Sayıfa 6 Memleketimizde Tarih tetkikleri Hisarlıktaki hafriyat Bu ş Meşhur Yunan şairi Omer'in Trova'sı— Bulunan evler “Je şuls partout, geretesi | Hisarlıki Amerikalılar tarafından yapılan (hafriyat hakkmda şunları yazıyor: 1870 senesinde (o Sehliemann, Çanakkalede Hisarlık denilen yer de, Parianın “Trua,, şehrini boz- du. Fakat bu işlerle uğraşan â - limler, coğrafi vaziyeti ve yapılan hafriyat neticesi elde edilen eser- lerden burasının “İlyada,, Omi - rus'ün bahsettiği yere tevafuk et - mediğini ispat ettiler. Bugün aradan altmış seneden fazla geçtiği halde Trua'nın Hi- sarlıkta olduğunu ispat el'an ka- bil olamıyor. Bununla beraber, Schilman'ın telmizlerinden M. Doerpfed üs - tadı ile birçok meselelerde ihti - lâf çıkarmış olmasma rağmen, Truanm Hisarlıkta olduğunu is- pat için, Amerikalılar tarafından masrafları tediye edilen yeni bir hafriyata başlamıştır. Fakat âlimlerden M. Vellay bu iş için M. Darpfeldin ilmt ki- fayetini az görüyor ve diyor ki: — Filologların ekserisi Doer- pfetdin bu ilim hakkındaki ma - lümatını kâfi görmüyorlar. Arke- ologlara gelince, onlar da, Doer - pfeldin hayalinin kuvvetini ilim - den Fazla buluyorlar ve diyorlar ki: “Birçok hakikatleri tahrif e- derek kendi hayalhanesinden çı- kardığı hadiseleri ispat yolunda kullanması daha ağırdır.,, Bu suretle Amerika heyetinin de, vaktile Sehlisman'ın yaptığı gibi, objektif bir tarzda işe baş - ladığı görülüyor. Halbuki Hisar - lık hafriyatı için kuvvetli bir ilmi disiplinle tetkikten sonra başla - malıydı. Ve daha önceden Omi - Tus'un Truası hakkında kuvvetli deliller elde etmeli idi. Fakat M. Vellay, yapılan haf- fiyat neticesinde birçok (evlerin meydana çıkarıldığını bildiriyor. Bu evlerin büyük bir kıymeti ol - ks iN duğu da şundan dolayıdır: Bulu- nan evler, Sehlieman ve Doerpfel- din nazariyelerinde olduğu gibi, burada alelâde bir kaleile bir Akropolün mevcudiyetini değil, duvarlarla muhal tamamen başka tarzda, yer evlerin bu dâr sahaya sıkışmış bir halde olduğunu süs - teriyor ki, bu da Omirusun tarif ettiği beldeye hiç benzememekte- dir. Amerikan heyeti “Amerikan Journal of Archaelozy,, mecmu- asımda, sanki bundan evvelki haf riyattan haberi yokmuş gibi neş- rettirdiği yazıda, bir kaleden bah sediyor, halbuki bu “kale,, nin bize şehrini de göstermesi lâzım- dır. “Mycenes,, kalesinin etrafında bir şehir, “Tiryutte,, ve “Thebs,, kalelerinin de etraflarmda birer şehir olduğu gibi, yüksek Berga- ma kalesinin otrafmda da bir şe- bir vardır. Burada da bir şehir ol- ması lâzımdır. (O Ve netekim Sh- liman ile Doerpfeld kırk senedir bunu arıyorlar. Bütün gayretleri- nin boşuna çıkması da Truanm yanında bir şehir olmadığı, ve Truanm da Hisarlıkta Oolmadığı içindir. Truada bütün şehirler gi- bi ve Ömirus'un tarifine göre, bir akropol ve bir de şehre sahiptir. Eğer Hisarlık, akropol ise, şehir nerede? Ve eğer Hisarlık şehirse akropol nerede? İşte halledilemi- yen muümma, Bir başka itiraz daha. Süphe- siz Truanm bir de mezarlığı var- dı. Halbuki şimdiye kadar, Hi - sarlık civarmda buna benzer bir şey bulunmadı. M. Vellay bunlara istinaden, Amerikalılarm “Hisarlık,, (o taki yaptıkları hafriyatın, Ormirusun bahsettiği Trun şehrinin orada ol- duğunu ispat etmek şöyle.dur - sun, bunun tamamen aksini ispa- ta yardım ettiğini söylüyor. NERE EENSEEENEEEREEUEEE RENEE EEANAEAEEEANE — SiNEMAT Bir millet uyanıyor Yarık Nafiz Bey, “Hakimiyeti Müiiye, gazetesine yazdığı bir makalede “Bir millet uyanıyor, timi hakkında yu satırları yazı maktadır: Memlekette ilk çevrilen sesli bir filmi merak etmemek kabil değildi, Bu merakın sevkile si- memanın önüne yığılan kalabalık arasında bende vardım. Sesli filmin mazisi henüz üç beş sene olduğu halde