ci i OSMANLI D " ÖLÜRKE Muharriri : Celâl Nu EVE İ... ri Petlas. nakil, tercüme haklar mahfuzdar Mahallebici Be yden, âpacıdan izciye, sporcuya Hacr Asım Efendiyi çok seve -| çizmek bir cezayı müstelzim değil- | rim, Yaşı altmışı çok geçmediği halde seksenlik görünür. Öksü - rüklü ve tıksrrrklıdır. Uzun boyu biraz kavislenmiştir. Kulağr az işi tir; gözü az görür. Sigara, nargile, enfiye ve kahve müptelâsıdır. Da- ima üşür. Yazın iki yünlü fanile, kışm yarım düzüne fanile giyer, Hırka, zıbın, pamuklu, kürk müla- lıdır, Mütemadiyen tavla ve is - kambil oynar, (İskambil aşçıların oyunudur.) Hava cereyanından korkar. Umacıdan korkar. Büyü «den, nazardan ürker. Çarşamba karısının adını duyunca benzi $0- i ya asker olsay- endi civar tükes | köylerden birinde oturur. Yıllar © luyor ki köşküne gitmemiştim. Ge- çen gün hususi bir daveti üzerine ziyaret ve ziyafetine gittim. Eski ve kocaman bir berhane. Çamur- lardan geçtik. Selâmet kapısına vardık. Köşkün etrafındaki otuz dönümlük kadar arsa veyahut tat- la, efendinindir. Bu tarlada gür - büz, uzun boylu, kalın kemikli, krp kırmızı suratlı on kadar çocuk sporu andırır oyunlar oynuyorlar. © — Merhaba, Hacı Asım Efendi | amca! — Merhaba, âzizis. — Hacı Efendi, bu mabstl bü bereket kimin? — Şu Cemal, şu Celâl, şu Ke - mal kızımın çocukları. Şu Hikmet, $u Necdet oğlumunkiler. Ötekiler de arkadaşları. Hepsi Galatasa raylı. : Hacı Efendi bunları çağırdı: — Geliniz, bey amcanızın elini öpünüz. Divanhanede azametli bir kok sobası yaniyor. Çıplak (denecek derecede hafif ve az giyinmiş bu küçük beyler pat, küt, pat küt... bahçede talim yapıyorlar gibi di- vanhaneye girdiler, Orasi bi? etin | di. Cimnastik ciddi bir meşguliyet sayılmazdı. *# Fransızca atalardan kalma bii söz var: “Fort comme un Turc, “Türk gibi kuvvetli,,, Osmanlı dev esel yalan çıktı. İşte nümunesi Hacı Asim Efendi. Bizim nesil ek- seriyetle mahallebici (beylerden, cici beylerden, lâpâcilardan iba Tretti, Üşürdük. Lâla ile sokağa çı- kardık. Çok giyinirdik. Fazla nez- le olurduk. Lüzümundan ziyade öksürürdük. Askerliğe elverişli de- Yürümemiz azdı. Spor cambazlıktı. Eski alâturka sporlar bizim çocukluğumuzda metruk - tu. Binici değildik. Bol bol hallebi yerdik. Çikulâta, çocuklu - ğumuzda, kıttı. Simdiki gibi Ana- dolu köylerine kadar tt. Çoğumuz bü nesnenin adımı bi- le bilmezdik. Ben erkeklerden bahsediyorum. Osmanlı devleti ölürken kızlar bütün bütün kan züğürtü idiler. Ser meyvası, zavallılar, Bacaklar, ekseriyetle, İstanbulda, mukavves- ti. Hanım dblâlar! Ah, bu zavallı- lar... Çok otururlardı, çok cıgara içerlerdi, lüzumundan ziyade abur cubur yerlerdi, kahve tiryakisi i - ma - yayılmam diler, âlemden haberleri yoktu, o- kumaları azdı, hepsi sinirli idiler, Türk kadını, o devirde, Türk er - keğinden tam 36 kat geri. * Osnianlı devleti böyle sütklene gelsin, hayatta ufak bir değişiklik yüz gösterdi. Aksaray beyleri, Şiş- li