Sfenks konuştu ! Maurice de Kobra'nın Son Romanı : Türkçeye çeviren. Fahamettin Sk şa Alba, tastaki kanlı havlu üze- rinden ayıkladığı cam parçala Tini jenerale ve marki dö Pazana gösterdi; — İşte Robertsin yarasndaki Cam parçaları bunlardır. Bunların Tengi yeşil; bu kırmtıların büfe- nin beyaz camından farklı oldu- vd her halde gözüküyor, değil Mu şüphelenmişti. Biraz tereddilP ettikten sonra sordu: — Fakat, madam, siz neden burada bulunuyordunuz? — Binbaşı Robertsle biz es - kiden sevişiyorduk. Benim bura- da bulunmam, Nikolsonun kıs- kançlığını uyandırdı, onun için cürmü 'işledi. Yalız, teessüf e- derim ki İngiltere imparatorluğu- Nun üniformasını giyen bu zabit. ler bu kadar mühim bir mesele- Yi kapatmak için yalan söyledi- ler! Benim tesadüfen karıştığım bir vak'aya tamamen yanlış bir şekil verdiler! Eğer mücrim bir arkadaşı di- vanıharpten kurtarmak için, ha - kikati gizlemeyi muvafık buluyor sanız, yahut kendi nüfuzunuzla bu hadiseyi ört bas edeceğim zan- nediyorsanız, yarından tezi yok, gazetelere giderek bu rezaleti bü- tün cihana yayarım! — Madam, bana vazifemi öğ- retmemenizi rica ederim. Nikolson birdenbire © jeneral Sir Ronald Armstrongun önünde hazır ol vaziyetinde dikilmişti: — Affedersiniz jeneral. — Ne var? Nikolson cansız bir cisim gibi İheralin gözlerinin içine bakı - Yordu: — Madam dö Nogalesin hak- kr var. Ben binbaşı Robertsi bir Cinnet içinde yaraladım. Uzun bir süküt hüküm sürdü. Bu sahnenin bütün şahitleri Ni - kolsona idam hükmünü bekliyen bir mücrime bakar gibi bakıyor- lardı. Bu itiraftan en ziyade mü- teestir olan ceneraldi. O, ümit etmek, şüphe etmek istiyordu! Hakikat karşısında teessüfle başı nı önüne iğdi. Biraz sonra soğuk kanlılığı tekrar yerine geldi: — Yüzbaşı Nikolson, mevkuf- sunuz! dedi. — Baş üstüne, jeneral, — Binbaşı Stead, yüzbaşıyı o- dasına kadar götürünüz, talimat alıncaya kadar orada kalacak. — Baş üstüne, jeneral, İki zabit kapıya doğru gide cekleri sirada Alba bir hareketi- le onları durdurdu. Jenerale doğ- ru dönerek sordu: — Tevkif edilen bir zabite söz söylemek memnu mudur? — Evet, madam. — Burada herkesin yanında bile olsa gene memnu mu? — Nedir? söyliyeceğiniz bir sey varsa şimdi derhal söyleyiniz. Alba Nikolsona doğru döndü: — Yüzbaşı Nikolson, aramız- da sonra bunun hesabmı görü - rüz demiştim; hesabımız görül « dü! ... Roberts Bengamerdeki hastanede doktorun odasından o çıkıyordu. Yarası dikilmişti, Friman kendi - sini kapıda bekliyordu. — Nasıl, çok acıdı mı? Roberts omuzlarını silkerek: — Ey, pek de hoşuma gitme- di! Maamafih Çinlilerin icat ettik leri şeylere göre bu, okşamak ka- bilinden.. Ağrı duymuyorum, fa- kat üzülüyorum. — Zavallı Nikolson içir, değil mi! Öyle... Divanharbe verildi. En hafif ceza tart! Dünyada bu kadının bunu yapacağını kim w | mardı? — Ah... Friman! Roberts sözünü © bitirmeden, mihracenin erkânı harbiyesine mensup bir şoför yanlarma yak- laştı, selâm vererek: — Binbaşı Robertse bir mek - tup! Dedi. — Veriniz. Roberts yazıyı tanıdı, zarfı aç- tu. Kâğıdın üstünde kurşunkalem- le acele yazılmış şu satırlar var - dı: İki erkek ayni kadını sevecek olurları o kadma yapscakları en büyük O bakaret aşklarınm harabesi