bizde şimdiden ses Ti film çeviren bir müessese, senar yo yapan muharrirler, tipleri, dekorları ve vak'aları tertip ve tespit eden bir rejisör, tol alan artistler görmek hepimizi sevin- diren büyük bir hâdiseydi. Yal nız bunu düşünmek bile, daha filmi görmeden, bana heyecan veriyordu. Ben, “Bir millet uaynıyor,, fil- mini bu heyecanın tesiri altında seyrettim . Gözlerim perdede, başım düşüncedeydi: Bu eser, söphesiz, san'at hayatında büyük bir adımdı. Tiyatronun iki, iki buçuk asırlık bir gecikmeyle, si nemanm yirmi, yirmi beş sene- lik bir bekleyişten sonra girdiği bir hududu sesli film, hem de film sanayii halinde, iki, iki bu- guk yıl sonra aşıyor. Bu büyük tekâmülün mantıki neticesi, iler- de, dünya yürüyüşü ile müsavat, hattâ ondan daha çok ilerileyiş ve geçiş olabilir. Film, Türkiye haritasınm ka- rarmasile başlıyor, ve açılma sile bitiyor. Seyredenleri heye - cana e kâfi olan bu iki zıt mun arası ihanet, muharebe gibi sinirleri geren “e sessiz, kâh görültülü la doldurulmuştur. Ral alar ler de iyi intihap edilmiştir: Sut. tan yaveri, soğuk bir tesir bıra. kan yakışıklı bir gençti. Haydut, korkunç bir çehreye Umalikti. Yahya kaptan, binbaşı Hamdi, yüzbaşı Davut ve Davut'un nefe- ri, bep iyi seçilmişlerdi. Hoca Hanım da, annesi de rollerinde iyi idiler. Bütün bu intihaplar, muvaf- fekiyetin birinci safhasıdır . Türk 24 Kânunüevvel 1932 Mem leket Haberieri Karadenize selâm!,, Akdeniz mahsulü portakallar Mersin-. den Samsuna hediye olarak gönderildi Mersinden Samsuna kalkan irenin Üstündeki levha Samsundan kalkan tren yeni a- | nenin önünde yalnız hurufat göz: çılan hatla bağlanmış olduğu Mer- sine vardıktan sonra Kânunuev - velin 19 unda da Mersinden Sam- suna hareket etmiştir. Mersin belediyesi (Akdenizden Karadenize selâmlar) ibareli bir levha ihzar ederek etrafını turunç, mandalina, portakal dallarından yapılan bir çelenkle süsleyip tre- nin önüne talik etmişti. Levhanın burufatı parlak be- yaz boya, tel kafes kırmızı boya i- | çarpıyor, ve çereçeveyi bir kat da- ha güzelleştiriyordu. 19 Kânunuevvelde sabahleyin bu katar saat yedide Samsuna müteveccihen halkım coşkun alkış- ları arasmda Mersinden uzaklaş - mıştır. Bu meyanda Samsun valisi ve belediye reisi beylere Akdeniz mahsulü portakallardan birer se- pet göndermiştir. Bu tren dün akşam Samsuna va- le boyanmış olduğu cihetle maki» | sıl olmuş olmalıdır. İhtiyar bir hamal başı 50 senedenberi emektarı olduğu handa! varı yoğu kaldırmakla maznun.. İzmirde, Bakırcılarda Esir ha- nında, hanın 50 senelik emektarı 63 yaşlarında Seydişehirli Hacı Halil namında bir hamalbaşı var- dır. Esir hanında, muhtelif Türk ve Musevi tacirlerin depolarındaki eşyalardan bazıları son günlerde eksilmeğe başlamıştır. Depo sahipleri zabıtaya müraca- atla keyfiyeti bildirmişlerdir. Za - bıtanın yaptığı tahkikat ve taki - bat neticesi, depo sahipleri ile o ci- varda oturanları hayrete düşür - müştür. Hırsız Hacı Halil Efendi- dir. elli sene ayni handa sırtmı çö- kerterek ekmek parası çıkaran bu 63 yaşlardaki hamalbaşı, her ge- ce bir deponun kapısınm kilidine anahtar uydurarak girmiş ve eli- ne geçen eşyayı çalmıştır. istiklâl harbini bir filme sığıştır- mak imkânsızlığını bu büyük ta- rihten ancak bir yaprağını almak, mevzuu onun içinde aramak ve bu suretle yekpare bir eser mey- dana getirmekle telâfi etmek ka- bildi. Fakat senarist, bu desta- nm hemen her sayfasını biribirin- den yüksek ve müessir bulmuş 0- lacak ki, haklı bir surette, he- men hiç birini feda etmek iste- memiştir. Bunun için mevzuu hulâsa etmiyeceğiz . Çünkü mev- zu, me Sait Molla ile Rahip Fru- Zabıtanın derinleştirdiği tahki- kat, hamal Hüseyik ve bakkal Ib: rahimin de Hacı Halil Ef. ye yar dım ettiklerini meydana çıkarmış- tır, Hamalbaşı çaldığı eşyayı bu i- ki arkadaşının odalarına taşımış - tır. Eşyalar bilâhara meydana çı- karılmıştır. Ele geçen mesruk eşya M. Ta- rantonun 114 parça bakırı, Muse- vi bir tacirin köseleleri ve Hacı Yasin Beyin motör kayışlarıdır .. Eşyanın bir kısmınm hamalbaşı tarafından memleketine gönderil diği söylenmektedir. Hamalbaşı Hacı Halil Efendi, zabıtaya verdiği ifadede: — Bir cahillik ettim. Şeytana uydum. 