm oğlunun ormanlarda giz - lendiğine kanidi. Mısır seferinden dönen İran or- dusu kumandanı Bardiya zevce - siyle beraber doğruca hükümda - tm sarayına gitmişti. Dörâ çok meyustu.. Mısır muzafferiyeti ha- beri hükümdara ufak bir neşe ! le vermemişti. Şehrin etrafmı süsliyen güzel çamlıklar sabaha kadar alevler içinde yandr.. Ve Taspa sabahle- | yin muhafızlariyle beraber saraya eli boş olarak döndü. Dârâ, iki gün sonra, biraz daha uzaktaki ormanların yakılmasını da düşünüyordu. Fakat buralar- daki vahşi hayvanların ateşten kaçarak şehre inecekleri endişesi- İe henüz bu işe karar verememiş- ti. O gün kumandan (Bardiya) tekrar karısıyle birlikte hükümda- rı ziyarete gelmişti, Diârâ, o gün, kumandanın karı- sına dikkatle baktı.. (Libya) ince uzun boylu, uzun kirpikli, kara | gözlü bir kadındı. Muazffer İran kumandanı o- nunla Mısırda evlenmişti. (Libya) Mısır Firavununun vap verdi » Cesur, atılgan ve yakı» şıklı bir erkek. (Libya) hükümdarın hoşuna » gitmişti. Dârâ o gece genç kadını ya” nından ayırmamak için, kocasını da sarayda alıkoydu. Havuzlu salonda eğlenceler relti, z Büyük havuzda, Asurilerden kalma bir itiyatla, kol kola giren cariyeler suda çıplak yıkanıyor » lardı. Havuzun kenarında sırala » nan mugnniyeler neşeli şarkılar söyliyerek hükümdarı ve misafir- lerini eğlendiriyorlardı. Hassa kumandanı “Taspa, hü- kümdarın neşesini arttırmak için, (Libya) nın kocasını mütemadi- yen lâfa tutuyor ve genç kadını hükümdarla başbaşa bırakıyordu. (Libya) nın en sevdiği hay - vanlardan biri tavus kuşu idi. Fi- ravunun sarayında sıcağa taham- mül edemiyerek çarçabuk ölen bir tavus kuşunun arkasından günler» ce ağlıyan Mısır dilberi, şimdi, 4 İran saraylarında küme küme do- laşan tavusları okşamak fırsatını bulmustu. tertibini em- iü Dârâ altın bir kadehle genç ka-.. dına uzattığı Şaraptan evvelâ ken- disi bir yudum içti: — Ben şarabr çok severim, Lib- 3 ya! wep Babil bağlarının şarabı ne Men- fiste bulunur.. Ne de Tahranda.. Genç kadın kadehi hükümda- di rm elinden aldi ve bir yudumda © midesine boşalttı. — Hakikaten çok nefis... Baş döndürücü bir kokusu var. Dârâ gülerek sordu: -— Bütün Mısm kadınları senin gibi güzel midir?. j — Mısırda çok az güzel çıkar, haşmetmeap! Ben Firavunun 40- iltica ettiği bir şehirdi. Şehrin etrafı yüksek surlarla çevrilmiş - &. İran ordusu bu şehri üç ay mu- hasaradan ve birçok telefat ver- dikten sonra zaptelmiş ve Firavun kale önünde yaralı olarak bul- muştu. Bu kadın o vakit Firavu - nun yarasını sariyordu. (Libya) Firavunun kendisine ölünceye ka- dar sadakat gösteren yegâne ce * sur ve vefakâr cariyesiydi. Muzaffer. İran kumandanı o güne kadar evlenmemişti, Kaleyi zaptettikten sonra, Firavunun ca riyesiyle bu şehirde izdivaç etti. Ve karısına bu şehrin adını verdi. Firavun bu sırada kale içinde ölmüştü. Mısırda İraniler eline geçmiyen hiçbir şehir kalmamış» tı. Dârâ'nm yeğeni Mısır valisi 0 larak (Menfis) ; şehrinde oturu yordu. Dirâ, muzaffer kumandanın! | tebrik etti da kâfi derecede malümat aldık- tan sonra, Mısırlı kadının dikkat- le yüzüne baktı: — Kocandan memnun musun? Genç kadın gülümsiyerek: — Çok memnunum - diye ce- * İM ek di nuncu gözdesi idim. Dârâ gittikçe neşelehiyor, mü- ği temadiyen gülüyordu. Bir kadeh şarap daha içtikten sonra, genç kadınm kulağına fr » sıldadı: g — Firavunun senden başka kaç gözdesi vardı?. 1 — Kırk sekiz.. ş — Sen kırk dokuzuncusuydun . demek, öyle mi?, i — Evet.. a — Kırk sekiz kadın içinde se » nin kadar güzeli yok muydu?. ğ — Hayır.. Eğer olsaydı, ben g sonuncusu olamazdım. : Dârâ yavasca iğildi.. Ve Mısır dilberinin sol omuzundan öptü: — Firavunun hakkı ve zevkises limi varmış.. gi ... Aradan on gün gecmişti. Dârâ, kumandan (Bardiya) ya kten ve yeğeni hakkın- | lüzumundan fazla iltifat ediyo: du. (Bardiya) hemen her gün zel karısıyle beraber saraya gelir, hükümdarla birlikte vemek yer ve birlikte vakit geçirirdi. “5” — GKDevamz var)?