ve Kadıköy hanımları türedi. Hem mantar gibi. Aksaray Obeyinin mutlaka 6 semtli olması şart değildir. Aksa- ray Beyi fretikçe bilmez. Lâkin Avrupa hayatını candan, gönül *» içi mi, avlusu mu? Haberleri yok. | Hepsi büyük, iti, Elimi öpmediler. Lâkin sıktılar, O kadar küvvetli | mahlöklar ki önel darbesinden | sonra avcum ağrıdı. Sesleri gür, İ yüksek; tellâl gibi — bağırıyorlar. | Efendi babanm yengeç bacakları- na mukabil bunların bacak, ayak, el, parmak ve tırnakları dümdüz, uzun, büyük, Efendi babanin iki parmak kalmlığında fanile donu sarkıyor. Bunların ise dizleri Şıp - lak ve yaralı, Kadim (Altın ordu) neferleri olsa olsa böyle olur, Küçük, lâkin iri beylerle, çok değil, bir çeyrek saat sohbet ettik. dillerini pek anlıyamadım. Çünkü hep spordan babsediyorlar. Bir cami kadar geniş diranhanenin kendilerine dar geldiğini anla - dım. Hava, açıklık istiyorlar. Da ra gelemiyorlar. Hem Hacı Astm Efendiyâ, hem torunlarına: —Ben bu yaşta iken, o zaman Sultaniye ! denilen Galatasarayda, spor keli - mesini bilmezdik. Yalnız haftada iki kere, yarımşar saat, Faik Bey isminde bir muallim bize hafif el. ayak talimleri yaptırırdı ve biraz da demirde dönerdik. Bu zatın Mösyö Cemal isminde Fransız| dörmesi bir de yamığı vardı. İşte! o kadar, Cimnastik dersinden yan! sokağında, Leh sokağında metres deti takdir ve taklit &der. Potin giymez, iskarpin kullanır. Ço rapları “elvan,, dır; şu kadar ki bağ usulünü henüz öğrenmediğin- den biçare çoraplar düşer. Krava- tı kocamandır ve üzerinde bir çar- şı elması parlâr. Elbisesi alafran - gadır. Lâkin provaya dikkat etme- diğinden yakası pottur. Size ben olanca teferrüatile Aksaray beyi- ni tarif ve tavsif edecek değilim. Üst tarafını da siz kıyas ediniz. Aksaray beyinin harici kıyafeti böyle alafranga isede gömleği, donu eski biçimdir. İç çamaşırına ehemmiyet vermemiştir. Aksaray beyi Beyoğlunda Yani lokantasına müdavimdir. Garsonların adlarını bir bir bilir; Koço, Niko, Yorgi ve saire. Beyefendi orada mutlaka | gratenli makarna ile biftek yer ve g)lık alık bira içer, Jambon yemez. Jambon haramdır. Halbuki şimdi jambon ve her çesidinden hızır eti taammnüm et- mektedir. Ankarada köylülerin domuzcu dükkânlarına girip: — Mösyö, 25 kuruşluk “cam - bun,, ver; dediklerini defalarla duydum. ... Aksaray beyi biraz paralı ise, mutlaka, Tarlabaşında, Bursa leti nin sonlarına doğru bu darbı| ğildik. Yatakta cok örtünürdük. | kelimesi | lehçemize girmemişti. Spor, bizce İ kiralar ve ince yaşar. Aksaray be: | Yi kapatmasından Rumca kelime « j ler ve hattâ türküler öğrenir. Ba- | i lozlara gider. Yı) başında Rumla- rın Apokriya cümbüşlerini kaçır - maz, Ah' efendim, nur içinde yatsın- Mahmut Sadık ve Ahmet Ra- | sim bunları ne iyi bilirlerdi; ken - lar dileri bir dereceye kadar onlar - dandı; kulakları çınçın çınlasın, | Hüseyin Rahmi bu beyleri ne ya - | kından tahlil etmişti! Benim ma- | lâmatım