Üzerinde arkadasi'kda - Fm binaemı İurminktar. Siz benim izzeti. nefsimi parçaladmez, ben da İntikamima: al dım. Adiyö! SON —— a ğa Tokyoda müthiş bir yangın Tokio, 23 (A.A.) — Tokionun basık mahallelerinden Fukagawa- da çıkan bir yangın neticesinde 14 kişi ölmüş, 4 kişi ağır surette yara” lanmış, 32 kişi de ortadan kaybol- muştur. Bir çok ev yanıp harap ol- muştur. —e— Noel müuasebetile | 24 saatlık bir mütareke Vatican, 23 (A.A.) — Papanın müdahale ve tavassutu üzerine Bo- livya ve Paraguvay hükümetleri aralarındaki muhasematı Noel Yortusunda yirmi dört saat müd- detle kesmeğe muvafakat etmiş - ir. sikimi iki kaçakçı Dün kaçakçılık © yaptıkları anlaşılan Yani, Benzola isminde iki şahıs yakalanmıştır. Bunlar bir bavul içinde ipekli kumaş, gömlek ve çorap kaçırırlar ken muhafaza memurler: tarafın- dan yakalanarak ihtisas mahke - Mesine verilmişlerdir. Cenubi Afrikada milli bir bükümet Cap, 23 (A.A.) — Pek yakım- da milli bir hükümetin iktidara geçmesi muhtemel sayılmaktadır. Ağlebi ihtimal yeni kabinenin başma geçecek olan M. Fielman- roos, cenubi Afrikaya yeni serma- yeler celbetmek için bu dominyon parasını biraz kıymetten düşür - mek lâzım olduğu kanaatinde bu- İ lunmaktadır. Memlekette ihracat tacirlerine yardım edecek kadar para mev - cut değildir. Bu ticari sıkmtılara bir de cenu bi Afrikanm İngiltereye imtisalen altın mikyasını kabul etmesinden dolayı mühim zararlara uğramış olan çiftçilerin müzayakası inzi - mam eylemektedir. Avusturya - Almanya Berlin, 23 (A.A.) — Avusturya lehine olarak rüçhanlı gümrük ta- rifesi tatbiki hakkmda Alman ve Avusturya hükümetleri mümessil leri arasmda Münih'te müzakereye Bir Misal! “Cümhuriyet,, gazetesinde Pe- yami Safa Bey alaturka ve alaf - ranga musiki hakkında yeni bir anket açtı. Bu münakaşa kırk yaşını dol - durmak üzeredir. Kırk senedir bü- tün musiki kabiliyetleri, o mu, bu mu, kararsızlığı içinde, çürüdü, gitti. Bugün vaziyet nedir, bilir misiniz? Türkiyede musiki yoktur, musikinin medrese kavgası var - dır. Böyle büyük davaları içinden yetişen bir dehâ değil, en I yalnız i başta karar halledebilir. Fakat bu karar verilmiştir: Türk çocukları- na yalnız garp musikisi öğretile - cektir. Türk musikisi, garp musi - ki âlemi içinde Rus musikisi gibi Alman musikisi gibi, İtalyan mu- sikisi gibi, kendine haslığını onlar gibi yaratan bir musiki olacaktır. Miymaride Türk moderni nasıl o- lacaksa, resimde Türk dehâsı ne olacaksa, tıpkı onun gibi.... Bizde alaturkayı canlandıran ve hareketlendiren değil - çünkü yeni alaturkanmn vasfı O büsbütün cansızlık ve hareketsizliktir - fa- kat plak tüccarlığı vasıtası ile tu - tan şey, henüz Türk milletinin te - kâmül safhasma erişmiyen şark milletlerinin bir çok anane ve â - detleri gibi, sark Oo müsikisine de bağlı kalmakta ve müşteri yetiştir. mekte olmalarıdır. Garplı Türk Oomusikisine asıl yardım edecek olan Bizans ala - turkası değil, halk musikisidir. Bu musikinin kıymeti de, her mem - lekette bütün halk musikilerinin kıymeti ne ise, ve yüksek musikiye tesiri ne ise o, olacaktır: Halk şii- ri, halk masalı, bütün folklorun san'at içindeki rolü'gibi! Makalemizi bir musiki hasbi - haline basretmek istemiyoruz. Fa- kat