, ii: Harikulâde Aşk ve Macera Romanı Ml * Kadınlara Hâkim A elen > Böylede ne kadar bekliyor?.... Bilmiyor.. Belki on dakika, belki | bir saat.. Yavaş yavaş masa örtü-| sünün ucunu kaldırdı.. Şimdi ta- mamile odaya karanlık çökmüştü. Patırdı yapmadan dışarı çıktı... Hayret! Yemek getirmemişlerdi. . Yoksa işin farkına mı vardılar ?. Amma nasıl olabilir?. Hiç bir pa- tırdı yapmadan buraya girdi. Hem karanlıktı da.. Selma koşa koşa yatak odasına gidiyor.. Yatağına dokunulup do - kunulmadığını görmek istiyor. Fa- kat yemek. odasından ayağını dışarı atar atmaz, o görün- miyen bir el arkasından kapıyı kapatıyor ve içeride tabak, çanak şrkırtıları duyuyor, Selma birdenbire bir düşünce- nin tesiri ile elleri ile yüzünü ka - padı.. Demek, görünmiyen birisi, oda içinde onun bütün hareketle- rini takip ediyor, mütemadiyen ©- nu görüyor.. Aman yarabbi! Ne fenabir his! En küçük hareketlerinin, en tabii hareketlerinin kontrol edil - diğini öğrenmek.. (Bunda şüphe yok.. Zira, daha demin yaptığı küçük hile de meydana çıkmış - tır.. Evet, bunda şüphe yok.. Çün- kü ayağını yatak odasına atar at - maz yemek odasının kapısı üzeri- ne kapatılmıştır . Selma, insiyaki bir hicapla ki- | monosunun göğsünü eliyle kapa - tiyor. Odanın içinde yalnız oldu - Zu için kendini biraz koyuvererek göğsü açık dolaşmaktadır. Bere- ket versin ki şimdi karanlık.. Kim- senin onu görmek imkânı yok. Ve bundan sonra geceleri elektriği! yakmıyacak, bir parça kendisiyle başbaşa kalabilecek., Fakat kendisini bütün bareket- lerini böyle gözetliyen kim aca - ba?. Albümdeki haşyet veren he- riflerden birisi mi?. Yoksa o ilâ - hi delikanlı mı?... Ya oysa". Yemek odasınm kapısının açıl - dığımı bildiren ses duyuluyor. Selmanm karnı açtır.. Yemek o- dasma geçiyor. Sofra her zaman- ki gibi hazırlanmıştır. Elektrikler de yakılmıştır. Selma, sofraya otururken gözü karşıdaki büfenin aynasına ilişi - yor., Aceleyle öteki odaya geçer - ken, başı bir perdeye takılmış, saçları bozulmuştur. Selma hemen kalkıp tuvalet odasına gidiyor. Sa- çını düzeltiyor, pudralanıyor, du - daklarına kırmızı sürüyor, tekrar yerine dönüyor.. Şimdi artık ra « hat rahat oturabilir. Yalnız, dü- şünüyor, bu çok kadın hareketi - nin mânasını köndi kendine şöyle anlatıyor: — Başkaları için değil, kendi kendim için güzel olmak istiyo - rum. Bununla beraber içinden düşü - nüyor: — Bir parça da (0) nun için ... Zira, kendisini görünmeden gö- ren belki de (O) dur. 5 # : Jan Dirk rahibeler (mektebi müdiresi elleri göğsünde, son sı - nıfa girdi.. İngilizce dersi yeni bit- mişti., Müdire içeri girer girmez sınıf- ta olan on beş kız hep birden aya- ğa kalktılar. Müdire, azametli bir işaretle on- ları yerlerine oturttu.. Müdirenin yanımda sarışın saçlı, siyah, temiz bir elbise giyinmiş bir genç kadın No.16 vardı.. Bu genç kadının güzelliği- ne rağmen, çok mahviyetli bir ha- li vardı. .Müdire ona doğru dön - dü ve çağırdı: — Yaklaşmız Matmazel Luiz!, Matmazel Luiz, yanakları kıza» rarak ilerledi. Müdire kızlara döndü: — Hanrmlar, dedi, size yeni müzakereciniz (Matmazel Luiz'i takdim ederim.. Kendisine bana itaat ettiğiniz gibi itaat edeceksi - niz.. Sonra kıza döndü: — Matmazel Luiz, İngilizce dersi bitti, şimdi bir saat müza - kere var.. Buyurunuz yerinize ge- çiniz.. Genç kız kürsüye geçti.. Müdi - re ayni azametli