Müşük Hikâye : Kampta Bir Facia ?.. a yeri Bah kulaktan ku - “İZ de işittiniz. Belki de unut Münae Fakat benim gözümün 6 - m olduğu i için hiç unutamıyo” her fırsatta bunu tek- Güm zavallı Alinin isimini hatırlatmak istiyorum. Ge n ders kesiminde idi. Orta Hany, gidecekler, hem eğ em de sıhhatli bir kaç lardı. "İN kamp yerine gittiği- it SSvincimize ölçü m Vazifesi görecek ot arama » m kilim altına yaymasını | Şe de Ali, Hüseyin ve ben etra- li Muallimimiz bize u - Dak gi ayvanlara tesadüf et - Yap tenbih, li olduğunu tekrar tek- Llkim. etmişti, kağ Ne olacak.. Keşke Doo rast gelsek diyorduk. ii pi A YAaASAN EEE 008 808AEA EEE SAZ Hikâye | Yanimılarnda bulunan tale- | ma memek Zimizi orman- Cab. 5 “Mendinin seyyar adaya bindiğinin resimdir ?' ! Çünkü bellerimizde ufak birer ta- İ bancamız vardı. Tabancadaki kur şunları boşaltmak icap ediyordu. ' Kamptan çok uzaklaştık. Bir ara - lık bilmem nasıl oldu? Ali bizden ayrıldı. Bulunduğumuz yer güzel bir tepe idi. Bir tarafta müthiş bir uçurumdu, Buradan aşağı düşmek ihtimali çok olduğu için, biz Hüğe yin Hö'z61tarafi terdikediyördak. Ali bizden ayrıldığından nasıl has reket etiğini bilmiyoruz. Vakit geç miş güneş batmıştı. Ortalığa kara bir gece korkusu iniyordu. Hüse - yine: — Çabuk kampa gidelim.. Yolu muzu şaşırırız.. Dedim.. Fakat A - li yoktu. Sağa gittik.. . Sola, gittik. bağırdık. ! Ali cevap vermiyordu. Birdenbire içimize sebebini bil- mediğimiz bir korku çökmüştü. A deta titriyor ve ağlamak istiyor - duk, Hüseyin: —Haydi gidelim.. Ali belki kam pa gitmiştir.. Dedi. Buna ihtimal vermedim. Cünkü Alinin tabiatini sayet iyi bilirim, Arkadaşlardan AZ Hindistan âdetleri Hindistandaki “(Ganj) mekri Hintlilerce çok mukaddes bir su - dur, Bu sudu yıkanan “bütün gü - nahlardan temizlenir. Bunun için eskiden ölenleri yakarlar ve külle- rini bu suya dökerlerdi. Yüz sene evveline gelinciye ka- dar olan bu âdet şöyle idi: Bir adam öldüğü vakit yakılır - dı. Bu esnada dul kalan karısını da diri diri yakarlardı. Bu çok müt hiş hir âyindi. Halk meydanda top lanır, Dualar okunur ortaya yığın- 'arla odun doldurulur, Ateş yan - mıya başlayınca bir taraftan ölü erkek yanar. Diğer taraftan da di- ri diri kartcağız ateşe atılır bağıra bağıra yanar giderdi. Şimdi böy - le şeyler yoktur? Fakat hâlâ Ganj nehri mukaddestir, Hintlilerin dü- şüncelerine göre Ganj nehri cen - nete kadar akiyor. Yani Ganj suyu cennet suyudur, Bunün için milyonlarca Hintli hemen her zaman Ganj sahillerine gelerek bu cennet suyu ile yrkahır lar bu suretle günahlardan temiz“ i lenirler. du. Buna rağmen Hüseyinin sözleri- ne zorla inandım. Kampa doğru yollandık. Yolda bacaklarım git - miyor daima geride kalmak isti - yordu. Bir kaç yüz metre gitmeden müthiş yoruldum. * Bacaklarımm dermanı kesildiği için oraya yolun kenarına oturuverdim. Aklım, fik- rim bep»Alide olduğu için - tâkrar tekrat bağırmıya başladım. Bu es- ada karanlığın sessizliği arasın - da bir feryat yükseldi. İkinci fer- yat bunu takip etti, Birdenbire sus tu. Bu ses muhakkak Alinin sesi 1- di. Tabancamı çıkardım. Havaya boşalttım. Semanın boşluğu için - de iki cılız ses akisler Yaptı ve da- £ıldr. Son bir feryat daha yüksel- di. Fakat bu bana bir feryat gibi değil bir ölünün son hıçkırığı gibi geldi. Öyle korktum ki Yatımızda lâmbamız yoktü ki. ilerliyelim. Hüseyini kampa gön- derdim; Muallim Beye her şeyi an latmasını söyledim. Ben burada bekliyorum.. Dedim. Hüseyin çok iyi arkadaştır. Yıldırım gibi gitti. Hakikaten yarım #aat sonra mual- ayrılmaz., Bugün fevkalâdelik ol - | fir, Bey9ile büyük sınıflardan - iki sassanaananansayananasansasrsananansssessnase| emdi ve bir de kızlarm beden terbiyesi muallimi olan hanım gel- diler. “Ellerihde İâmbalar vardı. He - men aramıya başladık. Saatler geç jd. Böş.. boş:. Sabaha kadar ara - dık.. Bütün feryatlarımız boşa çık tr. i Gün ağarırken aramayı şiddet - lendirdik. En çok korktuğum uçu' rumüun. kenarma geldim ve aşağı - ya bakınca ne göreyim., —aAli. Alı, Ali. Diye bağırdım., Fakat ses yok. Muallim. Bey dürbünle | baktı ve gördü. Ali yaralı bir geyiğin üzerinde yatıyordu. İple asağıya inen mu - allim bey Aliyi yaralı ve bitkin va ziyele yukarıya çıkardı. Zavallı ar kadâşımizı hastaneye götürdük. Bize kamp zehir oldu. Muallim beyin sözünü dinleme: diğimize çok pişman olduk. Fakat son pişmanlık neye yarar, Ali mus hakkak bir ölümden kurtuldu. Bi- zim de kederimiz kısmen dağıldı. Bunları Geçen hafta çocuk sayfasında hayvanlar konuşurlar mı? Diye bir fıkra yazmıştık, İzmir lisesinder B. D. imzası ile bir mektup aldım Bu arkadaşınız hayvanların konu tuklarını hele karıncaların müken melen konuştuklarını yazıyor ve d yor ki: — Hayvanların hepsi konuşu: Hiç konuşmuyor zannettiğimiz k: rınçalar bile konuşur, Hele arılar sinekler, haşerat öyle çok konu - şurlar ki.. Konuşmak denince biz muhakkak surette ağzımızdan çı- kan mânslı sözlerin bir araya gel- mesini hatırlamıyalım. Konuşmak muhtelif şekillerde olur. Biz bile gözlerimizle konuş- mayor muyuz? Bir mânalı bakış bütün söyliyeceklerimizi bir anda anlatmıyor mu? İşte karınca, arı, sinek gibi hay yanlar da bir taraftan sesler çıka - rırken diğer taraftan birbirlerine sürünerek maksotlarmı anlatırlar, Eğer bunlar konuşmamış olsa - lardı. cemiyet halinde yaşıyabilir- ler mi idi? Bundan sonra ses çıka» ran büyük hayvanlara gelince, manda, öküz, inek, koyun, keçi, ke di, köpek. Bunların konuşup ko - nuşmadıklarını sormak bile abes - tir. Çünkü bunların konuştukları birbirlerini çağırdıkları meydan - da. Hele maymunlar insanlar gibi hecelerle konuşurlar. Valhasıl bence bütün . hayvan - lar, en ufağından.en büyüğüne ! kadar tahtakurusu, pireden deve- ye kadar, file kadar hepsi konu - şur., Suda yüzmek !. Suda yüzmek bize tehlikeli gibi gelir. Fakat hiç te öyle değildir. Biz denize veya suya girince bir - denbire korkarız. Hemen boğula- | cağımızı zannederiz. Avazmız çıktığı kadar bağırarak kenara sa hile kaçarız. Halbuki yüzmek bi - raz da korkmamâktır. İşte küçük hayvanları görmüyor musunuz. Meselâ ördek, kaz, hattâ köpek, koyun.. gibi hayvanlar.. Bunlar suda mükemmelen yü * | züyorlar, Hem de bizim gibi haf - talarca, aylarca yüzme dersi gör - medikleri halde yüzüyorlar. Ne - den? Çünkü yüzme kolay bir iştir. Fakat korkmadan bacakları ve kolları muntazam şekilde hareket ettirmek lâzımdır. 7 — VAKİT 8 Haziran 1933 semum sere emasenesmsareresssssansan esasassme sesssssammanesı Biliyor musunuz ? Karıncalar konuşur mu ? Su aygırını tanır mısiniz? — Su aygırı daima cemiyet ha- linde yaşar, Yani üçü beşi bir ara- da yaşar. Tıpkı insanlar gibi.. Bun dan başka lâtif bir grup esnasmda veya nefis bir güneş doğması €s « nasında bu güzel manzarayi seyir İçin su aygırı cenapları başınr sa « hile uzatır. Saatlerce bu manzara- yı seyreder.. Kendinden geçer.. Su aygırının böyle mestolmuş bir vas ziyette kenarda kaldığı pek çok « tur. Su aygırınm acaba ne faydası vardır. Tabiatteki mahlükatın hiç birisi fazla değildir. Su aygırnın da kendine göre mühim vazifesi | vardır, Hayvanat âlimlerinin söys lediğine göre.. Su aygının yaşadığı muhitlerde . ki derelerin getirdiği çalı, çırpı, a- ğaç kütüğü dereleri tıkar. Nehirle- ri kapatır, Su aygırı hemen bunla- etrafa yayrlacaktı. Şimdiye kadar bu derelerin ge- tirdiği su ile bütün Afrikayı su ba” sacaktı. Bereket versin.. Su aygır- arma... 750 okuyucumuza Ri Bu haftaki bilmecemiz heceler- den cümle teşkilidir. Çer — ge — li — e — meş > cok — til — ta — in—iç aI gen — ge — fı — sı — nı. Doğru halledenlere şeker, çiko> | lata, bisküi, kartpostal ve kitap | hediye edeceğiz. $ Hal varakalarma isimlerinizi İ okunaklı yazmız. $ Bilmece mektupları o “Çocuk sayıfası muharririne,, gönderilme" lidir. $ Mükâfatlar perşembe günü öğ leden sonra idarehanemizde ve » rilmektedir. 189EARENEEEEAERANAYEEAEEEEREAAAN EEE NANAEEEANAEEEEEEAASESAEEEEEEAEEEAEAEAE EREN ENASN Mektep Gemlik mekteplilerinin kıymet li hocalarile birlikte “Hayat bil- gisi,, nin ilkbahar ve yaz “Yurt bilgisi, ninde köy ve çiftlikleri İ mevzularını tamamlamak için Hayatından Matıralar Gemlik ve yönlerinde tetkikat yap makta olduklarmı yazmıştım. Bu resimler de çalışkan çocuklarımı: zın hocalarile beraber tetkikatta bulundukları sırada zeytin ağaçla rı arasında alınmıştır. rey