lüzumsuz kararsızlıkların, a - nane ve eski zevklere dayanan i- nat ve mukavemetlerin bir millete herhangi bir işinde kırk seneyi na- sıl kaybettirdiğini göstermek isti- yoruz. Yaşı kırkı veya elliyi bulan münakaşalar yalnız bu değildir: Cümhuriyet tarafmdan (kapıları kapanıncıya kadar, mektep mi, medrese mi; sivil mahkeme mi, şeriye mahkemesi mi; medeni ka- nunlar mı, mecelle mi; bir kelime ile hulasa edecek olursak Şark mı, Garp mı, kavgası da böyle sürüp gitti ve zıt müesseseler içiçe, biri- birini nakzederek, Türk gençlikle- rinin yarısını bu safa, yarısmı kar- şı safa atarak, kimi kırk, kimi el- li, kimi yüz senemizi boşuna ge çirtti. Musiki nefis san'atlarm en yük- sek lerinden biri, milli heyecanla” rı yaratıp devamlandırmak, hız « landırmak ve diri tutmak bahsin- de belki en ilerisidir. Türk inkılâbı musikisizdir: Alaturka bizi eski âlemin ölüsü arkasmdan atlama - ğa çalışıyor. Bu, bitip tükenmek bilinmiyen bir cenaze marşı'dır. Hayat musikisini frenkçeden tercüme ediyoruz. Çocuklarımız İsveç havalarına ayak uydurmak- ta ve kalp uydurmağa uğraşmak - tadır. Alaturkanm ıslahmı düşünmek medresenin islahinı, şeriye mah - kemesşinin ıslahını, mecellenin 13 lahını düşünmekle birdir. Kafa - mıza, yüreğimize ve asrımıza ce - vap vermiyen bütün müesseseler gibi, bu müesseseyi de kapamak garplı Türk musikisinin arayış ve yaratılış hamlesine geçmek lâzım- dır. Sağdan yazılan Türkçe gibi boğazdan gelen alaturka sesin öm- rü bitmiştir. Garp âleminde usul ME m e Sayıfa 5 — MiR Roman 20 kânunuevvel Bu sabah güverteye çıkınca bütün yolcuları çocuklar gibi sevinç içinde buldum; vapurun direkleri etrafında uçuşan kuş lan biribirlerine gösteriyor Bunlar karanın müjdecile Birçok yolcular son içki şişe lerini boşaltıp denize atıyordu. Etrafımızdan geçen vapurlar da sıklaşmıya başladı. Vapurumuz Kıristof Kolombun gemisi gibi herkeste büyük bir kara basreti var. Hele ben artık yerimde du ramiyorum. Birkaç saat sonra ümitlerimin, saadetlerimin vatanı olan Amerikayı, Nüyorku kar- şımda göreceğim. Kalbim bu kadar sevince tahammül ed > gibi çarpıyor. rk ulliaşai karşıdan bir ' gibi, sonra bir çizgi gibi kara göründü. Bana vapur büsbütün yavaşladı gibi geliyor. Belki bir yabut iki saat sonra, me zaman danberi (o hazırladığım (cümleyi defterime yazabileceğim. “ Nüyorke göründü. Eflâke ser çeken binalar yavaş yavaş seçi- liyor. Ben deli gibi oraya buraya koşuyorum. Ara, Sıra gelip def- terime bu satırları kaydediyorum, İşte meşhur hürriyet heykeli... Meş'alesini bana uzatmış sanı- yorum. Limandan içeri giriyoruz, Bu dakikadan itibaren söyliyebilirim: Artık Nüyorktayım. Mesudum en geniş manasiyle rcesudum, Of, bu anda duyduğum sevinci ifade edebilmek için öğrendiğim dil ne kadar fakir, Allabım | Bu kadar büyük he- yecana tahammül edebilmek için sen bana kuvvet ver. 20 kânunuevvel, Nüyork, gece saal: 1 Nevyorktayım. Hürriyetin ve hulyalarımın ülkesindeyim. Bu saatte 190 mc caddedeki (Y. M. C. A.) kulübünün rahat, te- miz bir odasında bu hürriyeti, bu saadeti tatmakla meşgulüm Heyecandan aklım, fikrim o ka- dar karışık ki bu anda bu def- —46-— şliyen Yara Yazan; Necmettin Halil tere ne yazacağımı bile