60 şından sonra hırsızlığa kalkıştım. Ne yapayım zaruret. Demiştir. Şişlideki evde tarihi kararı, İs- tanbuldan ayrılışı ve Samsun yo- lu ile Erzuruma varışı, Kâzım Paşanın garpte cephe teşkili, Ay- valıktaki ilk kurşun, Akbaş cep- haneliği, 16 Mart faciası, Yah- ya kaptan meselesi... Öyle çelik parçalardır ki, o biribirine ekle- mek için büyük kuvvet isterler, Rejisör, senarist ve artistler hep birden bu güçlüğü yenmeğe var kuvvetlerile çalışmışlardır. Vasati uzunluktaki filmin en aşağı beş yüz tablo değiştirmesi lâzım geldiği ve bu filmin de sö- nun entrikaları, ne yüzbaşı Da- | kiz yüze yakın manzaraya malik vut ile Nesrin Harımm sevgisi, ne de filân haydutla filân çete reisinin mücadelesi değildir; va- ka, esasen bir devrin hulâsası- dır, ve bu devri tarihten takip et- miyenler için filmin vak'adan ha- riç kalan kısmmları çok vuzuhlu görünmez. Gazi Hazretlerinin olduğu düşünülürse, ve bütün bu işlerin asgari şartlar altında yapıldığı göz önünde bulunduru- lursa, artık filmdeki (Okusurları mevzuun âzameti nisbetinde im- kânın noksanma ve meziyetleri de müteşebbis ve san'atkârlarına vermek daha doğru olur. F.N. efer de “ Akdenizden Altın renginde bir toprak damarı Alâiye, 23 (VAKIT) — Gazi" paşa nahiyesinin Endişe köyünden Mehmet Efendi isminde bir köylü tarlasında altm rengine müşabihi bir toprak damarı bulmuştur. Bunun üzerine derhal nahiye müdürüne haber verilmiş, müdüf bey köye gelmiş ve bu topraktan beş kiloluk bir nümune alınarak ilk posta ile Ankaraya gönderil * miştir, Tahlil neticesi merakla beklen mektedir. Bu toprakta altın oldu ğu çok kuvvetle ümit edilmekte » dir. Konya esnafı (Hususi) — Evs ivelki gece oObütün esnaf ce“ İ miyetleri idare heyetleri meb- usumuz (Kâzım Hüsnü, Fırka ve belediye reisi Şevket Beylerin buzurlariyle Fırka binasmda bir toplantı yapmışlardır. Bu toplantıda mmtaka İnhisar başmüdürü İhsan ve Iktısat müdü- rü Zeki Beyler de bulunmuşlar» dır. Kâzım Hüsnü Bey esnafın di- lekleri, cemiyetlerin inkişafı yo lunda müsahabede bulunmuş» tur, Her cemiyet mümessili mesle- ğinin inkişafı için neler düşündü- ğünü söylemiştir. Bunlar münaka- şa ve tesbit edilmiş, cemiyetlerin ! yükselmesi için makamat nezdin: | de teşebbüsatta bulunulması ka: bul olunmuştur. Bu temas o ve konuşmalar çok samimi olmuştur. Konyada fırka kongresi Konya Halk Fırkası viljyet kon- gresi mesaisini bitirerek dağılmış- tır. Son toplantıda dilekler ve büt- çeler tetkik ve tasdik edilerek asil heyeti idare ve büyük kongre mü- messilleri intihabı yapılmıştır. Mümessiller Şevki, İzzet, Rakım (Çumra), Ziya (Bozkır), Ali Fu- at (Cihanbeyli) Beylerdir. Kazadan gelen mürahhaslara bir öğle yemeği ve çay ziyafeti ve- rilmiştir. Ziyafette veli bey, meb'uslar ve bazı zevat bulunmuşlardır. Fena terbiye Fransada bir katil için muhaffif sebep addedildi Versay, 23 (A.A.) — Cinayet mahkemesi bir otomobil gezintisi esnasında arkadaşı (Amerikalı Walli soymak maksadile öldüren ve bu cinayeti işledikten sonra ce sedi Sen nehrine atmış olan yolsu# Konya, takımından Guy ismindeki bir . genci, esbabi mahaffife takdirile müebbet kürek cezasma mahküm etmiştir. Mahkeme Guy Davin fena bir terbiye görmüş olmasını ve : fen3 kimselerle düşüp kalkmasını e# k haffifeden addetmiştir.