eksiktir. | Fakat Aksaray beyi Fransızca | bilmez, Bir genç Fransızca öğre - nirse bu makuleden çıkar. O, ar: ji tik, Remdan, Ermeniden metres | tutmaz. Acı ve tatlı su frenklerile | görüşür. Temps ve Matin gazete- | lerini okur. PK Şişli ve Kadrköyün kü- çük hanımları, nisa taifesinin i çinde, Aksaray beylerinin karşı «| lıklarıdır. Bunlar dikişçilerin ve modistlerin kıymetli yardımlarile | Avrupa medeniyetini kapı aralı - | ğından, lâkin gözlerile görmüşler- dir. Fresk mürebbiyelerden ders alanlarsa bu makuleden hariçtir - ler. Oonlar daha yüksektir. Flirt | yaparlar, hiç bir vakit körtes yap- mağa tenezzül etmezler. Fransız romanlarının âlimesidirler. Pierre Loti bunları aslâ ve kat'a anlama- İ mıştır. Bu Fransız edip ve boyacr- sirin piyasaya fırlattığı Desen- | chantâe tipi tepeden tırnağa kadar | hayalidir. Asıl tip, henüz tasvir e- dilmemiştir ve bu gidişle edilemi- yecektir de.... Çünkü o neslin gö- ren gözleri kapanmakta acele edi- yorlar; çabuk ölüyorlar. Artık ne Aksaray beyi kaldı, re Şişli, Kadıköyü ve Moda hanı- mı, Spor ve sineme kalın birer si- İ lindir gibi bu tabakalarin üzerin- den geçti. Modernizm sekiz nala iletliyor. An'ane çürüdü, koktu, süprüntüye atıldı ve hattâ umutul: | du, İtikat, iman, his büsbütün de: ğişti. Yeniliğin hududu görünmü * yor. Millet yeniliğe kanamıyor. İki tabaka hasıl olmuştür: Çar- şaflı, tersine kasketli bir abür cu: bür tabakası; bugünkü tecedütle- ri az göreri, eksik gören bir taba ka. On, on beş sene sonra birinci: sinden iz bile kalmıyacak. | | Fakat o zaman ikinci tabaka ne olacak? Bilmiyorum. Celâl Nuri Türk Maadin Şirketinden : Şirketimizin umumi heyeti Nisanın 93 iâci Cumartesi günü saat 11 de Şir ketin idare merkezi olin Galati'da Abet ve Mütih Hari 4 üncü katinda 1 ve 3 mumiarsir yazıhândde adi durewe toğ- | lanataktır. Vekâleten veya asaleten en 43 yüz hisseye sahip olanların his ma gününden bir hafta evel e merkezine teslim ile mü | &abifiade makpoz almalari rita ölünür. Ruznamei müzakerat : ı— in ve Murâkıbn raporlâr mın okunmasi, 2 Şirketin mevcudat defteri ile 1932 senesi bildi: unun ve kâr ve za» nin kabulü ve idare meclisinin Hetlerini idare mecli 1033 senesi için bir Murakip tayini ile tihsistnm tespiti, 4 — 1933 senesinde idare azalirına verilecek sidat mikdarının vipi, 5 maden ru gayri menkül mallarının takrirlerini ka- bale mezun Meclisi dare azasınmi tayini, ö Ticaret kanonunun 323 ve | 39$ üncü maddeleri ahıkâmma tevfika i Meclisi idare azasma mezuniyer ve mü- sade İtası | Mecii | g Şirket nama teferruğ edilecek satnameletinin imtiyazlarının, İ meninin hazırladığı rapor okuna ibaretti. Ayni zamanda memleke Ticaret odası kongresi bitti 20 Mart 193) TAKAN iktısat veküleline İ gönderilecek rapor İstanbul Ticaret ve Sanayi olası senelik kongresinin son toplantısı dün odanın büyük salonunda ya pılmıştır. Dünkü toplantıda sahayi encü cağı için İstanbulda sanayi