haliyle ilerledi , kapıda durdu, dönüp sınıfa sert bir bakışla baktı: — Kim patırdı ederse cezalan- dıracağım.. Diyerek fırladı gitti.. Sınıftaki kızların hepsi büyüktü. Yani on altı ile on dokuz - yaşla - rında idiler.. Müdire çikar çıkmaz bir an, derin bir süküt oldu. Sonra, içlerinden birisi, şüphe - siz en yaramazları olan Perin: — Güle güle cadı! Dedi ve bir kahkahadır koptu.. Fakat kapı birdenbire açılmış - tı.. Bu gibi şeylere alışkm ve piş - kin olan müdire, kapıdan uzak - laşmadığı için derhal içeri girmiş, gözlerinden ateş saçarak: — Şüphesiz, dedi, Matmazel Luiz hepinize ceza yazmıştır. Bir daha tekrar ederseniz, cezanız iki misli olacakştır Sonra kapıyı, bir facia artisti haşmetiyle kapadı. Kızları don - muş bir vaziyette bırakarak çıktı, gitti... Koridorların derin sessizliği i- çinde müdirenin uzaklaşan ayak sesleri duyuluyordu. Matmazel Luiz, o zaman, tatlı bir sesle ve gülerek kızlara dedi ki: — Hiç birinizi yacağım... Perin dayanamadı ve atıldı: — Bravo matmazel! Matmazel Luiz Perine döndü ve: — Hayır, dedi, bravoya falan lüzum yok.. Sadece doğru diye - biliriz.. Çünkü henüz beni tanı - mıyorsunuz.. Sizin için ben bir müzakereci, yani bir baş belâsın - dan ibaretim.. Bana karşı nasıl davranacağınızı da daha bilmi - yorsunuz.. Şunu size haber vere - yim ki her gittiğim mektepte, ben talebeyle arkadaşlık yaptım.. Si - zinle de hanımlar, pek çabuk dost olacağımızı zannediyorum. Ben, sizin hararetli neş'elerinize mâni olacak, neler yaptığımızı bir casus gibi araştıracak değilim.. Buna mukabil sizin de, bana karşı, beni ekmeğimden edecek surette hare- ketlerde bulunmıyacağınızı ümit ediyorum. . cezalandırmı - (Devamı var) Ankara sergisi Ankarada inşa edilecek sergi binası için açılan plân müsabaka- sına, geç haber alarak sonradan iştirak etmek istiyenler de bulun duğundan, mühlet 20/Nisan/1933 Perşembe günü saat 15 e kadar u- zatılmıştır. 0900 0 YENE ONE ME erer Kari Mektupları ; rarenmaonasaeserse resen fe “Adana Halkevi ne halde ? Adanadan M. Zekâi imzasile al- dığımız mektuptur: Adanamızda Halkevine ilk gü - bünden itibaren kaydolunmağa koşanların mikdarı pek çoktu. Ko- miteler intihabı yapılırken gülü - necek sahnelerle karşılaşmamak mümkün değildi. Niçin yazıldığı - nm, ne yapmak istediğinin farkın- da olmuıyanlar da vardı. Yardım komitesi azası seçilirken amelele » rin büyük bir yekün teşkil ettiğini görenler hayret içinde kalmışlardı. Sonradan anlaşıldı. Bunların ne maksatla geldikleri öğrenildi. Parti yaparak komite azalığı ya- kalamak istiyenler bu saf düşünce li kimseleri Halkevine yazdırmış - lar, hükümet fakirlere yardım e - decek, biz size iş bulacağız, reyi - nizi bize verin demişler. Diğer şubelerde de buna yakın propağandaların yapıldığını işit - mek ne kadar acı oluyor. Halkevi, halkındır. onun yük - selmesi, onun kültür sahibi olma - sı mesut türkiyeyi yaratacaktır. Fa kat şunu da hatırlamak lâzımdır ki yapabilmek için biraz da bu iş- lerden anlamak zarureti vardır. Halkevinde halk reylerini istis- mar ederek temiz maksatlarla ku - rulan müessesenin kötürüm kal- masına müsaade edilmemelidir. Günün birinde faaliyetinden bir &€ser görülmediği için muahaze e - dilecek olan Adana Halkevini ko- rumak maksadile bu satırları ya - zıyordum. Mısır sefaretinde Gazi Hz. evelki gece süva- reye şeref verdiler