Me ağ ayayaaşe MİŞLAYEEYp AY soppeynar 25 umsodğ — ZVdOL “ey ğop —öyenşe year &eö sig seaarez PE — ZINVL l pay Aapuğasş yosymk 1g ulus apo upusay Op HkUpyeraz (O “apanzyj usun opuyasi uaprpyez 0p ör unu “2g “uyparyıgeşo seknyeg X05 esd — ZVGOL yaradop zosıyıa ığpesknyed — ZINV.L seyrekoyıye Mejkoğ 1gığ ekuvduw$ “16919. YEDYOM “aekavy “sapan. pyaposazap 19 APA zaüpek Op Suyajıpuo Srepanyeaı rrzzey eu > 10 Hrundek puysoğızua “yatgorağ yemdye5 Şupyaz eummajO zig “eju oyarşanumgo dire azafapyuş 41443497 “posa 4g sure vP ng — ZYGOL pes Ape va tapası ep aejung Ye *unğezn Vopao1 Sav yppvax göre “PpKeY “PAH — ZINVL yine gep “en yezaktayıg yurBryanyej “işa ve — ZVOL MU Havsa OONLi89a 216 ŞU OPAZ» hat, güzellik, sıhhat, aşk, şeref, kudret hepsi avu- cumun içindedir. Gocunuyorsun zavallı Tamizim. Fakat sana bir sır söyliyeceğim. Hayalperestlere, şairlere, belki de kendi duyguma rağmen bir ders öğrendim: Insanlar iyi değildirler. Hüküm süren kuvvettir. Zamanın kuvvetiyse şu hışırdıyan kâğıt paralar... TAMIZ — Bereket versin artık hoca değilsin. © Yoksa gene ahlâk muallimi olsaydın. TOPAZ — Talebeme ne derdim bilir misin? (Birinei perdedeki talebesine hitap eder bir tavır. la) Bu smıfın duvarlarında gördüğünüz yazılar bu gün vücudu olmıyan bir hakikati il gün bunlar, haller yanlış bir yol yı toplıyacak açık gözlerin işine yarar. Zamanı- muzda darbımeselleri tezyif, servete başlangıç olur. Eğer muallimlerin hakikati azıcık bilselerdi, sana » bunu öğretirlerdi. Sen de böyle zavallı kalmazdın. TAMİZ —Zavallı olabilirim... Fakat fakir asla, PERA 0240 1p&eH (opaL&E3 10 yin ye: “üyeg Opal efeuoglarsuy iznS) “anjo “aeknp re 405 0p FHpüSA p4 zrurkajk9g “giznŞ var İd “zrurseknp Op 218 ıse ur Besknp Uwpung “umaodnuzun Sy izruğeyema ogrep 44 0f49g YP <UNZRA ojosouı veed 444 Ypv “unogguynuz yaz “asa umaggeynur SA Umyn>osaa) org (103 ed OL) izrasurepe 4g njenazeu 216 “na alg vamaok > sureusuj “jafey “ASE — YWN3HTALSVM azıp vavd rep “8 ny Bapımoyajez gör og ““rMpaesey yea; ug #g ueeyos znK ipok op IŞ — ZVdOL vulyasle 198 194 9z1ç “zrurpye? edek yıpumaz spurgöpyour İN YİsY arp kuresvuro uag “2494 414 znununing — MVNAHTALSVX “zmesokyuyeı yene NEYPYH — ZVdOL vezne > zewdek Ko$ 1g 5149g wpekunp 715 — JZ0S “Ao yoyo aygg *zedo , — (amuos urağnanp AT MZV) MWNAHTALSVX ZVdoL 200 DÖRDÜNCÜ PERDE 201. - tinizi tetkik etmek cesaretinde bulundum. Siz kıy « metli bir adamsınız... Evet. o Anaf kalıbımı basarım; fakat ehemmiyetsiz bir anafor- cu... Vurgunlarınız yüklü değil... On beş tanzifat arabası, otuz lâğım kapağı, altı düzüne sırlı & rük hokkası... Poh... Oyunu zahmetine değmez şey- ler bunlar. Seyyar apteshane gibi spekülâsyonlara gelince bunlara da iş denmez azizim.. Yok, yok azizim Reji. Ben sizi iş içinde tanıdım ve