uğraşanların hemen hepsi bulunuyordu. Konuşmaya Kâzım Ziya Beyin reisliği ile başlandı. Eski zabıt okunduktan sonra sa nayi encümeninin hazırlamış oldu | ğu rapor okundu. âyi ile hazı Bu raporu hazırlıyan sanayi en- cümeni, sanayiin bütün şubelerin- den seçilmiş birer murahhastan tin tanmmış iktisatçıları da bu en: | cümende aza bulunuyordu. Bu sebepten rapor çok büyük bir dikkatle hazırlanmıştı. Encü - men dileklerini 14 madde halinde | toplamıştı: Bunlar da: I — Sanayi inkişafı, teşvik istikametleri. esasları, 2 — Himayenin lüzumu ve na - sıl olması lâzım geldiği, 3 — Himaye şekilleri. | | 4 — Teşviki sanayi kanununda | tadilât ve muafiyet listeleri. i Ka | 5 — Sanayi kredi bankası ka nunu. 6 — Gümrük tarifesi kabul müu- | p vakkat sistemi, 7 — Muamele vergisi, 8 — Fazla istihsal. 9 — Nakliye tarifeleri kara ye| liman dahili, 10 — Muharrik kuvvetler, 11 — Smai tedrisat, mütehassıs | amele yetiştirmek, 12 — Rasyonalizasyon. 13 — Vahdeti merci 14 -- Muhtelif dilekler. Bu rapor okunduktan sonra re * İs tarafmdan itiraz olup olmadığı #orulmuş hiç kimse sesini çıkarma | müşter, Bundan #önta reis yerinde otu - ran Kâzım Ziya Bey kürsüden inmiş ve yerini birinci reis Kara Osmân zade Suat Beye terket « inmiştir. Suat Bey kürsiye çikmea tâpo- tu rey& köymuş ve: — Aynen iktısat vekületine gön dermek üzere temennilerin kabulü hü istiyetilet ellerini kâldırsin.. de miştir. Bütün aza tarafından el kaldır. mak suretile rapor kabul edilmiş ve iktisat vekâletine gönderilmek üzere ticaret odâğiin teşebbüsler de bulunmasına karar verilmiştir. Suat Bey bundan sonra rüzna - mede hiç bir şey olmadığını söyle mış ve: — 1933 senesi ticaret ve sanayi odası kongresini kapatıyorum.. de | miştir. Bu suretle toplantıya nihayet verilmiştir. Karaya oturan vapur kurtarıldı Yeşilköy sahilinde sis yüzünden karaya oturan Saadet vapuru dün i kurtarılmış ve limana gelmiştir. dünkü nüshamızda Kırlangıç vapu! Yazın runun karaya oturduğunu yazmış- tık, bunda bir isim yanlışlığı ol - muştur, oturan Saadet vapurudur. Salı 21 Mart 24 Zilkad Gi asi sö Pazartes 20 Mart 23. Zükade | | mak Yalın geze Ni mi HAYA zinde veri Yeyii m nah RADYO Vedia Rsz4 kasti deve Cİ s0 m Kadar n temi ar Orkentafi ANKAN 12. a ıs, KA 1830 Solo — 2,8 BÖKRES (8 4 10,1 PİR 13,05 Balalayko! katran 10,19 Konser MA0 Filan! bi MOSKOVA (1804 mi ANKARA (1853 mi 36 - İÜ Ankürupalan örlürmivesi d'ârdonre - 3040 Vipele dağı) — 19,40 5 m) 22 Haber — 38,6 BÜKREŞ (3402 13 Pik — 14 Plâk gari — İİ.20 Sönötritie Körser fönü Komar, ROMA (4412 m.) 31 Haber — İİ45 Konser — 35 Köl 18 Konser 14 # 13,05 Konser < Çigan orkastreii Faber ve Diyar; BOSKOYA (1504 m.) 18,10 Haber — 3 Praristen Al hteydâni — 78,08 Haber. VARŞOVA (1412 ni) 20,30 Musiki — 2045 Havadis — — 2 Istanbul Belediyes Darülbedayi Şehir Tiyatros Temsiileri : İ Bu akşam saat 21,30 da İSTANBUL YAROZ tt KADINI | N Ül #âde Celâl Bey & perde ürihi