Mısır maslahatgüzarı Tevhit Beyin Mısır kralr Hazretlerinin do ğumlarının yıldönümü münasebe - tile Ankarada Mısır sefarethane » sinde verilen Süreyya Cümhuriyet erkânının iştirakile davete memur olduğu sırada, bir otomobil kazası neticesinde yaralanması üzerine gerek Reisicümhur Hz. gerek Baş- vekil Pş. Hz. ve gerek Hariciye Ve kili B. gönderdikleri memurlarla istifsarı hatırda bulunmuşlardır. Tevhit Bey bu kazadan tehlike» siz surette çıkarak gece süvarede bulunmuştur. Reisicümhur Hz. maslahatgüzar Beyin istifsarı hatırımda ve Kral Hazretlerinin yıldönümünde bu - | lunmak üzere gece Mısır sefaretini huzurlariyle şereflendirmişlerdir. Süvarede B. M. Meclisi reisi Kâ- zım ve Başvekil İsmet Paşalar Ha- zaratiyle erkânı devlet ve kor dip- lomatik bulunmuşlardır. Matmazel Şor ve bilet sui istimali tahkikatı Matmazel Şor aleyhindeki sah- te pasaport tahkikatile Şark şi - mendiferleri idaresinde bilet sui- istimali yaptıkları iddia edilen iki kişe memuru hakkındaki tahkikat, henüz polistedir. Polisçe bu iki hâdise etrafında bazı ifadeler alınmaktadır. Hazır- lık tahkikatı bitince, dosyalar, müddeiumumiliğe gönderilecek - tir. o alikağimik Kadriye H., HikmetBey Kadriye H. tarafından müstan- tik Hikmet Bey aleyhine açılan da- vanın, düşme kararı temyizce bo - zulmuş olarak, yeniden muhake - mesine bu sabah İstanbul ağır ce- za mahkemesinde yeniden başlana caktır. MISYONERLER Misyonerlerin İsa tarafıma cel - betmiye muvaffak oldukları genç- ler, birer hristiyan Türk olarak kalmış olsalardı bu kadar teessüf etmez, bu kadar telâşa düşmezdik. Fakat ne yazık ki, mesele tama « mile berakistir. Bu gençler bunla - ra öyle kuvvetli bir imanla bağla- nıyorlar ki, vatanlarınmn zararına dahi olsa seve seve onlara hizmet biler Türk talebe ile mektep idare- tizam ederler. Misyonerler de her yeni teşebbüslerinde, Türk olduk- ları için şüpheyi davet etmez dü - şüncesile, onları ileri sürerler: 1929 — 1930 senesi İzmir erkek koleji mezunlarından biri ertesi sene bir köye muallim olmuştu. Bu gencin mektep muallimleri ve srir Amerikan misyoner erkânile pek samimi ve sıkı bir münasebe - ti verdı. O, muallimlikte bulunduğu müd- detçe misyonerler bu köyü hiç boş bırakmamışlar ve mütemadi- yen oraya gidip gelmişlerdir. Ni- tekim o sene bu köye giden İz - mir koleji çiftlik müdürü Mr. Whi- te orada bu gencin ne kadar çok çalıştığını gayet sitayişli bir lisan- la 16 könunuevel 1930 salı günü içtimada talebeye anlatmıştı. Kö - yün hem küçüklerinin hem de bü: yüklerinin muallimi olan bu genç, ayni zamanda doktorluk ve bele - diyecilik vazifesini de görüyormuş daha Türkçeyi yeni öğrenen ço- cuklara bir de İngilizce okutuyor- muş. Amerikalıların himmetile kü- çük bir kütüphane de vücuda ge - tirmiş. Bu kütüphaneyi, görme - mekle beraber, başta Muhit mec- muası olmak üzere daha evel ter- cüme edilen raporda zikredilen ki- tapların mühim bir mevki işgal et- tiklerini bilâ tereddüt iddia ediyo- ruz. Buradaki mecmua ve kitapla” rı muallim Bey talebelerine ve köy halkına dağıtıyormuş. Mr. White oraya projeksiyon makinesi de gö- türetek Amerikan sanayi ve mima- risi hakkında da bir film göster - miş. mektebin birçok kitap ve lev- haları gönderdiğini de söyledikten sonra çiftlik müdürü, yılbaşı tati - linde müdür muavini Leewrooman ile mektebin iaşesile alâkadar Mr. Flintin köyü ziyarete gidecekleri - ni söylemişti. 