bilmi- yorum. Vapurumuz limanda demirle- diği zaman saat üç vardı. He- men çataralar gelip bütün yol- cuları aldı ve “Es Ayland,,a gittik. Nöyorkun önündki Obu adacık bütün ge enler için kom trol yeri. Ets Aylandı çok kala- balık bulduk. Amerikalılar memleketlerine gelecek olan'arı burada çok sıkı bir muayeneye tabi !utuyorlar. Amerikaya girmek öyle kolay değil. Öğrendiğime göre burada bulunan'ar arasında bir ay, üç ay, altı ay bekliyenler; betta bu müddet zarfında doğuran kadım lar ve evlenen çiftler bile vars mış. Gelenin kim olduğundan ve niçin geldiğinden emin olma- dan içeri bırakmıyorlar. Tabii Amerikalı'arın bakları var; dünyanın ber köşesinden bir sürü serseri Amerikaya geliyor. Ben de olsam böyle yaparım. Tik önce allahın serbest ülkesine bu ne biçim giriş diye düşünür gibi oldum ama sonradan hik- metini anladım. Hepimizin göğüslerine pembe, kırmızı yaftalar yapıştırdılar, Ev- velâ, teker teker, sıkı bir tahki- kattan geçtik. Bir sürü sualler soruyorlar. Hüviyetimizi tesbit ettikten sonra banada sordular; Hazreti Isaya inanıyor musun? Tereddütsüz ve samimi olarak cevap verdim; — Evet. — Harbin hinde misin? — Tamamiyle, — Türkiyeye döndükten sonra kaç karı alacaksın? Bu suale gülmekten kendimi menedemedim ve: — Henüiz Türkiyeye dönmek hakkında bir karar vermedim, Dedim. Memurun kaşları ça- tıldı, Aksi bir cevap vermiş ol mıyayım diye ödüm koptu. He- men konturatımı çıkararak iza- hat vermiye başladım; fakat me | mur Sy. bormıyarak: — Pe eki, ge: Dali P geç. ve içkinin aley- (Devamı var) Şair Fikret için Bugün şair Tevfik Fikretin do- ğumunun yıl dönümüdür. Bu mü- nasebetle bugün saat 16 da Gala tasary lisesinde bir toplantı yapı Vacaktır. Toplantıda Galatasaray Jisesi müdürü Fethi Bey, Fikretin mek- tebe hizmetinden bahsedecek, U. şakt zade Halit Ziya B. hatıralarını anlatacak, Refik Ahmet Bey Fik- ret hakkmda bir konferans vere cektir. Şüküfe Nihal OHanrmda Fikret için yazdığı bir şiirini oku- yacaktır. ve ilim, dağlarımızda milli ses vardır. Peyami Safa B. gibi genç emekler, rasgeldikleri kabiliyetle ri garp mekteplerine ve Türk dağ- larına göndermek için harcanma- lıdır. Alaturka OTürk değil, bir şark beynelmilel'idir; eski Türk - ler bu şark beynelmilel'ine nasıl kendilerinden bir şey vermişlerse Garp beynelmilel'i olan musikiye de benliklerini, kendiliklerini ka - rıştıracaklar, medeniyetler hava - sına yeni ve genç bir ses daha ka - tacaklardır. Falih RIFKI Bağcılar kongresi Geçen hafta Romada toplanmış olan beynelmilel bağcılar kongre sinde üzümlerin sarfiyatını ari mak için beynelmilel bir üzüm. günü kabul edilmiştir. O gün her memlekette ü yenmesi için propaganda yapıla: caktır, ——— Bursa lisesi mezunla Geçen Cuma günü Halk evi toplanmış olan Bursa lisesi zunları aralarında bir birlik tesi- | sine karar vermişler ve ni: > me hazırlamağa başlamışlardı. ni Bursa lisesi mezunları dün de torlanarık nizamnameyi teli devam etmişlerdir. leğen Kanalizasyon olmıyan yerlerde Kanalizasyon “İma; ar birçok | yerlerde lâ#amlar çökmeğe baş » lamıştır. Bilhassa Tophanede Bo- ğaz kesen civarmdaki ana lâğam bir çok yerlerinden çökmüştür. Poaledive bu I&#sm'erm inşası | için tetkikat yaptırmağa başla»