kıyme- cak bir otlakçısınız... KASTELBENAK (Süziye) — Gördün mü?, İşte bizim maymun hikâyesi... SÜZİ — Cevap olarak yalnız bunu mu bula - bildiniz?. KASTELBENAK — Bir hayduda ne denebi - lir?... (Topaza) Siz bir haydutsunuz! SÜZİ (Omuzları silker) — Reji!.. Siz, me - ri beş para etmiyen biriymişsini KASTELBENAK (Birdenbire Süziye büy cesaretle) — A... Rica ederim susunuz... Birleş « miş olduğunuza hükmedeceğim geliyor. SÜZİ — Böyle olmadığını bilmiyor değilsiniz. KASTELBENAK — Siz ders vermemiş olsay- “ei vü di 22 — on ra ON — IZ0s “yapsorog eyep 1941 — YWNAMTLLSV vifey — IZOS “znndek yang vYvp 218 yefeğ YpalasayıSa — diuop Sungn$ “oskou ws “194 SEpEŞ mg zruyek öğ “repsokta murguas3 “sok reyi SASON, yniyek “yak ouyetzası GEO, ie “2g mü unpese nuo YPasi$ — YWNGTALSVM “üspo you ur ounanpnuz fsoueyorepi 6 1g yaraşk weeg “uröş zşanyeriuoy — IZOS varış Mayı sep Ayeorunyng öyyayiren oyla epurppey öyurkıZ wep “aşaşplel ız os eken alip unğacasmep3 Jok “unfocoz0a yares VUO — YYNIHTALSVA “aym sopumeyk vg — IZ0S ga uk aş yaz “uopumnzyk urme dey na il “e (ouysa9r0pa ZnAB9) azlauapang) “okuzuyyağ wopuag yay “nağop na — YWNAHTALSVX “zşutpoylgs puf eyup rulğıpeunfıoy apzıs unzmunanınaıy — ZOS “<6 O ddüad MDON0duya 208 TOPAZ Onunla ne kadar çabuk görüşürsem o kadar iyi olacağına eminim. SÜZİ — Sizin bileceğiniz şey. 'TOPAZ — Daha âşıkından yeni ayrıldı. Belki küçük bir işaretle kollarımın arasına düşüverir. SUZI (Kahkahayla gülerek) — Ne de kendi - nizi beğenmişsiniz... Hele bir tecrübe ediniz. © © TOPAZ — Ederim.. SÜZ! — Haydi, hemen şimdi.. Azıcık eğlen - miş olurum. TOPAZ — Pek âlâ. (Telefonu alır) Allo! Pasi 43 —52.. SUZİ — Ne? Ödet mi?. TOPAZ — Baron Marten dün terketmiş... Ken- disine rasgeldim de böraber çay içtik.. Anladığıma göre... SUZI (Telefonu Topazın elinden alıp kapata- rak) — Bu ne saygısızlık... Tecrübeyi yanımda yaptığınıza bakılırsa bana hiç ehemmiyet verme - diğiniz anlaşılıyor. Ne ümit ediyordunuz?.. TOPAZ — Hiç. Ne ümit edebilirim. Beni, siz, çok fakir ve çok toyken tanıdınız... Sizi elde e- DÖPRANEM NERDE debilmek aklımdan bile geçmez.. Her zaman sizin sevimli aptalınız olarak kalmak isterim... SÜZİ (Yavaşça) — Sevimli. > TOPAZ (Acı bir tavırla) — Fakat aptal... (Yandaki odanm kapısı vurulur.) SÜZİ — Ne var?. (Metrdotel girer.) METRDOTEL — Mösyö geldi. SUZİ — Pek (Metrdotel gider.) TOPAZ — Gi SUZİ — Gitmeliyi Görülecek hesaplarım var, hem de para işi.. Artık alışverişi kesmeli. Gittiği zaman size haber yollarım... (Elini uzatır, Topaz, heyecanla öper. Süzi Topazca kiymetli sayılacak bir tebessümle dışarı çıkar. Yalnız kalan Topaz muzaffer bir tavır takınır. Bir daktilo girerek kendisine bir kart verir. Topazın yüzü değişir. Biraz tered- dütten sonra.) TOPAZ — Buyursün!.. Forma — 44