15 Kânunusani 1931 Perşembe sabahki içtimada da mektep kasadarı Hilgenfeld de yılbaşı tatilinde müdür muavini i- le beraber bu köyü ziyarete gittik- lerini söylemiştir. Bütün bu vâkralar * karşısında muallim Beyin fevkalâde hüsnü- niyet sahibi olduğunu farzettiği - miz halde'istemiyerek misyonerle - İrin o köye nüfuzlarma ve bir çok i melânetler irtikâp etmelerine 8e - bep olduğunu kabul tindeyiz. Nitekim o zaman dahi mahallin- den böyle bir şikâyet vaki olmuş ve meseleyi tahkika bazı maarif müfettişleri memur edilmiştir. Tef tişin ne netice verdiği malümu *- muz değildir. Belki bu şikâyete ve ihbarların asılsız olduğu neticesine varılmıştır. Fakat bir kere de bu mecburiye » etmekten geri durmıyorlar. Bu gi-| si arasında bir münazaa çıksa hiç | tereddüt etmeden Amerikalıları il. | Müslümanları nasıl hris- tiyanettiler veediyorlar? Muharrirleri : Muhittin Abdurrahman ve Mecdut Salt gence gönderilmiş olan şu mektu” bu okuyunuz. 3 Teşrinisani 1931 “Dün akşam aldığım mektupla” rmızdan pek memnun oldum. Ce- vabımın daha uzun olmasını iste“ dim. Fakat daha evel zevcem yaz dığı için ben sadece iyi mektupla *| rmızdan dolayı size bütün kalbim* le teşrkkür ederek derhal işlerden bir kaçına geçiyorum. (Burada bazı Amerikalıların adresleri yazılıdır.) Kagawaya gelince, Amerikay! | son ziyareti münasebetile bütün gazete ve mecmualar hakkmda ya“ zılarla doludur. Size (Hristiyan asrı: Caristiaa Centuvr) mda son bir makale ile tesadüfen masama düşen bir mec“ muadan küçük bir parağrafı lef * fen gönderiyorum ayrıca eskiden kolejde bulunan şimdi ise İncil e- vinde çalışan Birge ve misyoner kütüphanesi kitapçısı Reb. Char “ les Riggsle de temasta bulunmanı* zi tavsiye ederim, Bu şahıslar va * sıtasile İstanbulda birçok Ameri * kan mecmuaları bulabilirsiniz. “Kolej çok vesveseli ve şüpheli açılıyor. Geçen seneki mevcudu “| muza nazaran bu sene yirmi be$ kadar eksiğimiz var, fakat bu hiç şüphesiz iktisadi buhrandan dola* yıdır. Çocuklara mefküre bul * mak hususunda daha iyi nasıl ça* lışacağını düşüneceğim. Sizin de söylediğiniz gibi mefküre büyük bir şeydir. Gördüğünüz bütün arkadaşlara beni lütfen hatırlatınız. Cümlemiz* den samimi selâmlar,, “Samimi dostun “C. Reed “Müdür,, Bu mektupta mevzuu bahsolar Kagaw hakkında Türkiyede mis” yoner neşriyatına dair bir rapord& $u haberler vardır: N “ Dinin insanların hayatların! ıslah hususunda ne kadar müessir olduğunu göstermek maksadile bir seri kısa tercümei haller neşretmi” ye başladık. Bunlardan birincisi (Kagawa'nın hayatı) dır,, Misyoner Herald'ın eylül 1930 tarihli sayısındaki yazıdan da b zatın anasıl Budist bir Japon olup sonradan tanassur ettiğini ve Ja ponyada senelerce hristiyanlığı( neşri için çalışan ateşli bir misyo ner kesildiğini öğreniyoruz. Mi mua onu “Japonyanın büyük Hri tiyan lideri,, diye tavsif ediyor. (Devamı var) Tütüncünün dükkânında 37 paket esrar İstanbul ağır ceza mahkemesi" de, Galatada tütüncü Ahmet Ef: dinin esrar bulundurmaktan mu * bakemesi başlamıştır. i İddiaya göre, Ahmet Efendini* dükkânı üstündeki odada, aran” yapılmış, otuz yedi paket esrar 9” le geçmiştir. Kendisi, odasında esrar bulu * durmadığını, böyle bir şeyden hifi haberi olmadığını söylemiş, hakeme tutulan zabıtta bulunan o şahitlerin O çağımıl için kalmıştır.